• Sonuç bulunamadı

Avrupa Sosyal Şartı, Avrupa Konseyi çerçevesinde kabul edilen sosyal haklara ilişkin en önemli iki uluslararası belgeden biri olup İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin sosyal haklar bakımından karşılığıdır128. Şart, tüm bunların dışında Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi ve Çalışanların Temel Sosyal Hakları Topluluk Şartı ile beraber grev hakkını açıkça tanıyan üç uluslararası Sözleşmeden biri olması dolayısıyla önemlidir. 18 Ekim 1961 tarihinde Torino’da imzalanan Şart, Türkiye tarafından kabul edilmesinden 28 ve yürürlüğe girmesinden de ancak 23 yıl sonra 16 Haziran 1989 tarihli ve 3581 sayılı Kanunla onaylanmış ve 14 Ekim 1989’da yayımlanarak bağlayıcılık kazanmıştır. Türkiye tarafından yalnızca bir madde fazlası ile onay için zorunlu sayı geçilmiş ve 72 fıkranın 42’si kabul edilmiştir. Ayrıca zorunlu çekirdek maddelerden sendikal hakları tanıyan 5. ve 6. maddelere çekince konulmuştur.

128 http://www.tbmm.gov.tr/kultur_sanat/yayinlar/yayin089/089_00_008.pdf 12.07.2008

Bu çekincenin arkasındaki neden kamu görevlilerine sendikal hakları tanımama ve sendika hakkını kısıtlama isteğidir129.

Şart, üye ülkelerce imzalanmasından yaklaşık 30 yıl sonra uygulamada kazanılan deneyimlerden de yararlanılarak etkinliğinin arttırılması ve özellikle denetim mekanizmasının daha iyi işlemesi amacıyla yeniden gözden geçirilmiştir130. Avrupa Komisyonu Bakanlar Komitesi tarafından 3 Nisan 1996’da kabul edilen Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı, 3 Mayıs 1996’da üye devletlerin imzasına açılmıştır.

Şart, Türkiye tarafından 5. ve 6. maddelerine çekince konularak 6 Ekim 2004’te imzalamıştır. 27 Ağustos 2006 tarihinde yayımlanan Kanunla yürürlüğe giren Şart, Türkiye tarafından Avrupa Sosyal Şartındaki çekinceler azaltılarak kabul edilmiştir.

Ancak azaltılan çekinceler arasında sendikal haklar ile ilgili olan 5. ve 6. maddeler yoktur.

Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartının 5. maddesinde, sendika hakkı açıkça ve herkes için, amaçları da belirtilerek, ulusal ve uluslararası bağlamda tanımlanmıştır.

Ayrıca diğer tüm Sözleşmelerden farklı olarak, taraf devletler bu özgürlüğü sağlamak, geliştirmek ve ulusal mevzuatlarını bu özgürlüklerin zedelenmesini engelleyici nitelikte hazırlamakla yükümlü kılınmıştır. Bu maddenin bu kadar açık ve net olmasının nedeni diğer Sözleşmelerde sorumluluklarından kaçan devletleri, bu hakkın kabulüne zorlamaktır. Ancak ne yazık ki Türkiye tarafından Şartın bu maddesine çekince konulmuştur. Ayrıca, yine aynı maddede sendika hakkının kısıtlanabilirliğinde üst düzey kamu görevlileri sayılmamış ve silahlı kuvvetler personeline de hangi ölçüde uygulanacağı ulusal kanunlara bırakılmıştır. Bu noktada belirtmek gerekir ki, güvenlik güçleri ve silahlı kuvvetler personeli için iki ayrı cümle kurulmasının ve ayrı ayrı belirtilmesinin nedeni, bu gruba üst düzey kamu görevlilerinin girmediğini belirtmektir.

Ayrıca polisler için, yani Şartta belirtildiği deyimle “güvenlik güçleri” için sendika hakkı tanımlanmış ancak hangi ölçüde kullanılacağı ulusal kanunlara bırakılmıştır.

Bununla beraber silahlı kuvvetler personeli için yalnız hangi ölçüde uygulanacağı değil, uygulanma ilkesi de ulusal kanunlara bırakılmıştır. Tüm diğer Sözleşmelerden ayrılan bu yönü ile Şartta, polislere de sendika hakkını tanınmıştır. Ancak bu noktada belirtmek

129 Gülmez, 2006, a.g.e., s. 195.

130 http://www.tbmm.gov.tr/kultur_sanat/yayinlar/yayin089/089_00_008.pdf 12.07.2008

gerekir ki, Şartta sendika hakkı herkese değil sadece çalışanlara öngörülmüş ve emekliler, işsizler veya bunlar dışında kalan gruplara sendika hakkı tanınmamıştır.

