B) TEZKERELER VE ÖNERGELER
V. - ÖNERİLER A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ
1. - (10/432) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin ön görüşmesinin, Genel Kurulun 10/4/2007 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu; 10.04.2007 Salı günü (Bugün) toplanamadığından, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.
Prof. Dr. Haluk Koç Samsun Grup Başkanvekili
TBMM B: 86 10 . 4 . 2007 O: 2 Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılması
na Dair Öngörüşmeler Kısmının, 363 üncü sırasında yer alan (10/432) Esas Numaralı Meclis Araş
tırma Önergesinin öngörüşmesinin, Genel Kurul'un; 10.04.2007 Salı günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisi lehinde söz isteyen Şükrü Elekdağ, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Elekdağ.
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ermeni id
dialarını etkisiz hâle getirecek, etkili, yaratıcı ve bilinçli bir mücadele stratejisinin ve buna uygun bir yapılanmanın ortaya çıkarılması için, Meclis araştırması açılmasına ilişkin önerge hakkında Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşmak için söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlı
yorum.
Değerli arkadaşlarım, Ermeni iddialarının Türkiye'nin dış politika gündeminde yer alması, esas itibarıyla, 1974 yılında başlamıştır. O günden bugüne kadar geçen otuz üç yıl içinde, Türk hükümet
leri, bu iddiaları etkisiz hâle getirmek ve gerçekleri dünyaya duyurmak için muhakkak ki gayret sarf etmişlerdir. Ancak, bu çabalar, uzun vadeli bir stratejiye ve bu stratejiyi uygulayacak etkin bir ya
pılanmaya dayanmadığı için yetersiz ve etkisiz kalmışlardır. Bu bakımdan, geçmişteki eksiklikleri
mizin, hatalarımızın ışığında, Ermeni sorununu bütün boyutlarıyla ele alacak ve Ermeni iddialarını etkisiz hâle getirecek, etkili, yaratıcı ve bilinçli bir mücadelenin nasıl ortaya konacağının araştırıl
ması önem kazanmaktadır. Verdiğimiz araştırma önergesinin amacı budur değerli arkadaşlarım.
Türkiye'nin Ermeni propagandasıyla mücadelede zayıf kalmasının başta gelen bir nedeni -de
ğerli arkadaşlarım, sizleri tenzih ediyorum- Türk kamuoyu ve Türk siyasetçileri tarafından Ermeni soykırımı iddiasının arkasında yatan tehdidin gerçek niteliğinin tam anlamıyla anlaşılmamasından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle, karşılaştığımız sorunun bu yönü üzerinde durmak istiyorum. Er
meni soykırım iddiası, genellikle, Ermenistan'ın ve Ermeni diasporasının gerçekleştirmek istediği bir amaç olarak değerlendirilir. Bu, yanlıştır. Soykırım iddiası, gerçekte siyasi bir araçtır. Ermenis
tan ve diaspora, Haydat davasının gerçekleştirilmesi için, soykırım iddiasından, temel bir siyasi araç olarak yararlanıyorlar. Peki, nedir bu Haydat iddiası, nedir bu Haydat davası? Haydat davası, büyük Ermenistan'ı kurma hedefidir. Bu dava iki hedefe odaklanmıştır:
Bunlardan birincisi, Doğu Anadolu'yu da kapsayan -tırnak içinde söylüyorum- "tarihî Ermeni topraklarının geri alınması ve büyük Ermenistan'ın kurulması"dır.
Haydat'ın ikinci hedefi de, dünyanın çeşitli bölgelerine dağılmış olan Ermenilerin büyük Erme
nistan'a dönmelerinin sağlanmasıdır.
Yunanlıların "Megalo İdea"sından pek farklı olmayan bu ırkçı ve yayılmacı ideolojiyi benim
seyen Ermenistan ve diaspora Ermenileri, kendilerini, Türklere karşı, bir asırdır, kesintisiz, top-yekûn bir savaş içinde görmekte ve tüm varlık ve enerjilerini bu savaş için seferber etmektedirler.
