• Sonuç bulunamadı

MODELDEN ÖĞRENME SÜRECİ

2.6. SPORDA SALDIRGANLIK

2.6.6. Sosyal-Bilişsel Öğrenme Kuramı Açısından Sporcuların Saldırgan Davranışta Bulunmalarına Etki Edebilecek Faktörler

2.6.6.12. Saldırganlığın Taktik Olarak Kullanılması

Yıldırana göre; profesyonel alanda, sporculara uygulanan performans baskısının onları faydacı başarı imkânlarını aramaya yönlendirdiği gerekçesiyle neredeyse kısmen tolere edilen bu durum, artık ne yazık ki amatör sporda da benzer bir eğilim göstermekte, kural ihlalleri bu düzeyde dahi ahlak değil taktik açısından değerlendirilmektedir (Yıldıran, 2005-a:4).

Rakip forvete karşı sert oynayan bir savunma oyuncusunun amacı, kendisi için tehdit edici bir durumu (sporcuyu) kontrol altına almak olabilir. Ama bu amaçla yapılan davranışlar bir anlamda saldırganlığın taktik amaçlı kullanılmasıdır ki bu taktik sürüp gittiği sürece sporda saldırganlık hep pekişecek demektir (Tiryaki, 2000:154).

Sporda normal olarak kabul edilen bu davranışların, günlük yaşamda kabul edilmesi imkansızdır. Eğer siz, bir tek yolcu arayan bir minibüse binmek için önünüzde koşan birisine çelme takıp, düşürdükten sonra, onun yerine minibüse

binmeye kalkarsanız başınız yasalarla ciddi şekilde derde girer. Hâlbuki benzer davranımın spordaki yaptırımı nedir? Hemen hemen hiç. İşte günlük yaşamda onaylanmayan, kabul edilmeyen saldırgan davranışların sporda kabul edilmesi, onaylanmasına psikologlar “oyunun mantığı” ya da “parantez içine alınmış ahlaklılık” demektedirler. Feigley’e göre spordaki saldırganlar, kendi davranışlarına pek çok ahlaki neden bulmaktadırlar (Tiryaki, 2000:155).

Senaryosu gerçek bir hikâyeden alınmış 20 Ekim 1991 günü saat 10.30’da TRT 1’de oynayan Ölümcül Mevsim isimli filmde, Jerry Miller isimli bir bu hokeycisi, hokey sopasıyla rakibinin karnına vurur ve rakibi iç kanamadan ölür. Miller cinayet suçundan yargılanır ve suçlu bulunur. Ama Miller’ın rakibine vurması için kendince haklı nedenleri vardır. Mahkemede kulüp yöneticisinin şöyle bir sözünü aktarır. “onlara –seyircilere- istediklerini ver. Onlar sert oyun istiyorlar” dedi der ve şöyle devam eder. “Sert oynamaya başladım… Rakibime saldırırım, alt ederim ve bir daha bana ilişemezler… En yüksek ceza puanına sahip olduğum için kulüp tarafından ödüllendirildim” (Tiryaki, 2000:155).

Günümüzde spor alanlarında yaşanabilen bu tarz olayların en ürkütücülerinden birisinde de 1978 yılında Amerikan futbolu müsabakasında Oakland Raiders’ın savunma oyuncusu Jack Tatum’un New England Patriots takımı oyuncusu Darly Stingley’in boynunu kırması hadisesidir. Tatum olay sonrasında yaptığı açıklamasında kalıcı bir hasar bırakmak istemediğini söylemişse de daha sonra yazdığı “They Call Me Assassin” (Bana Suikastçı Derler) isimli kitabında rakip oyuncuları nasıl sindirdiği ve yaraladığını anlatmıştır (Shields, 1999:135).

1977’ de NBI liginde Los Angeles Lakers Oyuncularından Kermit Washington, Houston Rockets’tan rakibi Rudy Tamjanovich’i feci şekilde sakatlamıştır. Rudy’nin çenesi, burnu ve kafatası kırılmış ve beyin travması geçirmiştir. Sonrasında Kermit’in bu hareketi yapmaya takımın yardımcı antrenörü tarafından yönlendirildiği tespit edilmiş ve kulübüne 3 milyon dolar gibi rekor bir ceza verilmiştir (Young, 1993:373).

Rudd çalışmasında takım çalışması, sadakat, özveri gibi değerlerin takımların kazanmasına yardımı olsa da bu değerlerin sporcuların adaletli, dürüst, sorumlu ve saygılı olmalarında yeterli olmadığını çarpıcı bir örnekle açıklamıştır. Beysbol atıcısı ve genç bir sporcu olan Ben Christensen Rakibi Antony Molina’yı gözünden vurarak ciddi şekilde yaralanmasına sebep olmuştur. Christensen maçtan sonra yaptığı açıklamada bu durumu antrenörünün taktik olarak düşündüğünü itiraf etmiştir (Andy, 2005:205).

