• Sonuç bulunamadı

1. GİRİŞ

4.8. Sekizinci Alt Probleme İlişkin Bulgular ve Yorumlar

Araştırmanın sekizinci alt problemi; “Öğretim elemanları tarafından sergilenen istenmeyen davranışlar öğrencinin cinsiyetine göre anlamlı bir farklılık göstermekte midir?” biçiminde ifade edilmiştir. Araştırmanın bu alt problemine yanıt bulmak için elde edilen veriler üzerinde cinsiyet değişkeni için analiz sonuçları Tablo 15’te verilmiştir.

Tablo 15

Öğretim Elemanları Tarafından Sergilenen İstenmeyen Davranışların Öğrencinin Cinsiyetine Göre Analiz Sonuçları

Tablo 15’te görüldüğü gibi istenmeyen davranışlar ölçeğinin, tüm boyutlarında, cinsiyet değişkenine göre anlamlı bir fark görülmüştür ve bu fark erkek öğrencilerin lehinedir. Başka bir ifadeyle sınıf içi iletişim boyutu açısından bakıldığında, erkek öğrencilerin (X=22.25), kız öğrencilere (X=19.94) göre daha yüksek aritmetik ortalamalara sahip oldukları görülmektedir. Bu bulguya göre cinsiyet değişkeni ile sınıf içi iletişimde sergilenen istenmeyen davranış arasında anlamlı bir ilişki olduğu söylenebilir, t(1017)= -3.678, p<.05. Bu bulgudan yola çıkarak sınıf içi iletişim boyutunda öğretim elemanlarının gösterdikleri istenmeyen davranışların, öğrencilerin cinsiyeti ile ilişkili olduğu söylenebilir. Cinsiyet değişkeninin, öğretim elemanlarının sınıf yönetiminde sergiledikleri istenmeyen davranışlar üzerindeki etki büyüklüğünü test etmek için hesaplanan eta kare (η2) değerlerine göre, cinsiyet değişkeninin sınıf içi iletişimde istenmeyen davranışlar üzerinde “küçük” etkiye (η2=.01) sahip olduğu ifade edilebilir. Hesaplanan η2 değerinden hareketle (.01), sınıf içi iletişim boyutundan aldıkları puanlara ait gözlenen varyansın yaklaşık olarak % 1’inin bölüm istek değişkenine bağlı olduğu söylenebilir. Öte yandan hesaplanan Cohen d değeri (.02)’dir.

Diğer bir ifadeyle “küçük” etki büyüklüğüne sahip olduğu söylenebilir. Bu sonuca göre erkek öğrencilerle, kız öğrencilerin ortalama puanları arasındaki farkın (.02) standart sapma kadar olduğunu gösterir.

Zaman yönetimi boyutu açısından bakıldığında, erkek öğrencilerin (X=14.12), kız öğrencilere (X=11.97) göre daha yüksek aritmetik ortalamalara sahip oldukları görülmektedir. Bu bulguya göre cinsiyet değişkeni ile zaman yönetiminde sergilenen istenmeyen davranış arasında anlamlı bir ilişki olduğu söylenebilir, t(1017)= -6.237, p<.05. Bu bulgudan yola çıkarak zaman yönetimi boyutunda öğretim elemanlarının gösterdikleri istenmeyen davranışların, cinsiyet ile ilişkili olduğu söylenebilir. Cinsiyet değişkeninin, öğretim elemanlarının sınıf yönetiminde sergiledikleri istenmeyen davranışlar üzerindeki etki büyüklüğünü test etmek için hesaplanan eta kare (η2) değerlerine göre, cinsiyet değişkeninin zaman yönetiminde istenmeyen davranışlar üzerinde “küçük” etkiye (η2=.04) sahip olduğu ifade edilebilir. Hesaplanan η2 değerinden hareketle (.04), zaman yönetimi boyutundan aldıkları puanlara ait gözlenen varyansın yaklaşık olarak % 4’ünün cinsiyet değişkenine bağlı olduğu söylenebilir. Öte yandan hesaplanan Cohen d değeri (.04)’tür. Diğer bir ifadeyle “küçük” etki büyüklüğüne sahip olduğu söylenebilir. Bu sonuca göre erkek öğrencilerle, kız öğrencilerin ortalama puanları arasındaki farkın (.04) standart sapma kadar olduğunu gösterir.

