• Sonuç bulunamadı

M

illet sözcüğünün İngilizce karşılığı nation’dır. Millet ve milliyetçilik sözcükleri ise tam olarak nation ve natio-nalism sözcüklerinin karşılığını vermezler. Türkiye’de millet/ulus ve milliyetçilik/ulusçuluk ile ilgili akademik literatürde var olan kavramsal muğlaklıktan dolayı ulus, etnisite ve ırk kav-ramları birbirinin yerine kullanılır hale gelmiştir. Bu yüzden, millet ve ulus, milliyetçilik ve ulusçuluk kavramlarını o kavramı aldığım kişinin kullanış şekline göre kullanmayı tercih edeceğim.

Ulusun genellikle devlet, ulusçuluğun devlete sadakat, etnik-lik, primordiyalizm, çoğulculuk, aşiretçietnik-lik, bölgeselcietnik-lik, cema-atçilik, parokiyalizm ve alt-ulusçuluğun ulusa sadakat anlamına geldiği bu muğlak kavramlar dünyasında, ulusçuluğun yapısının esas itibariyle araştırılmadan kalması sürpriz sayılmamalıdır.5

Evrensel düzeyde ampirik araştırmalara yön verebilecek ge-nel bir milliyetçilik/ulusçuluk teorisi olmadığından bu bölümde farklı milliyetçilik biçimlerinden bahsetmek yerinde olacaktır.

İngilizce’de ulus anlamına gelen “nation” kelimesi, Latince’de doğmak anlamına gelen “nasci” fiilinin ortacından türemiştir.

Latince’de “nationem” kelimesi soy ya da ırkı çağrıştırır. Aslın-da soy bağı, ortak kan ve ulusu ifade eder.6

5 Connor, Walker. Ethnonationalism: The Quest for Understanding. (Princeton, New Jersey: Princeton University Press, 1994), s. 54.

6 Osmanlı’da ulusal anlamında milli kelimesi ilk defa Balkan Savaşları sırasında

34

Bir ‘Ulusalcı’ Nasıl Düşünür?

Ortaçağ’da üniversiteler “ulus” adı verilen sektörlerle tanımlanıyordu.7 13. yüzyıl sonlarında kelime tekrar eski anla-mını kazandı ve birbiriyle kanla ilişkilenen grupları ifade etmeye başladı. 17. yüzyıl başlarında ise etnik kompozisyonundan ba-ğımsız olarak, bir ülkede yaşayan insanları anlatmak için kul-lanılır oldu. Yani halk ve tebaa kelimelerine karşılık gelmeye başladı. Ayrıca Lockeçu bir doktrin de ulus kelimesini devlet anlamında kullanır, Birleşmiş Milletler gibi. Bu kavram karı-şıklığı ve çeşitliliği yüzünden halk, devlet, tebaa ayrımlarının gözetilmesi gerekir.

Milliyetçilik kavramının tanımında genel bir mutabakat yoktur. Kavram, 18. yüzyıldan günümüze kadar yüklendiği tari-hi ve siyasi gerçekliği yansıtan birçok biçimliliği yansıtmaktadır.

Kullanımına ilk kez Alman filozof Johann Gottfired Herder’in 18. yüzyıl sonlarındaki çalışmalarında rastlanan milliyetçilik te-rimi, genel dil kullanımına 19. yüzyıl ortalarında girmiştir.8 Mil-liyetçilik, bu çalışmada hem bir ideoloji hem de bir akım olarak ele alınmıştır.

Milliyetçilik, gerçek ya da değil, muayyen bir ulusun önceli-ğine olan inançtır. Smith’e göre milliyetçilik, devlete değil, ulusa ilişkin bir ideolojidir.9 Bu yüzden de milliyetçiliğin kurgusal ol-ması onu yapay ve gerçekdışı kılmaz, tersine ona inananlar için son derece gerçek ve güçlü bir inanç kaynağıdır.

Kellas’a göre ulus, tarih, kültür ve ortak ata bağlarıyla birbi-rine bağlı olduklarını düşünen insanların teşkil ettikleri bir insan grubudur. Uluslar; bir ülke, dil ya da din gibi objektif özellik-lere, ulusal bilinç ile gerektiğinde üyelerinin kendilerini ölümü

kurulan Müdafaa-i Milliye Cemiyeti’nin adında kullanılmıştır.

7 Ellie Kedourie, Nationalism, (Oxford: Blackwell, 1993), s. 13.

8 Nation Master Encyclopedia, “ethnic nationalism,” http://www.nationmaster.

com/encyclopedia/Ethnic-nationalism. (Mayıs 12, 2008 tarihinde erişilmiştir).

9 Anthony D. Smith, National Identity, (Londra: Penguin, 1991), ss. 14-15.

Temel Kavramlar

35

isteyerek kabul etme şeklinde ortaya koyan yüksek adama duy-gusu gibi subjektif özelliklere sahip olabilirler.10

Ulusu, aynı soydan geldiklerine inanan insanların oluştur-duğu topluluk olarak tanımlayan Connor, tanım problemi açı-sından, milliyetçilik ve etnik milliyetçilik arasında hiçbir fark olmadığını belirterek yeni bir tartışma başlatmıştır. Asli anlamı itibariyle ulus, aynı atadan geldiklerine inanan insanların meyda-na getirdikleri bir gruptur. Tanımlayıcı özellik, ortak kökendir.

