• Sonuç bulunamadı

II. BÖLÜM

1. I DÜNYA SAVAŞI’NIN OSMANLI’YA ETKİSİ

1.3. Savaş Yıllarında İzmir’de Ekonomi

Osmanlı’nın I. Dünya Savaşı’na Üçlü İttifak devletlerinin yanında girmesiyle ülkenin kaderini elinde tutan İttihat ve Terakki Partisinin ulusal bir ekonomi yaratma çabası ve Müslüman nüfusun gayrimüslim tebaaya nazaran ekonomik hayatta var olmasına olanak sağlayan politikaların izlendiği görülmektedir. Nitekim Osmanlı İmparatorluğu’nun savaşa girmesinden kısa bir süre önce kapitülasyonları tek taraflı olarak kaldırdığını bildirmesi bunun önemli bir göstergesiydi.

Kapitülasyonların tek taraflı olarak kaldırılması İzmir’de yaşayan yabancı kitlelerin tepkisine neden olmuştu. İzmir’de o dönemlerde İngiliz konsolosu Heathcote-Smith bu tepkisini şöyle dile getirmiştir:

“Türk nüfusun bütünü kapitülasyonların kaldırılmasını bariz bir hoşnutlukla karşıladı. Çünkü Türklere kapitülasyonların kaldırılması Avrupalı sakinleri övündükleri üstünlükten yoksun bırakmak anlamına geldiği, onları Türk’ün dengi yaptığı ve pek de dürüst olmayan bir şekilde sahip olduğu avantajlı durumunu ortadan kaldırdığı açıklanmıştı”218.

Osmanlı her ne kadar savaş yıllarında Kapitülasyonları tek taraflı olarak kaldırdığını bildirse de kapitülasyonların olumsuz etkisi gerek ülke genelinde gerekse de İzmir’de devam etmekteydi. 1881 yılında Avrupalıların borçlarını tahsis etmek için kurduğu Duyun-u Umumiye Osmanlı maliyesini savaş yıllarında elinde tutmaktaydı. İzmir’de de Duyun-u umumiye vergi gelirlerini denetimi altında

217 A.g.e., s. 53.

218 Marıe-Carmen Smyrnelıs, a.g.e., s. 213.

tutmaktaydı. Örneğin; 1331 senesinden itibaren 3’er yıllık Alaçatı, Çeşme, Rodos ve İstanköy’ün av vergileri İzmir Duyun-u Umumiye idaresince, Başmüdürlükçe, Alaçatı Balıkhanesi 42100,Çeşme köşe balıkhanesi 16500, Çeşme çiftlik Balıkhanesi 15200,Rodos Balıkhanesi 75000, İstanköy Balıkhanesi 32000kuruş’tan arttırmaya çıkarılmıştı219.

Savaş yıllarında İzmir ekonomisine ilişkin bilgileri 1915 yılında kurulmuş olan Vilayet İstatistik müdürlüğünün vermiş olduğu bilgilerden öğrenmekteyiz. Öyle ki bu daire dükkanlardaki hindilere ördeklere ehli kuşlara kadar halkın elinde bulunan tüm malların kayıtlarını220 tutmuştur.

Yine İzmir’in ekonomik yaşantısına ilişkin anılardan da birçok bilgiler elde etmek mümkün olmuştur. Buna göre:

“Kışın şeker bulabildiğimiz bazı geceler yine Şükrü Onbaşı’nın kılavuzluğu ile Pişmaniye yapıyorduk. Çok eğlenceli dakikalar geçirten bu helva alemini devam ettirmek için günden güne azalan şekeri bulabilmek bir marifet oluyordu”221.

I. Dünya Savaşının getirmiş olduğu siyasi buhran, ekonomik yaşantıda da kendini gösterdi. Bu dönemde dış ve iç borçlanmaya gidildi. Bu dönemde un fırınlara belediyeler tarafından dağıtılmıştır. Un, şeker, yağ, süt, peynir vb. gıda maddelerinin fiyatlarının halkın ödeme gücünün çok üstüne çıkması, bir çok gıda maddesinin karneye bağlanmasına rağmen kara borsanın doğmasına yol açmış; örneğin, etin resmi fiyatı 20- 35 kuruş iken piyasada 200 kuruşa, yumurtanın tanesi 0.5’ten 8 kuruşa, şekerin okkası 3 kuruştan 300 kuruşa yükselmiş, bunun sonucunda Osmanlı Devletinde 1915’ten sonra yıllık enflasyon hızı yüzde 300’e ulaşmıştır222. Görüldüğü gibi bu dönemde fiyatlarda aşırı artış vardır. Bu durumun temel nedeni savaş ekonomisi ve spekülatif durumların etkisidir. Bir başka deyişle, efektif talebin artması emisyon hacmini genişletirken, spekülatif bir durumun yaşanmasına neden olmuştur. Yani, Savaş ekonomisi sırasında harp zenginleri olarak adlandırabileceğimiz bir takım kişilerin gıda maddelerini stoklayarak, artan taleb

219Sabri Sürgevil, a.g.e., s. 63. 220 A.g.e., s. 70.

