• Sonuç bulunamadı

1. REKABET KAVRAMININ TEORİK KÖKENLERİ VE TEMEL TARTIŞMALAR

2.1. Sermaye Birikimi Süreci

Kapitalist toplumsal ilişkilerin temeli birikim sürecinin mantığı üzerinden anlaşılabilir. Burada belirtilmesi gereken önemli bir nokta “birikim” dendiğinde, tarihsel anlamda bunun sadece kapitalizme içkin olmadığı gerçekliğidir. Yani kapitalist sistemin ortaya çıkışından çok önce de, feodal dönem, merkantilist dönem gibi zaman periyotlarında birikimin varlığından söz edilebilmektedir. Fakat kapitalizmi bu noktada tek ve biricik kılan yaratılan bu birikimin genişletilerek yeniden üretimi sonucu tekrar sermaye olarak kullanılması, sonra tekrar üretim sürecine dâhil edilmesi ve bu döngüsel hareketin devamlılığının sağlanmasıdır. Dolayısıyla çalışmanın bu bölümünde, temelde bir mekanizma olarak sermaye birikimi sürecinin nasıl gerçekleştiği ve hangi ilişkiler setini içerdiğinin açıklanmasına çalışılmıştır.

Marx, Kapital’de üretim sürecini aşağıda gösterildiği gibi açıklar75. Buna göre P, kapitalistin üretim sürecine başlamak için ayırdığı parayı ifade eder. Burada ilk hareket ise elindeki parayla gerekli üretim araçları (ÜA) ve emek gücünden (EG) oluşan meta girdisini (M) satın almaktır. Burada emek gücü üretim araçlarıyla girdiği etkinlik sonucunda ek bir değer yaratır (M’=M+m). Üretim (Ü) sürecinin sonunda elde edilen meta (M’) değişim ilişkisine konu olur, yani piyasada onu üretmek için katlanılmış olan maliyetin üzerinde bir değere (P’) satılır. Değişim ilişkisi sonucunda kapitalistin elde ettiği para hem üretim sürecine başlamak için ayırdığı sermayeyi (P) hem de artı değeri (p) içerir: P’ = P + p

75 Bkz Marx, 1990, age, Volume I, Chapter II.

42 Şekil 3: Sermaye Birikimi Süreci

ÜA

P ….. M ….. Ü ….. M’ ….. P’

EG

Değişim süreci sonunda kapitalistin elde ettiği artı değer (p) iki biçimde kullanılabilir: tüketim araçları için ya da üretim araçları veya emek gücü alabilir. Birikim olarak ifade edilen süreç kapitalistin elde etmiş olduğu artı değeri üretim araçları veya emek gücü alımında kullanmasıyla ilgilidir. Burada temel amaç elde edilen artı değerin sonraki üretim miktarının ve dolayısıyla yaratılacak artı değerin arttırılmasıdır. Birikim sayesinde üretim sürecinin birbirini izleyen çevrimleri, her çevrimin sonunda bir öncekinden daha büyük ölçekte olmak üzere tekrarlanır: Burada kapitalist üretimin genişletilmiş yeniden üretimi söz konusudur76. Başka bir ifadeyle genişlemiş ölçekte yeniden üretim, üretim sürecinin sonunda yaratılmış olan metanın piyasada paraya çevrilebilmesiyle elde edilen artı değerin tamamı veya bir bölümünün üretim miktarını arttırmak amacıyla yatırım olarak kullanılmasını ifade eder. Bu genişletilmiş yeniden üretim çevrimi de sermayenin giderek yoğunlaşması anlamına gelir. Bu süreç, çalışmanın izleyen bölümünde daha ayrıntılı biçimde açıklanacaktır.

Yukarıda özetlenen üretim ve yeniden üretim sürecinin emek açısından yorumlanması, birikim sürecinin hangi temel ilişkiler üzerinden gerçekleştiğini anlama noktasında oldukça önemlidir. Kapitalizmin tarihsel anlamda ortaya çıkışından bu yana emek, ürettiği toplam değerin ancak kendi yeniden üretimine yetecek bölümünü almıştır.

Daha açık bir ifadeyle kapitalizmde mülkiyet hakkından dolayı üretilen her şey üretim araçları da dâhil olmak üzere kapitaliste ait olduğundan üretim sürecinde yaratılmış olan bu fazla değerin mülkiyeti de yine kapitaliste aittir. Dolayısıyla bireysel kapitalist açısından emek gücünün değeri ile üretilen değer arasındaki farkın arttırabilmesi oldukça önemlidir.

