MADDE 1- 6/6/1985 tarihli ve 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununun 7 nci maddesinin bi
rinci fıkrasının (b) bendi ile ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"b) Yurt dışından bölgeye getirilen malların CİF, bölgeden Türkiye'ye çıkarılan malların FOB değeri üzerinden peşin olmak üzere binde 5 oranında ödenecek ücretler,"
"Serbest bölgelerde yatırım ve tesis safhasında kullanılan mallar, tevsi ve kapasite artırmak amacıyla getirilen mallar, kullanıcının kendisine ait olmayan bakım ve onarım maksadıyla getirilen mallar, bölgelere geçici olarak getirilen araç, gereç ve ekipmanlar, fason üretim amacıyla getirilen mallar, 6/2/2004 tarihinden sonra faaliyet ruhsatı alanlardan imalatçı kullanıcıların dışındaki kulla
nıcılar tarafından yurt dışından bölgeye getirilen ve/veya bölgeden Türkiye'ye çıkarılan mallar bi
rinci fıkranın (b) bendi hükmü uyarınca bir ücrete tâbi tutulmaz. Ancak, bakım ve onarım ile fason üretimde yaratılan katma değer üzerinden ve 6/2/2004 tarihinden sonra faaliyet ruhsatı alanlardan imalatçı kullanıcıların dışındaki kullanıcılar tarafından yurt dışından getirilerek bölge içinde satılan mallardan bu ücret alınır."
BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Yakup Kepe
nek, Ankara Milletvekili.
Buyurun Sayın Kepenek. (CHP sıralarından alkışlar) Sayın Kepenek, süreniz on dakikadır.
(x) 1339 S. Sayılı Basmayazı 4/4/2007 tarihli 84'üncü Birleşim Tutanağına eklidir.
TBMM B:86 1 0 . 4 . 2 0 0 7 0 : 4 CHP GRUBU ADINA YAKUP KEPENEK (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın milletvekilleri, 1339 sıra sayılı, Tokat Milletvekili Sayın Dağcıoğlu'nun, Serbest Bölge
ler Kanunu'na bir madde eklenmesine ilişkin teklifi üzerine CHP Grubu adına söz aldım. Sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.
Bu tasarının tümü üzerindeki görüşmeler geçen hafta yapılmıştı. Bu haftaya kalmasının nede
ni olarak da metin üzerindeki uyuşmazlıklar söylendi. Önce, bu noktaya bir değinmeden geçeme
yeceğim. Çünkü, yasama organına saygı gereği, bu tür ek düzenlemelerin anlaşmayla ve önceden yapılması gerekir. Yasa tasarısının görüşülmesi aşamasında geri çekilerek yeniden düzenlenmesi hiç de doğru bir tutum değildir, yasama organı kavramıyla, yasama erki kavramıyla bağdaşmayan bir tutumdur.
Bilindiği gibi, serbest bölgeler, ülkenin siyasal sınırları içinde olmakla birlikte gümrük sınırla
rı dışında sayılan yerlerdir ve buralarda her türlü ticari, sınai faaliyetler yapılabilir. Getirilen düzen
lemeyle, serbest bölgelere tanınan ekonomik kolaylıklar, yani, teşvikler daha da artırılmaktadır. Ön
ce, bunu doğru görmemiz gerekir. Türkiye, serbest bölgeler sayısı itibarıyla, Avrupa Birliği ülkele
riyle kıyaslanmayacak kadar çok sayıda serbest bölgeye sahiptir. Türkiye'de serbest bölge sayısı top
lamı bugün itibarıyla 21 'dir. Buna karşılık, Avrupa Birliği ülkelerindeki serbest bölge sayılan şöyle:
Almanya'da -en çok Almanya'da var- 8, İngiltere'de 7, İspanya'da 4, Yunanistan'da 3, İtalya, İrlanda ve Finlandiya'da ikişer, Fransa, Portekiz ve Danimarka'da birer serbest bölge bulunmaktadır.
Şimdi, değerli arkadaşlar, bu çerçevede bir başka yönü var Türkiye'nin; Avrupa Birliğindeki serbest bölgeler esas olarak serbest ticaret limanları, serbest ticaret yerleri niteliğindedir, oysa biz
deki serbest bölgeler hiç de böyle değildir, her türlü üretim ve diğer faaliyetler buralarda yapılabil
mektedir. Dolayısıyla, Türkiye, esasen çok sayıda teşvik vermekle bilinen bir ülke olmasına karşın, serbest bölge sayısı itibarıyla da, çok sayıda serbest bölgeyle de yatırımlarını güçlendirmek, üreti
mini artırmak için bir çaba harcamaktadır. Ancak, görünen nedir, gelinen nokta nedir, buna bakma
mız gerekiyor.
