• Sonuç bulunamadı

2.1 SELİM İLERİ ÖYKÜCÜLÜĞÜNE GENEL YAKLAŞIMLAR 2.1.1 ÖYKÜ TÜRÜ HAKKINDA

Selim İleri öykücülüğüne dair değerlendirmeler yapmadan önce, “öykü” teriminin tanımı ve yapısı üzerinde kısaca durulacaktır.

“Öykü”, Türkçe “öykünmek” fiilinden türetilmiş bir kelimedir. Öykünmek, taklit etmek, başkasının beğenilir, sevilir davranışlarına özenmek, başkasını izlemek, onun gibi görünmeye çalışmak ve benzeri anlamlara gelen bir fiildir.179 “Öykü” terimine Öz Türkçe

Sözlük’te “hikâye, kıssa, menkıbe, masal” anlamları verilmektedir.180 Türkçede bu terimin ilk kez, Nurullah Ataç tarafından kullanıldığı belirlenmiştir.181

Sözlüklerde “öykü” ve “hikâye” terimleri eş anlamlı olarak gösterilse de, bugün, artık edebiyat dünyasının bu iki terimin anlamlarını ayrıştırmaya çalıştığı ve giderek ortak bir kullanıma, ortak bir “anlam”a yaklaştığı görülmektedir. “Öykü” ve “hikâye” terimlerinin neye dayanılarak ayrıştırılması gerektiği konusunda çok sayıda söz söylenmiş olmasına rağmen, Yaşar Kaplan’a ait olan aşağıdaki ayrıştırma denemesi dikkate değer niteliktedir:

“Hikâye; kurgusal yapıtlardaki yani öykülerdeki ya da romanlardaki olaylar bütünü, olayların toplamı, olayların anası, temel entrika, lokomotif olgu gibi anlamlara gelmektedir. (…) Öyküye gelince; içinde bir hikâye, ya da birtakım hikâyeler taşıyan, roman olmayan, şiir olmayan, başka bir şey olmayan, ancak yalnızca öykü olarak anılmak isteyen bir tür, yazınsal türlerden bir türdür.”182

“Hikâye” İngilizcedeki “story” terimine karşılık gelmektedir. Bir gazete haberinin, bir arkadaş sohbetinin, bir sinema filminin, sokakta yürürken tanık olduğumuz bir olayın anlatımının, bir romanın birkaç cümleyle özetlenebilecek olay örgüsünün “hikâye” olarak

179 İ.Z. Eyuboğlu, Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü, s.539. 180 M. Ünlü, Öz Türkçe Sözlük, s.279.

181 Y. Çolpan, Ataç’ın Kelimeleri, s.75.

nitelenebileceği anlaşılmaktadır. “Öykü” ise, hayatın herhangi bir bölümünde ya da çoğu sanat eserinin bünyesinde karşımıza çıkabilen bu “hikâye”lerin, belli kurallar çerçevesinde sunumudur. Edebiyatın bir “tür”üdür. Bir “öz” olmaktan ziyade bir “form”dur. Bir “şekil”dir. İngilizcedeki “story” terimine değil, “short story” terimine karşılık gelir.

Bunlara ek olarak şunu da belirtmemiz gerekir ki, “hikâye”, geleneksel anlatı eserlerimizi, “öykü” ise yenileşme dönemi edebiyatımız içerisinde verilen eserleri kapsayacak şekilde bir kullanım alanına sahiptir.

Bu noktada, “öykü”nün/“short story”nin bir tanımını yapmamız gerekmektedir. H. E. Bates, Ellery Sedgewick’in “Kısa öykü hemen her şeyi kapsayan bir konuma geldi: durum, epizot, karakter, anlatı. Sonuç olarak kısa öykü her insanın kendi yeteneğine göre yeni biçimler verebileceği bir tür oldu.”183 cümlesini alıntıladığı kitabında, bu cümleye paralel olarak, “Yazarın istediği her şey bir kısa öykü olabilir.” der ve ekler: “Bir atın ölümünden, genç bir kızın ilk aşkına; hiçbir kurgunun bulunmadığı durağan bir betimlemeden, hareketli ve hızlı olayların yer aldığı ve şaşırtıcı bir sonu olan hareketli bir düzeneğe; uyaksız yazılmış bir şiirden, (…) bir röportaja kadar her şey kısa öykü olabilir.”184 Bates, görüldüğü gibi, bizi bir tanıma değil tanımsızlığa götürmektedir.

Öykü türünün, modern anlamıyla ortaya çıkmaya başladığı 19. asrın ikinci yarısından itibaren yazılan öykü örneklerine bakarak, bunların hepsi için geçerli olabilecek bir tanımlama arayan Bates’in böyle bir tanımsızlığa ulaşması doğal karşılanmalıdır.

