• Sonuç bulunamadı

2.3.1. Davranışçı Öğrenme Kuramları

2.3.1.1. Klasik koşullanma

Klasik koşullanma (şartlanma) yoluyla öğrenme, ilk kez Rus bilim adamı Pavlov tarafından ortaya atılmıştır. Fizyolog olan Pavlov, köpekler üzerinde sindirim sistemi ile ilgili araştırma yaparken, köpeğin fizyolojik olarak, yiyecek ağzına girdiği zaman sindirimi başlatan salyayı salgılaması gerekirken, yiyeceği hatta yiyecek getiren kişiyi gördüğünde de salya salgıladığını fark etmiştir. Daha sonra, bu olguyu

sistematik olarak laboratuar ortamında araştırmaya karar vermiştir (Erden ve Akman, 2004:133).

Şekil 1.

Klasik Koşullanmanın Akışı (Bacanlı, 2004:163)

I. Adım: (Tepki yok)

II. Adım:

III. Adım:

Önce, kullanılan kavramları ele almak konunun anlaşılmasını kolaylaştıracaktır. Davranışçı yaklaşım öğrenmeyi uyarıcıya karşı tepki gösterme süreci olarak açıklar. Burada da öğrenme uyarıcılar ve tepki arasındaki bağ açısından açıklanmaktadır. Uyarıcı organizmada her hangi bir (belirli) tepkiye yol açmıyorsa, nötr uyarıcı; eğer herhangi bir geçmiş yaşantı şartı olmadan, organizmada belli bir tepkiye yol açıyorsa şartsız uyarıcı (doğuştan mı getirilir?); eğer bir yaşantı sonucunda, kendisine daha önce gösterilmeyen bir tepki gösterilmeye başlanmışsa, şartlı uyarıcı denmektedir. Uyarıcıya gösterilen tepki de uyarıcıya göre adlandırılmaktadır. Şartsız uyarıcıya karşı gösterilen, yani herhangi bir şarta bağlı olmadan belli bir uyarıcıya karşı (doğal olarak) gösterilen tepki şartsız tepki, belli bir yaşantı sonucunda, daha önce gösterilmediği bir uyarıcıya karşı gösterilir hale gelmiş olan tepki şartlı tepkidir. Şartlı uyarıcının, ilgili tepkiyi alabilmesi, şartlı tepkinin de o uyarıcıya karşı gösterilebilmesi, bir yaşantı şartına bağlıdır (Bacanlı, 2004:164).

Zil (nötr uyarıcı)

Zil

(nötr uyarıcı) (şartsızEt uyarıcı)

Salya (şartsız tepki)

Zil

Şekil 2.

Pavlov’un klasik koşullanma deneyi ortamı <http://www.boarsheadtavern.com> (22.11.2007, 13.30)

Pavlov denek olarak kullandığı köpeğin, koşulsuz uyarıcıya vereceği salya salgısını ölçmek amacıyla, hayvan üzerinde küçük bir operasyon gerçekleştirmiştir. Operasyon köpeğin yanaklarındaki salya bezinin bir bölümünün yüzeye getirilmesi ve bu bölgeye bir taşın bağlanması yoluyla yapılmıştır. Köpek başlangıçta ses geçirmeyen bir laboratuar ortamına getirilir ve bir masa üzerinde hazırlanmış bir düzeneğe koşum için bağlanır. Ancak deney başladıktan sonra köpeğin sakin durması için eğitilmesi gerekmektedir. Bu amaçla düzenek uzaktan kumanda yöntemiyle köpeğin önündeki kaba kıyma koyacak şekilde tasarlanır. Böylece salya salgısı miktarı, sistematik olarak kaydedilir. Araştırmacı, laboratuar ortamındaki deneği tek yönlü bir aynadan izlemektedir. Fakat köpek araştırmacının varlığından habersizdir ve yalnızca onun verdiği uyaranları algılayabilmektedir. Başka bir anlatımla köpek yalıtılmış bir laboratuar ortamında yer almakta ve sadece kendisine araştırmacı tarafından yöneltilen koşulsuz uyaranlara tepkide bulunabilmektedir (Aydın, 2004:189).

