• Sonuç bulunamadı

MODELDEN ÖĞRENME SÜRECİ

2.6. SPORDA SALDIRGANLIK

2.6.6. Sosyal-Bilişsel Öğrenme Kuramı Açısından Sporcuların Saldırgan Davranışta Bulunmalarına Etki Edebilecek Faktörler

2.6.6.4. Akran grupları

Akran grupları, çocuğun yakın çevresini oluşturan ve onun kişiliğini oluşumunda önemli değeri olan gruplardır. Çocuk birbirinden farklı iki çevrede büyür. Birincisi, ana-babası, öğretmenleri, akraba ve komşularının oluşturduğu yetişkinler çevresi; ikincisi ise akranlarından oluşan çevredir. Yetişkinler çevresinde ikincil statüde olan genç, akran grubunda yaşıtlarıyla eşit statüdedir (Tezcan, 1998:200).

Çocuk ve genç için sosyal kabul çok önemlidir. Bu nedenle, birlikte duyan, birlikte davranan yaklaşık aynı yaştaki kişilerden oluşan arkadaş gruplarının içine girer. Bu grupların çoğu toplumun kültürü ile bağdaşan, istenen, benimsenen türdeki arkadaşlık gruplarıdır. Arkadaşlık grupları genç üzerinde büyük etkisi olan referans gruplarıdır. Bunlar niteliklerine göre üyeleri için olumlu ya da olumsuz etkileyici çevrelerdir (Öztürk, 1998:21).

Bir arkadaş grubu içerisinde üyeler, farklı bir şekilde kademelenmiş durumdadırlar. Onlar farklı münasebet ve iktidar derecelerine sahiptirler. Bu çeşit gruplar içerisinde yüz yüze münasebetler hâkimdir. Arkadaş grubunun bir başka özelliği de onların daha çok günlük işler etrafında, alakalanmalarında oluşmasıdır. Bu bakımdan arkadaşlık grubu içinde sosyalleşmek, biraz da tesadüfe bağlı olarak olumlu veya olumsuz sonuç verir (Dodurgalı, 2000:211).

Akran gruplarının olumlu işlevleri: Çocuğun ya da gencin toplumsallaşmasını sağlar. Bireye çeşitli öğrenme fırsat ve faaliyetleri hazırlar. Sadakat, cesaret ve katılma duygularını besler ve güçlendirir. Eşitlik tipindeki ilişkilerde deneyim imkânı sağlar. Çocuk, yetişkin yaşamında öğretilmesi kaçınılan yasak (tabu) konuların burada özgürce tartışılması ve konuşulması imkânını bulur. Birey için rahat bir ortamdır. Üyeleri eğlendirir, hoşça vakit geçirmesini sağlar. Normlara uymak, normlara bağlanmak ve onları benimsemek, yine akran gruplarında kazanılan davranışlardır. Genç, grupta güven, statü ve kabul bulur. Bir minyatür grup olarak akran grubunda edinilen bilgi ve beceriler, gencin yetişkin yaşamında da işine yarar. Akran grubu çocuğa kişisel olmayan otoriteyi öğretir (örneğin oyun kurallarına uymak). Akran grubunda cinsel roller öğrenilir. İşbirliği ve takım ruhunu öğrenim, akran grubunda gelişir. Gencin meşru biçimdeki macera ihtiyacı, akran grubunda karşılanır (Tezcan, 1998:204-205).

Akran gruplarının olumsuz işlevleri: Grubun amaçları antisosyal olduğu zaman üyeler de antisosyal davranışları benimserler. Böylece gang grupları, üyelerini suçlu davranışlara yöneltir. Akran gruplarının anti demokratik ve kendini üstün gören davranışları, zayıf üyelerin kişiliklerini zedeler ve gruba uyumlarını zorlaştırır. Kliklere kabul edilmeyen gençler incinebilirler ve bu gençlerin kişilikleri yıpranabilir (Tezcan, 1998:204-205).

Çoğunluğun azınlığa olan etkisi sosyal psikolojide uyma olarak adlandırılmaktadır. Kişi algıladığı gerçeğin ne olduğuna dair yargısını başkalarının yanında verirken yargılarına hâkim iki endişe kaynağı vardır. Her şeyden önce kişi gerçeğe ilişkin doğru bir yargıda bulunmak ister. İkincisi, kendisi hakkında olumsuz düşülmesinden sakınır ve diğer kişiler üzerinde iyi izlenimler bırakmak ister (Arkonaç, 2001:218).