Türkiye bir teşvik cennetidir, ancak, gerek yerli sermaye gerek yabancı sermayenin üretken ya
tırımlara yöneldiği, mal ve hizmet üretimine yöneldiği söylenemez. Şu amaçla, şu nedenle söylene
mez: 2006 yılı da katılırsa, Türkiye'de üretilen toplam ulusal gelirin yılda ortalama yüzde 17'si ya
tırımlara ayrılabilmektedir. Yani, Türkiye yılda ürettiği toplam üretimin beşte Tinden az bir bölü
münü net sermaye stokuna katıyor, katabiliyor. Şimdi, bu yetersizdir. Biliyorum, gayrisafı değerle
re bakıldığında bunu 5-6 puan daha yükseltebilirsiniz, gayrisafı sermaye birikiminin yüzde 25, yüz
de 27 olduğunu söyleyebilirsiniz, ama, net sermaye artışı önemlidir ve Türkiye bu bağlamda hiç de yeterli sermaye birikimi yapamamaktadır. Özellikle Uzak Asya'nın, Kore'nin, Japonya'nın, Çin'in ekonomik gelişmelerinde, sabit sermaye yatırımlarının, toplam ulusal gelirin yüzde 30; 35 hatta 40'ı dolayında olduğu dikkate alınırsa, Türkiye'nin, ekonomik büyümesini, gelişmesini, güçlenmesini sağlayacak olan sabit sermaye anlamında hiç de yeterli olmadığı görülecektir.
Türkiye'de bir yanlış var, bir yanılgı var, o yanılgı şudur: Türkiye'de sermaye el değiştiriyor.
KİT'ler özelleştiriliyor, özelleştirildikten sonra yabancılara satılıyor, yabancılaştırılıyor. Sermayenin el değiştirmesi, yani KİT'lerin özelleştirilmesi, sonra da bunların yabancı sermayeye satılması, üzü
lerek belirteyim ki, çok yanlış bir tanımla "yatırım" diye algılanıyor. Bu, yatırım değildir; bu, var
lık transferidir, varlığın el değiştirmesidir ve varlığın el değiştirmesi, mal ve hizmet üretimini ken
diliğinden garanti etmez, onun için başka şeyler yapmanız gerekir ve o başka şeyleri yapmak için de Hükümetin ayrı önlemler alması gerekir.
Değerli arkadaşlar, Türkiye son yirmi-yirmi beş senedir, dışa açılma, küreselleşme, serbestleş
irle yönünde adımlar atıyor; atıyor da, bu adımlar, dünyadaki gelişmelerle çok mu uyumludur, doğ
ru bir yönde mi gidiyor, bu meseleye bakmak gerekiyor.
TBMM B: 86 10 . 4 . 2007 O: 4 Çok değil, geçen hafta, geçtiğimiz günlerde, Amerika Birleşik Devletleri, Çin çıkışlı kâğıda ve diğer ürünlere -yapacağını söylediği- yüzde 20 gümrük vergisi uygulamaya başladı. Şimdi, Ameri
ka Birleşik Devletleri'nin, Çin'den gelen kâğıda ve -Ticaret Bakanın sözleriyle- plastikten makine
ye kadar, dokumadan diğer ürünlere kadar her alanda Çin'in gümrük vergilerini artıracağını beyan etmesi, açıklaması ve bunu uygulamaya geçmesi başlı başına önemli bir olaydır. Amerikan Hükümeti, Çin'i yasa dışı yollarla sübvansiyon vermekle suçlamaktadır ve yasa dışı teşvik suçlama
sıyla bu önlemi aldığını öne sürmektedir. Değerli arkadaşlar, aynı Amerika Birleşik Devletleri, yi
ne bugünlerde Çin'in fikrî haklar yönünden; müzik, kitap, film, sinema filmi ve bilgisayar yazılımı konularında uluslararası anlaşmalara uymadığı gerekçesiyle de bu ülkeyi Dünya Ticaret Örgütüne şikâyet etmiştir.
Şunu demek istiyorum: Dünyada Çin ve Amerika arasında yeni bir ticaret savaşı ortaya çık
maktadır. Amerika'nın Çin'in mallarına karşı gümrük uygulamasına yönelmesinin asıl nedeni nedir?
