• Sonuç bulunamadı

Bilindiği gibi, Allah’a yaklaşmak maksadıyla karşılıksız olarak verilen sadaka, Allah’ın rahmet ve merhametine vesiledir. Hz. Peygamber (s.a.v.), sıklıkla sadakanın faziletine değinip müminleri sadaka vermeye teşvik etmiş, onlara yarım hurma ile dahi olsa sadaka vermekle ateşten korunmayı tavsiye etmiş,517 sadakanın Rabbin öfkesini söndüreceğini ve kötü ölümü bertaraf edeceğini haber vermiştir.518 İşte kendilerini cehennemden uzaklaştırıp cennete yaklaştıran sadakanın faziletine ve sevabının çokluğuna binâen müslümanlar, onların herhangi bir borcunu ödemek gayesiyle değil de onlara sevap yazılsın ve onları azaptan korusun diye ölmüş yakınları adına sadaka vermektedirler.

Hayattakilere Allah katında büyük menfaatler sağlayan sadaka ölüler için de büyük hayır ve sevaba vesile olacaktır. Duada olduğu gibi sadakanın da ölüye faydalı olacağı hususunda Ehl-i Sünnet âlimleri arasında ittifak vardır. Bir kişi başka bir kişi adına sadaka verdiği zaman –özellikle de adın sadaka verilen kişinin ölü olması durumunda- kişi bu sadakadan faydalanabilmektedir.519 Bununla birlikte bazı âlimler, Allah’ın hükmünün değişmeyeceği ve her nefsin kazandığı karşısında rehin olacağı deliline dayanarak ölünün kendi adına verilmiş sadakadan istifade edeceği görüşüne muhâlif olmuşlar, kişi başkasının ameli ile değil sadece kendi ameli ile cezalandırılacak yahut mükâfatlandırılacaktır, demişlerdir.520 Bazıları ise ölünün, sadece evladının verdiği sadakadan istifade edebileceğini söylemektedirler. Bu görüşün mümessillerinden Elbânî bu hususta şöyle demektedir:

“Bazıları verilen sadakanın ölene mutlak olarak ulaşacağı üzerinde icma

olduğunu nakletmişlerdir. Eğer bu görüş bu hususta sahih ise mesele yok. Aksi takdirde onun adına sadaka vermeye dair varid olmuş hadisler sadece evladın anne-babası adına sadaka vermesi ile ilgilidir. Bu ise hadisin açık ifadesi (nassı) gereğince onların kazançları arasındadır. Dolayısıyla yabancı bir kimsenin

517

Buhârî, Zekât, 10, (H. No: 20); Müslim, Zekât, 66, (H. No: 1016).

518

Tirmizî, Zekât 28, (H. No: 661).

519

eş-Şâtıbî, a.g.e., II, s. 233.

520

onlara kıyas edilmesi caiz olamaz. Çünkü bu açıkça görüleceği üzere kıyas maa’l-farik’dir. (Yani) sadaka vermek, borç ödemeye kıyas edilmez. Çünkü az

önce belirttiğimiz gibi sadaka vermek daha umumidir.”521

Bununla birlikte pek çok sahâbî, ölmüş olan yakınları adına sadaka vermelerinin onlara faydası olup olmayacağını Hz. Peygamber’e (s.a.v) sormuş ve olumlu cevap almışlardır. Söz konusu rivayetlerden bazıları şöyledir:

a. Hz. Âişe (r.a.) anlatıyor: Bir adam Allah Rasûlü’ne geldi ve ‘Ey Allah’ın

Resulü! Ölüm anneme ansızın geldi ve vasiyet edemeden öldü. Eğer birazcık konuşabilseydi sadakasını verecekti. Onun adına ben sadaka versem ona bir sevap ulaşır mı?’ diye sordu. Allah Rasûlü de: ‘Evet, onun adına sadaka ver.’ karşılığını verdi.”522

b. İbn Abbas (r.a) anlatıyor: “Sa’d b. Ubâde’nin yokluğunda annesi

ölmüştü. Bunun üzerine Nebi’ye (s.a.v) gelerek: ‘Ey Allah’ın Elçisi! Ben burada yokken annem ölmüş. Onun adına ben sadaka versem faydasını görür mü?’ diye sordu. Allah Rasûlü (s.a.v): “Evet” deyince Sa’d b. Ubâde: ‘Öyleyse seni şâhid gösteriyorum ki çok meyvalı olan bahçemi annem adına sadaka olarak veriyorum’ dedi.523 Bu rivayete göre müslüman bir ölünün ardından sadaka verebilmek için, ölünün bu sadakanın verilmesini vasiyet etmiş olması şart olmadığı anlaşılmaktadır.

c. Ebû Hureyre (r.a) anlatıyor: “ Bir adam Allah Rasûlü’ne (s.a.v) gelerek:

‘Babam öldü, geride mal bıraktı ama hiçbir vasiyet yapmadı. Babam adına bu maldan tasadduk etsem günahlarına keffâret olur mu/faydasını görür mü?’ diye sorunca Allah’ın Rasûlü (s.a.v): ‘Evet, görür’ cevabını verdi.”524

521

el-Elbâni, Muhammed Nasuru'd-din, Ahkâmu’l-Cenâiz, el-Mektebetü’l-İslâmiyye, Beyrut, 1969. s. 173–174.

