• Sonuç bulunamadı

2.2.3. Beden Eğitimi ve Sporun Amaçları

2.2.3.3. Beden Eğitimi ve Sporun Eğitimdeki Yer

Sporun tarihsel gelişimi incelendiğinde beden eğitiminin Eski Yunan’dan bu güne, eğitimin ayrılmaz bir parçası olduğu görülmektedir. Gerçekten de günümüze gelinceye kadar spor, uygarlıkların gelişiminde kültürel olgunun içindeki ayrılmaz rolü ile önemli bir yere sahiptir (Ergen, 1993:11).

Toplumlar, insanın fiziksel gelişiminin yanı sıra zihinsel, duygusal ve sosyal gelişimini sağlayan spor eğitimine oldukça önem vermişlerdir. Gerçekten de spor eğitimi, insanın fizik ve ruh yapısını geliştiren hareket faktörünün hemen her çeşidini ve bütün prensiplerin kapsayan en uygun araç olup, genel eğitimin bir parçasıdır (Dolaşır, 2006:11).

Beden eğitimi ve spor kültürü, insanlık tarihinin her döneminde görülen uygulamaları ile gelişmiş ve günümüzde artık, her düzeyde eğitimin ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. İnsan varlığının gelişimini hedefleyen bu kültürün köklü bir

filozofisi ve sosyolojik temelleri vardır. İnsanlar beden eğitimi ve spor uygulamaları ile genetik yapı özelliklerini en üst bir düzeye kadar geliştirirler, genel sağlık yanı sıra üstün performans sürecinde optimum fizyolojik kapasitelerine erişirler. İnsanların anatomik yapılarının güçlendirilmesi, çeşitli patolojik etmenlere karşı gerçekten direnç kazanmaları ve koruyucu sağlık etkisi ile gerek spor yaşamında ve gerekse günlük yaşantıda ortaya çıkabilecek her türlü stres ve travmatik etkenlere karşı çok dayanıklı hale gelmeleri sağlanır. Böyle bir bakış açısıyla beden eğitimi ve spor bu koruyucu hekimlik yaklaşımla çok önemlidir. Spor alışkanlığı edinmiş kişilerde kas, kemik ve eklem hastalıklarına karşı direnç artar. Çok çeşitli hastalıkların organizmayı yıpratmasını önleyebilen beden eğitimi ve spor uygulamaları çağımızın en ölümcül hastalığı olan koroner damar hastalıklarından koruyucu olduğu gibi, insan ömrünü uzatıcı etkisi ile de dikkati çekmektedir (Erkan, 1991:55).

Eğitim sporun en önemli boyutlarından birisidir. Spor bu boyutuyla ele alındığında iki şekilde değerlendirilmesi gerekir. Spor için eğitim ve eğitim için spor. Spor için eğitimde spor amaçtır ve sporun en üst düzeyde gerçekleştirilebilmesi için eğitimden yararlanılır. Sporcu eğitimi, antrenör eğitimi, seyirci eğitimi, hakem ve spor yöneticilerinin eğitimi söz konusudur. Bu anlamda eğitim sporun hizmetindedir ve sporun teknik, estetik ve performans düzeyini yükseltmek için vazgeçilmez bir yoldur. Antrenman bilgisi ve spor fizyolojisi, spor psikolojisi, spor yönetimi ve işletmesi, spor pedagojisi gibi pek çok bilim dalı spor için eğitimde önemli yer tutar. Eğitim için sporda ise spor, eğitimin hedeflerine ulaşması için kullanılan araçlardan sadece bir tanesi ama beklide en eğlencelisi ve kullanıldığında en etkilisidir (Öztürk, 1998:34).

Her insan dünyaya geldiğinde anti-sosyal inpulslara sahiptir. Bu anti-sosyal dürtülerin toplumca istenen yönde sosyal bir biçimde kanalize edilmesi zaman içinde bireyin eğitim ve yönlendirilmesine büyük ölçüde bağlıdır. Yine bireyin doğumdan başlayarak sosyalleşme süreci içinde toplumca uygun olan kural ve kalıplara uyması doğrultusunda yakın çevresi tarafından yönlendirildiği gözlenir. İşte, gerek anti- sosyal dürtülerin sosyal biçime dönüşmesi, gerek bireyde var olan fazla enerjinin

boşaltılması gerekse uygun olan davranış kalıplarının öğrenilmesi için çocuk önceleri oyunu daha sonra da sporu kullanır (Yavuzer, 1993:15).

