• Sonuç bulunamadı

2. Seçim İttifaklarının Seçim Sistemleri ile İlişkisi

2.1. Seçim Sistemleri İle Parti Sistemleri Arasındaki İlişki

Klasik ayrımla parti sistemleri; tek-parti, iki-parti ve çok-parti sistemleri olarak sınıflandırılmaktadır.357 Bu ayrım sistemdeki etkin partilerin sayılarına358 göre yapılmaktadır.

Ülkelerin parti sistemleri üzerinde belirleyici rol oynayan birçok etken olmakla birlikte, bu etkenler içinde seçim sistemlerinin özel bir yeri bulunmaktadır. Siyaset bilimi ve anayasa hukuku disiplinlerinin en önemli isimlerinden Maurice

357

Maurice Duverger, a.g.e.,, s.272. Ayrıca bkz. Ergun Özbudun, Türkiye’de Parti ve Seçim

Sistemi, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2016, s.12. Parti sistemleri konusunda

başka ayrımlar da yapılmaktadır: Bağımsız partiler ya da ittifaklar sistemi, dengeli partiler ya da

hâkim parti sistemi, büyük ya da küçük partiler sistemi, istikrarlı ya da istikrarsız partiler sistemi vb. (Duverger, a.g.e,. s.272). Sartori de yine parti sayılarına göre şöyle bir ayrım yapmaktadır: 1. Tek Parti Sistemi: a. Totaliter, b. Otoriter, c. Pragmatik, 2. Hegemonya Partisi, 3. Egemen Parti (Hâkim Parti), 4. İki Partili Sistem, 5. Ilımlı Çok Partili Sistem 6. Aşırı Çok Partili Sistem, 7. Atomlaşmış Parti Sistemi. (Giovanni Sartori, Parties and Party Systems, 1976, s.36-38, aktaran;

Erdoğan Günal, Türkiye’de Seçim Sistemlerinin Siyasal Kurumlar Üzerindeki Etkileri, Turhan Kitabevi, Ankara, 2005, s.46). Blondel ise partilerin hem sayısı hem de görece büyüklüklerini dikkate alarak şöyle bir ayrım önermiştir: İki partili sistem, iki buçuk partili sistem,

hâkim partili çok parti sistemi, hâkim partisiz çok parti sistemi. (Jean Blondel, “Party Systems and Patterns of Government in Western Democracies”, Canadian Journal of Political Science

1, no:2, 1968, s.184-187, aktaran; Arend Lijphart, Demokrasi Modelleri – Otuz Altı Ülkede

Yönetim Biçimleri ve Performansları, çev: Güneş Ayas, Utku Umut Bulsun, İthaki Yayınları,

İstanbul, 2016, s.95 358

Parti sisteminin mahiyetini belirleyen etkin partilerin sayısı nasıl belirlenecektir? Küçük partiler hesaba katılacak mıdır? Katılacaksa hangileri katılacaktır? Bu konuda İtalyan siyaset bilimci Sartori’nin öne sürdüğü iki sayım kuralı (hesaba katma kuralı) makul bir çözüm olarak kabul görmektedir: “Kural 1. Küçük bir parti, uzun bir dönem boyunca gereksiz kaldığı, yani hiçbir

olası koalisyon çoğunluğu için kullanılmadığı veya kendisine ihtiyaç duyulmadığı takdirde sayım dışı bırakılabilir. Aksine küçük bir parti, ne kadar küçük olursa olsun, uzun bir dönem boyunca veya belli bir anda, mümkün olan hükümet çoğunluklarından hiç değilse birini belirleyecek konumda bulunmuşsa, o partinin sayılması gerekir. (…) Kural 2. Eğer bir partinin varlığı veya görünümü, parti yarışmasının taktiklerini etkiliyorsa, özellikle hükümete yönelik partilerin yarışma yönünü … sola doğru, sağa doğru veya her iki yönde değiştiriyorsa, o parti önemli sayılır.” Bu durumda bir partinin o ülkedeki parti sisteminin bir unsuru olarak

