• Sonuç bulunamadı

1.3 ÖYKÜ DIŞINDAKİ TÜRLERDE EDEBİ KİŞİLİĞİNİN TEZAHÜRÜ 1.3.1 ROMANCILIĞ

Selim İleri, 1973 – 2004 seneleri arasında on dokuz roman yayınlar.111 Pek çok türde eser vermiş olmasına rağmen, İleri, “romancı” sıfatıyla tanınacaktır. Bunda, yazarın roman türüne ağırlık vermesinin payı büyüktür. Yazarın, dünden bugüne, romancılığında kimi değişimler, dönüşümler yaşanmıştır. Bu da, otuz yılı aşkın bir süredir eser veren bir romancı için oldukça doğaldır.

Rukiye Bilhan, İleri’nin romanlarındaki konuları; yozlaşma, sosyal adaletsizlik, kötümserlik, yalnızlık, özgürlük, zenginlik ve yoksulluk, evlilik, ölüm, aşk, tabiat, kadın ve erkek, geçmişe özlem olarak sınıflandırır.112

İleri’nin roman dünyasını, Necip Tosun’un şu satırları, veciz bir biçimde özetler:

“İleri, eserlerinde, hiçbir şeye bağlanamayacak kadar her şeyi iyi bilen küçük burjuvayı, aydınları, sanat öğrencisi genci, toplumla sağlıklı ilişkiler kuramayan şairi, ömrü boyunca sevgiyi aramış ama bir türlü yakalayamamış gönül yorgunu geçkin bakireleri, cinselliği netleşmemiş, daha doğrusu sapkın cinsel eğilimler içerisindeki incelik düşkünü erkekleri, kadınları, hayatta aradığını bulammaış sanatçıları (…) gündeme getirir. O eserlerinde, gitgide sevgisizliğe ve iki yüzlülüğe doğru yol alan insan ilişkilerini, birey olmanın anlamını kavrayamamış insanların acılarını, bunalım ve çıkmazlarını ele alır. Onun eserlerindeki insanların sonu hep kaçınılmaz olarak yalnızlığa ve acıya çıkar. Çünkü evren tümden sevgisizlikle kaplanmıştır.insanlar arasındaki incelik, hassasiyet günden güne azalmakta, soy duyarlılıklar terk edilmektedir.”113

Alpay Doğan Yılız, İleri’nin romanlarını aşağıdaki gibi tasnif etmiştir:

“İlk / Klâsik Dönem (1973-1980): Daha sonra Bodrum Dörtlemesi adı altında yayımlanan Her Gece Bodrum, Ölüm İlişkileri, Cehennem

111 Romanlarının listesi için, bu incilemenin “Hayatı ve Eserleri” başlıklı bölümüne bakılabilir. 112 R. Bilhan, Selim İleri Hayatı ve Romanları, s.29 vd.

Kraliçesi ve Bir Akşam Alacası ile yazarın ilk romanı olan Destan Gönüller bu başlık altına alınabilir.

Geçiş / Arayış(lar) Dönemi (1981-1987): Yaşarken ve Ölürken ile başlayan, Ölünceye Kadar Seninim, Yalancı Şafak, Saz Caz Düğün

Varyete, Hayal ve Istırap ve Kafes’in de içinde yer aldığı romanlar.

Yeni Dönem; Yeni Yapı (1991-1997): ‘Geçmiş, Bir Daha Geri Gelmeyecek Zamanlar’ başlığı altında da yayımlanan, Mavi Kanatlarınla

Yalnız Benim Olsaydın, Kırık Deniz Kabukları, Gramofon Hâlâ Çalıyor, ‘Cemil Şevket Bey, Aynalı Dolaba İki El Revolver’.

Son Dönem; Selim İleri Anıları ve Kurguları Arasında (1999-2004): Ada

Her Yalnızlık Gibi, ‘Solmaz Hanım, Kimsesiz Okurlar İçin’, Bu Yaz Ayrılığın İlk Yazı Olacak,Yarın Yapayalnız.”114

Yıldız, ilk dönem romanları için: “Destan Gönüller ile başlayan ilk grup; İlk / Klâsik Dönem romanlarında Selim İleri, çoğu sanat, üniversite çevresinden olan bir grup (genç) insan arasındaki ilişkileri anlatır.”115 yorumunu yapacaktır.

Bu dönemin eserlerini anlayabilmek için Fethi Naci’nin eleştirilerine kulak vermek gerekir: Fethi Naci, “Hüzünlerin, acıların, ayrılıkların, karşılıksız sevgilerin, yıkılışların yazarı Selim İleri; güneşli alanların değil yağmurlu sokakların yazarı; birbirini anlayıp sevmenin değil iletişimsizliğin yazarı; ‘yoz güzellik’in yazarı.”116 diyerek, İleri romancılığına panoramik bir bakış yöneltir. Fethi Naci, İleri’nin, küçük burjuva aydınlarını anlatmayı seçtiğini belirttikten sonra, yazarın romanlarından alıntılar yaparak, İleri’nin öykü kişilerini daha yakından tanımamızı sağlar. Yazar, İleri’nin roman dünyası için, “Küçük burjuvazinin aydınlar kesiminin bir bölüğünün oluşturduğu bir dünya, bu. Ahmet Haşim, ‘Melali anlamayan nesle aşina değiliz’ demişti; Selim İleri’nin küçük burjuvaları – solcusu, sağcısı, politika dışı olanı- nerdeyse su içer gibi, soluk alır gibi ‘melal’i yaşayan kişiler; çoğu için ‘melal’i seven kişiler de diyebiliriz.”117 diyecektir.

