• Sonuç bulunamadı

Selim İleri, çocukluğundan itibaren, Türk sinemasının koyu hayranıdır. On altı yaşından sonra, Beyoğlu’nun film yazıhaneleriyle dolup taşan sokaklarında dolaşmaya başlar.158 Başlangıçta aktör olmak gibi bir hayale sahiptir. İleri, Kemal Tahir’in evinde Halit Refiğ’le tanışır. Kendisinden senaryo yazma teklifi alır.159 Fakat bu konuda hiçbir şey bilmemektedir.160 Halit Refiğ’le ilk çalışmalarını yaparlar. Cennetin Kapıları adını taşıyan bu ilk senaryo çalışması filme alınamaz. Yazar, Halit Refiğ’le başladığı senaryo çalışmalarına, Atıf Yılmaz, Ömer Kavur, Lütfi Ö. Akad, Zeki Ökten gibi yönetmenlerle devam eder. Yazar, bunlar arasında, en çok Lütfi Ö. Akad’dan yararlandığını söylemektedir.161

Yazarın senaryosunu yazdığı ya da yazımına katıldığı filmler arasında, Kadın Yapar, Bir

Demet Menekşe, Damsız Evler, Askerin Dönüşü, Çapkın Hırsız, Seninle Son Defa, Kırık Bir Aşk Hikâyesi, Seni Kalbime Gömdüm, Göl, Günahsızlar, Yaralı Kurt…162 gibi eserler bulunmaktadır. Bunların dışında bir de televizyon dizisi senaryosu yazmıştır: Yedikuleli

Mihriban…163

İleri’nin en tanınmış ve başarılı olmuş senaryosunun Kırık Bir Aşk Hikâyesi olduğunu söyleyebiliriz. Ömer Kavur’un yönettiği bu senaryo 1981 yılında filme alınmıştır.164 Film bir Ege kıyı kasabasında geçer. Edebiyat öğretmeni Aysel, İstanbul’dan buraya atanmıştır. Bir nişan töreninde bu kasabanın ileri gelenlerini tanıma fırsatı bulur. Zeytinyağ fabrikası sahibi Recep Bey’in kızı Belgin, eski gücünü yitirmiş ve Recep Bey’e borçlanmış bir yağ

158 S. İleri, Kar Yağıyor Hayatıma, s.46. 159 S. İleri, Hatırlıyorum, s.188.

160 Age., s.191. 161 Age., s.198.

162 Bu listede yer alan filmler için bk. S. İleri, Anılar; ıssız ve yağmurlu, s.108 vd. ; S. İleri, Hatırlıyorum,

s.194 vd.

163 S. İleri, Anılar; ıssız ve yağmurlu, s.282. 164 S. İleri, Kırık Bir Aşk Hikâyesi, s.4.

imalathanesi sahibi Fuat’la nişanlanır. Fuat’sa Belgin’le nişanlandığı bu günde, Aysel’i görür ve ona ilgi duyar. Aralarında bir ilişki doğar ve hızla gelişirken, kasabada da büyük dedikodular alevlenmeye başlamıştır. Aysel bu duruma daha fazla tahammül edemeyip kasabadan ayrılır. Fuat ise bir anlamda kaderine boyun eğer. Aşkını değil, sevgisiz evliliğini seçer.165

İleri’nin senaryolarında, burada olduğu gibi, genellikle bir aşk üçgeni oluşur. İki erkek bir kadın ya da iki kadın bir erkek… İleri’nin şu sözleri, kendisinin bir senarist olarak, Yeşilçam sinemasından etkilendiğinin göstergesidir.

