• Sonuç bulunamadı

2.6. Çalışanların Temel Sosyal Hakları Topluluk Şartı

2.7.87 Sayılı Sendika Özgürlüğü ve Örgütlenme Hakkının Korunması Sözleşmesi

ILO’nun sendika hakkını düzenleyen Sözleşmelerinden 87 sayılı Sendika Özgürlüğüne ve Örgütlenme Hakkının Korunmasına İlişkin Sözleşme, daha önce değinilen uluslararası belgelerin atıfta bulunduğu ya da üstünlüğünü vurguladığı bir belge olması dolayısıyla önemlidir. Sözleşme ILO tarafından 17 Haziran 1948 tarihinde kabul

135 Mesut Gülmez, İnsan Hakları Yıllığı Avrupa Birliği Hukukunda Sendikal Haklar ve Türkiye’nin Uyum Sorunu, (Ankara, Todaie Yayınları; 2002), s. 4.

136 Gülmez, 2006, a.g.e., s. 239.

edilmiş olup Türkiye tarafından 25 Şubat 1993 tarihinde onaylanarak imzalanmıştır137. 13 Temmuz 2008 itibarıyla Sözleşmeyi imzalayan üye devlet sayısı 149’dur138.

87 sayılı ILO Sözleşmesinin onayı, Türkiye’nin ILO Sözleşmelerini geleneksel onay politikasını değiştirdiğinin göstergesidir. Türkiye, resmi onay politikası çerçevesinde yalnızca ILO Sözleşmelerinde değil, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyi çerçevesinde kabul ettiği belgelerin onayında da iki gerekçeyi ön plana çıkarmaktadır.

Bunlar, onaylanması söz konusu olan Sözleşmenin ulusal mevzuatla uyumlu olması, ulusal mevzuatı değiştirmeyi gerektirecek herhangi bir hüküm içermemesi ve Sözleşmeyi kabul eden uluslararası kuruluşun üyesi olmaktan doğan yükümlülük dolayısıyla, Sözleşmeyi imzalamanın da bir yükümlülük olarak görülmesidir. Ancak 87 sayılı Sözleşmenin onaylanması her iki gerekçenin de dışında olarak gerçekleştirilmiştir139. 87 sayılı Sözleşmenin uygun bulunmasına ilişkin kanun tasarısının hükümet gerekçesinde, Sözleşmenin 2. maddesinde güvenceye bağlanan sendika hakkının kapsamına kamu görevlilerinin de girdiği ve Anayasada bu konuya aykırı bir hüküm bulunmadığı görüşü yer bulmuştur. Ayrıca Avrupa Topluluğu’na uyum da gerekçeler arasında sayılmıştır140.

Sözleşmenin 2. maddesinde sendika hakkı, “Çalışanlar ve işverenler herhangi bir ayrım yapılmaksızın, önceden izin almadan istedikleri kuruluşları kurmak ve yalnız bu kuruluşların tüzüklerine uymak koşulu ile bunlara üye olmak hakkına sahiptir.”141 denilerek tüm çalışanlara tanınmıştır. Sendika hakkının genel olarak herkese tanındığı Sözleşmenin 9. maddesinde, belirtilen sendika hakkının kullanımının silahlı kuvvetler personeli ve polislere ne ölçüde uygulanacağı da ulusal mevzuata bırakılmıştır.

Kısıtlanabilir gruplar arasına, üst düzey kamu görevlilerinin alınmaması dolayısıyla diğer uluslararası Sözleşmelerden daha geniş bir sendika hakkı tanınmıştır. Sözleşme bu yönüyle de Sivil ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi, Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı ve Çalışanların Temel Sosyal Hakları Topluluk Şartı ile benzerlik

137 http://www.ilo.org/public/turkish/region/eurpro/ankara/sozlesme/soz087.htm 13.07.2008

138 http://www.ilo.org/ilolex/english/convdisp1.htm 13.07.2008

139 Mesut Gülmez, İnsan Hakları Yıllığı İnsan Haklarında Gelişmeler ILO Sözleşmelerinin Onaylanması, (Ankara, Todaie Yayınları: 2002), s. 177.

140 Aynı, s. 180.

141 http://www.ilo.org/public/turkish/region/eurpro/ankara/sozlesme/soz087.htm 13.07.2008

göstermektedir. Bununla beraber, Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartındaki ilke ve ölçü ayrımına da yer verilmemiştir. Bu yönüyle Sözleşme, Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartından bir adım geride kalmıştır. Sendika hakkının kullanımı açısından diğer belgelerden tamamen ayrılan yanı ise, üç temel ilkenin önemle vurgulanmasıdır. Bu ilkeler, herhangi bir ayrım yapılmaksızın tüm çalışanların sendika hakkının içine alınması ve ayrımın vurgulanması, önceden izin alınmaksızın bu hakkın kullanımının öngörülmesi ve sendikalara seçtikleri üst örgütleri kurma ve onlara üye olma hakkının tanınmasıdır. Bu özellikleri nedeniyle zaten çeşitli belgelerde önceliği belirtilen Sözleşme, çalışanlara sendika hakkının en geniş ölçüde tanındığı uluslararası belge niteliğindedir. Çalışanların ve çalışanların kurdukları örgütlerin hakkının ayrıntılarıyla tanındığı Sözleşme, ILO’nun en önemli ve sendikal haklar açısından tatminkâr sayılan sözleşmesidir.