Sakallı’ya göre uyma, bir kişinin davranış veya inançlarını açık bir istek olmadan diğer kişilere göre değiştirmesidir. Diğer bir deyişle, kişinin gerçek ve hayali grup baskısını hissederek, ortada diğer kişilerden sözlü bir istek veya emir olmadığı halde düşüncelerini veya davranışlarını diğerlerinin yönünde değiştirmesi,

onlara uymasıdır. Uyma davranışının en ilginç yönü ise düşünce ve davranış değişikliğinin gerçek nedenini kişinin tam olarak açıklayamamasıdır (Sakallı, 2001:32).

İnsanlar için uyma davranışını göstermenin iki nedeni vardır. Bunlar Malumatsal ve Kuralsal (Normatif) etkidir. Malumatsal etkiye göre; kişi gerçeklik hakkında öğrendiklerinin, diğer insanların sağladıkları malumat üzerine kurulmuş olduğunu ve bu diğer insanların yargılarına dayanmanın çevreye uyum sağlayıcı olduğunu da tecrübelerinden öğrenmiştir (Arkonaç, 2001:218).

Kuralsal etki ise; kişinin bir başka kişinin (diğer insanlar, grubun diğer üyeleri) kendisi ile ilgili olumlu beklentilerine uyum göstermesi olarak tarif edilir. Kuralsal etkide uyma davranışını motive eden, diğer kişileri memnun etme arzusudur. Kişi; başkaları tarafından kabul görme, onaylanma, onlardan gelecek olan cezalardan, dışlanmaktan kaçınma arzusu ile diğerlerinin görüşlerine uyum gösterir (Arkonaç, 2001:220).

Şerife göre, bireylerin kararları, diğer insanlarla birlikteyken, belli bir ortak noktaya doğru kayma eğilimindedir. Grup içindeki bireyler, herhangi bir konu hakkında karar verirlerken, ortak bir standart kullanmayı tercih ederler. Grup ortamında bulunan bireylerin fikirlerini, sözlü olarak açıkça belirtmeleri, grupta bulunan standarda uyulması için bir baskı yaratır. Eğer bireyler bu standardı benimsemedilerse, grup içindeyken bu standarda uymayabilir ve kendi standartlarını kullanmayı tercih edebilirler (Karakuş, 2005:12).

Biz insanların çeşitli ihtiyaçları vardır ve bunları tatmin etmenin yollarını ararız. İhtiyaçlarımızı tatmin etmek bizi birbirimize bağımlı hale getirmektedir. Bu sebeple diğer kişiler üzerinde iyi izlenimler bırakmak, onların bizden hoşlanmalarını sağlamak önem kazanmaktadır. Diğer kişilerle olan uyuşmazlığımız, bu uyuşmazlığın ölçüsüne göre, bizi diğerleri tarafından sevilmemeye hatta reddedilmeye kadar götürebilir. Uyuşma hali ise diğerlerinin bizim hakkımızdaki olumlu değerlendirmelerini arttıracak, böylelikle de o gruptaki üyeliğimiz yerini

koruyacaktır. Güçlü bir kuralsal etki, gerçek bir kognitif değişmeden çok yüzeysel bir baş eğme yaratmaktadır (Arkonaç, 2001:221).

Bu şekilde yaklaşıldığında, uyma davranışının toplumsal yaşam için zorunlu olduğu ortadadır. Nitekim toplum, davranıştaki düzenliliği sağlamak için normlar geliştirmekte, bunları erken çocukluk döneminden başlayarak, bütün bireylere ortaklaşa aşılamaktadır. Bu nedenle insanların benzer davranışlarının çoğu, erken yaşlarda başlayan ve yaşamları boyunca devam eden “ortak öğrenme” sonucu oluşmaktadır (Kağıtçıbaşı, 2005:70).

Dewey’e göre çocuğun içinde bulunduğu ortam onu savaşmaya ve gösterilere zorluyorsa, yeterince güçlenince savaşçı olur. O, savaştan kaçtığında küçümsenir, alay edilir, parlak övgülerden yoksun kalır. Böylece grubun zihinsel alışkanlıkları bireyin zihinsel alışkanlıklarına dönüşür (Dewey, 1996:21).

Araştırmalar akran grupları arasında saldırgan ve şiddet içerikli davranışların yaygın olduğu yönünde önemli bulgular sunmaktadır. Bunlardan bir kaçına göz atmak gerekirse;

Türkiye’de okulda şiddet (zorbalık, kabagüç) araştırmaları bulgularına göre öğrencilerin en çok maruz kaldığı şiddet türü önem sırasına göre sözel, fiziksel, duygusal ve cinsel şiddet şeklinde sıralanmaktadır (Çıngır, 2006:12).