Pavlov, deneyin birinci aşamasında, zil çalmış ve köpeğin zile karşı herhangi bir (belli) tepki göstermediğini görmüştür. Gündelik hayatta da köpeğin zile karşı

tepkisinin bulunması gerekli değildir. İkinci aşamada, zil sesinin ardından köpeğe et verilmiştir. Köpeğin (ete karşı) salya salgıladığı görülmüştür. Bu işlem birkaç kez tekrar edildikten sonra, üçüncü aşamada zil sesi verildiğinde, et verilmediği halde, köpeğin salya salgıladığı görülmüştür. Bu durum, köpeğin zil sesinden sonra et verildiğini “öğrendiği” olarak yorumlanmaktadır (Bacanlı, 2004:164). Başlangıçta nötr olan bir uyaranın, geçirilen yaşantılar sonucu şartlı uyarım haline gelmesine klasik anlamda koşullanma yoluyla öğrenme denilmektedir. Klasik koşullanma doğuştan getirilen tepkileri biçimlendirmeye yatkın bir öğrenme yöntemidir (Yeşilyaprak ve diğ. 2002:172).

Klasik koşullanmada dikkat edilecek iki önemli nokta vardır:

1. Şartsız tepki doğal bir davranıştır. Herhangi bir şarta bağlı olmadan ortaya konabilen davranış, yaşantıya bağlı olmadığına göre, doğuştan getirilmiş bir davranıştır. Bunun anlamı, sonradan öğrenilmiş davranışlar klasik koşullanmada kullanılamazlar demektir.

2. Şartsız uyarıcı ile şartsız tepki arasındaki bağ tabii bir bağdır. Herhangi bir öğrenmeye bağlı değildir. Bu da doğuştan getirilmiş bir bağlantı ile karşı karşıya olunduğu anlamına gelir. Başka bir ifadeyle, hiçbir köpeğe ete karşı salya verme tepkisi öğretilmemiştir. Klasik şartlanmanın uygulanacağı organizmaya da şartsız uyarıcıya karşı şartsız tepki vermesi öğretilmemiş olmalıdır (Bacanlı, 2004:164).

Klasik koşullanma kuramının daha iyi anlaşılabilmesi için kuramla ilgili aşağıdaki önemli kavramlara değinilmesi gerekmektedir.

2.3.1.1.1. Genelleme

Bazı durumlarda organizma, bir uyarıcı karşısında gösterdiği koşullu tepkiyi benzer durumlarda da gösterir. Buna uyarıcı genellenmesi denir. Pavlov yaptığı deneylerde köpeğin farklı tonlardaki zil seslerine de salya salgıladığını göstermiştir. (Erden ve Akman, 2004:133). Genelleme, aynı türden olan ya da birbirine benzer uyarıcılara karşı daha önceden kazanılan tepkinin verilmesi, duyarlılık

gösterilmesidir (Yeşilyaprak ve diğ. 2002:173). Örneğin çocuk geçirdiği olumsuz yaşantılar nedeniyle köpekten korkmayı öğrenirse, benzer uyaranları çağrıştıran bütün tüylü hayvanlara karşı korku duygusunu genelleyebilir (Aydın, 2004:191).

2.3.1.1.2. Ayırt etme

Ayırt etme, birbirleriyle yakınlıkları olsa bile uyarımlar arasındaki farkı anlayabilmedir. Yani genelleme benzerliklere, ayırt etme ise farklılıklara yönelik tepki örüntüleridir (Yeşilyaprak ve diğ. 2002:173). Örneğin farklı frekansta verilen iki ses tonundan birincisi bir elektrik şoku, ikincisini laboratuar ortamına yayılan hoş bir kokunun izlediğini varsayalım. Bu iki uyaran gerçekte nötr nitelikte olmasına karşın, belli bir sayıda tekrar edilerek deneklerde koşullanma yoluyla öğrenme sağlanırsa, deneklerin tepkileri farklılaşacaktır. Başka bir anlatımla birinci sese karşı kaçınma davranımı, ikinci sese karşı ise gevşeme ve rahatlama türünden tepkiler geliştirilecektir (Aydın, 2004:192).