Öğretimin yönetimi boyutu açısından bakıldığında, erkek öğrencilerin (X=17.03), kız öğrencilere (X=15.52) göre daha yüksek aritmetik ortalamalara sahip

oldukları görülmektedir. Bu bulguya göre cinsiyet değişkeni ile öğretimin yönetiminde sergilenen istenmeyen davranış arasında anlamlı bir ilişki olduğu söylenebilir, t(1017)=

-3.676, p<.05. Bu bulgudan yola çıkarak öğretim yönetimi boyutunda öğretim elemanlarının gösterdikleri istenmeyen davranışların, öğrencilerin cinsiyetleriyle ile ilişkili olduğu söylenebilir. Cinsiyet değişkeninin, öğretim elemanlarının sınıf yönetiminde sergiledikleri istenmeyen davranışlar üzerindeki etki büyüklüğünü test etmek için hesaplanan eta kare (η2) değerlerine göre, cinsiyet değişkeninin öğretim yönetiminde istenmeyen davranışlar üzerinde “küçük” etkiye (η2=.01) sahip olduğu ifade edilebilir. Hesaplanan η2 değerinden hareketle (.01), öğretimin yönetimi boyutundan aldıkları puanlara ait gözlenen varyansın yaklaşık olarak % 1’inin cinsiyet değişkenine bağlı olduğu söylenebilir. Öte yandan hesaplanan Cohen d değeri (.02)’dir.

Diğer bir ifadeyle “küçük” etki büyüklüğüne sahip olduğu söylenebilir. Bu sonuca göre erkek öğrencilerle, kız öğrencilerin ortalama puanları arasındaki farkın (.02) standart sapma kadar olduğunu gösterir.

Sınıf dışı iletişim boyutu açısından bakıldığında, erkek öğrencilerin (X=4.50), kız öğrencilere (X=4.15) göre daha yüksek aritmetik ortalamalara sahip oldukları görülmektedir. Bu bulguya göre cinsiyet değişkeni ile sınıf dışı iletişimde sergilenen istenmeyen davranış arasında anlamlı bir ilişki olduğu söylenebilir, t(1017)= -5,876, p<.05. Bu bulgudan yola çıkarak sınıf dışı iletişim boyutunda öğretim elemanlarının gösterdikleri istenmeyen davranışların, öğrencilerin cinsiyeti ile ilişkili olduğu söylenebilir. Cinsiyet değişkeninin, öğretim elemanlarının sınıf yönetiminde sergiledikleri istenmeyen davranışlar üzerindeki etki büyüklüğünü test etmek için hesaplanan eta kare (η2) değerlerine göre, cinsiyet değişkeninin sınıf dışı iletişimde istenmeyen davranışlar üzerinde “küçük” etkiye (η2=.03) sahip olduğu ifade edilebilir.

Hesaplanan η2 değerinden hareketle (.03), sınıf dışı iletişim boyutundan aldıkları puanlara ait gözlenen varyansın yaklaşık olarak % 3’ünün cinsiyet değişkenine bağlı olduğu söylenebilir. Öte yandan hesaplanan Cohen d değeri (.02)’dir. Diğer bir ifadeyle

“küçük” etki büyüklüğüne sahip olduğu söylenebilir. Bu sonuca göre bölümünde isteyerek okuyan öğrencilerle, bölümünü istemeden okuyan öğrencilerin ortalama puanları arasındaki farkın (.02) standart sapma kadar olduğunu gösterir.

Derse katılım boyutu açısından bakıldığında, erkek öğrencilerin (X=9.33), kız öğrencilere (X=8.06) göre daha yüksek aritmetik ortalamalara sahip oldukları görülmektedir. Bu bulguya göre cinsiyet değişkeni ile derse katılımda sergilenen istenmeyen davranış arasında anlamlı bir ilişki olduğu söylenebilir, t(1017)= -4.913, p<.05. Bu bulgudan yola çıkarak derse katılım boyutunda öğretim elemanlarının gösterdikleri istenmeyen davranışların, öğrencilerin cinsiyetleri ile ilişkili olduğu söylenebilir. Cinsiyet değişkeninin, öğretim elemanlarının sınıf yönetiminde sergiledikleri istenmeyen davranışlar üzerindeki etki büyüklüğünü test etmek için hesaplanan eta kare (η2) değerlerine göre, cinsiyet değişkeninin öğretim yönetiminde istenmeyen davranışlar üzerinde “küçük” etkiye (η2=.02) sahip olduğu ifade edilebilir.

Hesaplanan η2 değerinden hareketle (.02), derse katılım boyutundan aldıkları puanlara ait gözlenen varyansın yaklaşık olarak % 2’sinin cinsiyet değişkenine bağlı olduğu söylenebilir. Öte yandan hesaplanan Cohen d değeri (.03)’tür. Diğer bir ifadeyle

“küçük” etki büyüklüğüne sahip olduğu söylenebilir. Bu sonuca göre erkek öğrencilerle,

kız öğrencilerin ortalama puanları arasındaki farkın (.03) standart sapma kadar olduğunu gösterir.