Yurtal ve Cenksen’in 10 ile 14 yaşları arasında olan ilköğretim öğrencileri üzerinde yaptıkları araştırmalarında okulda öğrencilerin en çok itilme, küfür edilme, sevmedikleri isimlerle çağırılma, alay edilme, elbise ve eşyalarına zarar verilme, haklarında dedikodu yapılma şekillerinde zorbalıklara maruz kaldıkları sonuçlarına ulaşılmıştır (Yurtal ve Cenkseven, 2006:14).

Pişkin’in 1154 İlköğretim öğrencisi üzerinde yapmış olduğu çalışma sonuçlarına göre çalışmaya katılan her üç öğrenciden biri düzenli olarak zorbalığa uğramaktadır (Pişkin, 2006:19).

Venter ve Poggenpoel (2006), Güney Afrika Cumhuriyeti’nde öğrencilerin saldırganlık eğilimleri ve nedenlerini inceledikleri çalışmalarında, eğitim ortamında akranları ile ilişkileri sayesinde öğrencilerin saldırgan davranışları öğrendiklerini; öğrenci ve öğretmenler arasında kurulacak olan sağlıklı bir etkileşimle saldırgan davranışların azaltılabileceği sonucuna ulaşmışlardır (Venter ve Poggenpoel, 2006:312-315)

Bowen (2005), 554 kişilik örneklem gurubunu altı ay boyunca takip ettiği, orta çocuklukta (12 yaş) saldırgan davranışlar konulu çalışmasından elde ettiği verilere göre bireyin kritik dönemlerde kazandığı saldırgan davranışların ileriki yıllarda sergilediği saldırgan davranışların yönünü belirlediği sonucuna ulaşmıştır (Bowen, 2005:113-123).

McConvillle ve Cornell’in ortaokul öğrencilerinin saldırganlık eğimleri arasındaki farklılıkları inceledikleri araştırma verilerine göre, akran gruplarının saldırganlık eğilimi göstermede öğrencileri etkilediği ve içinde bulunulan gruba göre saldırganlık davranışları arasında önemli farklar olduğu sonucuna ulaşmışlardır (McConvile ve Cornell, 2003:179-187).

Özcebe ve arkadaşlarının ilköğretim öğrencileri üzerinde gerçekleştirdikleri araştırmanın sonuçlarına göre erkek öğrenciler daha fazla şiddeti uygulamakta ve maruz kalmaktadırlar (Özcebe ve Diğ., 2006-b:21).

Yılmaztekin Eke ve Öğel’in İstanbul’un 15 farklı ilçesinden rastgele seçilen 43 okuldan toplam 3483 lise ikinci sınıf öğrencisi üzerinde gerçekleştirdiği araştırma sonuçlarına göre son bir yıl içinde en az bir kez fiziksel kavgada bulunanlar gurubun yaklaşık yarısını oluşturmaktadırlar. Fiziksel kavga sonucunda yaralandığını belirtenlerin oranı % 15.4, başkasını yaralayanların oranı % 26.3 olarak bulunmuştur.

Hayatı boyunca en az bir kez bıçak, çakı ya da benzeri kesici alet taşıyanların oranı % 22.6, ateşli silah taşıyanların oranı ise % 9.8 olduğu saptanmıştır. Çalışmaya katılanların % 10’u çeteye girdiklerini belirtmişlerdir (Yılmaztekin Eke ve Öğel 2006:21).

Özcebe ve arkadaşlarının Ankara ilindeki üç liseden toplam 400 öğrenci üzerinde yaptıkları çalışma sonuçlarına göre, öğrencilerin % 16.1’i şiddete maruz kaldığını, % 8.8’i şiddet uyguladığını, % 20.6’sı ise hem şiddete maruz kaldığını hem de şiddet uyguladığını belirtmiştir. Her hangi bir şekilde son üç ay içinde şiddet olayı ile karşılaşma % 45.5 olarak bulunmuştur. Şiddete maruz kalan öğrencilerin % 49.2’si ve şiddet uygulayan öğrencilerin % 42’si olayın okulda olduğunu belirtmiştir. Şiddet sonucunda % 33.8’ yaralanma olduğunu belirtmişlerdir. Yine aynı çalışmada araştırmaya katılanların % 19.8’i silah taşıdıklarını belirtmişlerdir (Özcebe ve Diğ. 2006-a:27).