• Sonuç bulunamadı

Başarıya Çevre Tarafından Gereğinden Fazla Değer Verilmesi ve Sporcuda Oluşturulan Başarı Baskısı

MODELDEN ÖĞRENME SÜRECİ

2.6. SPORDA SALDIRGANLIK

2.6.6. Sosyal-Bilişsel Öğrenme Kuramı Açısından Sporcuların Saldırgan Davranışta Bulunmalarına Etki Edebilecek Faktörler

2.6.6.3. Başarıya Çevre Tarafından Gereğinden Fazla Değer Verilmesi ve Sporcuda Oluşturulan Başarı Baskısı

Kazanma, sahip olma, sevgi, ilgi ve övgü görme arzusu insan doğasının ayrılmaz unsurlarıdır. Bu ihtiyaçlar her insana doğduğu günden itibaren yaşamı boyu yön veren itici güçlerdir. Bu gücün yoğunluğu ve şiddeti bireyden bireye ve yaşam boyunca değişmeler gösterir. İnsan doğasının bir özelliği de ilgi ve sevgiyi kaybetme korkusu durumudur. Temelde aranan, arzu edilen şey, ruhsal-bedensel yapımızın kazanmaya ve başarıya olduğu kadar, güçlüğe, kaybetmeye, başarısızlığa da dağılmadan, çökmeden dayanabilmesidir. Her iki yönde de aşırılık, gerçek dışılık yapımızda, sağlık dengemizde kısıtlamalar ve bozulmalara yol açar (Ceylan, 1989:21).

Konter’e göre, sportif anlamıyla kazanmak, karşılaşmanın sonucuna yönelik bir hedeftir, başarı ise, belirlenen gerçekçi performans hedefleri ile varılan performans hedefleri arasındaki farkla değerlendirilebilir. Kazanmak ve kaybetmek, başarılı başarısız olmak göreceli kavramlardır. Bazen kazandığını ve bunun kendisi için çok iyi olduğunu düşünen sporcular yanılabilir. Özellikle takım sporlarında, iyi ve başarılı performans ortaya koyup da yenilen takımlarla sık karşılaşılmaktadır (Konter, 2003:161).

Yıldıran, yirminci yüzyıl başlarından itibaren sportif yarışmaların ticarileşmesi, siyasileşmesi ve sportif başarının toplumda aşırı kıymetlendirilmesi ile başlayan sürecin, günümüze kadar, başta performans sporlarında olmak üzere, Fair Play kapsamındaki temel ahlaki tutum ve davranışların gittikçe önemini yitirmesine ve “ne pahasına olursa olsun kazanma” fikrinin ön plana çıkmasına neden olduğunu belirtmiştir (Yıldıran, 2005-a:4).

Spordaki başarının toplumsal önemi ve değerlendirilmesi olanakları; sportif başarının çok geniş çaplı değerlendirilebilmesi bazı yönlerden cazibesini arttırdığı gibi başarıya ulaşan yolu da gittikçe uzatmaktadır (Franke, 1993:51). Başarıya giden

yolun uzaması ve şartların günden güne zorlaşması da sporcular üzerinde oluşan baskının artmasına sebep olmaktadır.

İnsanların, hayatın her alanında olduğu gibi, kazanma ve kaybetme mantığı içerisinde yetiştirilmeleri, günümüz futbolunda kazanmanın her şey olduğu ve kazanmak için her yolun geçerli olduğu anlayışını hâkim kılmaktadır. (TBMM, 2005:43). Yalnızca sportif başarı için ve sportif başarıya göre yetiştirilmiş gençlerin ise başarı uğruna her yola başvurduklarını görmek şaşırtıcı olmamalıdır (Erdemli, 1992, 180).

Özellikle profesyonel müsabakalarda, maçın kazanılması sonucu elde edilen maddi ve manevi kazançlar oyuncuların davranışlarını zaman zaman kontrol etmelerini engellemekte, sporcular amacına ulaşamayınca enstrümantal (taktik) ve düşmanca saldırgan davranışlar sergilemekte ya da gerek antrenörün gerekse seyirci ve basının aşırı baskısı sonucu bire bir mücadelede rakibini sakatlamaya yönelik hareketler yapabilmektedirler (TBMM, 2005:66).

