• Sonuç bulunamadı

Selim İleri’de tiyatro sevgisi, çok küçük yaşlarda başlamıştır. Çocukluğunda, radyoya ve radyoda dinlemekten hoşlandığı (perşembe akşamları yayınlanan) “Radyo Tiyatrosu”na, büyük bir tutkuyla bağlanır.139 Bunun izlerini Dostlukların Son Günü’nde yer alan “Ayrılık Var” öyküsünde görmek mümkündür. Bu öyküde de, öykü kişimiz olan çocuk, anne babasının kavgasını duymamak için kulağını radyonun hoparlörüne dayayacağını, orada yayınlanacak olan radyo tiyatrosunu dinleyeceğini söyler.140

135 Age., s.18.

136 S. İleri, Anılar; ıssız ve yağmurlu, 18.

137 S. Zweig, Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar, s.XIV-XV. 138 S. İleri, Kar Yağıyor Hayatıma, s.113.

139 S. İleri, Anılar; ıssız ve yağmurlu, s.293. 140 S. İleri, Otuz Yılın Bütün Hikâyeleri, s.288.

Selim İleri, ailesiyle, küçük yaşlardan itibaren sinemaya ve tiyatroya gitmiştir. Çok sayıda çocuk oyunu izlemiştir. Büyüklere mahsus eserler arasında izlediği ilk oyunun ise

George Washington Bu Evde Oturdu olduğunu söylemiştir.141

İleri, tiyatronun kendisi için büyüleyici bir sanat olduğunu söyler. Bunun sebebi, sanatçıların, bütün somutluklarıyla karşılarında bulunuyor olmalarıdır.142

Yazar uzun seneler öykücü ve romancı olarak tanındıktan sonra, 1990’lı senelerde oyun yazmaya başlar. İleri’ye “Seni tesadüfler mi oyun yazarı yaptı, yoksa bilinçli bir seçim miydi oyun yazmak?” şeklinde yöneltilen soruya, İleri, şu cevabı verecektir:

“Tiyatro, (…) yazarlığımın oluşmasında büyük rol oynamış bir sanat. Beyoğlu’ndaki Yeni Komedi Tiyatrosu’nda çifte perdelerin açılması bile beni sarhoş ederdi. Hele o dekor, o tiyatro ışıkları, oyuncuların sahneye girişleri, sözler!.. Ama oyun yazmak arzusu çok sonraki yıllarda. Bizim tiyatro edebiyatımızın dikkatli bir okuruydum. (…) …Necati Cumalı’nın

Derya Gülü, Melih Cevdet’in Mikado’nun Çöpleri’ni defalarca

okumuşumdur. (…) Tiyatro oyunundan yararlanmayı ilk olarak Ölüm

İlişkileri’nde denedim. Kimi oluntuları, bu romanda, oyun diyalogları

halinde yazdım. Büyük heyecan duymuştum ve oyun yazabilirim diye düşünmüştüm. Aynı tekniği Cehennem Kraliçesi’nde sürdürdüm. Ne var ki gerisi pek gelmedi. Kaldırım Serçesi döneminde Gülriz Sururi bana ‘Niçin oyun yazmıyorsun?’ dedi. Yeniden heves ettim. Bu kez Gülriz için Cemil Süleyman Alyanakoğlu’nun Siyah Gözler romanını oyunlaştırmaya giriştim. Siyah Gözler, yirminci yüzyılın başında dul bir kadının cinsel yalnızlığını Beykoz, Boğaziçi dekorunda işler. Berbat bir şeyler yazdım. Kimseye de göstermedim.”143

Bu pasajda anlatılanlardan da anlaşılabileceği gibi, yazarın tiyatroya olan ilgisi küçük yaşlardan itibaren başlamıştır. Ancak oyun yazması, Gülriz Sururi’nin önerisi iledir. Romanlarında tiyatrodan bir araç/bir teknik olarak yararlanan İleri, tiyatro sanatının yazarlığını etkilediğini söylemektedir. İlk oyun yazma denemesinde, Cemil Süleyman’ın

141 S. İleri, Anılar; ıssız ve yağmurlu. s.60. 142 Age., s.61.

oyunlaştırmak üzere seçtiği romanı, “yirminci yüzyılın başında dul bir kadının cinsel yalnızlığını” anlatmaktadır. Yazarın diğer oyunlarında da karşımıza çıkacak kimi özellikler, bu cümlede saklıdır: Kahramanların kadın olmaları, yalnız olmaları, Osmanlı’nın sonu, Cumhuriyet’in başı denebilecek bir dönemde yaşamaları, toplumun genel kabulleriyle uyuşmayan kişiler olmaları, ayrıca yakın tarihimizde yer etmiş, tarihi kişilikler olmaları, genellikle, İleri oyunlarında karşımıza çıkan özelliklerdir.144

