• Sonuç bulunamadı

Sektörel Gelir Dağılımına Bakış

2.5. Türkiye’de Gelir Dağılımı

2.5.4 Sektörel Gelir Dağılımına Bakış

Sektörel gelir dağılımı; milli gelirin oluşumunu sağlayan sektörler arasında paylaşılmasına denilmektedir. Tarım, sanayi, turizm, ticaret gibi sektörlerin milli gelirden aldıkları payları gösteren sektörel gelir dağılımı ülkenin ekonomik gelişmişliği hakkında bilgi verir. Sektörel gelir dağılımı bir ülkenin endüstrileşme sürecinde nerede olduğunu ve hangi konulara ağırlık vermesi gerektiği hususunda sağladığı bilgiler açısından önem arz etmektedir. Çünkü iktisaden gelişmiş ekonomilerde tarım sektörünün payı az, az gelişmiş ekonomilerde tarım sektörünün milli gelirdeki payı daha çok olur ve ekonomi tarihinde sektörler tarım, sanayi ve hizmet sektörü olarak bir gelişme süreci izlerler. Günümüzde az gelişmiş ekonomiler tarım sektöründen hizmet sektörüne geçmeye çalışan bir yapı içerisinde bulunmaktadırlar.

Tablo 7’de 1980 yılından itibaren 2005 yılına kadar olan dönemdeki GSHM’nın sektörlere dağılımı görülmektedir. Bu dağılımın uzunca yıllara yayılması bize sektörlerin hareketlerinin yönünü göstermesi açısından yararlı olacaktır. Buna göre ilk göze çarpan nokta tarım sektörünün sürekli bir şekilde düşme eğiliminde olmasıdır. 1980 yılında GSMH içindeki payı %24,8 olan tarım sektörünün payı 2005 yılı itibariyle %11,5’lere düşmüştür.

Ülkemizde tarım sektörü yıllardır hep ihmal edilmiştir.1990’lı yıllara kadar dünyada kendi kendine yetebilen yedi ülkeden birisiyken, Ancak yıllarca tarım sektörünün ihmal edilmiş olması, haliyle tarımsal ürün verimini ve bu sektörde çalışan işgücünü olumsuz şekilde etkilemiştir. Tarımın GSMH içindeki payı Tablo 6’da açık bir şekilde gözlenebilmektedir. Bu olumsuz gidişatın sonucunda da kırsal alanda yasayarak tarım sektöründe çalışan kesim, artık büyük şehirlere göç etmeye başlamıştır. Ülkemizde tarım sektörünün üzerinde özellikle durulmalı ve tatmin edici sübvansiyonlarla ve teşviklerle tarım sektörüne can verilmelidir. Örnek aldığımız Avrupa Birliği’nin 1990’lı yıllarda bütçesinin %80’ine yakınını tarımsal sübvansiyonlara ayırmış olduğunu ve tarım sektörünü yıllarca desteklemesiyle bu sektörde çalışan kesimi koruyarak, ülkemizde ki gibi yoksullaşma ve mülksüzleşme sürecine sokmadığını dikkate alınması gereken diğer bir konudur.

Ülkemizde son yıllardaki hızlı büyüme temposu tarım sektöründe aynı hızla gerçekleşmemektedir. 2001 krizinden sonra ülke ekonomisi dünya ortalamasının üzerinde %8,5 gibi bir oranda yıllık büyümesine karsın tarım sektöründeki büyüme %3 civarında gerçekleşmiştir.

Ülkelerin gelişmişlik göstergelerinden birisi de tarım sektörünün GSMH içindeki payının düşük, sanayi sektörünün payının büyük olmasıdır. Ülkemizde bu göstergelerinden ilki sağlanmasına rağmen asıl önemli olan sanayi sektörünün gelişmesi henüz sağlanamamıştır. Sanayi sektörü dünyadaki ekonomik konjonktüründe etkisiyle, genelde bir yükselme eğiliminde olduğu gözlenebilmektedir. Ülkemizde de sanayi sektörünün faktör gelirlerinden aldığı payda, incelenen dönemlerde bir artış gözlenmektedir.