sayılabilmesi/hesaba katılabilmesi için ya Kural-1 gereğince “koalisyon potansiyeline” ya da Kuarl-2 gereğince “şantaj potansiyeli”nden birine sahip olması gerekir. Her iki potansiyele de sahip olamayan partilerin bir önemi olmadığından onların hesaba katılmamaları gerekir. (Bkz. Giovanni Sartori, Karşılaştırmalı Anayasa Mühendisliği, s.51) Görüldüğü üzere Sartori’nin birinci kuralı “hükümet etmeye yönelik” partiler için olup esas hesaba katma kuralıdır. İkinci kural ise, yine O’nun ifadesiyle, “muhalefete yönelik” ya da “ideolojik bakımdan uyumsuz” partiler için olup onların tehdit/korkutma gücüne (şantaj potansiyeline) dayanan yardımcı bir hesaba katma kuralıdır. Bu tür partiler diğer partilerin tümü ya da büyük bir çoğunluğu tarafından, ideolojik sebeplerle koalisyon ortağı olarak kabul edilmez bulunmalarından dolayı koalisyon potansiyelinden yoksundurlar. Fakat yeteri kadar büyük olmaları halinde onların da hesaba katılmaları gerekir. 1970’lere kadarki Fransız ve İtalyan Komünist Partileri bu duruma örnektir.

Duverger’ye göre359; seçim sistemi, bir ülkedeki parti sistemini şekillendiren “en önemli teknik etken” olup o ülkedeki partilerin sayısı, kuvvetleri, ittifakları ve temsilleri üzerinde ciddi etkilere sahiptir. Parti sistemi ile seçim sistemini, “birbirlerine çözülemez şekilde bağlı ve bazen çözümleme yoluyla bile ayrılmaları güç iki gerçeklik” olarak tanımlayan Duverger, bu ikisi arasındaki ilişkiyi şu üç “formül” ile açıklar:360

“(1) Orantılı (nispi) temsil, sert, bağımsız ve (coşkusal akımlar dışında) istikrarlı partilerden kurulu bir çok-parti sistemini teşvik eder;

(2) İki-turlu çoğunluk usulü, yumuşak, bağımlı ve (bütün durumlarda) nisbeten istikrarlı partilerden meydana gelen bir çok-parti sistemini teşvik eder;

(3) Tek-turlu basit çoğunluk sistemi, iktidarın büyük bağımsız partiler arasında el değiştirdiği bir iki-parti sistemini teşvik eder.”

Bu önermeler, -Duverger’nin de ifade ettiği gibi- elbette seçim sistemleri ile parti sistemleri arasındaki ilişkinin bütününü açıklamak için yeterli olmayıp, sadece temel eğilimleri ortaya koyan “ilk varsayımlar”dır. Esasen Duverger de, bu üç önermeyi yaptıktan sonra, parti sistemlerinin oluşmasında seçim sistemlerinin etkisinin “geçek bir itici gücün” etkisinden ziyade “fren ya da hızlandırıcının” (“fren ya da gaz pedalının”) etkisine benzediğini hatırlatma ihtiyacı hissetmiştir. Bu bağlamda, bir ülkede tercih edilmiş olan bir seçim sistemi, o ülkede belli bir parti

359

Maurice Duverger; ülkelerin parti sistemlerinin belirleyen etkenleri, “her ülkenin kendisine özgü” olanlar ile “genel nitelikte” olanlar olmak üzere öncelikle iki kategoriye ayırır. Birinci kategoridekileri, yani her ülkenin kendisine özgü olan etkenleri; gelenek ve tarih, dinsel inançlar,

etnik bileşim, ulusal rekabetler vb. biçiminde sayar. İkinci kategoridekileri, yani bütün ülkelerde

ortak olan genel nitelikteki etkenleri de; “sosyo-ekonomik etkenler”, ideolojik etkenler” ve “teknik

etkenler” olmak üzere başlıca üç grupta toplar. Seçim sistemlerinin bu gruplandırmadaki yeri ise

teknik etkenler içerisindedir. Duverger seçim sistemlerine özel bir vurgu yapar. O’na göre; “en

önemli teknik etken (…) seçim sistemidir.” (a.g.e., s.273-274)