Yazarın başarısız olduğunu söylediği Siyah Gözler uyarlamasından sonra, Cahide Ölüm

ve Elmas’ı yazdığını görüyoruz. Bu oyun, ünlü tiyatro oyuncusu Cahide Sonku’nun hayatını

baştan sona anlatma iddiasında bir eser olmayıp, Sonku hakkında, yazarın duyduklarının, gördüklerinin ve okuduklarının bir izdüşümüdür.145 Yazar, Cahide Sonku’yu birkaç defa görmüş, bir kez de sahnede izlemiştir. Bunun dışında, Sonku hakkında anlatılanlar ve okudukları vardır. Yazarın 1981 yılında yazdığı “Prens Hamlet’in Trajik Öyküsü” adlı öyküsünde de gene Cahide Sonku’nun fırtınalı yaşamından kimi bölümler anlatılmıştır.146 Cahide Ölüm ve Elmas, Cahide Sonku’nun, karizmatik, şaşırtıcı, cesur, dünyayı pek fazla umursamayan kişiliğini ortaya çıkartacak sahnelerden örülmüştür. Basılmış hali altmış bir sayfa147 olan bu oyunda otuzdan fazla kişi vardır. Bunun, oyunun sahnelenmesi için bir handikap olduğunu fark eden yazar, Allahaısmarladık Cumhuriyet’te oyuncu sayısını azaltacaktır.148 Cahide Ölüm ve Elmas oyununda, Cahide’nin yalnızlığına vurgu yapılması, zenginlik-yoksulluk ikilemine değinilmesi, eserin, eski dönemlerin insanlarını, hayatlarını yansıtma kaygısı içermesi, bu oyunu, yazarın romancılığında ve öykücülüğünde gördüğümüz temalara bağlayacaktır. “Başvekil hazretleri asıldı, hariciye vekili de!”149 cümlesi ve buna benzer cümleler, oyunun tarihi arka planını verecektir. Cahide Ölüm ve

Elmas oyunu Devlet Tiyatroları’na teklif edilmiş, oyun inceleme kurulundan geçmiş, fakat

oynanamamıştır.150

144 Yazarın “Hicran Yarası”, “Duyarlık”, “Hayatımın Romanı”, “Prens Hamlet’in Trajik Öyküsü” gibi

öykülerinde de, 20. yy. başlarında ya da en azından ilk yarısında yaşamış, yüksek sınıftan kadınların hayatlarını aksettirmeye çalıştığını belirtelim.

145 S. İleri, Anılar; ıssız ve yağmurlu, s.321. 146 S. İleri, Otuz Yılın Bütün Hikâyeleri, s.729.

147 Yazarın kitaplaştırdığı oyunları için “Kaynakça” bölümüne bakılabilir. 148 S. İleri, Anılar; ıssız ve yağmurlu, s.321.

149 S. İleri, Cahide Ölüm ve Elmas, s.12. 150 S. İleri, Anılar; ıssız ve yağmurlu, s.324-325.

Yazarın, sahnelenmesindeki zorluklardan dolayı, Cahide Ölüm ve Elmas’tan ders çıkartarak, ikinci oyunu olan Allahaısmarladık Cumhuriyet’in kişi sayısını azalttığı görülür. Bunlar; Halide, Galip, Afife ve Latife’dir. “İlk kadın terzisi” olarak tanıtılan Galip dışındaki kişiler yakın tarihimizde yeri olan kadınlardır. Halide Edip Adıvar, İlk müslüman Türk kadın tiyatro oyuncusu Afife Jale151 ve Atatürk’ün eşi olan Latife Hanım… Edebiyat dünyasından bir yazarın, tiyatro dünyasından bir oyuncunun ve yakın tarihimizin önemli bir figürü olan Latife Hanım’ın hayatlarından kimi sahnelerin iç içe anlatıldığı bu oyun, Handan Şenköken tarafından “absürte açık, gerçeküstücü denebilecek tarzda yazılmış”152 ifadeleriyle nitelendirilir. İlk kadın terzisi olarak tanıtılan Galip, bu üç önemli tarihi figürün birleştiricisi işlevini üstlenir. Oyun, Sadri Alışık Tiyatrosu’nda sahnelenme imkânı bulacaktır.153

Selim İleri’nin üçüncü oyunu ise Mihri Müşfik : Ölü Bir Kelebek’tir. Yazar, diğer oyunlarında olduğu gibi, bu oyununda da, Türkiye’nin yakın tarihinden somut bir şahsiyeti, bir kadın ressamı, Mihri Müşfik’i anlatır. Mihri Müşfik, hakkında az şey bilinen bir kadın ressamdır. Yazar, bu oyun kitaplaştırıldığı zaman, kitabın sonuna “Oyundan Sonra” başlığını taşıyan bir bölüm koyar. Bu bölümde, oyunun yaşamöyküsel bir özellik taşımadığını, yine de bazı yaşamöyküsel bilgilendirmelerden yararlanılarak yazıldığını belirtir.154 Şu satırlar, İleri’nin, sadece bu oyunu için değil, yazdığı ve yayınladığı üç oyunu için de geçerlidir:

