• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3. TOPLUMSAL BEĞENİNİN YENİ BİÇİMLERİ

3.2. Aracılar (Mediasyon) Kuramı ve Sanat Piyasası

Sanat sosyolojisinin ana dayanaklarından bir tanesi sanat yapıtının kabul görmesi (reception) konusudur. Eserin kendisiyle kabul görmesi arasındaki tüm müdahaleler “aracılar” (mediatörler) olarak tanımlanır, bu müdahaleler dağıtım veya kurumların yerini almaktadır (Heinich, 2013 s.76).

İlk anlamıyla bir pazar sosyolojisi, kültürel araçlar, eleştirmenler, kurumlar sosyolojisi anlaşılır; yeterince gelişme kazanmış bütün bu alanlar, klasik sosyolojinin uygulandığı alanlardır, çünkü sınanmış sorunsallar ve metotlara uyumludur. Fakat ‘aracı süreçler sosyolojisi’, kurumsal olarak daha donanımlı ve geleneksel sosyolojik dekupaja – sil baştan olmasa da – yeni bir gözle bakan, daha radikal bir anlam kazandı (Heinich,2013 s.76).

Mediatörleri yapıt ile kabul görme arasındaki araçlar olarak görüldüğünde birkaç kategoride değerlendirilebilir; kişiler, kurumlar, kelimeler ve şeyler gibi. Sanat yapının oluşturulması ve tanınması arasındaki süreç çoklu müdahalelerin yer aldığı ve çetrefilli bir süreç olarak görülebilir.

En önemli mediatörlerden bir tanesi kişilerdir. Kişiler sanat eserinin satılmasından eleştirilmesinden sergilenmesinden tanınmasından sorumlu olarak kişiler olarak görüldüğünde, satıcılar, eleştirmenler, uzmanlar, açık arttırıcılar, müze yöneticileri, restoratörler, küratörler ve sanat tarihçilerinin tamamı birer mediatörlerdir. Sanat eseri üzerine yapılan her müdahale onun tanınmasının kabulünün ve seyirciye ulaşması anlamında bir aracı sürecidir. Sanat sosyolojisi için en önemli isimlerden biri olan Fransa’da sanat sosyolojisi bölümünü kuran Raymonde Moulin’dir. Moulin 1967’de Fransız sanat piyasası içerisinde yer alan sanatın dağıtımını ve aracılığını yapan kişiler ve mekanlarla ilgili çalışmalar ve geniş kapsamlı araştırmalar yapmıştır. Bu alanda faaliyet gösteren tüccarlar, koleksiyoncular, uzmanlar, galeriler vb. kişilerin

sanat piyasası içerisindeki rollerini gözlemlemiştir. Ağırlıklı olarak resim sanatı üzerinden giderek döneme ait ressamların sadece yaşarken ki dönemlere ait sanat eseri değerlemesini değil ölümlerinden sonraki değerlenme süreçlerini de incelemiştir. Moulin, sanat eserlerinin estetik değerinin piyasa içerisinde nasıl ekonomik değere dönüştüğünü araştırmış, sanat yönetimi içerisinde var olan bağımlılıklar, ilişkiler ve anlaşmaları göstermiştir (Danko, 2017 s.48). Moulin’in bu çalışması aslında sanat sosyolojisinin ampirik bir yöne evrilmesini sağladığı söylenebilir. Sanatsal değerlerin nasıl oluştuğuna ait çözümlemeleri, sanata özgü olanla sanat dışı aktörlerin farklılığını ortaya çıkarmıştır.

1967’deki bu çalışmasının üzerinden geçen 25 yıl sonrasında bu kez modern sanat üzerine değil çağdaş sanat üzerine benzer bir araştırma gerçekleştiren Moulin,

Sanatçı, Kurum ve Pazar isimli eserinde bulgularını yayınlamıştır. Çağdaş sanat

incelemesinde yer alan Pazar için sanat ile müze için sanata özel farklı üretimlerin üzerindeki kurumların ve kişilerin etkisini araştırmıştır. Burada bahsi geçen sanat pazarı sosyolojisi, aslında açık arttırma yapanlar ya da uzmanlar gibi aktörelere de dönüşebilmektedir (Heinich, 2013, s.77). Moulin’in bu çalışmaları Amerikalı sosyolog Howard S.Becker’i etkilemiş, Sanat Dünyaları isimli eserinde Moulin’e pek çok sayıda atıfta bulunmuştur.