360

sisteminin oluşmasını kolaylaştırabilir ya da zorlaştırabilir, ancak tek başına o parti sisteminin oluşmasını sağlayamaz.361

Seçim sistemleri ile parti sistemleri arasındaki ilişkinin temel eğilimlerini ortaya koyan bu üç tez, Duverger tarafından 1951’de362 öne sürülmesinden bu yana farklı yönleriyle birçok eleştiriye konu edilmişse de, ana hatları itibariyle günümüzde de değerini korumaktadır. Duverger’den otuz küsur yıl sonra, 1984’te, Hollandalı siyaset bilimci Arend Lijphart, demokrasi ile idare edilen 21 ülkenin siyasal sistemlerini karşılaştırmalı olarak incelediği çalışmasında363, bu üç tezin (daha çok da birinci ve üçüncüsünün) genellikle doğrulandığını gösteren bulgulara yer vermiştir.364 Lijphart bu çalışmasını 1999 ve 2012 yıllarında genişletmiş/güncellemiştir.365 İncelediği demokratik ülke sayısını yirmibirden otuzaltıya çıkaran ve bu otuzaltı ülkede 1945 ila 2010 yılları arasında yapılmış olan seçimleri analiz eden Lijphart, bu yeni çalışmasında da Duverger’nin tezlerini -birkaç sapmayla birlikte- büyük ölçüde doğrulayan verileri yayımlamıştır. Buna göre; seçim sistemi olarak tek-turlu çoğunluk sisteminin uygulandığı İngiltere ve Yeni Zelenda’da partilerin ortalama efektif sayılarının 2 civarında, nispi temsil sisteminin uygulandığı İsviçre ve İsrail’de ise 5’in üzerinde olduğu görülmektedir. Yeni Zelenda örneği daha da dikkat çekicidir. 1996’da nispi temsil sisteminin yürürlüğe girmesinden sonra bu ülkede parti sayısında artış gözlenmiştir.366

Lijphart ayrıca “Duverger Kanunu”nun daha ince formülleştirmelere elverişli olduğunu belirterek onu şu şekilde geliştirmiştir: 367

“Bir seçim sistemi ne kadar ‘izin verici’ ise, partilerin etkin sayısının o kadar yüksek olacağı tahmin edilebilir. Dolayısıyle

361

a.g.e., s.273. Ayrıca bkz. Ergun Özbudun, a.g.e., s.89 362

Maurice Duverger’nin Siyasi Partiler (Les Partis Politiques) adlı kitabının ilk basım yılı. 363

Çağdaş Demokrasiler - Yirmibir Ülkede Çoğunlukçu ve Oydaşmacı Yönetim Örüntüleri

(Democracies: Patterns of Majoritarian & Consensus Government in Twenty-one Countries, Yale University Press, 1984)

364

a.g.e.,, s.104-107 365

Demokrasi Modelleri – Otuz Altı Ülkede Yönetim Biçimleri ve Performansları (Patterns of

Democracy: Government Forms & Performance in Thirty-six Countries, Yale University Press, 1999 )

366

a.g.e., s.104-105 367

partilerin etkin sayısının, nisbi çoğunluk sistemlerinde küçük, mutlak çoğunluk sistemlerinde biraz daha büyük, yarı-nisbi sistemlerde daha büyük, nisbi sistemlerde ise en büyük olması gerekir.”

Bununla birlikte, demokrasinin gelişimime paralel olarak “çoğulcu” anlayışın öne çıkmış olması da dikkate alındığında, günümüz demokrasilerinde parti sistemlerinin şekillenmesini sadece bu tür “teknik formüller” ile izah etmeye çalışmak, daha detaylı analizler için yetersiz kalmaktadır. Bir ülkedeki parti sisteminin nasıl oluştuğunu açıklayabilmek ve mevcut parti sistemini veri kabul ederek onun ortaya çıkarabileceği siyasal sonuçlara dair analiz yapabilmek için öncelikle partilerin içinde kök saldığı ve geliştiği topluma bakmak gerekecektir. Toplumda hangi karşıtlıklar temelinde ne tür bölünmelerin olduğunu hesaba katmadan, parti sistemi ve onun siyasal sonuçları üzerine yapılan değerlendirmeler isabetli olmayacaktır. Şayet etnik, bölgesel, kültürel, dinsel ve ekonomik bölünmeler var ise bunların partiler arasında nasıl temsil edildiklerine bakmak gerekecektir.368