Esasında, Haydat hedeflerine, Ermenistan Bağımsızlık Bildirisi'nde ve bu bildiriye atıfta bulu
nan Ermenistan Anayasası'nda yer verilmiştir. Haydat'ı gerçekleştirmek amacıyla uygulamaya ko
nulan ve 4T şeklinde adlandırılabilecek olan plan şu dört aşamaya dayanıyor: Tanıtım, tanınma, taz
minat ve toprak.
Birinci aşama olan tanıtım aşaması, Ermeni terörü yoluyla Ermeni soykırımı iddiasını ve Er
meni davasını dünyaya tanıtmayı öngörüyordu, 1975'te başlayan bu süreç, 1994'e kadar sürmüştür.
Ermeni terör örgütleri, bu on yıllık dönemde, Türk büyükelçilerini, başkonsoloslarını, diplomatik personelini ve onların aileleri ile çocuklarını öldürmek suretiyle soykırım iddialarını dünyaya du
yurmuşlardır ve bu şekilde Ermeni soykırımı iddiası dünya gündemine oturtulmuştur.
TBMM B:86 10 . 4 . 2007 O: 2 İkinci aşama, tanınma aşamasıdır. Bu süreçte, soykırım kampanyalarıyla, dünya kamuoyu ve parlamentoları, Türklerin soykırım işlediklerine ikna edilecek, soykırımın tartışılmaz bir veri oldu
ğu saptandıktan sonra da uluslararası baskı yoluyla Türkiye'nin soykırım iddiasını tanıması sağla
nacaktır. Bu aşamada, Ermenistan ve diaspora, değerli arkadaşlarım, büyük mesafe kaydetmiştir.
Biraz sonra belirteceğim üzere, çok sayıda devletin parlamentosu geçirdikleri yasalar ve kararlarla Türklerin Ermenilere soykırımı yaptıklarını kabul etmişlerdir.
Bundan sonra, üçüncü aşama olarak başlatılacak tazminat elde etme sürecinde, soykırımına uğ
ramış Ermeni ailelerin mirasçılarının hak ve tazminat talepleri gündeme getirilecek, bunu da toprak talepleri izleyecektir. Ermeni tarafı, şimdiden, planın üçüncü aşamasını da bir ölçüde gerçekleştir
miş bulunuyor. California'da açılan davalar nedeniyle New York Life Insurance ve Fransız AXA si
gorta şirketleri Ermeni soykırımını tanıyarak Anadolu'da hayatlarını kaybeden Ermenilerin miras
çılarına sırasıyla 20 ve 17 milyon dolar tazminat ödemeyi kabul etmişlerdir.
Değerli arkadaşlarım, görüleceği üzere, soykırım iddiası, esasında, Türkiye'ye yönelik tazmi
nat ve toprak taleplerine odaklanmış ırkçı ve yayılmacı bir stratejiye gerekçe oluşturmaktadır. Er
menistan ve Ermeni diasporası, Haydat stratejileri bağlamında, Türkiye'yi dünyaya Hristiyan Erme
nilere karşı soykırım uygulamış bir Müslüman ülke olarak tanıtmak amacını güden hasmane kam
panyalarını çok etkili bir şekilde sürdürüyorlar. Bu kampanyanın hâlen kazandığı uluslararası bo
yut, Türkiye'nin ulusal çıkarları ve dış politikası üzerinde olumsuz etkiler yapıyor. Avrupa Birliği Parlamentosuna ilaveten on sekiz ülke parlamentosunun Ermeni soykırımını kabul eden kararlar al
mış olması, bunlar arasında Belçika, Yunanistan, İtalya, Vatikan, Fransa, İsviçre, Hollanda, Polon
ya ve Almanya gibi Avrupa devletlerinin de bulunması, ayrıca, Avrupa Birliği Komisyonu ve Av
rupa Birliği Parlamentosunun yıllık raporlarında Ermeni iddialarına artık rutin bir şekilde yer veril
mesi, bu konuda Türkiye'ye yönelen baskı hakkında bir fikir verebilir. Amerika Temsilciler Mecli
sinde de bu yolda bir karar çıkması, Türkiye-Amerika ilişkileri üzerinde hasıl edeceği ağır zararın yanında, diğer ülkelerin parlamentolarına bir örnek teşkil edecek ve Ermeni iddialarını tanıyan ül
ke parlamentolarının sayısı çorap söküğü gibi artacaktır.