Tablo 6’da sanayi sektörünün imalat, enerji ve madencilik olarak üç kategoriye ayrılarak değerlendirme yapılmaktadır. Buna göre 1996 yılında GSMH içindeki payı % 28 olan sanayi sektörünün içindeki imalat sanayi sektörü %84 gibi yüksek bir oranda gerçekleşmiştir. Buna karşılık enerji sektörü %10 ve madencilik sektörü de % 6 oranı ile GSMH içindeki sanayi sektörünün payını oluşturmaktadırlar. Aynı baslıklar 2000 yılı için ise GSMH içindeki payları aşağı yukarı aynı oranlarlar ile gerçekleşmesine rağmen 2001 yılında yaşanan krizden sanayi sektörü en çok etkilenmiştir. GSMH’ sının %29 oranında olmasına karsın GSMH tutarının düşük gerçekleşmesi dikkat edilmelidir. Buna göre sanayi sektörünün oluşumunu sağlayan imalat sanayi 2001 yılı için toplam sanayi sektörü üretiminin %83,5’ini gerçekleştirmiştir. Ayrıca enerji sektörü %12 ve madencilik sektörü de %4,5 gibi bir oranla sanayi sektörünün GSMH’daki payını oluşturmuşlardır. Son olarak 2005 yılı için sanayi sektörünün GSMH içindeki paylarına baktığımızda % 29,5 olarak gerçekleşmiştir.

Sanayi sektörünün oluşturan sektörlerin basında gelen imalat sanayi ise %85 oranına yükselmiştir. Enerji sektörünü oluşturan elektrik, gaz, su, gibi faktörlerin üretimi ise 2005 yılı için %11,5 olarak gerçekleşmiş ve madencilik sektörü de sanayi sektörü içindeki payını %3,5’lere kadar düşürmüştür.

Bu oranlar bize ülkemizde sanayi sektörünün yıllar itibariyle genelde istikrarlı bir seyir izlediğini ve imalat sanayinin %85’lere kadar ulasan sanayi payı ile GSMH içinde önemli bir yer tuttuğunu göstermektedir. İstihdam sektörü açısından olaya bakılacak olursa imalat sanayinin gelişimi önemlidir. Ancak bu gelişim teknoloji yoğun alanlarda olması halinde, istihdam yaratma olanağı son derece kısıtlı olacağından issizlik artacak ve fonksiyonel gelir dağılımı emek aleyhine ve sermaye lehine olan dengesiz durumunu devam ettirecektir. Bu açıdan uygulanacak tevsik politikaları ile sanayinin gelişiminin devam ettirilmesi ve bunun yanında özellikle istihdam olanağı yaratan alanlarda devlet desteğinin sağlanması şarttır. Örnek olarak tekstil sektörü istihdam olanağı yaratan önemli sanayi sektörlerden birisi olmasına rağmen ülkemizde yeterince devlet tarafından desteklenmemesi sonucu ihracatın lokomotif sektörü pozisyonundan uzak kalmıştır.

2001 yılındaki ekonomik krizden en çok etkilenen sektör, hizmet sektörünün içerisinde yer alan bankacılık sektörüdür. İstihdam açısından bu dönemde birçok bankanın kapatılması ile nitelikli işgücü açığı meydana gelmiştir. İyi bir eğitim sürecinden, sonra tercih edilen bankacılık sektörünün krizden etkilenmesi sonucu, kapanan bankalarda çalışanlar için islerini kaybetmeleri ve gelirden yoksun kalmaları, gelir dağılımı açısından olumsuz olmakla birlikte sosyo-kültürel açıdan da aile düzenin bozulması, boşanmalar ve intiharlar gibi üzücü durumların ortaya çıkmasına sebep olmuştur.