• Sonuç bulunamadı

Senaryo yazarlarının dizi sektörüne ilk adımı atmalarında ve sektörde kalıcılığın sağlanmasında kişisel ağların ve bağlantıların önemi büyüktür. Kişisel bağlantılar güvencesiz bir emek piyasasında mesleklerini icra etmeye çalışan yazarlar için koruyucu bir mekanizma olarak görülmektedir. Yazarların iş alabilmelerini ve alınan işte sürekliliklerini koruyabilmeleri adına önemli bir husustur (Lee, 2011:550).

Sanat dünyanın her yerinde maddi sistemin gözetiminde devam etmektedir. Bu ekonomik, siyasi, ideolojik baskılar sanatı her zaman yavaşlatmış ve oluşumunun önünü tıkamıştır. Sanatın özgürlükten uzaklığı toplumun gelişmişliğiyle ölçülebilir. Daha gelişmiş toplumlarda sanat daha az bağımlı iken, az gelişmiş toplumlarda sanat, esaret altında belli amaçlara hizmet eden bir araç haline gelmiştir.

Özellikle ülkemizde senaryo çeşitliliğinin azlığı; maddi gözetim altındaki, yalnızca belli kesimler ve kişisel bağlar neticesinde filmleştirilebilen sinemanın bir sonucudur. Senaryodan önce senaristin kişisel kimliğinin sorulduğu toplumlarda sanatın varlığından söz etmek zordur.

Senaryo yazarlarının emek süreçlerine değinirken televizyon dizi drama sektöründeki güvencesizlik bağlamında aldıkları ücretlerin de sorgulanması gerekmektedir. Uzun süre yazmış ve reytingi yüksek dizilerin yazar kadrosu için ücretlerin tatminkâr olduğu belirtilse de kısa sürede ekranda kalan, yayından kaldırılan dizilerin yazar kadrosu için aynı şeyi söylemek pek mümkün olmayacaktır. Bununla birlikte dizilerin yurt dışı yayını sürecinde herhangi bir telif ücreti ödenmediği için, yazarların bazı dönemlerde hayatlarında maddi sıkıntı olduğu gerçekliği göz ardı edilmemelidir.

Yapımcı sinemasının varlığı senaristi ve diğer tüm set elemanlarını maddi olarak olumsuz etkilemekte, sanatı ticarileştirmekte ve önünü tıkamaktadır. Doğrudan yapımcı müdahalesiyle şekillenen senaryolar ticari olarak başarılı olsalar bile sanatsal ve kültürel olarak verdikleri tahribat düzeltilemez hale gelmektedir. Zira sanatçı toplumun ihtiyacını gözlemleyip topluma ihtiyacı olanı veren bir aydın iken yapımcı topluma

istediğini veren bir ticaret adamıdır. Bu da sanatsal evrimin önünü tıkamakta ve sinema, televizyon ve interneti yalnızca bir eğlence aracı haline getirmektedir.

Senaristlerin senaryo üretimindeki emek sorunlarına değinildiğinde özerk, özgür olabilme sorunu da karşımıza çıkmaktadır. Tarihsel süreçte özerklik düşüncesini geliştiren romantikler olmuştur. Romantiklerin bakış açısında sanat makinelerin, şirketlerin, yapımcıların, işletme ve yönetimlerin kıskacında olmaması ile birlikte bu tür disiplinlere meydan okumaktadır. Kendi ürettiklerine sahibi olan sanatçı üretim sürecini sadece kendisi yönetir. Endüstri üreticilerinde olduğu gibi üretilen ürüne yabancı değildirler. Schiller, Schlegel gibi romantik düşünürlere, Coleridge, Wordsworth gibi İngiliz romantik şairlerine ve Ruskin, Morris gibi ütopistlere göre sanat özgürlüğün, yabancılaşmaya diren ruhun bir göstergesi olan yaratımdır. Sanat olgusu, oyun, arzu, bilinçaltı ile sıkı bir paylaşım içerisindedir. Akla, gerçeğe, doğaya, dayanan bilim, teknoloji ve sanayiye karşı sanat vardır ve savaş halindedir (Artun,2014).