Lance ve Ross spordaki taktik olarak saldırganlık olgusuna Sosyal Değişim Kuramı açısından yaklaşmışlardır. Sosyal Değişim Kuramına göre, bir sporcu bedeli küçültürken ödülü büyütmeyi deneyecektir. Mesela bir sporcu bir kuralın ihlalinden kaynaklanacak zarar ve faydayı tartacaktır. Kurallar ekstra-yasal şiddeti cezalandırmadığında şiddete pozitif pekiştirme verilecek ki bu da tekrar meydana gelme olasılığını arttıracaktır. Lance ve Ross ayrıca sporcu öğrenciler üzerinde gerçekleştirdikleri çalışmalarında Sosyal Değişim Kuramını destekleyen, oyuncuların şiddetli davranışlarını kontrol etmekte zayıf oyun kurallarının sporda şiddete katkıda bulunacağı düşüncesini destekler sonuçlara ulaşmışlardır (Lance ve Ross, 2000:191).

Yıldırana göre; profesyonel alanda, sporculara uygulanan performans baskısının onları faydacı başarı imkânlarını aramaya yönlendirdiği gerekçesiyle neredeyse kısmen tolere edilen bu durum, artık ne yazık ki amatör sporda da benzer bir eğilim göstermekte, kural ihlalleri bu düzeyde dahi ahlak değil taktik açısından değerlendirilmektedir (Yıldıran, 2005-a:4).

Pilz (1995), Almanya’da yaptığı araştırmada gençlerin kulüplerde aktif spor yapma süreleri uzadıkça kural ihlallerini, faûllü oynamayı ve haksız avantajlar sağlama çabalarını “akıllı bir taktik olarak” değerlendirdiklerini belirtmiştir (Sezen, 2003:19).

Yine Sezen’in araştırma sonucuna göre, fair playe uygun olmayan davranışlar başarıya odaklanmış takımların taktiklerinin bir parçasıdır ve sporcular kural ihlallerini ve ahlaki olmayan davranışları taktik olarak akıllı bulmakta ve

kendilerinin de büyük ölçüde aynı şekilde davranacaklarını ifade etmektedirler (Sezen, 2003:77).

Aynı çalışmada amatör ve profesyonel sporculara yöneltilen “Kaleye uygun şut pozisyonundaki bir oyuncu, acımasızca düşürülmelidir” görüşü, amatör sporcuların %18.2’si profesyonel sporcuların ise %34,3’ü tarafından onaylanan bir davranış olarak tespit edilmiştir. Heinila’nın gerçekleştirdiği benzer bir çalışmada, yukarıdaki davranışı 15-18 yaş arası İngiliz amatör sporcuların % 54’ü; profesyonel sporcuların ise %70’i onaylamıştır (Sezen, 2003:63).

Sezen’in çalışmasında “Rakip oyuncu teknik olarak daha iyi ise, ona karşı sert oynanmalıdır” görüşü, amatör sporcuların % 59.5’i; profesyonellerin ise % 62.6’sı doğru bir davranış olarak yorumlamışlardır. Heinila’nın çalışmasında ise İngiliz amatör sporcuların % 73’ü; profesyonellerin ise % 83’ü aynı görüşü paylaşmıştır (Sezen, 2003:65).

Yine Sezen’in çalışmasında “Kolay öfkelenen bir rakip oyuncu çeşitli yollarla kışkırtılarak hakem tarafından cezalandırılmasına çalışılabilir” görüşünü amatörlerin % 44.6’sı; profesyonellerin ise % 59.6’sı doğru bir davranış olarak yorumlamışlardır. Heinila’nın çalışmasında ise İngiliz amatör sporcularında bu görüşün onaylanma oranı amatörlerde % 50; profesyonellerde ise % 62 olarak tespit edilmiştir (Sezen, 2003:19).

Shields’e göre sakatlanmalara yol açabileceği bilinse de, şiddet oyun kazandırmaya yardımcı olarak görülmekte, galibiyet sonrası elde edilecek olan prim ağır basmaktadır. Yıldırma ve şiddet fiziksel temas gerektiren oyunlarda sıklıkla oyunun bir parçası olarak kabul edilmektedir. Çoğu sporcu sporlarındaki şiddetin derecesinden hoşnut olmasalar da bunu genel olarak kabul ederler. Fiziksel temas gerektiren sporlarda sporcular, fiziksel becerilerinin yanında şiddet uygulamadaki yetenekleri açısından değerlendirilebileceklerini erkenden öğrenmektedirler. Onlar şiddetli davranışlarda bulunduklarında yaşıtları, takım arkadaşları ve bazen antrenör ve ebeveynleri tarafından destek görebilmektedirler (Shields, 1999:135).

Rascle ve Coulomb’a göre saldırganlığın oyunun önemli bir parçası olduğu günümüzde yaygın olarak kabul görmekte olan bir olgudur (Rascle ve Coulomb, 2005:51).

Shields’in Kuzey Carolina’daki 148 okul spor direktörü üzerinde geçekleştirdiği çalışma verilerine göre katılımcıların % 28,6’sı şiddeti sporun bir parçası olarak görmektedirler (Shields, 1999:135).

Volkamer’ paf takımda yetişen futbolcular üzerinde yaptığı çalışmasında, futbolcuların % 28’i maçı kazanmak amacı ile kuralların izin vermediği, faullü davranışları antrenmanlarında çalıştıkları sonucu ortaya çıkmıştır (Sezen, 2003:19).

Gümüşdağ’ın profesyonel futboldaki faulleri saldırganlık teorileri bakımından incelediği çalışmasının sonuçlarına göre, profesyonel futbolcuların yapmış olduğu faullerin büyük bir çoğunluğu taktik amaçlı olarak gerçekleşen, araçlı (enstümental) faul oldukları sonucuna ulaşılmıştır (Gümüşdağ, 2004:122).