Ancak Sosyal Haklar Avrupa Komitesinin Raporlarındaki değerlendirmelerinde,

“çalışanlar” kavramının yalnızca aktif çalışanlar olarak sınırlı tutulmadığı, emekliler, evde çalışanlar ve işsizler gibi grupların da bu grup içinde yer aldığı belirtilmiştir131. Belirtilen amaçlar doğrultusunda çalışanlar dışındaki diğer grupların sendika hakkının nasıl ve ne ölçüde kullanabileceğine değinilmemiştir. Bu nedenle Şartın bu maddesindeki sendika hakkının sadece aktif çalışanlar için yorumlanması daha doğru olacaktır.

Şartın Türkiye tarafından çekince konulan 6. maddesinde çok açık olarak toplu pazarlık ve grev hakkı düzenlenmektedir. Maddede, “Akit tarafları, toplu pazarlık hakkının etkili bir biçimde kullanılmasını sağlamak amacıyla, çalışanlar ve işverenler arasındaki ortak görüşmeleri teşvik etmeyi, gerekli ve uygun olduğu durumlarda, toplu sözleşme yoluyla ücretlerin ve iş koşullarının düzenlenmesi amacıyla işverenlerin ya da işveren örgütlerinin, çalışanların örgütleriyle isteğe bağlı görüşmelerini sağlayacak yolları teşvik etmeyi, iş uyuşmazlıklarının çözümü için uygun uzlaştırma ve isteğe bağlı hakemlik sisteminin kurulmasını ve işletilmesini teşvik etmeyi taahhüt eder ve menfaat uyuşmazlığı durumunda çalışanların ve işverenlerin, daha önce yapılan toplu sözleşmelerden doğabilecek yükümlülüklere bağlı olmak koşuluyla grev hakkı dâhil, toplu eylem hakkını tanır.”132 denilerek grev hakkını tanıyan ilk uluslararası belge olma özelliği kazanılmıştır. Bu hak, polisler ve silahlı kuvvetler personeli hariç olmak üzere tüm çalışanlar için geçerlidir. Yalnız Sosyal Haklar Avrupa Komitesinin kararları doğrultusunda bu hakkın, işleri sözleşmeler ile değil, kamu erkinden kaynaklanan kurallar ile düzenlenen kamu görevlileri için, zorunlu uyarlamalar ile kullanılabileceği öngörülmüştür133.

Şart sendika hakkını, toplu pazarlık hakkını ve uyuşmazlık halinde başvurulabilecek barışçı süreçler ile birlikte grev hakkını da düzenleyen ilk ve tek uluslararası insan

131 Gülmez, 2006, a.g.e., s. 197.

132http://insanhaklarimerkezi.bilgi.edu.tr/source/turkce/4.1.3/(G%C3%96ZDEN%20GE%C3%87%C4%B 0R%C4%B0LM%C4%B0%C5%9E)%20AVRUPA%20SOSYAL%20%C5%9EARTI.doc 13.07.2008

133 Gülmez, 2006, a.g.e., s. 202.

hakları belgesi olması nedeniyle son derece önemlidir. Türkiye’nin Şartın tüm gereklerini yerine getirerek imzalaması ve tüm çekinceleri kaldırması kamu görevlileri sendikacılığı açısından son derece önemlidir. Bu doğrultuda Türkiye’nin sendikal haklar açısından Şartın gereklerini yerine getirip getirmediğini tartışmak anlamlı olmayacaktır.

Konulan çekincelerinin, yükümlülükleri ortadan kaldırıp kaldırmadığı sorusu daha önemli hale gelmektedir. Çekincenin sebebi, devletin resmi organları tarafından dahi kamu görevlileri sendikacılığına ilişkin mevzuatın yetersizliği olarak gösterildiği için kamu görevlilerine grevli, toplu pazarlıklı sendika hakkı vermeme isteği çekincelerin altında yatan gerçek neden olarak gözükmektedir. Bununla beraber devletin resmi organları tarafından sadece Şartın 5. ve 6. maddelerine çekince konulması ve çekincenin sebepleri arasında mevzuatın yetersizliğinin gösterilmesi, mevcut mevzuatın, diğer uluslararası Sözleşmelere, kamu görevlileri sendikacılığı çerçevesinde, uyumlu olduğunun düşünüldüğünün en açık göstergesidir. Ancak kamu görevlilerine sendika, toplu pazarlık ya da belirlenecek başka bir yöntem ve kısıtlanabilir olmakla beraber grev hakkının tanınması insan hakları açısından ve insan haklarına saygılı devlet ilkesi bakımından gereklidir. Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartının bu hakkı sağlayan hükümlerine çekince koymak ya da bu hakkı vermekten kaçınmak, sosyal devletin gereklerini yerine getirmemektir.