Asıl nedeni şudur değerli arkadaşlar: Bu ülkede üretimin azalması, işsizliğin artması bu ülkenin hal
kını bu konularda çok duyarlı hâle getirmiştir. Geçtiğimiz kasım ayında yapılan seçimlerde Ameri
kan halkı Demokratlara ülkedeki üretimi korumaları için de oy vermiştir. Yani, burada bir demok
ratik duyarlılık söz konusudur ve Amerikan Hükümeti bu tutumu izlemek zorunda kalmıştır. Ne
den? Üreticiye olan duyarlılığından.
Şimdi, ülkemize gelelim. Önce şunu söyleyeyim: Türkiye -üzülerek belirteyim- yalnız kimya, elektronik ürünlerde, mazotta, şunda bunda değil, etten kuru çaya kadar pek çok gıda maddesinde kaçak mal cenneti hâline getirilmiştir. Bunun bir an önce önlenmesi gerekmektedir. Hükümetin bu konuda aldığı önlemleri burada çok net, çok açık sergilemesine gereksinim vardır.
ikincisi ve çok daha önemlisi, yerli üretimi koruyucu önlemler almak zorundadır. Halkına du
yarlı, üreticisine duyarlı bir hükümetin yapması gereken budur. Nedir bu koruyucu önlemler, ne ya
pılabilir? Hemen şunu söyleyeyim: Uluslararası ilişkilerde karşılıklılık esastır. Türkiye, kendi üre
ticisine, tıpkı diğer ülkelerde olduğu gibi, destek verebilmelidir tarımda, sanayide ve diğer alanlar
da ve bu desteği yapmakla ancak kendi yerli üretimini güçlendirir. Eğer bunu yapamıyorsa, ülkenin yapması gereken, tıpkı Amerika Birleşik Devletleri'nin...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
YAKUP KEPENEK (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN - Buyurun.
YAKUP KEPENEK (Devamla) - ...kendi üreticisini korumak için yaptığı gibi, gerektiğinde belli ülkelere yönelik olarak gümrük duvarlarım yükseltme yoluna gitmelidir, bunu cesaretle yapa
bilmelidir.
Türkiye, üzülerek belirteyim ki, bu tür eylemlerde, yerli üretimi korumada bağımsız davrana-mıyor. Türkiye, geçen kasım ayında yeniden IMF'ye verdiği sözlerle, 2008 sonuna kadar ekonomi politikalarında kıpırdayamaz bir noktada durmaktadır ve bu nokta, Türkiye'nin üretimini artırması, yerli ürünlerini çeşitlendirmesi ve dünya ile rekabet etmesi açısından hiç de olumlu bir gidişe ola
nak tanımamaktadır, izin vermemektedir.
Türkiye'nin yapması gereken, yeniden üretimi, mal ve hizmet üretimini öne çıkaran, giderek bunların niteliksel yönlerini, yani katma değeri yüksek, ileri teknoloji kullanan ürünlere geçmek yo
luyla güçlendiren ve makroekonomik düzeyde ekonominin bütünüyle ilgili olarak politikalar geliş
tirmek olmalıdır. Üzülerek belirteyim ki, Türkiye, makroekonomi, yani ekonominin bütünü yönün
den gelişmesini sağlayacak politikalardan ya tamamıyla yoksundur ya da bunları IMF'ye bırakma
nın aymazlığı içindedir. Daha ağır söz söylemek istemiyorum.
Bu duygu ve düşüncelerle, hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Teşekkür ederim Başkanım.
TBMM B:86 10 . 4.2007 O: 4 BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kepenek.
Madde üzerinde şahsı adına söz isteyen Ali Kemal Deveciler, Balıkesir Milletvekili.
Buyurun Sayın Deveciler. (CHP sıralarından alkışlar)
ALİ KEMAL DEVECİLER (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Serbest Bölge
ler Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifı'nin l'inci maddesi hakkında şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Bugün yine, AKP Hükümeti tarafından daha evvel görüşülürken günlük düşünerek yapılan hu
kuki bir yanlışı ve taraflara zarar veren bir sorunu düzeltmek için bugün Meclis olarak bu çalışma
ları yapmaktayız.