Bu bağlamda, önemle altı çizilmesi gereken bir husus da, bazı Batılı devletlerin, soykırım id
dialarını, Türkiye'nin dış politikasını kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmek ve ödünler elde etmek amacıyla, bazılarının da, bu sorundan, ülkemizin Avrupa Birliğine tam üye olmasını engel
lemek veya onu ikinci sınıf ortaklık statüsüne mahkûm etmek için bir baskı unsuru olarak yararlan
mak ve kullanmak istedikleridir.
Değerli arkadaşlarım, belirttiğimiz bu hususlar ışığında, Batı âlemi tarafından da büyük ölçü
de benimsenen ve âdeta bilimsel bir veri olarak kabul edilmeye başlanan sözde soykırım iddiasının, bugün, Türkiye'ye yönelik küresel bir tehdit boyutunu kazandığını söylemek hiç yanlış olmayacaktır.
Yaptığım bu değerlendirmenin gerçeklik ve ciddiyetini teyit eden bir yeni gelişmeyi dikkatini
ze önemle sunmak istiyorum. Bu endişe verici gelişme, hâlen Avrupa Birliği dönem başkanı olan Almanya'nın, Ermeni soykırımını reddetmenin Avrupa Birliği üyesi ülkelerde mahkeme kararıyla cezalandırılmasına yol açacak bir yasal düzenlemeyi Avrupa Birliğine kabul ettirmeyi öngören gi
rişiminden kaynaklanıyor. Bunu yapan Almanya. Bu tasarı, soykırım, savaş suçları ve insanlığa kar
şı işlenmiş suçları inkâr edenlere, bir ile üç yıl arasında hapis öngörüyor. Avrupa Birliği, Alman
ya'nın girişimi sonucunda böyle bir yasal düzenlemeyi kabul ettiği takdirde, İsviçre'nin Perinçek da
vasında yaptığı gibi, Avrupa Birliği ülkeleri mahkemeleri Türkiye'yi soykınmıyla suçlayan yasalar çıkaracaklar, bu mümkün olacak.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Elekdağ lütfen toparlar mısınız.
Buyurun efendim.
TBMM B:86 10 . 4 . 2007 O: 2 ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) - Teşekkür ederim.
Alman Hükümeti, bu yasal düzenlemeyi, temmuz ayından önce Avrupa Birliği Adalet ve İçiş
leri Bakanları Konseyine taşımak ve Birliğe mal etmek istiyor. Böylece, Almanya, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerine ambargo koyacak çok tehlikeli bir süreci başlatmış oluyor.
Değerli arkadaşlarım, bu nedenle, ben, bu kürsüden, Alman Hükümetine şu soruyu yöneltiyo
rum: Türkiye ile Almanya arasında geleneksel dostluk ilişkileri vardır. Bu ilişkilerin göreceği zara
rı dikkate almasanız dahi, Almanya'da 2 milyon 700 bin Türk kökenli vatandaş ve soydaşımızın ol
ması, Avrupa Birliğinden geçirmek istediğiniz yasal düzenlemeye, hiç mübalağasız, Türk-Alman ilişkilerini mahvedecek bir nitelik kazandırmaktadır. Bu bakımdan, başlattığınız bu girişimin sonu
cunu hiç düşündünüz mü?