“Ben, nice zamanlar beni etkilemiş Yeşilçam öykülerinden yola çıkarak bir şeyler yapmak istedim. Hep o melodram kokusu, hep o aşk üçgeni masalı. Ama benim masallarım… mutlaka siyah masallar olmalıydı.”166

Selim İleri’nin Yeşilçam filmleri izleyerek büyüdüğünü ve Yeşilçam’ın “duygusal” havasının hayranı olduğunu hatırlarsak, onun, senaryolarında, Yeşilçam’ın klasik çizgisini değiştirmek yerine, o çizgiyi sürdürdüğünü söylememiz daha uygun olacaktır. Ancak, bu çizgiye kendisinden birtakım renkler eklemesini de bilmiştir. Örneğin Nezih Coş, Kırık Bir

Aşk Hikâyesi’ndeki figürlerin “Yeşilçam şemaları”ndan uzakta kurulduğunu söyler. Ayrıca

gene bu filmde, kapitalizm eleştirisi yapılarak, Yeşilçam çizgisi daha ileri bir noktaya taşınmıştır.167

İleri’nin ilk özgün senaryosu olan Bir Demet Menekşe için, “Fakir kız, zengin fabrikatör arasındaki aşk… Alışılmış kalıpların dışına çıkarak, olabilir ilişkiler şeklinde düzenlenmiş bir senaryodan yapılan film, sınıfsal bazı çatışmalara da dokunuyor.”168 denilmektedir. Burada da, gene, İleri’nin hem Yeşilçam’ın kalıpları içinde kaldığını, hem de kısmen bu kalıpları zorladığını görmekteyiz. Ancak şu noktayı belirtmekte yarar var: İleri, hiçbir zaman Yeşilçam filmlerinin basitliğine düşmez. Senaryolarında, sanatsal endişelere sahip gerçek bir sanatçının imzası kendini hemen belli eder.

165 N. Coş, “Kırık Bir Aşk Hikâyesi”, s.52. 166 S. İleri, Hatırlıyorum, s.203-204. 167 N.Coş, “Kırık Bir Aşk Hikâyesi”, s.52. 168 A. G. Elgin, 500 Film, s.317.

Seni Kalbime Gömdüm adlı film için yazdığı senaryonun kısa özeti şöyledir:

“Sökeli bir milyonerin kızı olan Eylül, bir tekstil fabrikası sahibi ile evlidir. Kızı küçük yaşta ölmüştür. Kocası kendisine karşı ilgisizdir. Bunalım içindeki Eylül bir gün Bodrum’a tatil yapmaya gider. Orada bir ressamla tanışır. Eylül, o genç ressamı, yıllardır aradığı erkek zanneder. Aralarında içten bir sevgi doğmuştur. Eylül, kocasından boşanmaya karar verir. İstanbul’a döner ve günlerini Ali ile geçirmeye başlar. Bu sırada fark eder ki, genç ressam Ali de erkek olarak kocasından farksızdır. Onun gözünde de sevgilisinden daha önemli şeyler vardır.”169

Öykü ve romanlarında; yenilikçi, hatta yer yer deneyci olarak düşünülebilecek olan Selim İleri’nin, senaristliğinde, aynı noktada bulunduğunu söyleyemeyiz. Sinemanın ticari bir sanat olması ve İleri’nin çocukluğundan beri, Türk sinemasına hayranlık duyması, sinema beğenisinin Türk filmleri izleyerek oluşmuş olması, böyle bir sonucu doğurmuş olabilir. Ayrıca, İleri’nin öykülerindeki yoğun duygusallığın, senaryolarında da karşımıza çıktığını söylememiz mümkündür.

1.2.6. ŞAİRLİĞİ

Selim İleri’nin şiir türünde verdiği tek eseri Ayışığı (1986)’dır. Başka bir şiir kitabı yayımlamadığı gibi, yazar, dergilerde de şiirler neşretmiş değildir. Yazar, bu kitap dışında başka hiçbir yerde şiir yayımlamadığını, şiirin kendisi için amatör bir uğraş olduğunu, bu şiirleri de 1970’li yılların ortalarında yazdığını, kendisiyle yaptığımız söyleşide bize ifade etmiştir.170

Kitabın kapağında, ressam Reha Yalnızcık’a ait bir doğa görüntüsü vardır. Resimde, ay ışığının gizemli atmosferinde bir manolya çiçeği betimlenmiştir. Kitabın arka kapağında yazanlar, İleri’nin şairliğine ışık tutmaktadır:

“Her kitap, her defter, her yazı yalnız kendini anlatır. Selim İleri’nin gizli defteri AYIŞIĞI da öyle. Yıllar yılı okur katına ulaştırılmasından handiyse özellikle kaçınılmış bu defter(,) eksik bırakılmış bölümleri, yırtık

169 Age., s.363.

sayfaları, okunamamış sözcükleri… bütünlenememiş sözü ile geri dönülemeyecek bir ülkeye alıp götürüyor bizi: Veda edişin, kendi kendine kalışın ülkesine.”171

İleri, Ayışığı’nı otuz yedi yaşında yayınlamış olmasına rağmen, kitaptaki şiirleri çok daha önceki senelerde yazmış olduğu anlaşılmaktadır. Kitapta üç ana bölüm ve toplam yirmi sekiz adet şiir bulunmaktadır.