6/2/2004 tarihinde yürürlüğe giren 5084 sayılı Kanun'unda yer alan aksaklıklara Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri olarak, gerek Plan Bütçe Komisyonunda gerekse üç yıl evvel bu Yasa Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülürken karşı çıkmış ve dikkatlerini çekmiştik. Neyse ki, üç sene sonra... Yani, bu konuda dikkat çekmemize rağmen, tüm önerilerimizi, gerek Plan Bütçe Ko
misyonunda gerekse Türkiye Büyük Millet Meclisindeki görüşmelerinde kabul ettirememiştik.
Neyse ki, üç sene sonra bu yanlışı gideren bir teklifi, o gün söylediklerimizi bugün görüşmekteyiz.
Hatadan geç de olsa dönülmektedir. Yanlıştan dönmek de bir erdemdir.
Hepinizin bildiği gibi AKP Hükümetinin politikalarıyla çok riskli boyutlara taşınan ve bir tür
lü azaltılamayan cari işlemler açığının finansmanı için en önemli kaynaklardan biri ihracattır. Soru
nun önemli çözümlerinden biri, büyüme, ithalat bağını iç üretim lehine çevirmek iken, diğeri de kat
ma değeri yüksek olan işlenmiş mal ihracatını artırmaktır.
Tüm uyarılarımıza rağmen, 2007 yıllık programı da dâhil olmak üzere, önceki programlarda da buna yönelik makroekonomik politikalarla ilgili ifadeleri olmasına karşın, maalesef, bir türlü önü
müze bu yöndeki tutarlı ve kapsamlı kararları içeren yasal düzenleme taşanları gelmemektedir. Bu, elbette ki Hükümetin konuları kapsamlı bir yaklaşımla ele almak yönündeki eksikliğiyle ilgilidir. Fa
kat, bu eksikliğe karşın, ihracatın ithalatı karşılama oranının gittikçe düşmesi ve cari işlemler açığı
nın ciddi bir risk olarak ortaya çıkması, nedense Hükümeti çok etkilemiyormuş gibi görünmektedir.
Sayın Bakan ve Başbakan, TİM toplantılarında ihracatın patladığını, 2006 yılı sonunda 85,1 milyar dolara yükseldiğini söylemekte ve övünmektedir; ama, ihracatın arttığını söylerken, neden
se ithalatın arttığını, infilak edecek bir vaziyete geldiğini ne yazık ki söylememektedir. Şu anda ih
racat -2006 yılı sonunda- 85,1 milyar dolara ulaşmışken, ithalatımız da 137 milyar dolara vurmuş
tur, infilak etmiştir açıkçası. 52 milyar dolar dış ticaret açığımız bulunmaktadır, ama nedense bun
dan bahsedilmemektedir, hep bardağın dolu tarafı vatandaşa gösterilmektedir. Bu vurdumduymaz
lığın sebebi, bir taraftan kapsamlı politika üretmemek olsa da diğer yandan mali disiplinin bozul
makta oluşudur.
Hepimizin bildiği gibi, ocak ayı bütçe sonuçları 6,1 milyar YTL açıkla son dört yılın en kötü performansına işaret etmektedir. Bu yüksek tutardaki açığın daha da fazla olmasını engelleyen ka
lemler arasında ithalattan alınan katma değer vergisi önemli bir paya sahiptir. Diğer bir deyişle, it
halat arttıkça bu durum bütçeye gelir getirmektedir. Bu gelirin etkisinde kalan Hükümet ise, tüm uyarılara rağmen cari işlemlere ait kapsamlı bir çözüm paketiyle gelememektedir. Hükümetin tüm bu perspektiften yoksun yaklaşımına karşın, koşullar kendisini zorlamaktadır.
Nitekim, bu nedenle, 5084 sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Deği
şiklik Yapılması Hakkında Kanun'un yürürlüğe girmesiyle birlikte, bu tarihten sonra faaliyet ruhsa
tı almış olan işletmeler ile bundan önce ruhsat almış işletmeler arasında bir eşitsizlik oluşmuştur. Bu aksak rekabet durumunun bir süreden beri var olmasına karşın, aynen, 5569 sayılı Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin Mali Sektöre Olan Borçlarının Yeniden Yapılandırılması Hakkında Ka
nun örneğinde olduğu gibi, gereken düzenleme ancak dört yıl sonra -KOBİ'ler 2001 krizinde yok
TBMM B:86 10 . 4 . 2007 O: 4 olmuşlardır- nedense dört yıl sonra, Hükümet iktidara geldikten sonra KOBİ'leri hatırlamıştır ve KOBİ'lerle ilgili bir düzenleme yapmıştır.