522

Buhârî, Vasâyâ, 19 (H. No: 23); Müslim, Vasiyye, 12, (H. No: 1004); Ebû Dâvûd, Vasâyâ, 15, (H. No: 2881); Nesâî, Vasâyâ, 7, (H. No: 3589).

523

Buhârî, Vasâyâ, 20, (H. No: 25); Ebû Dâvûd, Vasâyâ, 15, (H. No: 2882); Tirmizî, Zekât, 33, (H. No: 663); Nesâî, Vasâyâ, 8, (H. No: 3592).

524

d. Sa’d İbn Ubâde (r.a.) anlatıyor: “Ey Allah’ın Rasûlü, annem vefat etti,

(onun adına) yapacağım sadakanın hangisi daha faziletlidir?” dedim. ‘Su!’ buyurdular. Bu cevap üzerine Sa’d bir kuyu kazdı ve ‘Bu kuyu Sa’d’ın annesi için’ dedi.”525 Bu rivayet de su hayratının faziletine ve vasiyet edilmiş olmasa da sadakanın ölüye fayda verip sevabının ona ulaşacağına işaret etmektedir.

e. Hz. Ali (r.a.) iki koçu birden kurban ederken kendisine “Bu da nedir?”

diye sorulunca: “Rasûlullah (s.a.) sağlığında, vefatından sonra her sene kendi

yerine bir kurban kesmemi bana emretti. İşte ben de onun yerine kurban kesiyorum.” cevabını vermiştir.526 Hz. Peygamber (s. a. v.) kendisi için bir koç, ümmeti için de bir koç kurban ederdi. Bu rivayet gösteriyor ki bir kimse kendi arzusuyla bir kurban kesip sevabını ölüye bağışlamak isterse bu kurbanı kesebilir ve sevabını bağışlayabilir.

f. Abdullah b. Amr (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre As b. Vail es-Sehmi

kendi adına yüz kölenin azad edilmesini emretti. Oğlu Hişam elli köle azad etti. Oğlu Amr da geri kalan diğer elli köleyi onun adına azad etmek istedi. Rasûlullah (s.a)'a sormadan yapmayayım dedi. Peygamber (s.a)'a gidip sordu: Ey Allah'ın Rasûlü! Babam kendi adına yüz kölenin azad edilmesini vasiyet etti. Hişam onun adına ellisini azad etti. Geriye üzerinde elli köle kaldı. Onun adına ben azad edeyim mi? Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu:

“Eğer o müslüman birisi olsaydı, siz de onun adına köle azad etseydiniz yahut tasaddukta bulunsaydınız ya da onun adına haccetseydiniz bu ona ulaşırdı. (Bir rivayette): Eğer tevhidi kabul ettiğini ifade etseydi, sen de onun adına oruç tutup, tasaddukta bulunsaydın bunun ona faydası olurdu.” buyurmuştur.527

Bütün bu rivayetler gösteriyor ki, ölünün yakınlarının onun adına sadaka vermeleri ve hayır ve hasenâtta bulunmaları, ölüye fayda vermektedir. Bununla birlikte unutulmamalıdır ki sadakanın en faziletlisi insanın vücudu sıhhate ve mala ihtiyacı varken verdiği sadakadır. Ölüm döşeğine düşen kimsenin vasiyette bulunmaktan başka yapabileceği bir hayır yoktur. Bilindiği gibi o da sınırlıdır.

525

Ebû Davûd, Zekât: 42, (H. No: 1683); Nesâî, Vesâyâ, 9, (H. No: 3606).

526

Tirmizî, Edâhi, 2, (H. No: 1494).

527

Hele insanın yapacağı hayrı son nefesine kadar bekletmesi ise son derece büyük bir gaflettir. Şu rivayet bu hususta oldukça ibret verici nasihatler taşımaktadır:

Bir adam Hz. Peygamber (s.a.v.)’e gelerek: “Ey Allah’ın Rasûlü! Hangi sadaka daha faziletlidir?” diye sordu. Hz. Peygamber: “Sen sıhhatli ve hırslı olup

da hayatta uzun yıllar kalmayı arzu ettiğin fakir düşmekten korktuğun halde, sadaka vermendir. Canın gırtlağa gelme zamanı yaklaşıp da "Falan kişiye şu kadar falan kişiye de şu kadar (vasiyet ediyorum) deyinceye kadar beklememendir. Çünkü o zaman malın zaten mirasçısı olan falancanın olmuştur.” buyurdu.528

Hadis-i şeriften anlaşılacağı üzere insan sıhhati, gücü ve kuvveti yerinde olup, hayat ve ümit dolu olduğu yıllarda mala, mülke karşı daha düşkün olduğundan hayatının bu döneminde Allah rızası için malının bir kısmını tasadduk etmesi sadakatine delâlet edeceğinden dolayısıyla sevabı da daha fazla olur. İnsan hayattan ümidini kestiği ya da ölüm döşeğine düştüğü zaman, dünya malına karşı hırsı ve dolayısıyla cimriliği kalmadığı için hayatının bu döneminde vereceği sadakaların ya da ölümünden sonra yakınlarının onun için vereceği sadakanın sevabı da ona göre az olacaktır.

Benzer Belgeler