• Sonuç bulunamadı

Sekülerizm ve Laiklik

Charles Taylor sekülerizmin ortaya çıkışının modern ulus-devletin yükselişiyle yakından bağlantılı olduğunu kabul eder.

Taylor’a göre sekülerizm iki şekilde kendisini meşrulaştırır. Bi-rinci modelde, birbiriyle çatışan dinî mezhepler arasında bir or-tak payda bulma amacı vardır. İkinci model ise dinî kanaatlerden tümüyle bağımsız bir siyasi etik tanımı getirmeye çalışır.15 Bu modeller kendi içlerinde, uygulandıkları ülkenin yapısına uygun olarak ayrıca çeşitlenirler. İkinci model daha rasyonel görünse de milli ya da evrensel çapta uzlaşılan seküler bir değerler sistemi bulmak oldukça zor görünmektedir.16

Modern topluma özgü dolayım biçimleri, ortaçağ Hristi-yanlığındaki, Ortadoğu’daki, Asya’daki biçimlerinden farklıdır, ama bu fark, salt ulus-devletin kamusal yaşamında “din”in ol-madığını belirterek ifade edilemez. Zira modern seküler ülkeler-de bile dinin konumu ülkeülkeler-den ülkeye farklılık gösterir. Mesela,

14 Walker Connor,“A Nation is a Nation, is a State, is an Ethnic Group, is a...”

Nationalism içinde, editörler Anthony D Smith ve John Hutchinson, ss. 93-94 (Oxford: Oxford University Press, 1978 [1994]).

15 Charles Taylor, “Modes of Secularism”, Secularism and Its Critics içinde, haz.

Bhargava, Delhi: Oxford University Press, 1998)

16 Talal Asad, Sekülerliğin Biçimleri Hıristiyanlık, İslamiyet ve Modernlik, çev.

Ferit Burak Aydar, ( İstanbul: Metis Yayınları, 2007), s.12.

38

Bir ‘Ulusalcı’ Nasıl Düşünür?

Fransa’da hem aşırı merkezileşmiş devlet hem de yurttaşlar se-küler olmasına karşın, İngiltere’de devlet Resmi Kilise’ye bağlı-dır ama yurttaşların pek azı dindarbağlı-dır; ABD’deyse nüfusun çoğu dindardır ama federal devlet sekülerdir. “Din” gerek İngiltere’de gerekse de ABD’de kamusal olarak her zaman mevcut olmuştur.

Sonuç olarak, bu üç ülkenin sekülerizmi pek çok ortak yöne sahip olsa da, modern tahayyülün her birindeki dolayımlayıcı karakteri önemli farklılıklar gösterir. Dinî olarak tanımlanmış gruplar arasındaki ilişkiler her birinde farklı biçimlerdedir. Her üç ülkedeki dinî azınlıklar arasında ulusa katılım ve devlete eri-şim bilinci de farklı düzeylerdedir.17

Sekülerizasyonda dinin ve farklı toplumsal faaliyet alan-larının birbirine bağlı ve aşamalı biçimde evrimi ve dönüşü-mü söz konusudur. Protestan toplumlara özgü bu süreç, Ka-tolik bağlamda geçerli olmaz; çünkü kilise hâkim konumdadır.

Buna karşılık, laisizasyon (lâikleştirme) mantığı, Katolik ülkelerin belirgin niteliği olarak karşımıza çıkar; kilise, toplumsal yaşam bütününü kucaklama eğilimi taşıdığından, devlete rakip bir güç durumundadır. Laik düzende siyasal iktidar, kamusal ve toplum-sal faaliyet alanlarını kilise hâkimiyetinden kurtaracak şekilde örgütlenir. Din ise, mümkün olduğunca bireylerin vicdanına ve özel yaşam alanına itilir. Değerler sistemi olarak laiklik, öncelikle, dünyevi olanın ruhani olandan bağımsızlaşmasını ifade eder.

Batı’daki benzer laik sistemlerle karşılaştırıldığında Türki-ye’de gerçek anlamda bir seküler bilincin yerleştiğini söylemek mümkün görünmüyor. Örneğin Amerikan laiklik modelinde ki-lise devlet ayrımı sayesinde devlet, dini ya da laikliği siyasi bir söylem olarak dahi kullanmazken Türkiye modelinde devlet, dini hemen her alanda kontrol altında tutmaya çalıştı. Fransız Devri-miyle ortaya çıkan laiklik anlayışını model alan Türkiye laikliği,

17 Asad, 2007, 17.

Temel Kavramlar

39

dini, geriye gitmeyi temsil eden bir gelenek olarak konumlaya-rak, sekülerizmi bilim ve ilerlemeyi temel aldığı gerekçesiyle bir alternatif olarak benimsedi. Atatürkçü reformlar İslam’a aynı bi-çimde yaklaştı ve yönetici elit, kamusal alanda dine dair herhangi bir eylemde bulunmayı engelledi. İslam hiçbir zaman yasaklan-madı, fakat marjinalize edildi.18