Çalışmanın bulgularına göre erkek öğrencilerle kız öğrenciler arasında erkek öğrencilerin lehine anlamlı fark belirlenmiştir. Erkek öğrenciler öğretim elemanlarının daha çok istenmeyen davranış gösterdiğini belirtmiştir. Bulgulara cinsiyet değişkenini açısından iki şekilde yorumlayabiliriz. Bu farklılığın ilk nedeni öğretim elemanlarının kız öğrencilerin yapısı gereği onlara daha ılımlı ve kibar davranmasının olumlu etkisi olabileceği gibi ikinci bir nedeni de kız öğrencilerin daha kabullenen, çekingen, kibar ve yumuşak yapıda olmaları, erkek öğrencilerden farklı düzeyde beklentilere sahip olmaları ve toplumun kızlara yüklediği misyon olabilir.

Literatürde benzer bulgulara sahip çalışmalar yer almaktadır. Kaya, Taştan, Kop ve Metin (2012), kız öğrencilerin, erkek öğrencilere göre öğretim elamanlarından daha olumlu demokratik tutum ve davranış gördükleri saptanmıştır. Özcan (2012), çalışmasında erkek öğrencilerin sınırlarını kendi belirlediği bir sınıfta olmak istediği ancak kız öğrencilerin ise daha disiplinli bir eğitim ortamı istedikleri sonucuna varmıştır. Gündüz ve Coşkun (2011), çalışmasında da kız öğrencilerin öğretmenlerinin etik ilkelere uyma düzeyine ilişkin algıları erkek öğrencilere oranla daha yüksek çıkmıştır. Bunun sebebi ise öğretmenlerin toplumsal kültürün gereği olarak kız öğrencilere karşı daha kontrollü ve duyarlı davranış gösterme eğiliminde olmalarına bağlanmıştır. Arslantaş (2011), kız öğrenciler, erkek öğrencilere göre öğretim elemanlarını “iletişim becerisi” konusunda daha yeterli görmektedirler. Demirtaş ve Kahveci (2010), kız öğrencilerin erkek öğrencilere göre öğretmenlerinin sınıf yönetimi yeterliklerini daha yüksek düzeyde algıladıklarını belirlemiştir. Durmuş ve Demirtaş (2009); Yalçın (2007), kız öğrenciler erkek öğrencilere göre öğretmenlerini biraz daha demokratik bulmaktadırlar. Murat, Arslantaş ve Özgan (2006),öğrencilerin cinsiyeti öğretim elemanlarının sınıf içi eğitim-öğretim etkinliklerini algılamalarında anlamlı bir fark oluşturduğu sonucuna ulaşmıştır. Özdemir (2012), çalışmasına erkek öğrencilerin öğretim elemanlarından orta düzeyde, kız öğrencilerin ise yüksek düzeyde memnun olduklarına işaret ederken Tutkun ve Erdoğan (2012)’ın çalışmasında ise kız öğrenciler, öğretim elamanlarının yeterliklerini erkeklere öğrencilere göre daha yetersiz olarak değerlendirmişlerdir.

Literatürde bu gibi benzer bulgular olduğu gibi farklı durumlar da belirlenmiştir.

Ada ve İnce (2012), öğretmenlerin disiplin uygulamalarıyla ilgili öğrenci görüşlerinin cinsiyet değişkenine göre farklılaşmadığı belirlemiştir. Yavuz ve Yüce (2010), kız ve erkek öğrencilerin gereksinimleri, boş vakitlerini değerlendirme biçimleri ve iletişimde kullandıkları dilin aynı olduğu bulgusuna varmış ve bunun nedenini üniversite çağındaki kız ve erkek öğrencilerin öğretim elemanları ile aynı derecede iletişim kurma gereği duymalarına bağlamıştır. Erdem ve Sarıbaş (2006), öğretim elemanlarının davranışlarının demokratikliğine ilişkin algıları arasında ve Demirtaş (2004), öğrencilerin öğretim elemanlarını “demokratik sınıf yönetimi” açısından değerlendirdiği çalışmasında cinsiyet değişkeni açısından anlamlı bir fark bulmamıştır.

BÖLÜM V

SONUÇ VE ÖNERİLER

Bu bölümde araştırmada ulaşılan sonuçlar ve bu sonuçlara dayalı olarak geliştirilen önerilere yer verilmiştir.