Birey çocukluktan itibaren içinde yaşadığı toplumun kültürel değerlerini yansıtan oyunlar ve fiziksel aktivitelerle birlikte yetişir. Bu oyun ve fiziksel aktiviteler bir yandan bireyin becerilerinin, kişilik özelliklerinin, duygusal yapısının gelişmesini sağlarken, diğer taraftan çevresindeki bireylerin rollerinin, normların ve kuralların farkına varmasına katkıda bulunur. Bunların yanı sıra birey, çevreyle etkileşim, diğer insanlarla ilişki ve işbirliği kurma becerilerini de kazanır. Organize sporlar da aynı şekilde bireysel ve toplumsal gelişime katkıda bulunur. Bu bağlamda, spor da toplumsallaşma sürecinde etkili olan kurumlardan biri olarak görülmektedir (Bulgu ve Akcan 2003:157).

Beden eğitimi ve spor etkinlikleri bireyin sağlıklı gelişiminde önemli bir işleve sahip olmasının yanı sıra, sosyal ve duygusal gelişim yönünden de olumlu katkılar sağlamaktadır. Bu etkinlikler, yaratıcılık, liderlik gibi yetenekleri işlevsel hale getirmekte, mücadeleci, azimli, uyumlu, üretken, kararlı, birbirine saygılı ve anlayışlı olma, kurallara uyma, işbirliği yapma, bağımsız davranma, kendini disipline etme, çalışkan ve gayretli olma gibi kişilik özelliklerini geliştirmektedir (Yenal ve Diğ. 1999:17).

Sportif etkinlikler, beden ve ruh sağlığını bir bütünlük içerisinde

geliştirebilmesinin yanında, bireyin fiziksel yeteneklerinin tespit edilmesi, kendi gücü ve cesareti hakkında bilgi sahibi olabilmesini de sağlamaktadır (Saracaloğlu ve diğ., 2002:14).

Okul spor eğitimi pek çok açıdan eğitimin hedeflerine katıda bulunur. Öncelikle, spor eğitimi kişinin genel gelişiminin önemli bir parçasıdır. Eğitim programında motor becerileri geliştiren ve zindeliği sağlanan tek dal spor eğitimi dersidir. Psikomotor (devinişsel) alan gelişimine katkıda bulunan başka bir alan da yoktur. İyi bir spor eğitimi dersi öğrencilere sağlık ve zindelik kazandırır. Sağlıklı öğrenciler daha etkin bir biçimde öğrenebilir, ödevlerini yapmak için enerji

depolayabilir ve yalnız öğrenme sürecinde değil gündelik yaşamda da canlılık kazanabilir. Eğitimin öncelikli amacı öğrencileri toplumun üretken bireyleri olarak yetiştirmek olduğuna göre bireyin sağlık ve zindeliğinin de dikkate alınması gerekir (Demirhan, 2005:48).

Bireylerin sosyalleşmesinde bir sosyal uygulama alanı olarak spor, fair play, dayanışma, işbirliği gibi ahlaki değerlerin gelişmesinde önemli rol oynar (Coulamb ve Diğ, 2006). Gelişmiş ülkelerde sportif yarışmalar da sosyalleşmenin önemli bir aracı olarak kabul edilir. Amerika Birleşik Devletlerinde fikir olarak bu eğilimde olan yetişkinler, oyunlu aktiviteler düzenlemekte ve amaç edinmeyi, beceri geliştirmeyi ve ödül alma başarısının önemini vurgulayan spor programlarına katılması için çocuklarını teşvik etmektedirler. Çocuğun temel gelişiminde zaten oyuna sınırsız ihtiyacı vardır. Organize edilmiş sportif oyunlar yoluyla çocukların hem kendi akranları ile bir arada olması sağlanır hem de kurallara uyma, yenme ve yenilmeyi hazmetme gibi deneyimler kazandırılır. Ancak bu organizasyonlarda çocuğun insan yönü üzerinde durulmalı sporcu yönü ön plana çıkartılmamalıdır. (Öztürk, 1998:18-19).