Bu söylediklerime, değerli arkadaşlanm, bir ilave yapmadan geçemeyeceğim. Almanya'da, sa
dece 37 bin Ermeni yaşamaktadır, sadece 37 bin. Ermeni lobisinin etkinliği, önemli ölçüde, Alman kiliseleri tarafından da desteklenen bu Ermeni varlığına dayanmaktadır. Bu bakımdan, 2 milyon 700 bin Türk kökenli vatandaş ve soydaşımızın Ermeni lobisinin faaliyetleri karşısında etkisiz kalmala
rını anlamak mümkün değildir.
Değerli arkadaşlarım, bu saptama, beni, Ermeni ve Türk taraflarının tezlerini nasıl savunduk
ları konusuna getiriyor. Ermeni iddialarının belgesiz, kamtsız, tutarsız ve abartılı olmasına rağmen, Ermenilerin dünya kamuoyuna mağduriyetlerini inandırmaktaki başarıları, fanatik bir dürtüyle ör
gütlü, planlı ve sistemli çalışmalarına dayanmaktadır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Elekdağ, lütfen...
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) - Sayın Başkan, müsamahanızı istirham edeceğim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Elekdağ.
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) - Teşekkür ederim.
Gerçek olan şu ki değerli arkadaşlarım, kendilerini Türkiye'ye karşı topyekûn bir savaş içinde gören ve tüm enerjileriyle varlıklarını bu savaş için seferber eden Ermeni tarafı, esasen güçlü olan konumunu, yoğun çalışmalar ile her geçen gün daha da takviye etmektedir.
Türkiye'ye gelince: Son yıllarda Ermeni soykırımı iddialarını çürütmeye yönelik faaliyetlerde bir atılım görülmektedir. Ancak, Türkiye'nin bu faaliyetleriyle Ermeni tarafının etkinliklerini ve al
dığı sonuçları mukayese ettiğimiz zaman çok acı bir gerçekle karşılaşıyoruz. Bu da, Türkiye'nin bu mücadelede son derece zayıf kaldığıdır. Türkiye, Ermeni cephesinin yürüttüğü bu muazzam faali
yetin, ancak, oransal açıdan çok küçük bir yüzdesini dahi gerçekleştiremiyor. Bu nedenle, Türkiye, Ermeni propagandasına karşı koymakta etkili olamıyor ve her gün zemin kaybediyor.
Bu gidiş durdurulamadığı takdirde, Türkiye'nin davasını kaybetmesi kaçınılmaz olacaktır.
Böyle bir gelişmenin, ülkemizin uluslararası konumu, dış politikası ve güvenliği açılarından yara
tacağı büyük zararlar dikkate alınarak, Türkiye tarafından Ermeni iddialarının etkisiz hâle getiril
mesi için bilinçli bir mücadelenin nasıl ortaya konacağının araştırılması büyük önem kazanmakta
dır. Türkiye'nin, bugüne kadar, Ermeni iddialarıyla mücadelesi, uzun vadeli bir perspektifle oluştu
rulmuş bir stratejiye uygun olarak ve proaktif bir yaklaşımla yürütülmemiştir. Türkiye'nin bir yayın politikası ve Türk tezlerini savunacak, kitaplar yazacak doktora, master öğrencilerini yetiştirecek eğitim politikası olmamıştır.
Konunun hukuksal yönünün dahi ele alınması, maalesef, büyük gecikmeyle gerçekleşmiştir.
Bugüne kadarki gecikmeler, bugüne kadarki çalışmalar, soykırım kararları yabancı ülkeler parla
mentolarına geldikçe, bunların önlenmesi için bir süre yoğun bir çalışmaya girişilmesi, sonra da işin arkasının bırakılması şeklinde tecelli etmiştir. Saman alevi gibi yanıp, parlayıp sönen bu çalışma tarzının Türkiye'ye çıkardığı fatura son derece ağır olmuştur değerli arkadaşlarım.