Senaryo yazım süreci bağımsız olmadığı sürece sağlıklı bir sonuç elde edilemez. Maddi kaygılar senaryoyu edebi olmaktan uzaklaştırır.

Yapılan bir mülakatta, dizi sektöründeki uzun çalışma saatleri yazarları diğer ekipler kadar etkilememektedir. Fakat reytingi yüksek bir dizinin yayınlanma süresi uzadığından yazarlar süreyi doldurmak için zaman baskısı altında, hikâye üretmekte zorlandıklarını, tıkandıklarını belirtmektedirler (Yörük, 2018:818-819).

Kısa sürede uzun metinler yazmaya zorlanan senaristler ortaya kopya ve özgün olmayan senaryolar çıkarmakta, eserin değer ve kalitesini düşürmektedirler.

Bu sektörde yazarların örgütlendikleri ve hak ve hukuklarını koruyabilmeleri adına 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununda, "eser sahipleri" arasında anılan senaryo ve diyalog yazarlarının, dernek (Senaryo Yazarları Derneği-SENDER) ve meslek birliği (Senaryo ve Diyalog Yazarı Sinema Eseri Sahipleri Meslek Birliği SENARİSTBİR) olarak iki ayrı kuruluş mevcuttur. Yazarlar eserleri ile ilgi tüm haklarını yapımcılara devretmek adına sözleşme imzalama baskısı altında olduklarını dile getirerek, örgütlenmenin ihlal edilen hakların çözümüne yardımcı olacağına inançlarını yitirdiklerini ifade etmektedirler (Yörük, 2018:818-819).

Yapımcı sineması senaristi geçim için ideallerinden ödün vermeye zorlamaktadır. Ve tüm bu ödünler neticesinde ülke sinema ve dizi sektörünü bir çöküşe götürmektedir.

Yazarlarla yapılan görüşmelerde senaryo yazarlarının metin bazında iyi ürün ortaya koymak istedikleri görülmüştür. Fakat televizyon sektöründeki şartların yazarların metinlerine nitelik kaybı yaşattığına dair bir tablo söz konusudur. Yazarların üzerinde durduğu ve şikâyetçi olduğu konulardan birisi ise uzun dizi süreleridir. Uzun dizi sürelerinin yazdıklarının kalitesini düşürdüğü görüşünde olan yazarlar kalitenin geriye doğru ilerlemekte olduğunu kaydetmişlerdir. (Yörük, 2018:826-827,) yine bağlantılı makaledeki mülakatlardan hareketle televizyon izleyicisinin eğitimli olmadığı yönündeki iddiasını dile getiren bir yazar, dizileri internet üzerinden takip eden kitlenin eğitimli olduğunu savunmuştur. Diğer bir yazar ise yine aynı şekilde dizileri internetten izleyen kişileri televizyon izleyici olarak görmediğini belirterek televizyon ve internet dizi izleyicisini birbirinden ayırmıştır. Türkiye’de çekilen özgün senaryoların azınlığa hitap ettiğini, televizyon yayını ile değil internet yayını ile ulaşmasının daha uygun olduğu üzerinde durmuşlardır (Yörük, 2018:837).

Televizyon seyircisi sanatsal eğitimi daha düşük olmakta, bu sanatsal düzeyde eser istemekte, maddi kaygılar güden yapımcılar da bu seviyede eserler çıkartmaya devam etmektedirler. Bu durum televizyon seyircisinin sanatsal düzeyini arttırmasının önüne geçmekte ve sanatı kısır bir döngüye sokmaktadır. Ancak sanatçı toplumun ve çağının ilerisinde olmak ve halkının sanatsal düzeyini bir sonraki noktaya taşımakla yükümlüdür. Sanatçı diye adlandırılan kişi yol gösterici olmuyor ve toplumun ihtiyacı olanı topluma vermiyorsa sanatçı kimliğini kaybetmiş bir esnaftan fazlası değildir.