Değerli milletvekilleri, serbest bölge uygulaması, üzerinde önemle durulması ve önem veril
mesi gereken bir uygulamadır. İhracatımızı yüksek katma değerli mallarla yapacaksak, teknoloji yo
ğun malların ihracatına geçeceksek, bu bölgelerin önemi yadsınamaz.
Hepimizin malumu olduğu üzere, serbest bölgeler, üzerinde faaliyet gösteren firmalar açısın
dan önemli avantajlar içermektedir. Her şeyden önce, bu bölgelerdeki faaliyetlerden elde edilen ge
lir ve kazançlar rahatlıkla transfer edilebilir. Ayrıca, bu bölgeler gümrük hattının dışında sayılma
nın avantajlarını da yaşamaktadır. Malların bu bölgede süre sınırlaması olmadan kalması ve ilgili bürokratik işlemlerin minimumda olması diğer avantajlardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Deveciler, lütfen toparlayınız.
Buyurun.
ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - Bu avantajlara sahip olarak Türkiye'de faaliyet gös
teren serbest bölgelerde, Şubat 2007 itibarıyla, 3.207 tanesi Türk, 633 tanesi de yabancı olmak üze
re toplam 3.840 firma faaliyet göstermektedir. Bu firmalardan üretim yapanların adedi 794'tür.
2.418 firma ise alım satım yapmaktadır, üretim yapmamaktadır. Bu şartlar altında serbest bölgeler
de faaliyet gösteren firma toplamının sadece yüzde 20,7'si üretimle iştigal etmektedir. Öte yandan, ticaret hacimleri açısından incelendiğinde, serbest bölgelerin toplamında ticaret hacminin 2005 yı
lı sonu itibarıyla 23,4 milyar dolar, 2006 yılı sonu itibarıyla 23,8 milyar dolar olduğu dikkat çek
mektedir. 2007 yılının ilk iki ayı itibarıyla da bu hacim 3,5 milyar dolardır.
Bu vermiş olduğum rakamlardan görebileceğimiz gibi, Türkiye'de kurulu olan serbest bölge
lerdeki faaliyetin ancak beşte l'i üretimle ilgilidir ne yazık ki, beşte 4'ü alım satımla ilgilidir. Bu cü
zi miktarın ne kadarının ileri teknoloji içeren yüksek katma değerli mal üretimini içerdiği, ayrıca özel bir merak konusudur. Bu kapsamda değerlendirdiğimizde, ülkemizde ihracatın hem teknolojik dönüşüme hem de cari işlemler açığının azaltılmasına gerçekten katkı yapabilmesi hususunda po
tansiyelimizi yeterince uygulayamamakta olduğumuz yönünde haklı bir endişeye kapılmaktayız.
Bu düşüncelerin ışığı altında, 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu'nu tekrar incelediğimizde, bura
da, bu bölgelerin yüksek katma değerli ürünlerin bir üretim üssü olmasına yönelik ciddi bir yakla
şımın olmadığını ve bu bölgelerde faaliyet gösterecek firmalara tanınan teşviklerin kullanılan tek
noloji bazında tanımlanmadığını görmekteyiz. Bu noktadan hareketle, önümüzdeki taslak çalışma
sının, yeni ve bütüncül bir anlayışa sahip olarak, serbest bölgelere teknolojik üretim yönünden yak
laşan bir metin olması umudunu taşımaktaydık. Bununla birlikte, maalesef, bu beklentilerimiz, iki tanesi yürürlük ve yürütme maddesi olan dört maddelik teklifle karşı karşıya kalmamız sonucu or
tadan kalkmış bulunmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - Başkanım, bitiriyorum, son cümlem...
BAŞKAN - Lütfen Sayın Deveciler...
ALİ KEMAL DEVECİLER (Devamla) - Değerli milletvekilleri, az önce de söylemiş olduğum gibi, dış ticaret, cari işlemler dengesi, serbest bölgelerdeki üretim ve teknoloji yoğun mamul üreti
mi ve ihracatı konularında kapsamlı bir çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır. Böyle güdük bir yasanın buradan geçirilmemesi gerekmektedir ve daha kapsamlı bir yasa yapmamız gerekmektedir.
AKP İktidarı döneminde yapılamamış olan, üzerinde çalışılamamış olan serbest bölgeler hakkın
da bu kapsamlı ve yeni bir perspektife dayalı çalışma, inşallah, önümüzdeki en kısa zamanda yapıla
cak olan seçimlerde Cumhuriyet Halk Partisinin tek başına iktidarıyla mutlak surette yapılacaktır.