221 Levent Alpat, a.g.e., s. 70.

222 Ergün Aybars Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, Zeus Kitabevi İzmir, 2007, s.73.

karşısında bir takım kazanca geçmiş olmalarıdır. Bu durumu “Vagon Koli

Yolsuzlukları” başlığı adı altında Yaşar Aksoy Bir Kent Bir İnsan adlı yapıtında şu

alıntılarla belirtmiştir:

“İzmirliler, savaş boyunca fırınların önünde uzun kuyruklar oluşturarak,

bakla unu, palamut tozu ve süpürge tohumundan hazırlanan 50 dirhemlik ekmekle yetineceklerdi. Bu ekmekler yerine bazen sarı darıdan yapılan ekmek verildiğinde İzmir’de bayram edilirdi. Halk kurtlu ekmek yemekten usanmıştı. Daha sonra çığ gibi artan harp malulleri kenti doldurmaya başladı. Fırıncılar ve Polisler o günlerin en güçlü kişileriydi. Birçok savaş zengini de türemişti. Vagonla mal alıp satan ve büyük vurgunlar yapanlar çoğalmıştı”223.

Yine savaş yıllarının getirdiği ekonomik buhranın halk üzerindeki olumsuz etkisini, dönemin diğer anılarından da görebilmekteyiz:

“Halk sabahtan akşama kadar fırınlarda sürünmek zorunda kalıyordu… O zaman insan başına okka 400 dirhem hesabıyla 50 dirhem yani bir ekmeğin sekizde biri hak tanınmıştı… Bakla unu, Palamut tozu, süpürge tohumundan yapılan bu ekmekler yerinme arada bir sarı darıdan çıkarılınca bayram yapılırdı… Gün geldi ekmek bulamaz olmuştuk. Şeker yoktu, pekmez ve keçiboynuzundan çıkarılan ballarla tatlı yapılır ve kahve pişirilirdi… Gaz bulunamayınca zeytinyağına müracaat edilirdi ”224.

Savaşın getirmiş olduğu ekonomik sıkıntılar nedeniyle I.Dünya savaşı sırasında kadın iş hayatına girmiştir. İttihat ve Terakki Partisinin de teşvikiyle ordunun himayesi altında kadınların çalıştığı cemiyet kuruldu. Cemiyet ordu için, üniformaları, çamaşırları ve kum torbalarını dikiyordu225.

İzmir’de I. Dünya Savaşı’nın etkisinin diğer bölgelere nazaran daha az hissedilmesini ekonomik hayattaki önemine bağlayabiliriz. İzmir’in savaş yıllarında ekonomiye önemli katkıları olmuştur. Önemli bir ihraç limanı olması, farklı milletlerin yaşadığı sancak olması bunda önemli etkendi. İzmir I.Dünya Savaşında

223 Yaşar Aksoy, Bir Kent Bir İnsan, İzmir’in Son Yüzyılı, S. Ferit Eczacıbaşı’nın Yaşamı ve Anıları, Teknografik Matbaacılık, İstanbul, 1986, s.131.

224 Naci Gündem, Günler Boyunca Hatıralar, İBBKY, İzmir, 2002, s. 30. 225Sina Akşin, Çağdaş Türkiye Tarihi, C.4, Cem Yayınevi, İstanbul,2000, s.64.

da ticari etkinliğini sürdürse de diğer yıllara nazaran İzmir ve hinterlandı savaşın getirdiği olumsuzlukları yine de yaşamıştır. Örneğin: İzmir ve art bölgesindeki ekonomik hayatta önemli bir role sahip olan deveciler, I.Dünya Savaşı’nın getirmiş olduğu olumsuzluklardan nasibini almıştı. Deveciliğin ortadan kalkmasında savaşın iki etkisi olmuştu: Birincisi, moratoryum ilanının krediyi ortadan kaldırması; ikincisi de, savaş nedeniyle ihracat olmadığından satılıp satılmayacağı belli olmayan bir ürün için hiç kimsenin avans vermeye cesaret edememesiydi226.

20. yüzyılın başlarında ekonomik yaşantıyı ellerinde bulunduran gayrimüslim tebaadan bu üstünlüğü Türklere geçirmek için bir mücadele başlamıştı. Örneğin: 1914 yılı Ağustos ayından itibaren Osmanlı hükümeti İzmir’deki bütün yabancı kuruluşlardan, bütün Rum görevlilerin işlerinden çıkarılarak yerlerine Müslümanların alınmasını ister227. Bu tedbirlerin amacı iç pazarı Müslümanlara açmak ve onları ticari hayata katmaktı228.