Nitekim Duverger’ye önemli bir itiraz da bu bağlamda gelmiştir. Şöyle ki; Duverger, öne sürdüğü üç tezden en çok üçüncüsüne, yani “tek-turlu çoğunluk usulünün iki-parti sistemini teşvik ettiği” yönündeki tezine vurgu yapmış ve bu tezini kendi ileri sürdüğü tezler/varsayımlar arasında “gerçek bir sosyolojik kanuna en çok yaklaşanı” olarak nitelendirmiştir. O’na göre;

“Tek-turlu çoğunluk usulü ile iki-parti sistemi arasında hemen hemen tam bir korelasyon gözlemlenebilir: İki-partili ülkeler, çoğunluk sistemine sahiptir; çoğunluk sistemine sahip olanlar da

368

Leslie Lipson’dan (Demokratik Uygarlık, çev: Haldun Gülalp, Türker Alkan, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Ankara 1984, s.278) aktaran; Erdoğan Günal, a.g.e., s.50. İLAVE NOT: Lipson bu noktadan hareketle kendi tezini daha da ilerletiyor ve Duvrger’den farklı olarak; seçim sistemlerinin parti sistemlerini değil, bilakis parti sistemlerinin seçim sistemlerini belirlediğini ileri sürüyor. a.g.e., s.51

iki-partilidir. İstisnalar çok nadirdir ve özel koşullarda açıklanmaları genellikle mümkündür.”369

Sartori; Duverger’nin bu konuda yanıldığını, istisnaların pek de nadirattan olmadığını, tek-turlu çoğunluk sisteminin zaten mevcut iki-parti sistemin sürdürülmesine yardımcı olacağını ancak ülke genelinde daima iki-parti sistemi yaratmayacağını, aksine bu seçim sisteminin bölgesel nitelikli küçük partilerin varlığıyla bağdaşabileceğini, hatta bu tip partilere nispi temsil sisteminde elde edebileceklerinden daha fazla güç kazandırabileceğini ileri sürmektedir.370 Bu durum, özellikle Sartori’nin “zorlanamayan azınlıklar” diye tarif ettiği ırksal ve dinsel azınlıkların, belli bölgelerde çoğunlukta oldukları hallerde geçerlidir.371 Sartori, tek-turlu (basit) çoğunluk sisteminin sadece şu iki şart altında iki-parti sistemine yol açacağını savunmaktadır:372

“Birincisi, parti sisteminin yapısallaşmış olması; ikincisi, seçim sisteminin baskısına karşı direnen seçmenlerin basit çoğunluğu oluşturmayacak oranlarda dağılmış bulunmaları.

(…) Tersine, ırksal, dilsel ve ideolojik bakımdan yabancılaşmış, tek bir soruna dayanan, ya da zorlanması başka bir bakımdan mümkün olamayan (ve iki büyük kütle partisince temsil edilemeyen) azınlıklar, belli seçim çevrelerinde veya coğrafi ceplerde basit çoğunluğu aşkın oranlarda yoğunlaşmışlarsa, iki parti biçimi, seçim sistemi ne olursa olsun imkansızdır.”

O halde toplumda var olan bölgesel, etnik, dinsel vb. bölünmeleri dikkate almadan, seçim sistemlerinin -gerek doğrudan gerekse ürettikleri parti sistemleri üzerinden- siyasal yaşama etkilerine dair yapılacak değerlendirmeler hatalı olacaktır.

369

Maurice Duverger, a.g.e., s.290 370

Seçim sistemlerinin parti sistemlerine etkilerine dair “Duverger kanunları” karşısında Sartori’nin geliştirdiği “kanunlar” için bkz. Giovanni Sartori, a.g.e., s.59

371

Ergun Özbudun, a.g.e., s.91. 372