87 sayılı Sözleşmede bu haklar dışında, sendikalara kendi tüzük ve iç yönetmeliklerini hazırlama, temsilcilerini serbestçe seçme, yönetim ve etkinliklerini düzenleme ve iş programlarını belirleme hakkı sağlanmıştır. Sadece bu haklar verilmekle kalınmamış, bu hakların kullanımının kamu makamları tarafından kullanılmasına engel olacak her türlü müdahale de engellenmiştir. Bununla beraber çalışan ve işveren örgütlerinin yönetsel yoldan feshedilmemesi ya da alıkonulmaması Sözleşmenin 4. maddesinde, örgütlerin tüzel kişilik kazanmaları ise 2. maddede düzenlenmiştir. 3. ve 4. maddelerdeki hakların kullanılmasının sınırlanmaması ve kullanımının herhangi bir koşula bağlı tutulmaması Sözleşmenin 7. maddesinde, ulusal kanunların Sözleşmenin öngördüğü güvencelere zarar verecek nitelikte olmaması ya da zarar verecek biçimde uygulanmaması 8.

maddenin 2. fıkrasında güvence altına alınmıştır.

Kamu görevlilerinin sendika hakkı kapsamında, 87 sayılı Sözleşmeye Türkiye’nin uyumu tartışılmaktadır. Çeşitli yorumlar ile Sözleşmeye uyum sağlanamadığı görüşü sık sık tekrarlanmış olup, zaman zaman ILO organlarında da bu görüş destek bulmuştur.

Sendikaların kurulması ile ilgili prosedürler ve sendikalara getirilen çeşitli kısıtlamalar yönünden uyum sağlanamadığı açıkça gözükmektedir. Türkiye tarafından çeşitli dönemlerde Sözleşmeye uyum kapsamında kanuni düzenlemelerin yapılacağına dair taahhütler ILO’ya iletilmiştir. Kamu görevlilerinin sendika hakkının kullanımı

konusunda şekil olarak Sözleşmeye uyum sağlanamadığı açıktır. Bununla beraber Sözleşmenin 8. maddesinde, Sözleşmeden kaynaklanan hakların kullanımında kanunlara uymanın zorunluluğundan bahsedilmiş ancak yine aynı maddenin 2.

fıkrasında, kanunların Sözleşmeden kaynaklanan haklara ilişkin güvencelere zarar verecek şekilde uygulanamayacağı belirtilmiştir. Bu iki hüküm birlikte değerlendirildiğinde, elbette ki çalışanların, işverenlerin ve bunların örgütlerinin Sözleşmeden kaynaklanan hakların kullanımında kanunlara tabi oldukları ancak kanunların da Sözleşmede açıkça tanınan hakları kısıtlayıcı hükümler içeremeyeceğidir.

Tüm bunlar göz önüne alındığında 399 sayılı K.H.K. kapsamında çalışan kamu görevlilerinin sendika hakkının engellenmesi, kamu görevlileri sendikacılığı açısından en önemli aykırılığı oluşturmaktadır. Bu grubun da 4/B kapsamındaki personel gibi sendika hakkından yararlandırılması beklenmektedir. Bu gruba ait açık bir sendika yasağının bulunması kabul edilemez olup, sendikal özgürlüğe açıkça zarar veren bir uygulamadır.

Ortaya çıkan duruma göre elde edilen sonuç, kamu görevlilerine tam anlamıyla sendikal hakların 87 sayılı Sözleşme doğrultusunda tanınması gerekliliği ve Türkiye’nin bu hakkı bazı kanuni kısıtlamalarla tanıdığıdır. Ancak kısıtlamaların boyutu elbette ki, Sözleşmenin tanıdığı haklar kapsamında tartışılabilir. Ulaşılan görüş itibarıyla uyum için gerekli temel haklar (sendika, toplu pazarlık ve grev hakkı) bazı gruplar makul sebeplerle dışarıda bırakılarak sağlanabilir. Ancak bu hakların kullanılması önündeki engeller ve demokratik olmayan yöntemler azaltılmadığı sürece Sözleşmeye kamu görevlilerinin sendika hakkı kapsamında uyum sağlandığını söylemek güçtür.

2.8.98 Sayılı Teşkilatlanma ve Kolektif Müzakere Hakkı