Kemalizm’in temel kavramlarından birini oluşturan laiklik, tanımı üzerinde hâlâ uzlaşmaya varılamamış tartışmalı bir il-kedir. Bir kesim özgürlüğün ve barışın aracı olan demokratik laikliği savunurken, bir kısım pozitivist, felsefeye dayanan bir dine dönüşen ve özgürlüğü boğan totaliter laikliğe inanmış du-rumdadır. Bu durumda devletin benimsediği laiklik anlayışına bakmak, Türkiye’de yerleştirilmeye çalışılan laiklik biçimiyle il-gili ipucu verecektir.

Anayasa mahkemesi raportörü Doç. Dr. Osman Can, Ana-yasa Mahkemesi’nin, Refah Partisi ve Fazilet Partisi’nin kapatıl-ma gerekçelerinde laikliği kategorik bir gerçeklik olarak sundu-ğunu anlatır. Mahkemenin bu laiklik yorumunun Türkiye’deki laikliğin bir ‘sivil din’ olduğu yönündeki görüşlere haklılık ka-zandırdığını söyler.19

Türkiye’de sekülerizmi devletten ayrı çalışmak mümkün görünmüyor. Sekülerizm, devletin kendini temsil etmede kullan-dığı önemli araçlardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Seküleriz-min, tarafsız bir paradigma olmaktan öte, bir devlet ideolojisine ve günümüz Türkiye’sinde hegemonik bir söyleme dönüştüğünü söylemek yanlış olmayacaktır. Tam da bu yüzden ordu, kendini Atatürk’ün kurduğu laikliğin daimi savunucusu ve son kalesi

18 Graham E. Fuller, “Turkey’s Strategic Model: Myths and Realities”, The Was-hington Quarterly - Volume 27, Number 3, Summer 2004, s. 57

19 “Laikliği korumak adına özgürlükler hiçe sayıldı.” Star, 21 Mart 2008. http://

www.stargazete.com/politika/laikligi-korumak-adina-ozgurlukler-hice-sayildi-92597.htm

40

Bir ‘Ulusalcı’ Nasıl Düşünür?

olarak tanımlar. Bu sebeplerle, Türkiye’de seküler kültürü in-celerken militarizm, otorite ve devlet kültürünü de ele almak gerekiyor.

Laiklik, ordu gibi, sorgulanmadan temel ve doğal bir değer olarak kabul edilmesi gereken bir ilke görünümündedir. Türk or-dusunun zaman zaman vurguladığı gibi, laikliği kabul etmeyen herkes devlet tarafından birer ‘iç düşman’ olarak görülür.20

Modern seküler tahayyül, kendisi için huzuru ararken, ver-diği huzursuzluğun farkında olmayabilir. Örneğin vatandaşlar milli açıdan önemli görülen bir meselede devletten farklı bir gö-rüşte ise, en iyimser ihtimalle önce devlet gibi düşünmeye ve ikna edilmeye çalışılır, ikna edilemezse yasal işlemde bulunma tehdidi (ve bunun ima ettiği şiddet) meşru biçimde kullanılabi-lir. Bu durumda modern toplumda müzakere denilen olgu, zayıf tarafın hiçbir tercihinin olmadığı bir durumda eşit olmayan ta-vizlerin mübadelesine dönüşür.21

Sekülerizmin tanımı da milliyetçilik gibi tartışmalıdır. Bura-da dinden bağımsız bir zihin yapısını kast ederken sekülerizmi;

devletin, din işlerini devlet işlerinden ayırmak için kullandığı, sekülerliğin hukuki bir ilke olarak uygulanışından bahsederken laiklik terimlerini kullanacağım.

Bu çalışma, sekülerliği kendi başına incelemekten ziyade milliyetçiliğin bir biçimini ortaya koymak için ele alacaktır. Se-külerliğin, resmi söylem içinde belirlenen milliyetçilik anlayışı içinde nasıl bir rol oynadığını, takip eden bölümlerde detayla-rıyla göreceğiz.

20 Yaşar Büyükanıt, Genelkurmay 2. Başkanı olduğu 2001 yılında yaptığı bir ko-nuşmada, Türkiye’nin ortak paydasının Atatürkçü düşünce kapsamı ve üniter yapısı içinde laiklik ve demokrasi olduğunu, bu ortak paydada birleşmeyen her-kesin ulusun, vatanın düşmanı olduğunu ve bunlarla mücadele edilmesi gerekti-ğini söyledi. Gata Açılışında Laiklik Uyarısı, Radikal, 2 Ekim 2001. http://www.

radikal.com.tr/haber.php?haberno=16233

21 Asad, 2007, s. 17.

Temel Kavramlar

41