İleri, bir söyleşisinde, kendisine ne zaman yeniden şiir yayınlayacağı şeklinde yöneltilen bir soruya “Bir daha dönmeyeceğim. Çok zor bir şey. Onlar da gençlik taslaklarıydı.”172 diye cevap verir. Söylediği gibi, bu tarihten sonra da, dergilerde ya da kitaplık çapta şiir yayımlamamıştır.

Selim İleri, öncelikle, Attila İlhan’ın şiirlerini okuyup onlara hayranlık duyarak bir “şiir okuru” olduğunu söyler. Ardından Behçet Necatigil ve Edip Cansever’in şiir dünyasına girecek ve bu isimlerden etkilenecektir.173

Ayışığı, İleri’nin öykü ve romanlarında görülen temel izleklere yer veren şiirlerle doludur. Karşılıksız aşk konusunu örnekleyelim:

“hiçbir şey kalmasın hepsi silinsin hepsi

elimde olsa yırtardım gölgeni resmine vurmuş

bir pazar günü, yıllar sonra”174

Yalnızlık konusuna örnek:

171 S. İleri, Ayışığı, arka kapak yazısı. 172 A. Sevim, “Selim İleri ile Röportaj”, s.25. 173 Aynı yer.

“Şikâyetlerimi anlatıyordum, yalnızlığı ıssız gecede sık sık sesler işittiğimi”175

“Doğa”nın işlenişine örnek:

“şurada karşımda duruyor kurutulmuş çiçekler, şu ortanca olmalı, şu da gül yaprağı

çividisi ortancanın çoktan solmuş

gül yaprağı besbelli beyazmış, sararmış şimdi

kızıl kahverengi taflanlar”176

Ölüm konusuna örnek:

“biz faniler için son sınır mezardır ruhum neden bu kadar geç kalmışım mezarımda ne gözyaşı ne çiçekler -ebediyen lahit ebediyen ölüm- ne de çürümüş etlerimin üstünü kemiklerimi örten isimli bir haç”177

Öykülerinden farkı olarak, yazarın ilginç bir biçimde, Bizans tarihine ve coğrafyasına yöneldiği, Bizans tarihinden kimi şahsiyetlerin adlarını andığı görülür. Bunun sebebiyle ilgili olarak kendisine yönelttiğimiz bir soruya, yazar, aşağıdaki şekilde cevap vermiştir: “Sanırım 1950’li senelerdeydi. ‘Teodora’ adında bir film izledim. Ünlü Bizans Kraliçesini

175 Age., s.47. 176 Age., s.8. 177 Age., s.61.

anlatıyordu. Ondan etkilenmiş olabilirim. Bir de Metin And var tabii. Onun Bizans

Tiyatrosu kitabını okumuştum.”178

İleri, şiirlerinde, belli bir ahenk duygusundan uzaktır. Şiirleri, bir düzyazı metinden farklı değildir. Yazarın, bu alanda herhangi bir iddiaya sahip olmadığı açıktır. Ancak; aşk, ölüm, yalnızlık, cinsellik gibi konuların işlenmesi, geçmişe yönelme arzusu gibi hususlar, yazarın diğer türlerdeki eğilimlerinin, şiirlerinde de sürdüğünü gösterir. Şairliği, İleri’nin edebi portresini pekiştirmiştir, hükmüne varılabilir.

İKİNCİ BÖLÜM

2. SELİM İLERİ ÖYKÜCÜLÜĞÜ

2.1. SELİM İLERİ ÖYKÜCÜLÜĞÜNE GENEL YAKLAŞIMLAR