İleri romanlarının önemli bir bölümünü, küçük burjuvaların hayatlarından aktarılan sahneler oluşturmaktadır. Nitekim, Selim İleri, “Niçin Küçük Kentsoyluyu Yazıyorum…”

114 A. D. Yıldız, “Selim İleri Romancılığına Genel Bir Bakış”, s.14. 115 Aynı yer.

116 F. Naci, Yüzyılın 100 Romanı, s.624. 117 Age., s.626.

başlıklı bir yazı yazarak, konuyla ilgili önemli düşünceler ileri sürmüştü. Yazının başlığındaki soruya cevap vermiş ve küçük burjuvaların hayatlarını anlatmasının sebebini, “yaşanılan ve gözlenen yaşama bağlı kalmak” 118 olarak açıklamıştı. Bunu doğru bir yargı olarak değerlendiren Fethi Naci, yazarın daha ileri giderek “siyasal açıdan amacının bizi faşizme sürükleyecek nitelikteki toplumsal süreçleri yansıtmak”119 olduğunu söylemesine, şu cümleyle itiraz edecektir. “Türkiye’de faşizmden küçük burjuva aydınları sorumlu tutmak, küçük burjuva aydınları olduğundan çok önemsemekten başka bir şey değil!”120

Yazarın romancılığının ikinci dönemi, “Geçiş / Arayışlar Dönemi”dir. Alpay Doğan Yıldız, bu dönemde, yazarın, bir taraftan, önceki romanlardaki, aydınlar arası ilişkiler, bu kişilerin huzursuzlukları, umutsuzlukları gibi meselelerini devam ettirirken, diğer taraftan 1990 sonrası romanlarda farklı bir şekilde ele alacağı yeni bir konu etrafında dönmeye başladığını ifade eder. “Bu, hayatlarında yazmanın ya da okumanın etkili olduğu, gerçek dünya ile kitapların; kurgu dünyaların arasında kalmış kişilerin hikâyesidir.”121

Yıldız’ın tasnifinde, 1991-1997 yıllarını kapsayan ve “Yeni Dönem Yeni Yapı” olarak adlandırılan Selim İleri’nin romancılığındaki üçüncü dönemi, Mavi Kanatlarınla Yalnız

Benim Olsaydın başlatır. Yıldız, şöyle söyler: “Mavi Kanatlarınla Yalnız Benim Olsaydın,

belirtildiği gibi, kendisinden önceki bazı romanlarda başlayacağı sezilen İleri’nin romancılığında yeni bir döneme geçişi gösterir. Bu yeni dönemde ortaya konan tarzın Türk romancılığında da bir yeni bir durum olduğu söylenebilir. (…) Anlatıcı, o zamanlar, o günler diye bahsettiği zamanları anlatır. Kısa ve çok bölümlü bu romanlarda o zamanlara, o günlere ait, mahalle hayatı, komşular, semtler, eşyalar, şairler, yazarlar, romanlar, roman kişileri, sosyal ve siyasî olaylar hatırlanır, anlatılır, değerlendirilir.”122

Üçüncü dönemi başlatan Mavi Kanatlarınla Yalnız Benim Olsaydın, Refik Halit’in

Nilgün’ü gibi popüler romanların saf duyarlıklarını çağdaş romana taşıma endişesi ile

yazılmıştır. Roman, Yeni Türk edebiyatından kimi eserlerin ve popüler romancılığımızdan bazı metinlerin bir “karma”sı, bir kesişim noktası gibidir. Nazan Bekiroğlu, bu roman için, “Bu romanıyla Selim İleri, bize teklif eder ki; Türk romanının; geldiği bu yerde, daireyi

118 S. İleri, “Niçin Küçük Kentsoyluyu Yazıyorum…”, s.26. 119 Agy., s.29.

120 F. Naci, “Yüzyılın 100 Romanı”, s.627.

121 A. D. Yıldız, “Selim İleri Romancılığına Genel Bir Bakış”, s.16. 122 Age., s.17.

tamamlamış olarak yeniden başlangıçtaki noktaya dönülmüş ama çok farklı tecrübe ve kabiliyetlerle yüklenilmiş bir yerde; yeni teknikler, yeni yorumlarla, küçümsemek ukalalığına düşmeksizin, ayıklayarak, yeniden inşa ederek, başka bir şey yaratmak için kullanarak, bu piyasa duyarlığından alabileceği güzel şeyler vardır.” diyecektir.123