2.3.1.1.3. Üst Düzey Şartlanma

Klasik şartlanma ile elde edilen sonuç sadece bir şartlı uyarıcı ile sınırlı kalmayabilir. Üst düzey şartlanma bunu ifade etmektedir. Eğer zil-et-salya şartlanmasında zilden önce başka bir nötr uyarıcı (örneğin ışık) verilirse, köpek bu uyarıcıya karşı da şartlanmaktadır. Zil nasıl şartsız uyarıcı (et) için bir sinyal haline geliyorsa, ışıkta zil için sinyal haline gelmektedir. Bu duruma ikincil şartlanma da denir. Bu ikinci şartlı uyarıcı için bir başka şartlı uyarıcı kullanılarak üçüncül şartlanma da gerçekleşebilir (Bacanlı, 2004:167). İnsanların şartlandırılma dereceleri ve kapasiteleri birbirinden farklılık gösterse bile hayvanlarınkinden pek çok fazladır (Yeşilyaprak ve diğ. 2002:172).

2.3.1.1.4. Sönme

Bir duygu durumun veya buna bağlı bir davranımın öğrenilmesi deneğe belli sayıda benzer uyaranın verilmesine bağlıdır. Demek ki, bu işlem tersine

çevrildiğinde, örneğin bir süre öğrenilmiş tepkilerle eşleştirilen nötr uyaranlar verilmediğinde, davranımda kendiliğinden bir sönme gerçekleşecektir (Aydın, 2004:192). Yani zil çalındığında salya tepkisi alınır. Zil tekrar çalındığında tekrar salya tepkisi alınmaktadır. Ancak, bu tekrarlar bir süre sonra salya tepkisi getirmemeye başlamaktadır. Bu duruma sönme denir. Kural şudur: Pekiştirilmeyen tekrarlar sönmeye yüz tutar (Bacanlı, 2004:164).

2.3.1.1.5. Pekiştirme

Sönmenin meydana gelmesini önlemek için, şartsız uyarıcının (etin) tekrar verilmesi, yani pekiştirme yapılması gerekir. Klasik şartlanmada pekiştirme şartsız uyarıcının tekrar verilmesidir. Şartsız uyarıcı, klasik şartlanmanın klasik deneyinde ettir, etin yeniden verilmesi köpeğin salya tepkisini tekrar eski haline döndürmektedir (Bacanlı, 2004:164).

2.3.1.1.6. Kendiliğinden Geri Gelme

Şartlı tepkinin sönmesi demek davranışın o organizmanın belleğinden tamamen silinmesi demek değildir. Sönen şartlı tepkiler zamanla şartsız uyarıcı ya da onu çağrıştıran bir uyarıcı verildiğinde şartlı tepkinin yeniden ortaya çıktığı görülmektedir. Sönen şartlı tepkinin yeniden ortaya çıkmasına kendiliğinden geri gelme denir (Yeşilyaprak ve diğ. 2002:174).

Klasik koşullanma, öğrenme süreci ve bu sürecin işleyişi hakkında önemli bilgiler sağlamıştır. Ancak öğrenilen tüm davranışları, bu koşullanma kuramı ile açıklamak mümkün değildir. Bir diğer önemli yaklaşım olan Edimsel (operant) koşullanma kuramına geçmeden önce Thorndike, Watson ve Guthrie gibi bilim adamlarının öğrenme alanında gerçekleştirmiş olduğu çalışmalara değinmek faydalı lacaktır.