Öykünün/“short story”nin kurucusu sayılan Edgar Allan Poe’nun, öykü türünün sınırlarını belirlemek amacıyla koyduğu ve bugün bile geçerliliğini yitirmeyen kimi kurallar, bizi bir “tanım”a yaklaştırabilecektir. Sevinç Özer, Poe ile ilgili bir yazısında bu kuralları açıklar:

“Poe’ya göre kısa öykü: 1. Okuyucunun kafasında ‘tek bir etki’ yaratacak bir biçimde planlanacak; 2. Bu ‘tek bir etki’nin okuyucuda yaratacağı dramatik coşkunun ahlâken biçimlendirici bir deneyim haline gelebilmesi

183 H. E. Bates, Kısa Öykü, s.9. 184 Age., s.7.

için öykü bir oturuşta okuyup bitirilebilecek kısalıkta olacak; 3. Yazar olayları, karakterleri ve durumları ‘tek bir etki’ etrafında kurgulayacak; 4. Tek bir etkinin yaratılması sürecinde yazar şiirsel bir dil kullanacak; yani öyküden tek bir cümle çıkarıldığında bile öykünün gücünden bir şeyler kaybettiği yoğun bir dil kullanacaktır.”185

Walter Allen’ın “…kısa öyküyü ilkesel olarak romandan ayıran, tek bir olaydan ya da algıdan kaynaklanmasıdır.”186 cümlesi, Poe’nun “tek etki” kuralının daha iyi anlaşılmasını sağlayacak bir ifadedir. Zaman, mekân, olay örgüsü, kişiler gibi ortak özellikleri olan roman ve öykü türleri, birinin diğerinden daha kısa oluşuyla ayrıştırlmaya kalkıldığında bazı problemler çıkabilir. Ama “tek etki” kuralı, öyküde yazarın “tek” bir olayın dışına çıkamaması, tek bir etkiden fazlasını amaçlayamaması, öykünün yoğunluğunu zedeleyecek tek bir kelimeye bile yer verememesi, onu romandan ve diğer türlerden ayırır.

Öykü türünün “kısa”lığının neye tekabül ettiği de tartışma konusu olmuştur. Poe gibi, öykünün okunma süresinin bir ölçüt olarak getirilebileceğini savunanların yanı sıra, “öykü”yü ya da İngilizcedeki ifadesiyle “kısa öykü”yü, ayrıca “kısa kısa öykü”yü ve “uzun öykü”yü doğrudan kelime sayarak tanımlama gayreti içine girenler de olmuştur. Bunları birbirinden ayırmak için de “kelime sayımı” yapılmıştır. Şârâ Sayın, 2.000 – 30.000 arası kelimeden oluşan öykülere “kısa öykü”, 2.000’den daha az olanlara “kısa kısa öykü”, 30.000 – 50.000 arası kelimeden oluşanlara ise “novelette” denildiğini belirtmiştir ki, “novelette”nin “uzun öykü” olarak kabul edilmesi mümkündür.187

Öykünün bir “ân”ın anlatımı olduğu sıkça dile getirilmiştir. Öyküde, romanda olduğu gibi, uzun zaman dilimleri anlatılmaz. Bir insanın hayatından uzun bir kesit sunulmaz. Gürsel Aytaç, öykü türünün özelliklerini; konuların gündelik hayattan alınması, büyük olaylara el atılmaması, hayattan bir kesit alınıp bu kesitin kısa bir zaman parçası içerisinde işlenmesi, öykünün kesin bir başlangıca ya da kesin bir sona sahip olmaması şeklinde sıralar.188

185 S. Özer, “Kısa Öykü Kuramının Manyetik Alanı: Poe’nun ‘Tek Etki’ Kuralı”, s.83. 186 W. Allen, “İngilizcede Kısa Öykü”, s.40.

187 Ş. Sayın, Çağdaş Avusturya Öyküleri, s.7. 188 G. Aytaç, Edebiyat Yazıları 2, s.242.

Öykü, bu özellikleriyle, modern insanın yaşamıyla özdeşlik kurar. Modern insan, çabucak dünyasına girebileceği, fazlaca vaktini almayacak sanat türlerini benimser. Öykü, onun bu isteğine cevap verebilecek özelliktedir. Modern yaşam, bütünlükten kopmuş, parçalı bir yapıya sahiptir. Öykü de modern yaşamın bu özelliğiyle paralel özelliklere sahiptir. Öyküye de bir belirsizlik hakimdir. Kesin bir başlayışa ya da sona sahip değildir. Öykü bir yoğunluğu gerektirir. Modern insanın yaşamı da yoğun, karmaşık, anlaşılması güçtür.

Selim İleri’nin öykülerinde modern öykünün pek çok özelliğini bulmak mümkündür. Bilhassa öykünün gerektirdiği şiirsellik, dil işçiliği, ayrıntıcılık, yoğunluk gibi özellikler, İleri’nin öykülerinde görülebilir.