Gökçe’ye göre, “Toplumun ille de şampiyon ol” “Ne olursa olsun kazan” biçimindeki tercihleri, futbolcunun kafasında da “Gerekirse tekmeyi atar, rakibi sakatlar, onun başarısını engellerim” biçiminde spor dışı amaçlar yaratmaktadır. Basının, sadece kazananın sevincine ortak olması, kazananı takdir etmesi, kaybedenin ortaya koyduğu iyi hareketleri değerlendirememesi, sporcuların, hakemlerin ve seyircilerin fair play anlayışına uygun biçimde değerlendirilememesi bu konudaki en önemli eksikliklerden biridir. Hafta boyunca sporcuyu kazanmaya şartlayan ve galibiyet primleriyle de destekleyen yöneticilerin, rakibi hafife alan, alaylı demeçleri basında gereğinden fazla yer bulmaktadır (Gökçe, 1992:18).

Takımlarla var olan başarılı olma düşüncesi onları yanlış uygulamalara götürebilmektedir. Bu davranışlar çoğunlukla sporcular tarafından farkında olmadan ve sorgulanmadan yapılan davranışlardır. Örneğin; futbolcuların küme düşmeme maçını kazanmak için saha içinde her türlü yolu denemekten çekinmemeleri (TBMM, 2005:66).

Bu kazanma anlayışı, şiddet ve fair-play’in anlam ve önemi konusundaki eğitim eksikliği ve yeterli sağduyunun sağlanamayışı, başarıya giden yolda her türlü girişimi ne yazık ki (şike-doping-şiddet v.b) doğal saymaktadır. Başarıyı hedefleyen takımlarda, başarısızlık anında meydana gelen hayal kırıklığı, kaygı ve stres taraftarlar ve sporcuların centilmenlik dışı eğilimlerini de artırmaktadır. (TBMM, 2005:43).

Lenk ve Pilz, gittikçe artan ticarileşme yanında, politizasyon ve sportif başarının toplumda aşırı kıymetlendirilmesi ile kural ihlallerinin, eğer başarıda rol almışsa, tolere edildiğine ve meşruiyet kazandığına işaret etmektedir (Sezen, 2003:63).

2002 yılında İstanbul’da düzenlenen Üniversiteler Atletizm Birinciliğinde yarışan dört milli atletin, yarış sonrasında yapılan kontrolde üniversiteli olmadıkları anlaşılmıştır (Şahin, 2005:52). Üniversitenin başarısı adına liseli gençlerin üniversite yarışlarında yarıştırması, başarıya endeksli spor anlayışının hangi boyutlara ulaşabileceğini çarpıcı olarak gözler önüne sermektedir.

Başarı beklentisinin saldırgan davranışlara sebep olması toplumumuza has bir özellik değildir. Pooley’e göre Amerikan kültüründe de başarı hayli değerlidir ve bu nedenle kazanma hırsının sporda şiddetin oluşmasında başlıca faktör olduğu düşünülmektedir (Pooley, 1987).

Yine Lance ve Ross’un sporcu öğrenciler üzerinde gerçekleştirdiği çalışma verilerine göre, yüksek başarı beklentisi ve baskısının saldırgan davranışlara sebebiyet veren önemli bir etken olduğu katılımcıların % 50’si tarafından desteklenmemiştir (Lance ve Ross, 2000:191).

Yine Karayılmaz’ın, amatör futbolcuları saldırgan davranmaya iten sebepleri incelediği araştırma sonuçlarına göre çalışmaya katılan sporcuların % 67.6’sı

kazanmak için Fair Play dışı davranışlarda bulunabileceklerini belirtmişlerdir (Karayılmaz, 2006:91).

Webb’in (1969) yaptığı çalışma sonuçlarına göre spora katılımdaki süre ve yapılan sporun seviyesi arttıkça sporda kazanma merkezli bakış açısının artarak fair play anlayışının yerini aldığı görülmüştür (Shields, 1995:324).