TBMM B:86 10 . 4 . 2007 O: 2 Strateji ve bunu uygulayacak bir yapılanma yokluğunun bir diğer sakıncası, koordinasyonsuz
luk ve başıboşluktur. Hâlen bu konuyla iştigal eden devlet daireleri ve kurumlar birbirleriyle çoğu zaman koordinasyonsuz bir şekilde çalışmakta ve her biri kendine göre bir program uygulamakta
dır. Böyle olunca da, çalışmalar, Ermeni tarafının iddialarını çürütecek ve Türk tezinin savunulma
sını güçlendirecek alanlara yönlendirilememektedir. Bu nedenle de, savunmamızı takviye edecek yeni argümanların yaratılması mümkün olmamaktadır.
Değerli arkadaşlarım, Ermeni meselesi, günümüzde, tarihsel, hukuksal, siyasal ve kamuoyu oluşturulması, yani "public relations" boyutları olan devasa bir uluslararası ilişkiler sorunudur. Bu itibarla, bu dört boyutu dikkate alan uzun vadeli bir stratejik plan ile bunu uygulayacak iç ve dış ku
rumsal yapının ortaya çıkarılmasına ihtiyaç vardır. Böyle bir stratejinin oluşturulması, yukarıda de
ğindiğimiz yayın politikasını, eğitim politikasını, bu amaçla, üniversitelerle iş birliğini, uluslarara
sı ceza hukuku alanında uzmanlaşmış akademisyenler yetiştirilmesini gerektirecektir.
Türkiye'nin bu mücadelede elindeki en önemli silah, arşivleridir değerli arkadaşlarım. Fakat, maalesef, bu aracın etkin biçimde kullanılmasını sağlayacak önlemlerin alınmasında geç kalınmış
tır. Bu alanda da daha yapılması gereken çok şey vardır. Bunların en önemlisi de, bölünmüş durum
daki devlet arşivlerinin tek bir yönetim altında toplanması ve yeni yaklaşımla organize edilmesidir.
Sonuç olarak, değerli arkadaşlarım, asılsız Ermeni soykırımı suçlaması, bugün, Türkiye'ye yö
nelik küresel bir tehdit boyutunu kazanmış olup, Türkiye'nin dış politikasını devamlı baskı altında tutmaktadır. Bazı Batılı devletler, bu iddiadan, ülkemizin dış politikasını yönlendirmek ve ödünler elde etmek, bazıları da, ülkemizin Avrupa Birliğine tam üye olmasını engellemek amacıyla yarar
lanmaktadırlar. Fakat, bunun ötesinde, bu iddia, Ermenistan ve Ermeni diasporasının Türkiye'ye yö
nelik tazminat ve toprak taleplerine odaklanmış ırkçı ve yayılmacı bir politikaya gerekçe oluştur
maktadır.
Ermeni cephesi, Türkiye aleyhinde sürekli yeni mevziler elde etmekte ve esasen güçlü olan du
rumunu yeni kazanımlarla takviye etmektedir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Elekdağ, teşekkür ediyorum.
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.
BAŞKAN - Teşekkür için açacağım Sayın Elekdağ, lütfen...
Buyurun.
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) - Bir dakikanızı rica edeceğim.
BAŞKAN - Buyurun Sayın Elekdağ.
ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ (Devamla) - Ermenilerin iddialarının belgesiz, kanıtsız, tutar
sız ve abartılı olmasına rağmen, dünya kamuoyuna mağduriyetlerini inandırmaktaki başarıları, sa
dece, fanatik bir dürtüyle ve planlı şekilde çalışmalarından ileri gelmiyor. Bunun bir nedeni de, Türk tarafının Ermeni saldırısını etkisizleştirecek, etkili ve bilinçli bir mücadele ortaya koyamamasından ileri geliyor.
Değerli arkadaşlarım, bu gerçekler ışığında, Türkiye'nin, belirtmiş olduğum dört boyutlu, uzun vadeli bir strateji oluşturarak, buna uygun kurumsal yapıyı gerçekleştirmesi, yaşamsal bir önem ka
zanmaktadır.