Emek açısından bu farkın varlığı emek gücünün değerinin karşılığı olan gerekli emek zamana ek olarak, bir de karşılığını almadan kapitalist için çalıştığı zamanın da varlığı

76 Gouvernour, Jacques. 2007. Kapitalist Ekonominin Temelleri: Çağdaş Kapitalizmin Marksist Ekonomik Tahliline Giriş, Ankara, İmge Kitabevi, s. 84-85.

43 anlamına gelmektedir. Bu durumda bir iş günü gerekli emek zamanın ve karşılığı alınmadan kapitalist çalışılan emek zamanın (artık emek zamanı) toplamından oluşmaktadır; iş günü = gerekli emek zamanı + artık emek zamanı. Dolayısıyla artık emek zamanın artması emek açısında sömürünün de artması anlamına gelmektedir. Kapitalist artı-değer artışını çalışma süresini uzatarak ve/veya çalışma yoğunluğunu arttırarak sağlayabilir. Çalışma süresinin uzatılması ile gerçekleştirilen artı-değeri Marx, mutlak artı değer olarak tanımlamaktadır77. Bir kapitalist mutlak artı değer artışını günün 24 saat olması ve bir işçinin günlük uyku ihtiyacı gibi doğal sınırları olması dolayısıyla bir dereceye kadar arttırabilir.

Kapitalistin başvurduğu ikinci yöntem ise göreli artı değer artışıdır. Bu artış gerekli emek zamanın kısaltılmasına dayanmaktadır. Bu da aynı miktarda kullanım değeri üretiminde toplumsal olarak gerekli emek zamanın azaltılması olarak tanımlanabilir.

Burada yeni üretim sistemleri/teknikleri ve/veya teknolojik yeniliklerin üretim sürecinde içerilmesi oldukça önemlidir. Mutlak artı değer artışının sınırlı olması, kapitalist açısından gerekli emek zamanın artık emek zamanına oranını azaltacak yeni üretim tekniklerinin/teknolojilerin edinmesini ve üretim sürecinde içermesini gerektirecektir. Yeni üretim tekniklerinin ve üretim yöntemleri temelde, sadece üretim biçiminin yeniden tasarlanmasını değil, aynı zamanda yeni denetim mekanizmalarını ve bunlarla uyumlu yeni istihdam ve ücret politikalarının varlığını da beraberinde getirmektedir. Örneğin 1900’lü yılların başında uygulanmaya başlanan Taylorist yönetim yaklaşımı temelinde üretim küçük parçalara ayrılarak standartlaştırılmasının yanı sıra niteliksiz ve düşük ücretli emek istihdamını da yaygınlaştırmış, genel anlamda ise bu yöntem, üretimin her aşamasında işçinin sıkı denetim altında tutulmasına dayandırılmıştır. Dolayısıyla, bu örnekte olduğu gibi yeni üretim yöntemlerinin uygulanması temelinde gerekli emek zamanın kısaltılması gibi kapitalistin açısından artı-değerin arttırılması gibi temel bir dinamik söz konusudur.

Gerekli emek zamanını kısaltılmasına yönelik olarak gerçekleştirilen bir diğer uygulama yeni teknolojilerin üretim sürecinde kullanılmasıyla gerçekleştirilmektedir. Bu süreç kapitalist açısından nicel anlamda aynı miktar emek gücüyle daha fazla üretimi olanaklı

77 Mutlak artı değer üretimi, sermayedar açısından üretilen toplam artığın (dolayısıyla elde edilecek artı değerin) arttırılmasının en yaygın olarak kullanılan yoludur. Günümüzde mutlak artı değer üretiminin yaygın olarak kullanılmasının temelinde teknoloji yatırımları gibi teknik iyileşmenin aksine kısa vadeli ve masrafsız olması yatmaktadır. Marx bunu Kapital adlı eserinin ilk cildinde ayrıntılı biçimde ele almıştır. Bkz. Marx, 1990, age, Chapter III.

44 kılarken, emek açısından hem istihdam edilme biçimi hem de çalışma hızı anlamında önemli bir değişimi ifade etmektedir. Teknolojik yenilikler, canlı emeğin yerine ölü emeğin (makinelerin) geçirilmesine dayandırıldığı ölçüde, bu değişimlerle de göreli artı değer artışı sağlanabilmektedir.