TBMM B:86 1 0 . 4 . 2 0 0 7 O: 4 Bu görüş ve düşüncelerin ışığı altında, teklife ilişkin düzenlemenin dış ticaretimiz açısından hayırlı olmasını diler, eksik de olsa; saygı ve sevgilerimi sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Deveciler.
Madde üzerinde, şahsı adına söz isteyen Mustafa Elitaş, Kayseri Milletvekili.
Buyurun Sayın Elitaş. (AK Parti sıralarından alkışlar)
MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz 1339 sıra sayılı Serbest Bölgeler Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üze
rinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Bildiğiniz gibi, 6/2/2004 tarihinde yürürlüğe giren 5084 sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teş
viki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un çerçeve 9'uncu maddesi ile 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu'na geçici 3'üncü madde eklenmiş ve 5084 sayılı Kanun'un yürürlü
ğe girdiği tarihten itibaren serbest bölgelerde faaliyet ruhsatı alan ve imalatçı olmayan kullanıcı fir
malara gelir ve kurumlar vergisi muafiyeti tanınmamıştır. Buna karşılık, 6 Şubat 2004 tarihinden önce faaliyet ruhsatı almış olup da bu bölgelerde faaliyette bulunan firmaların gelir ve kurumlar ver
gisi muafiyetine ilişkin kazanılmış hakları ise korunmuştur. Bu açıdan bakıldığında, vergi muafiye
tinden yararlanamayacak olan kullanıcılardan da vergiden muaf kullanıcılar gibi, bölgeye getirilen ve bölgeden çıkardan malların değeri üzerinden binde 5 oranında ücret alınması, vergi ve benzeri mali külfet yönünden adaletsizliğe neden olmaktadır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üzerinde görüştüğümüz bu kanun teklifi, serbest bölge kullanıcılarının yurt dışından bölgeye getirdikleri mallar ile bölgeden Türkiye'ye çıkardıkları mal
ların değeri üzerinden binde 5 oranında alınan ücretin, serbest bölgede elde ettikleri kazançlar üze
rinden gelir veya kurumlar vergisi ödeyen mükelleflerden alınmamasını sağlamaktadır.
6 Şubat 2004 tarihinden önce almış oldukları faaliyet ruhsatı süresi sona ermemiş olan ve ruh
sat süresi sonuna kadar kazançları vergiden istisna edilen tüm mükellefler ile imalatçı olup, serbest bölgelerde imal ettikleri ürünlerin satışından elde ettikleri kazançları, ülkemizin Avrupa Birliğine üye olacağı tarihe kadar, gelir veya kurumlar vergisinden istisna edilmiş olan mükellefler, bu istis
nalarının sona ereceği tarihe kadar binde 5 oranında ücreti ödemeyeceklerdir.
Serbest bölgelerde yatırım safhasında kullanılan mallar, kapasite artırmak amacıyla kullanılan mallar, kullanıcının kendisine ait olmayıp, bakım ve onarım maksadıyla serbest bölgelere getirilen mallar ile bu bölgelere geçici olarak getirilen araç, gereç ve ekipmanlar ile fason üretim amacıyla getirilen mallar üzerinden de binde 5 oranında ücret alınmaması sağlanmaktadır.
Ayrıca, daha önce mevcut kanunda tüm malların CİF değeri üzerinden binde 5 oranında alın
makta olan ücretin, yurt dışından serbest bölgeye getirilen malların, serbest bölgeden Türkiye'ye çı
karılan malların FOB değeri üzerinden alınması öngörülmektedir.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'de serbest bölgeler, 1980'li yıllardan itibaren yapılması düşünül
müş ve ihracata dönük kalkınmayı kendisine hedef eden bir politikanın ürünü olarak ortaya çıkmış.
Türkiye'de yaklaşık 21 adet serbest bölge var. Bu serbest bölgelerin bir kısmı ticaret esaslı olarak kurulmuş serbest bölgeler, bir kısmı da üretim esaslı olarak kurulmuş serbest bölgeler.
Üretim esaslı kurulmuş olan serbest bölgelerde 6 Şubat 2004 tarihinden önce alınmış ruhsat
larda ruhsat tarihi bitimine kadar aldıkları teşvik kazanımları devam ederken, 6 Şubat 2004 tarihin
larda ruhsat tarihi bitimine kadar aldıkları teşvik kazanımları devam ederken, 6 Şubat 2004 tarihin