Lise seviyesinde yaklaşık 5.2 milyon genç sporcunun, otuzun üzerinde spor dalında mücadele ettiği Birleşik Devletlerde, araştırmacılar sportif faaliyetlere katılan öğrencilerin karakter, kendine saygı, güven, diğerlerine saygı, rekabet etme ve fair play gibi değerleri kazanıp kazanmadıkları üzerinde tartışmaktadırlar. Sporun genç erkek ve kızların psikolojik, sosyal ve fiziksel gelişimlerine katkısını gösteren birçok kanıt vardır. Maalesef koçlar ve sporcuların üzerinde gittikçe artan kazanma baskısı ve şüpheli rol modellerinin etkileri sayesinde, genç sporcuların öğrendikleri davranışlar her zaman pozitif ve ahlaki değerleri yansıtmayabilmektedir (Rhea ve Lantz, 2004:170).

Günümüz okul spor eğitiminde temel hedef, bu programlara katılan bireylerde zindeliği arttırmak ve yaşam kalitesini yükseltmektir. Bu da ancak bireylerin keyifli ve verimli fiziksel etkinlikler ve spor etkinliklerine katılımı bir alışkanlık haline getirmelerini sağlamakla olanaklı olabilir. Zaten amaç, insanların

yaşamları boyunca düzenli olarak spor yapmaları için gerekli olan bilgi, beceri ve tutumu kazanmalarını sağlamaktır. Eğitim programları bildik okul programıyla sınırlı kalmayıp genişledikçe kamusal ve özel alanlarda verilen çağdaş spor eğitimi, spor bilimi ve spor programları eğitim hedeflerine ulaşılmasında önemi rol oynayabilir (Demirhan, 2005:49).

2.3. ÖĞRENME

İnsanlar, çevre ile etkileşimleri sonucu bilgi, beceri, tutum ve değer kazanırlar. Öğrenmenin temelini bu yaşantılar oluşturur. Kişinin çevre ile etkileşimi, onun sürekli olarak çevresinden bir şeyler alıp vermesi demektir. Kişi, çevresinden sürekli olarak kendisine ulaşan verileri değerlendirir ve bunun sonucu olarak düşünsel, duyuşsal veya davranışsal tepkide bulunur. Bu nedenle öğrenme kişide oluşan kalıcı değişmeler olarak tanımlanabilir (Özden, 2004:21). İnsan yaşadığı müddetçe sürekli bir şeyler öğrenir. Bir konuyu öğrenen insan artık öncekinden farklı biri olmuştur. Bu farklılaşma insanın “davranış ve tavırlarını, belki de kişiliğini bile değiştiren” bir farklılaşmadır (Rogers, 1983:20).

Gayne’e göre öğrenme; insanın durumu ya da yeterliliğinde yalnızca büyüme süreçlerinin etkisiyle meydana gelmeyen ve belli bir kalıcılığı olmayan değişmedir (Açıkgöz, 2003:8)

Aydın öğrenmeyi, yaşantısal deneyimler yoluyla davranışlarda oluşan kalıcı ve izli değişimler olarak tanımlamıştır. Davranışta kalıcı ve izli değişimlerin oluşması ise benzer uyaranların belli bir sayıda tekrar edilmesi ve organizma tarafından bu uyaranlara verilen tepkilerin pekiştirilmesine (olumlu ya da olumsuz, ödül veya ceza) bağlıdır. (Aydın 2004:185).

Öğrenmeyi açıklamaya çalışan kuramlar iki grup halinde ele alınabilmektedirler: davranışçılık ve bilişsel yaklaşım. Davranışçılık, yirminci

yüzyılın başlarında ortaya çıkan bir yaklaşımdır. İnsan davranışlarının ölçülebilir ve gözlenebilir hale getirilmesine ağırlık veren davranışçılar bazen insanın gözlenemeyen ve ölçülemeyen davranışlarını ve özelliklerini yok sayma derecesine kadar ileri gitmişlerdir (Bacanlı : 2004:162). J.B. Watson’dan B.F. Skinner’a kadar bütün davranışçılar, insan davranışını uyaran-tepki modeli üzerinde izah etmeye çalışmışlardır (Ergün, 1994:174). Bilişselciler ise öğrenmeyi, algıların belli kurallara göre zihinde yeniden organizasyonu olarak ifade etmektedirler (Yeşilyaprak ve diğ. 2002:169). Bilişsel yapıya önem verenler insanın bilgi ve tecrübelerinin birikimine, işlenmesine, depolanmasına ve tekrar kullanılmasına dikkati çekmektedirler (Ergün, 1994:174).