• Sonuç bulunamadı

Sanat Etkinliğinin ve Sanatçının Değerine İlişkin

BÖLÜM 4. ARAŞTIRMA VE BULGULAR

4.1. Derinlemesine Görüşme Bulguları

4.1.2. Sanat Etkinliğinin ve Sanatçının Değerine İlişkin

Katılımcılar sanat etkinliğinin veya bir sanatçının kayda değer bulunması için kriterlerini spekülatif piyasa koşullarının maddi öğeleri tarafından belirlendiğini ifade etmişlerdir:

“Çağdaş sanat için bakacak olursak spekülatif piyasa kriterleri önemlidir, klasik sanatlarda geçmişten gelen ve değeri oluşmuş neredeyse onuncu on ikinci eli dönen sağlam bir piyasası vardır. Çağdaş sanat çok yeni olması nedeniyle çok spekülatif ve henüz piyasası tam oluşmamıştır (DG-3).”

“Bizim için sanat etkinliğinin kayda değer bulunması aslında birebir ne kazanacağımız ile doğrudan ilgili. Bu nedenle her sergi açtığımızda hem de müzayede de satışlarının fazla olacağına inandığımız sanatçıları tercih ediyoruz (DG-9).”

“Ülkenin ekonomik durumuna paralel olarak ticari kaygı her alanda olduğu gibi sanatta da var. Ancak doğrusu sanatın sanatçının ticari kaygı gözetmemesi. Çünkü sanat en üst bilgidir ve hiçbir kaygısı olmayan kişilerce yapılmalıdır (DG-15).”

“Sanatçının veya eserinin tarafımızca kayda değer sayılabilmesi için pek çok kriter taşıması gerekiyor, hem para hem kamusallık önemli ancak sonuçta bir ticari işletme olduğumuzu kabul edersek eğer para tabi ki daha ağır basar hale geliyor. Sanat eserinin ya da sanatçının bilinir olması ve satılır nitelikli olması gerekiyor (DG-1).”

“Sanatçı da aslında kendi devamlılığı için ticari tarafını düşünecektir, sponsorluklar ticari anlaşmalar da zaten bu yüzden yapılmıyor mu? Devamlılık, sanatçının başka bir gelir kaynağı yoksa gelir elde etmek ticari kaygının kaynağı

“Para doğrudan amaç olmamakla birlikte sanatın ve sanatçının var olabilmesi için geçerli bir beklentidir. Toplumsal yarar ve çıkarsız paylaşım anlayışı ise zaten sanatın ruhunun varoluş gerçeğidir. Bu gerçek koşullar, genel geçer değerler ve dönüşen ihtiyaçlar karşısında daima varlığını korumuş olduğundan, sanatın öncü ruhu ile var olmasına koşut olan ekonomi beklentisi aslen birbiriyle karşıt iki öge gibi ele alınmamalıdır (DG-22).”

Katılımcılar görüşme çerçevesinde spekülatif piyasa koşullarının maddi öğelerinin ötesinde “bilinirlik”, “sanatçının idamesi”, “kamusal talepler”, “konjonktür ve dönemin modası”, “eserin nadirliği” gibi kriterlerin belirleyici olduğunu ifade etmişlerdir.

“Sanat ve sanat eserini kayda değer bulmak için tabi ki sadece parayı önemsemiyoruz, bununla birlikte para itici gücümüz, piyasayı inceliyoruz takip ediyoruz müşterilerimizin taleplerini takip ediyoruz ve piyasada bilinirlik derecesine bakıyoruz seçimlerimiz de ağırlıklı olarak bunlar üzerinden gerçekleşiyor (DG-2).”

“Bir eserin satılıp satılmaması galeri sahibi, yayınevi, müzayedeci vb. gibi işin ticareti ile uğraşan firmalar için önem taşır, dolayısıyla aslında eserin ve sanatçının kayda değer bulunması ne kadar kısa zamanda nasıl satıldığı ile doğrudan ilgilidir (DG-21).”

“Sanatçı ve eser seçiminde tabi ki sadece para göz ardı edilmemelidir, arkası desteklenmeyen ama muhteşem eserler üreten pek çok sanatçı var ancak bunlar piyasa da parlayamadıkları için para yönünü seçen kurumların kurbanı oluyorlar (DG-13).”

“İlk baktığımız şey elbet ki ürünün satılıp satılmayacağı, eliminasyonlarımızı da buna göre gerçekleştiriyoruz. Bir sanat eserinin ve etkinliğinin değerlendirilmesi bence tamamen satışı ve değeri ile ilgili olarak ortaya çıkıyor (DG – 6).”

“Öncelik ticari düşünmek olmasa da eninde sonunda işin ucu ticarete dayanıyor, satış bir noktadan sonra önem kazanıyor, çünkü kurum sattığı kitaplarla ayakta kalıyor (DG-14).”