Bütün bu hususlar dikkate alınarak, Türkiye tarafından Ermeni sorununu bütün boyutlarıyla ele alacak ve Ermeni iddialarını etkisiz hâle getirecek, etkili, yaratıcı, bilinçli bir mücadelenin nasıl or
taya konacağının araştırılması önem kazanmaktadır.
TBMM B:86 10 . 4.2007 O: 2 Bu hususların araştırılması ve yapılacak düzenlenmelerin ortaya çıkarılması amacıyla, Anaya-sa'nın 98'inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü'nün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını öneriyoruz.
Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Elekdağ.
Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisi lehinde söz isteyen Onur Öymen, İstanbul Milletvekili.
Buyurun Sayın Öymen. (CHP sıralarından alkışlar)
ONUR ÖYMEN (İstanbul) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Ermeni konusunda ver
diğimiz Meclis araştırma önergesinin desteklenmesi için söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yü
ce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.
Çok Değerli Milletvekilimiz Sayın Şükrü Elekdağ, bu konuda Türkiye aleyhinde oynanan oyunların, yürütülen senaryoların çok kapsamlı bir tahlilini yaptı. Ben, birkaç cümleyle, Ermeni meselesinin bazı boyutlarına değinmek istiyorum.
Değerli arkadaşlar, bütün bu oyunların, bu senaryoların hedefi nedir? Bütün bu oyunların ve senaryoların hedefi, Türkiye'yi, seksen iki yıl önce olduğu iddia edilen bir olaydan hareket ederek, sanık sandalyesine oturtmaktır, Türkiye'yi, devamlı suçlu bir ülke gibi göstermektir, Türkiye aley
hindeki cereyanlara kuvvet kazandırmaktır.
Değerli arkadaşlar, Türkiye bunu hak etmiyor. Şunu sormaz mısınız: 1915'ten bu yana aklınız neredeydi? Eğer, bu kadar haklı olduğunuza inanıyor idiyseniz, o zaman, aklınız neredeydi? Şu an
laşmayı imzalayan siz değil misiniz? Bakınız, bu Anlaşma, 2 Aralık 1920 tarihinde imzalanan Gümrü Anlaşması'dır. Gümrü Anlaşması ne diyor? Bir kere, Türkiye ile Ermenistan arasındaki sı
nırı çiziyor. Siz bugün bu sınırı kabul ediyor musunuz? Etmiyorsunuz; bugün, Türkiye ile Ermenis
tan arasındaki sınırı kabul etmiyorsunuz. Devletinizin pek çok resmî belgesinde, bugünkü Ermenis
tan topraklarından "Doğu Ermenistan" olarak bahsediliyor. Devletinizin resmî sembollerinde bir Türk toprağı olan Ağrı Dağı var ve pek çok demecinizde, beyanınızda, amacınızın, Türkiye'deki toprakları da ele geçirmek olduğunu söylüyorsunuz. Bir kere, aramızdaki bu temel Anlaşma'yı red
dediyorsunuz bu davranışlarla.
Bununla bitmiyor. Bakınız, bu Anlaşma'nın bir 10'uncu maddesi var; Türkiye ile Ermenistan arasında imzalanan Gümrü Anlaşması'nın bir 10'uncu maddesi var, "Sevr Anlaşması'nı Ermenistan kesinlikle reddeder." diyor, "Emperyalist ülkelerin oyunudur Sevr Anlaşması" diyor ve "Türkiye aleyhine kışkırtma amacıyla yurt dışına gönderilen Ermeni temsil heyetlerinin geri çekilmesini ka
bul eder." diyor. Yani, Türkiye aleyhine propaganda yapmayacaklarını, dünyada propaganda yap
mayacaklarını taahhüt ediyor, Türkiye'nin bütün haklarına saygılı olduğunu söylüyor. Hatta, daha ileri gidiyor ve "kendi topraklarımızdaki -yani Ermenistan topraklarındaki- Müslüman halkların bü
tün haklarını, dinî haklarını ve diğer haklarını koruyacağız" diyor, taahhütte bulunuyor. Şimdi, bu
gün söylemesi belki tuhaftır, kimse yanlış anlamasın, böyle bir niyetimiz yok bizim; ama, Anlaş
ma'nın 13'üncü maddesini açıyorsunuz, orada belli durumlarda, Türkiye'nin gerektiğinde Ermenis
tan'da askerî önlem bile alacağını söylüyor; bunu bile kabul etmiş. Ondan sonra da "Ermenistan'ın bütün dünyayla yaptığı anlaşmalarda Türkiye'nin aleyhine olan bütün hükümleri iptal etmeyi kabul eder" diyor. Bu olaylardan beş yıl sonra bunu söylüyorsunuz; şimdi ne diyorsunuz? Bütün bunların tersini söylüyorsunuz. Bırakınız, dünyadaki Türkiye aleyhinde propaganda yapanların geri çekilme
sini, tam tersine, onları teşvik ediyorsunuz, destekliyorsunuz, Türkiye aleyhine büsbütün kışkırtı
yorsunuz.