“Kültür gömleğimizi değiştirirken ya da daha inandığım bir deyişle, kültür hayatımızda yenileşmenin sentezini ararken, bugün unutulmuş, dönemlerindeyse mücadele vermiş nice kişiyle yüz yüze geliyoruz. Unutuluşta sanırım kadınlar başı çekiyor; unutulan kadınlar öylesine çok ki…”155

Unutulan kadınlar… Bu niteleme, özellikle, yazarın oyunlarında anlattığı Cahide Sonku, Afife Jale ve Mihri Müşfik isimleri için geçerlidir.

151 Konuyla ilgili olarak bk. S. İleri, “Afife Jale, Bir Çiğ Damlası”, s.28. 152 S. İleri, Anılar; ıssız ve yağmurlu, s.325.

153 Age., s.326.

154 S. İleri, Mihri Müşfik: Ölü Bir Kelebek, s.81. 155 Age., s.83.

Mihri Müşfik : Ölü Bir Kelebek’te dört kişi vardır. Bunlardan sadece Mihri Müşfik gerçek yaşamdan sahneye taşınmış bir figürdür. Diğerleri; Yazar, Genç Adam ve Kız’dır. Mihri Müşfik, toplumun genel kurallarına uzak, ayrıksı, sıra dışı bir kişidir. Yazar, Mihri’nin ayrıksılığını, en çok cinselliği ön plana alarak gerçekleştirir. Mihri’nin aşka yaklaşımı cinselliği önceleyecek şekilde geliştirilir. İleri’nin eserlerinde sıkça karşılaştığımız bir tavır olan toplumca kabul görmüş değerlere isyan ediş ya da hafifseyerek yaklaşma, Mihri Müşfik’in şahsında bu eserde de gerçekleştirilmeye çalışılır. “Müslüman Türk kızları resim yapamaz.”156 cümlesi, oyundaki “Kız” tarafından “alaycı” bir eda ile söylettirilir. Burada, müslümanlarca genel kabul görmüş bir inanç hicvedilmektedir. Zira Mihri Müşfik bir ressamdır.

İleri, içten içe anarşist bir ruh taşıdığını ama bunu dışarı vurmakta zorlandığını sık sık dile getirmiştir. Mihri Müşfik : Ölü Bir Kelebek’te, Mihri’nin şahsında yapılmaya çalışılan, bu anarşist ruhun diğer eserlerde olduğundan çok yoğun bir şekilde ortaya çıkartılmasıdır. Şu satırlar, görüşlerimizi destekleyecektir:

“Ölü Bir Kelebek, yazdığım üç oyundan bana en yakın olanıdır. Orada bir ruh dünyasını, en azından kağıtta yaşatabildim gibime gelir. Bize ahlâk diye öğretilmiş bir çok yalan; Mihri Müşfik onların üstüne gidiyordu. İç dünyamızda sese dökmeden söylediklerimizi doğrudan doğruya dışa vuruyordum. (…) İşin aslı aranırsa, onca romantizm ve romans gerisinde, dünyaya hep anarşistçe bakmak istedim. Bir anarşistin cesaret yok bende. Öte yandan iç dünyamda baştanımazlık cinnet halinde yaşar, yakıp yıkmak, yok etmek…”157

Handan Şenköken’le yaptığı söyleşide, yazar, oyunlarında, özellikle Çehov’dan ve Brecht’ten etkilendiğini söyler.

Gerçek yaşamdan, somut kişilerden yararlanılması; kadınların anlatılması; figürlerin yakın tarihimizden seçilmesi; genellikle toplumun genel kabulleriyle uyuşmayan, ayrıksı tiplerin seçilmesi; tiyatro, edebiyat ya da resim dallarında eserler vermiş, sanat kadınlarının sahneye taşınması gibi ortak noktalara sahip olan İleri oyunları, İleri’nin ruhunun

156 Age., s.22.

derinlerinde kaynadığını söylediği fakat çok fazla ortaya çıkartamadığından yakındığı anarşist, töre-karşıtı tavrını en net biçimde ortaya koyan ürünlerdir. Bununla birlikte, oyunlarda “hareket” unsurunun zayıf olduğunu söylememiz mümkündür. Eylemlerin, mazide yaşanmış kimi olayların, oyunculara anlattırılması suretiyle yansıtılması, oyunların sahnelenme gücünü zayıflatmaktadır.