“Bir sanatçı ya da sanat etkinliğinin önemli sayılabilmesi müşteri portföyüme ne kadar uygun olduğu ile doğrudan bağlantılı. Bu noktada ilk düşündüğüm şey nasıl satabileceğim, portföyümün seçtiğim bu arza nasıl talep göstereceğidir. Bu yüzden para kazanma ve satış şansımızın yüksek olduğu işleri desteklemeyi tercih ediyoruz (DG-5).”

“Müşterinin talep ettiği sanatçı ve eserleri kamusallık grubuna sokarsak, yani müşterilerimizin istek ve talepleri konusunda tercih yaparsak bile aslında yine ticari kaygı ile hareket etmiş oluyoruz. Sonuçta burası sanat için var olsa da para kazanmak ve masraflarını ödemek zorunda olan bir kuruluş (DG-11).”

“Konjonktür ve dönemin modası, eserin nedreti ve nadirliği çok önemli, o anlık talep neyse ona göre arz oluşturmayı tercih ediyoruz, çünkü sonuçta işin devamlılığı sağlamak adına ticaretin başarılı olması gerekiyor. Unutulmaması gereken bir nokta 20 yıl önce moda olmayan ya da bilinmeyen şeyler bugün moda haline gelebiliyor (DG-4).”

“Ekonominin çok parlak olmaması aslında sanat ile ilgili bile olsa açılan her ticarethanenin yaşam kaygısına düşmesine neden oluyor, bu nedenle idameyi sağlayabilmek adına seçimler müşteri talepleri doğrultusunda gerçekleşiyor (DG-18).”

Katılımcıların tamamı kendi işlerinde sanatçı ve eser seçimlerinin tamamında ticari kaygı güdüyor. Seçimleri de bu doğrultuda kendi müşterilerinin talep edeceği ve satış imkanlarının olduğu eserler veya sanatçılar arasından seçiliyor. Bu durum bir yandan hep talep gören sanatçıların daha fazla talep görmesine, tanınmayan sanatçılara da daha az şans verilmesine neden olmaktadır. Hangi sektörde olursa olsun para kazanmak daha ağır planda kalıyor, yöneticiler, şirket sahipleri kar üzerine kurulu bu piyasada gençlere şans vermek ya da gölgede kalmış yetenekli kişileri ortaya çıkarma riskini almayı tercih etmiyorlar. Görüşmelerin tamamında benzer cümleler kuruluyor, özellikle ekonominin parlak olmaması, gelişmekte olan ülkeler kapsamında olan ülkemizin sanat ve benzeri harcamalarının arka planda kalması bu konuda faaliyet gösteren şirketler için daha fazla ticari kaygı yaratıyor. Bir de piyasa içerisinde bazen de farklı dinamikler söz konusu olabiliyor, katılımcılardan bir tanesi bu durumu şu şekilde açıklıyor;

“Kişisel olarak sevilmeyen, aşırı her şeye muhalefet eden, aşırı dikkat çekici olarak kabul görmeyen sanatçılara yer vermemeyi tercih ediyoruz. Buranın bir ticari işletme olduğunu hiçbir zaman unutmayarak konuşlanmaya çalışıyoruz bu nedenle seçimlerimiz de ticari güdülerle gerçekleştiğinden kamusallık arka planda kalıyor. Dönemsel olarak lobi faaliyetleriyle desteklendiğini bildiğimiz sanatçıları tercih etme nedenimizde buna bağlı olarak ortaya çıkıyor (DG-4).” Burada bahsi geçen yine ticari kaygı, ama ticari kaygı doğrultusunda yapılacak seçimlerin etkileyen dinamikler bu örnekte diğerlerine göre farklı hale geliyor. Görüşmelere ait cevaplar bir arada değerlendirildiğinde özellikle İstanbul özelinde ticaretin sanatçı ve eser seçimlerini doğrudan etkilediği söylenebilir. Bu konudaki farklı söylemlerden bir tanesini de bu işte sektörün Türkiye’deki ilk yıllarından beri var olan katılımcılardan bir tanesi bahsetmiştir;

“Çağdaş sanat piyasasının çok spekülatif ve sığ olması zaman zaman seçimlerin doğruluğuna da gölge düşürmekte beklendiği gibi gerçekleşmemektedir. Örneğin İş Bankası üç yüz eserin satışa çıktığı kolektif bir sergi gerçekleştirdi, bu sergide Eşref Üren, Meliha Üren, Nazmi Ziya gibi tanınmış sanatçıların tabloları satışa sunuldu ancak tek bir satış bile gerçekleşmedi (DG-3).”

Ticari kaygı ile yapılan seçimler bu doğrultu da zaman zaman beklenen sonuçları vermediği de görülmektedir, bununla birlikte görüşmelerden çıkan genel sonucun sanat piyasasında var olan galerilerin, müzayede şirketlerinin, yayınevlerinin yine de para kazanma arzusunu ön planda tuttukları açıktır.