• Sonuç bulunamadı

Ülke Ekonomisindeki Değişiklikler ve Politikalar

2.4. Gelir Dağılımını Belirleyen Faktörler

2.4.6. Ülke Ekonomisindeki Değişiklikler ve Politikalar

Enflasyon, ekonomik krizler, bütçe açıkları, devalüasyon, özelleştirme, devletin ekonomi içindeki yeri, büyüme stratejileri gibi ülke ekonomisindeki değişiklik ve politikalar kadar, dünya ekonomisinde yaşanan değişikliklere örnek olarak verebileceğimiz küreselleşme ve teknolojik değişim de gelir dağılımını etkileyen önemli unsurlardandır.

Kendisine ülkenin gelir dağılımını düzenlemesi görevi de verilen devlet, bu görevi para ve maliye politikaları aracılığı ile yerine getirmektedir. Gelir dağılımındaki adaletsizliği gidermek üzere, devletin elinde, iki etkin mali araç bulunmaktadır: Bu araçlar, kamu harcamaları ve vergilerdir. Devlet, düşük gelirlilere mal ve hizmetleri parasız olarak veya çok düşük bedellerle, maliyetlerinin altında sağlar veya bir üretim faktörü karşılığı olmaksızın transfer harcamaları aracılığıyla adil bir gelir dağılımı sağlayabilir. Bununla birlikte, yüksek gelir elde edenlerden artan oranlı tarifelerle aldığı vergiyi, yine transfer harcamaları yoluyla düşük gelir gruplarına dağıtarak, adil gelir dağılımına ulaşmaya çalışır.

İstikrarsız bir ekonominin göstergelerinden olan enflasyon, gelir dağılımında eşitsizlik yaratan temel unsurlardandır. Çünkü enflasyon sermaye geliri ile emek geliri arasında emek aleyhine dengesizlik oluşturmaktadır. Enflasyon nedeniyle fiyatlardaki aşırı yükselişler sabit ve dar gelirlilerin reel gelir kayıplarına uğramasına yol açmaktadır. Bu nedenle, enflasyon oranına dikkat edilmeden yapılan ücret ve maaş düzenlemeleri, gelir dağılımını bozmaktadır.

Gelir dağılımını etkileyen önemli makroekonomik değişkenlerden bir diğeri ekonomik büyümedir. Ekonomik büyüme, yatırımları ve dolayısıyla istihdam hacmini arttırarak düşük gelire sahip toplum kesimlerinin gelir düzeyini olumlu yönde etkilemektedir. Ancak ekonomik büyüme ve gelişme, sadece sermaye sahipleri ile bağlantılı hale getirildiğinde, gelir dağılımı adaletsizliğinin düşük gelirliler aleyhine gelişeceği bir gerçektir. Gelir dağılımı ekonomik büyüme ve enflasyon gibi makro ekonomik değişkenlerin dışında, teknolojik gelişmelerden de etkilenmektedir.

Teknolojik gelişmeler, üretimde eğitimli emeğin payını arttırmaktadır. Emeğin eğitim düzeyi, çalışanlar arasındaki ücret farkını belirleyen temel faktörlerdendir. Eğitimli emeğe olan talep, emek arzının üzerinde artış gösterdiğinde, eğitimli emek ile eğitimsizler arasındaki ücret farkı açılmaktadır46.

Devletin ekonomi içindeki yeri, rolü ve uygulanan iktisat politikalarının sürekli değişmesi de gelir dağılımını etkilemektedir. “Devletin temel fonksiyonu, düşük gelirlilere daha az yük getirmek, gelir dağılımındaki uçurumları törpüleyerek yatay ve dikey adaleti sağlayacak bir gelir politikasını uygulamaya koymak, düşük gelirli gruplara yönelik eğitim ve sağlık hizmetlerini ön plâna çıkaracak bir harcama politikası izlemektir. Yani, birbiriyle uyumlu, vergi ve harcama politikalarına işlerlik kazandırmak, düşük gelir düzeyinde olan sınıfların bütçelerini dolaylı yoldan düzeltmektir”47.

Gelir dağılımın bozulmasına sebep olan bir diğer faktör de, kamunun izlemiş olduğu politikalardır. Ücretlerin enflasyon oranının altında zamlarla reel değerinin düşürülmesi, dolaylı vergilerin dolaysız vergilere tercih edilmesi, gelir vergisinin ilk dilimini yüksek olması, gelir vergisi dilimlerinin enflasyon oranının altında yükseltilerek vergi yükünün artırılması ve ücretler üzerindeki vergi yükünün yüksek olması bu politikalara örnek olarak verilebilir48.