Artı değer yaratımının arttırılmasına dönük her türlü uygulama beraberinde üretilenin tüketilebilmesi, yani parasal bir değere dönüştürülebilmesi (metanın realizasyonu) gibi bir zorunluluğu içerir. Üretilen tüm metanın para biçimine (P’) dönüştürülebilmesi, kapitalist için elde edilen artı değerin bireysel tüketimi dışında kalan kısmının tekrar üretim sürecinin genişletilebilmesine amacına işaret eder. Dolayısıyla burada aynı üretim sürecindeki emek ile sermaye arasındaki–eleştirel realist bir dille ifade etmek gerekirse- içsel/gerekli ilişki tipi, metanın dolaşım sürecinde de söz konusu olmaktadır. Bunun en temel nedeni üretim yoğunluğunu arttıran her türlü uygulamanın beraberinde tüketim yoğunluğunu arttıran uygulamaları da gerektirmesidir. Dolayısıyla, içsel/gerekli ilişki tipinin ilkini oluşturan ve tarafların karşılıklı olarak birbirlerinin varlığını gerektirdiği simetrik içsel ilişki, üretim sürecinde nasıl emek ile sermaye taraflarını niteliyorsa, dolaşım alanında da üretici ile tüketiciden oluşan tarafları nitelemektedir. Örneğin kitlesel üretim dönemlerinde yine kitlesel anlamda tüketim kalıplarının yaygınlaştırılmasının çalışan kesimin ücretlerinde bir iyileştirmeyi gerektirmesi, bu anlamda bir zorunluluk olarak ortaya çıkmıştır. Bu aşamada kapitalistin egemenliğinin temelinde yer alan mülkiyet hakkının korunması gibi, tüketimin yaygınlaştırılmasında ücret düzeylerinin yanı sıra emeğin yaşam maliyetlerinin düşürülmesine dönük eğitim ve sağlık hizmetleri gibi politikaları yapıcı/karar alıcı merkezi bir otoritenin varlığı önem kazanmaktadır.

Kapitalizme içkin tüm ilişkiler merkezi otoritenin gerçekleştirdiği bir dizi kurumsal ve yasal düzenlemeler etrafında örgütlenir. Bireysel üretici kapitalist açısından, merkezi otoritenin birikim sürecinin önündeki engelleri kaldırması ve gerekli düzenlemeleri yapması emek-sermaye arasındaki sömürü ilişkisinin sadece devamlılığında değil, bu eşitsiz ilişkilerin meşruiyetinin sağlanmasında da oldukça önemlidir. Burada unutulmaması gereken tarihsel anlamda da kapitalizmin kendisini, ücretli emek ve üretim araçları sahipleri arasındaki temel üretim ilişkileri ile birlikte, toplumdaki iktidarı ve otoritesi üretim araçları mülkiyeti ve kontrolünden doğan kapitalistler tarafından gerçekleştirilen

45 ücretli emek sömürüsüne dayalı bir üretim tarzı olarak tesis etmesidir78. Bu anlamda emeğin sömürüsünün giderek artması, yaratılan değerin giderek artması ve arttığı ölçüde kapitalistin mülkiyetine geçmesi anlamına gelir. Yaratılan değerin realizasyonu sonucu elde edilen artı değerin üretim sürecinin genişletilmesine ve daha fazla meta üretimine ayrılabilmesi, yani birikimin genişlemiş ölçekte yeniden üretilebilmesi eşitsizliğin de arttığını işaret eder. Bu eşitsizlik sadece emek ile sermaye arasındaki çalışma saatleri, ücretler, çalışma yoğunluğu gibi emek aleyhine gelişen süreçleri değil, sermaye-sermaye arasındaki ilişkileri ve bu ilişkilerin yeniden üretilme süreçlerini de içermektedir. Örneğin bireysel bir sermayenin diğerlerinden daha fazla ve daha hızlı artı değer yaratması ve bunu realize etmesi sonucunda aynı hızla üretim sürecinde içerilebilmesi, bu hızı yakalamayan sermayelerin silinmesi ve büyükler tarafından yutulması gibi bir sonucu doğuracaktır.

Çalışmanın izleyen bölümünde genişleyen ölçekte sermaye birikimi sürecinde aynı metanın üretim sürecinde faaliyet gösteren sermayelerin arasındaki rekabet sürecinin ve tekelleşmenin hangi aşamada açığa çıktığı açıklanmaktadır.

2.2. Genişlemiş Ölçekte Sermayenin Yeniden Üretimi Sürecinde Rekabet