Arabuluculuk ya da aracı süreç sosyolojisinin müzik sosyolojisi ile iç içe geçtiği ve müzik yayım araçlarının yapım ve dağıtımını üstlenen aktörlerin müdahalesi ile dinleyene ulaşıp etki bıraktığı yine bu döneme ait çalışmalardır. Bruno Latour’un Antoine Hennion ile birlikte geliştirdiği araştırmalar özellikle Latour’un aktör-şebeke teorisi (actor network theory) üzerinden devam ederek aracı süreç sosyolojisinde önemli bir yer edinmiştir. Latour, sosyal durumların kendileri açıklanmaya ihtiyaç duyduğu için sanat eserlerini sadece sosyal etmenler ile incelemenin yanlış olduğunu göstermek ve sanat eserlerinin incelenmesinde aktör şebeke teorisini kullanır.

ANT’ın amacı ‘dahili’ estetik açıklama ile ‘harici’ sosyal açıklama arasındaki karşıtlığı, insani ve insan dışı varlıklar arasındaki bağlılıkları aynı şekilde ele alan bir “bağ sosyolojisi” oluşturarak aşmaktır. Bu yaklaşımın temel noktalarından biri, varolan bir durumu değiştiren aktörlerin netice olarak kişi fakat bir şeyler de olabileceğidir. Latour ‘arabulucu/uzlaştırıcı’ (mediator) kavramını ‘vasıta/aracı’(intermediary) kavramının karşısına koyar: Arabulucular

/ uzlaştırıcılar nakledilecek unsurları değiştirirken vasıtalarda / aracılarda girdi ve çıktı aynıdır (Danko,2017, s.123).

Müzik sosyoloğu Hennion aracılık sosyolojisini kitabında konserler, müzik dersleri, enstrümanlar vb gibi pek çok yardımcı araçları üzerine kurgulamıştır. Hennion’a göre aracı olma süreci sanatın üretimi ve kabulüne eklenen bir an olmadığı, bir şeye sebep olan eylem olarak anlatır. Ona göre arabulucular mediatörler sanat eseri ile birlikte var olup birlikte gelirken vasıta/aracıların çağırılması gerekir (Danko, 2017, s.124). Benzer şekilde Natalie Heinich sergi küratörlüğü konusunda benzer özellikte çalışarak küratörlerin mesleki statülerinden çıkarak sanatçılar gibi ön planda olma isteği ile bir kurucu statüsüne yönelmişlerdir.

Aracı süreç sosyolojisi için bir diğer mediatör ise kurumlardır. Kurumlar özünde kişilerin belirli kurumlar çerçevesinde aktör rolü oynadığı müdahale araçlarıdır. Devlet kurumlarının veya devlet dışı kurumların sanat ve kültür müdahaleleri sanat üzerinde farklı etkileşimlere neden olduğu açıktır. Örneğin, Fransa’da çağdaş müzik ile görevli devlet kurumlarında gelişen hiyerarşiye bağlı müzik seçimleri ve maliyet ve enflasyon nedeni ile seyirci sayısındaki düşme gibi karşılaşılmış durumlar kurumların etkisini net olarak yansıtır. Kurumlar süreçte, koleksiyon oluşturma, sanatçıya hamilik yapma veya daha geniş kesimlere kültür yayma amacı ile hareket etmişlerdir (Heinich, 2013, s.80). Sergiler, müzeler, sanat koleksiyonları kültürel olayları halka seyirciye ulaştırırken bir yandan da onların algısına müdahale eden çalışmalar yapar.

Mediasyon konusu içerisinde yer alan kişiler ve kurumlar dışında bir önemli mediatörde kelimeler, rakamlar objeler ve imgeler gibi yapıt ve seyirci arasında aracılık sağlayabilen aktörlerdir. Sanat eserlerinin yorumlanması esnasında göz önünde bulundurulması gereken en önemli konulardan birinin farklı sanat çeşitlerindeki farklı anlatım biçimleridir. Resim ve yazın obje biçiminde seyircinin karışışında var olurken müziğin böyle bir şansı yoktur. Bu nedenle obje dışı farklı faktörlerin aracı olarak gözden uzak tutulmaması gerekir.

Tüm bunlardan yola çıkılarak mediasyon yapıtla seyirci arasına giren herşey olarak tanımlanabilir ki Heinich’e göre bu tanım yapıtla seyircinin yüzleşmesi karşı karşıya gelmesi olarak görülen sosyoloji öncesi dönemin tam karşıtıdır. Mediasyon

kavramı için destek oluşturan en önemli kuramlardan biri Pierre Bourdieu’nun alan sosyolojisidir.

3.3. Becker’in Etkileşim Sosyolojisi Örneği Olarak Sanat