Toplam vergi gelirleri içerisinde dolaylı vergilerin payının artması, gelir dağılımının bozulduğunun bir diğer göstergesidir. Çünkü dolaysız vergiler, diğer vergi türlerine göre vergi adaleti en az olan vergi türüdür. Aynı şekilde toplam vergi gelirleri içerisinde ücretli kesimden alınan vergi payının artış göstermesi vergi sisteminin adaletten uzaklaştığı anlamına gelmektedir.

Küreselleşme süreci ile birlikte ülkeler arasında ticari sınırlarının önündeki engeller giderek azalmaya ve ortadan kalkmaya başlamıştır. Küreselleşme, ülkeler arasında mal, emek ve sermaye hareketlerinin artması ve ülkelerin ekonomik işbirliği

46 Nejla Adanur Aklan, “Dünyada ve Türkiye’de Gelir Dağılımı ve Gelir Dağılımını Etkileyen Faktörler”,

Uludağ Üniversitesi İİBF Dergisi, Cilt: 19, Sayı: 4, Aralık 2001, s. 2

47 Mehmet E. Palamut, Mehmet Yüce, agm., s. 6

48 Sami Güçlü ve Mahmut Bilen, “1980 Sonrası Dönemde Gelir Dağılımında Meydana Gelen Değişmeler”,

alanlarının gelişmesi demektir. Bu süreçle birlikte uluslararası ticaret hacmi genişlemiş, gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere yüksek teknoloji transferi artmış, uluslararası finans piyasaları gelişmiş, ülkeler arasında iş gücü akımı artmış, yabancı sermaye akışında önemli gelişmeler olmuştur. Sonuç olarak tüm dünyada finansal piyasalar sanayinin, rant yatırımın yerini almış, sermayenin emeğe göre getirisi daha da fazla olmuştur.49. Dünya ekonomilerinin küreselleşme ile beraber tanıdığı başka bir olgu da kısa vadeli sermaye hareketlerinin anlık hareketlerinden kaynaklanan finansal kaynaklı ekonomik krizlerdir50. Tüm bu işlemler ülkede yaşayanların gelirlerinde ve ülke gelir dağılımında etkili olmuştur.

Küreselleşme süreci, ticaretin ve yatırımın önündeki engelleri kaldırarak uluslararası sınırları aşma yeteneğine sahip olan gruplar lehine gelir dağılımını değiştirici şekilde etkiler. Sermaye sahipleri, yüksek vasıflı işçiler ve kaynaklarını talebin en çok olduğu yerde arz etme imkânına sahip olan ekonomik birimler küreselleşme sonucunda refahlarını artırırlar. Vasıfsız veya az vasıflı işçiler ile orta düzeydeki yöneticilere yönelik talep daha esnek bir hale geldiğinden yani çalışan nüfusun geniş katmanları tarafından sunulan hizmetler milli sınırlar ötesindeki insanlarca kolayca ikame edilebilir bir hâl aldığından, bu kesim refah kaybı ile karşılaşmaktadır. Ayrıca işçilerin ikame edilebilirliğinin artması, işçileri ücret dışı maliyetlerin daha büyükçe bir kısmını üstlenmek, ücretler ve çalışma koşulları açısından daha büyük bir güvensizlik ve istikrarsızlık ile karşı karşıya kalmak ve pazarlık güçlerinin azalması sonucunda daha düşük ücretler ve ödenekler almak zorunda bırakmaktadır.

Küreselleşme ile birlikte yaşanan tüm bu gelişmeler istihdam olanaklarını artırırken düşük vasıflı işçilerin refahında son derece olumsuz yönde etkilemektedir. Bu tip gelişmelere neden olabilecek iki gösterge vardır. Bunlardan birincisi, vasıflara göre ücret farklarının genişlemesi; ikincisi ise, emek piyasasının gittikçe daha az istikrarlı ve daha az güvenilir bir hâl almasıdır.

49 Coşkun Can Aktan, “Global Ekonomik Entegrasyon ve Türkiye”, Dış Ticaret Dergisi, 1999, s:1.

50 Muhammet Akdiş, “Küreselleşmenin Finansal Piyasalar Üzerindeki Etkileri ve Türkiye Finansal Krizler,

Genel bir ifadeyle küreselleşme, iyi yönetildiği zaman bu süreç sonucunda yaratılan servet ve gelir imkânları nedeniyle milyonlarca yoksulun bu durumdan kurtulmasına imkân sağlayabilir. Fakat kötü yönetildiği takdirde, ülkede ekonomik krizlere yol açabileceği için yoksulluk ve gelir eşitsizliğini artırıcı etkiye sahip olabilmektedir51.