Milliyetçilik de kişinin bu şekilde tanımlanan millet özdeşleşmesi ve ona olan sadakatidir. Bu bakımdan etnik milliyetçilik teri-mindeki etnik gereksizdir. Tüm milliyetçilik anlayışları, değişen ölçülerde de olsa tabiatları gereği etniktir.

Smith, etni terimini tanımlarken önemli olan şeyin genetik miras değil, ortak soy miti ya da inancı olduğunu söyler; buna gö-re fiziki kökenin gerçek olup olmadığı değil, buna olan inanç önem taşır. Bu yüzden etniklik kan veya genlerle değil, mitler ve ortak kökenle ilişkilidir. Akrabalık ve seçilmiş olma duygusu, etnikliğin temel belirleyicisidir.11 Smith, ulus ve etni arasındaki ana ayrımı, etninin bir ülkeye sahip olma iddiasının sembolik bir anlamı olma-sı, buna karşın ulusun bu talebinin fiziki ve gerçek olması şeklin-de ortaya koyar. Etnik milliyetçilik, halkı ulusal emellerin nesnesi ve siyasi söylemin nihai başvuru nesnesi olarak görür. Diğer bir önemli unsur dil ve geleneklerin oluşturduğu yerli kültürdür. Bu yüzden dilbilimciler Doğu Avrupa ve Asya’daki milliyetçilik akı-mının başlangıcında önemli rol oynamışlardır. Mitlerin, tarih ve linguistik geleneklerin belirginleştirilmesiyle, bu yoldaki çalışma-lar, popüler milli bilinci uyarmada etkili olmuştur.

Teritoryal milliyetçilik ise gerçek ya da hayali bir tarihe yas-lanan bir ülke, siyasi-hukuki bir topluluk, vatandaşlık ve ortak

10 James J. Kellas, The Politics of Nationalism and Ethnicity, (Houndsmill: Mac-millan, 1991), s. 2.

11 Smith, s. 94.

36

Bir ‘Ulusalcı’ Nasıl Düşünür?

bir sivil-siyasi kültür özelliklerini içerir. Bu kurama göre, her millet kendisini özdeşleştirebileceği bir ülkeye sahip olmalıdır.

Tarihi hafızanın ve bunun çağrıştırdıklarının mekânı olan ülke, azizlerin, bilginlerin ve kahramanların yaşadığı, çalıştığı, ibadet ettiği ve savaştığı özgün bir mekândır. Denizleri, gölleri, dağları ve şehirleriyle coğrafyası kutsaldır. Türkiye’de yaygın milliyet-çilik biçimlerinin hemen hepsinde teritoryal milliyetçiliğin izleri görülür. Türkiye’nin jeopolitik konumunun önemi ona, bahşe-dilmiş bir lütuf olarak tasavvur edilir, haritasından, mevsim ve iklim çeşitliliğine coğrafyasının her öğesinden övgüyle bahsedi-lir. Kendi kendine yetme ve dışa karşı izole etme politikası ile milli iktisadın korunması bu fikrin uzantılarıdır.12

Milleti bir akrabalık grubu olarak düşünmek, genetik ba-kımdan saf bir millet olamayacağı için reddedilmiştir. Modern milliyetçiliğin önde gelen tarihçilerinden Hugh Seton-Watson’a göre, bir milletin üyeleri dayanışma duygusu, ortak bir kültür ve milli bilinçle birbirlerine bağlı olduklarını hissetmelidir.13 Bir-çok sosyal bilimci, olgunun algılanış biçiminden Bir-çok olgunun bilimselliğine vurgu yaptığından aradaki farkı göz ardı etmiş-tir. Bu noktayı en iyi yakalayan siyasetçiler olmuş ve milletle-rin asil kanlarına ve zengin tarihlemilletle-rine atıarda bulunmuşlardır.

Özellikle İsmet İnönü ve Atatürk’ün konuşmalarında kan ve ırk odaklı söylemler, ulus bilincinin aşılanmasında önemlidir. Bura-da önemli olan, söylemin bilimsel doğruluğu değil, hitap ettiği kesimlerin bunu algılama şekilleri, önemseme dereceleri ve poli-tika belirlemeye yaptığı etkidir.

Bilimsel olarak milleti bir akrabalık grubu olarak düşünmek mümkün olmasa ve akademik anlamda bir terim olarak bile redde-diliyor olsa dahi, Türkiye’de hâlâ kullanılan resmi tarih anlayışında

12 Smith, ss. 25-26.

13 Hugh Seton-Watson, Nations and States: An Inquiry Into the Origins of Nati-ons and the Politics of Nationalism, (Boulder: Westwiew Press, 1977) s. 9.

Temel Kavramlar

37

ırka dayalı milliyetçiliğin izleri görülür. Anadolu tarih boyunca göç yolları üzerinde olmasına rağmen, bugün Türkiye’de var olan mil-liyetçilik akımlarının çoğunda, tek bir kökenden gelmiş olmaya ve şimdiye kadar saf kalmaya dair yaygın bir inanç hâkimdir. Bu inancın olgusal bir temele dayanmaması önemli değildir. Önemli olan, böyle bir inancın varlığı ve bunun davranışsal sonuçlarının gerçekliğidir. Bu tür sezgisel kanaatler üzerine şekillenen milli psi-koloji, milleti geniş bir aile olarak tasavvur eder.14