Değerli arkadaşlar, bunları niçin yapıyorlar, biliyor musunuz? Bunları şunun için yapıyorlar:
Ermenistan'ın bugün dünyanın gözünden saklamak istediği bazı gerçekler var. Bunun için yapıyor
lar. İşte, bizim, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak burada sadece 1915 yılında olan olaylar
hak-TBMM B:86 1 0 . 4 . 2 0 0 7 0 : 2 kında kendimizi savunmayı görüşmemiz yeterli değil; bugün, Ermenistan'ı dünyaya mahcup eden
ve onu esas sanık sandalyesinde oturmaya mecbur etmesi gereken olayları da tartışmaktır.
Siz, biliyor musunuz ki değerli arkadaşlarım, 1990'lı yılların başında ne olmuştur: 1990'lı yıl
ların başında Ermenistan, Azeri topraklarına saldırmıştır. Yukarı Karabağ'da yaşayan çok sayıda Azeri soydaşımızı katletmiştir. Siz, biliyor musunuz bu saldırıların sonucunda, yaklaşık 30 bin Aze
ri hayatını kaybetmiştir ve Azerbaycan topraklarının yüzde 20'si Ermenistan tarafından resmen iş
gal edilmiştir. Yalnız Yukarı Karabağ değil, Yukarı Karabağ civarındaki başka Azeri toprakları res
men Ermenistan tarafından işgal edilmiştir. Siz biliyor musunuz değerli arkadaşlarım, bugün, işte, bu Azeri topraklarında Ermenistan'ın tam 316 tane tankı, 322 tane topu ve 40 bin askeri bulunmak
tadır. Bunlar Azeri toprağı, bahsettiğim topraklar resmen Azeri toprağı. Birleşmiş Milletler, Avru
pa Güvenlik ve İşbirliği Örgütü ve bütün ilgili uluslararası kuruluşlar bugün dahi bu toprakları Aze
ri toprağı olarak kabul ediyor.
Bütün bu meseleleri çözmek için "Minsk süreci" denilen bir sürecin oluşturulması, bir konfe
ransın düzenlenmesi kararlaştırılmıştır. Ama, bu konferansı, maalesef, Ermenistan sürekli olarak sa
bote etmektedir, bu konferans bir türlü toplanamıyor. Türkiye'nin çok büyük katkısı olmuştur Minsk sürecine, Türkiye de üyedir, bunları yapmıyorlar, bunlara yanaşmıyorlar.
İşte, söylenecek laflar bunlar. Bu Azeri topraklarından göç eden, göç etmek zorunda bırakılan tam 1 milyon 10 bin Azeri soydaşımız var. Ben gittim onların hangi koşullarda yaşadıklarını gör
İşte, söylenecek laflar bunlar. Bu Azeri topraklarından göç eden, göç etmek zorunda bırakılan tam 1 milyon 10 bin Azeri soydaşımız var. Ben gittim onların hangi koşullarda yaşadıklarını gör