Aynı roman hakkında Necip Tosun ise şunları söyler:

“Mavi Kanatlarınla Yalnız Benim İçin Olsaydın’ı bir savunma anlatısı olarak nitelemek pek yanlış sayılmaz. Çünkü bilindiği gibi İleri, öteden beri edebiyattaki yerleşik yapılanmanın favori eğilimi olan sosyal muhtevalı eserlerden çok, bireyi, onun duygusal dünyasını hedefleyen eserlerle ortaya koyuyor, bu da malum çevrelerce eleştiriliyordu. (…) İşte Selim İleri, sanki bütün bu eleştirilere bir cevap olsun için, bu romanında, kendi sanatını besleyen kaynakları gündeme getirerek, sanatının yöneliminin haklılığını ispatlamaya çalışır.”124

Selim İleri, 1999-2004 yılları arasında, Ada Her Yalnızlık Gibi, Solmaz Hanım, Kimsesiz

Okurlar İçin, Bu Yaz Ayrılığın İlk Yazı Olacak, Yarın Yapayalnız adlı romanları yayınlar.

Alpay Doğan Yıldız, yazarın bu romanlarını, “Son Dönem; Selim İleri Anıları ve Kurguları Arasında” diye başlıklandırır. Bu dönem romanları için, Yıldız, şunları söyler:

“(Bu dönem romanlarında -AH) romanı anlatanın, daha doğrusu anlatım şekli itibariyle yazar/yazanın; Selim Bey’in / Selim İleri’nin / S.İ’nin, daha önceki romanlarındaki, özellikle Mavi Kanatlarınla Yalnız Benim

Olsaydın ile başlayan çizgideki roman kişilerine ve bu romanların yazma

zamanındaki anlatıcının/yazarın; Selim Bey’in / Selim İleri’nin / S.İ’nin yazma anlarına dönülür. (…) Ada Her Yalnızlık Gibi’de yeni bir şey yazmak/anlatmak isteyen anlatıcının, bir çok şey yazmış romancının, yazma; geçmişinden bir şeyleri bir adaya toplama çabası anlatılır/yazılır: Anlatıcının bu yazma; adaya toplama çabası boyunca daha önce yazdığı romanlar, onların yazılma anları, okuduğu romanlar, roman kişileri, hayatının değişik dönemlerine ait anılar, tanıdıkları; akrabalar, hocaları, yazarlar... geçer zihninden. Bu zihinden geçenlerin akışı bozulmadan, bu

123 N. Bekiroğlu, “Duyarlığın Zaman Romanı/Mavi Kanatlarınla Yalnız Benim Olsaydın”, s.8. 124 N. Tosun, “Mavi Kanatlarınla Yalnız Benim Olsaydın”, s.4.

akış ile yazma, zihinden geçenlerden bir adaya götürülecekleri seçme çabası bir bütünlük hâlinde anlatılır.”125

Ömer Şişman’ın yazarla yaptığı bir görüşmede, bu dönem romanları üzerine konuşulur. İleri; eserlerini postmodern bir çizgiye yaklaştıran, “kendisini anlatma”, “kendi hayatını kurgusallaştırırken yapmacıklıktan kaçınma” endişesinden bahseder. Aradığı şeyin samimiyet olduğunu söyler. Bir gün, bahçede dolaşırken, bir güvercin ölüsü görmüş ama bu olayı romanlaştırırken güvercin yerine kumru deme gereği duymuştur.126 Son dönem eserlerinde görülen bu tür denemelerin, yazarı, hiç de tercih etmediği bir yaklaşıma, “postmodern” edebiyata yaklaştırdığı görülmektedir. Zira bu durum, İleri’nin eserlerine – aslında postmodern edebiyat kuramının özelliklerinden olan- “oyun”u davet etmektedir. İleri’nin son dönem romanlarını “postmodern” edebiyata yaklaştırmaktadır. Kendisine, Rukiye Bilhan tarafından, bu konuyla ilgili olarak sorulan bir soruya, İleri, son dönemde yazdığı eserlerdeki kimi özelliklerin kendisini postmodernlere yakın gösterdiğini, fakat kendisinin böyle bir amacının olmadığını belirtmiştir.127

İleri’nin, romanlarında, Woolf gibi, Joyce gibi, Faulkner gibi, Proust gibi Batı romancılarından özellikle romanlarının biçimsel yönlerini inşa ederken faydalandığını, “bilinç akımı” gibi teknikleri büyük bir başarıyla kullandığını görmekteyiz. Klasik romanların yapısına alışmış okurların algılamakta zorlanacakları bir “dil”e ve “kurgu”ya sahip olan romanlarında, İleri, zaman zaman deneysel çizginin sınırlarını zorlar.

İleri’nin öyküleriyle romanları arasında, gerek muhteva gerekse anlatım yöntemleri açısından büyük paralellikler mevcuttur.