• Sonuç bulunamadı

Kur'an Okuyup Sevabını Bağışlamak

Her toplumda hayatın doğum, evlilik gibi safhalarıyla ilgili kendi gelenek, kültür, tarih ve dinleri gibi referanslarına dayanan uygulamaları vardır. Anadolu insanının yaşam düzenini bir şekilde etkileyen ve belirleyen temel referanslardan olan İslam dini, insanı değerli ve saygın bir varlık olarak görmekte, onun hem doğumunda hem de ölümünde zorunlu olmayan ancak bütünleyici ve tamamlayıcı bir takım uygulamalara imkân tanımaktadır. Bir kısım yöresel farklılıklar olmakla birlikte ülkemizde insanlar dindar olsun veya olmasın ölen yakınları ve sevdiklerinin ardından Kur’an okumakta ya da okutmaktadırlar. Bu başlık altında Kur’an okumanın faziletinden ve gerekliliğinden bahsettikten sonra söz konusu uygulamadan ölüler için sevap değeri taşıyıp taşımadığı konusunu ele almaya çalışacağız.

Kur’an-ı Kerim, müslümanlar için bir öğüt, şifâ, rahmet ve kılavuz olarak544 gönderilmiş olmasının yanında Allah’ın inzal buyurduğu kitapların en büyüğü, benzeri bulunmayan bir nur, nefislerin şifâ, kalplerin inşirah bulduğu açık bir

542

Nesâî, Menâsik, 7, (H. No: 2585).

543

Bardakoğlu, a.g.m., s. 143.

544

bürhândır.545 Kur’an okumak, Allah katında ecir ve sevabı en yüksek; selef âlimlerinin ibadetler içerisinde hiçbirisine muâdil tutmadıkları bir dereceyi hâiz olan bir ibadettir. Öyle ki Hz. Peygamber (s.a.v) Kur’an okuyanın ailesinden cehennemi hak etmiş on kişiye şefaat edebileceğini546 ve Kur’an’nın okunan her harfi karşılığında kişiye on ecir verileceğini müjdelemiştir.547 Kur’an-ı Kerim hayattakiler için büyük ecir ve rahmet kaynağı olduğunu açıklayan bu satırlardan sonra Kur’an’ın ölüler için de rahmet vesilesi olması ve okunan Kur’an’ın sevabından istifade edebilmesi mümkün müdür?

Kur’an okumanın sevabının ölüye ulaşıp ulaşmayacağı konusunda farklı görüşler vardır. Hanefî ve Hanbelîler, ölü adına okunan Kur’an’nın sevabının ölüye ulaşacağını, Kur’an okunan yere rahmet ve bereket ineceğini ve Kur’an okuduktan sonra yapılan duanın daha çok kabule şayan olduğunu söylemişlerdir. İmam Mâlik, İmam Şâfii ve ona tâbi olanlar ise “İnsan için çalıştığından başkası

yoktur”548 ayetinden yola çıkarak Kur’an okumanın sevabının ölülere ulaşmayacağı sonucuna varmışlar ve Kuran okumanın ölenlerin amellerinden olmayıp kazançlarından da olmayacağını söylemişlerdir.549 Ancak Malikî ve Şafiîlerin sonradan gelen fakihleri, Kur’an okumanın sevabının ölüye ulaşacağı yönünde açıklamalar yapmışlardır. Bu şekilde dört mezhep de Kur’an okumanın sevabının ölüye ulaşacağı yönünde hemfikir olmuşlardır.550

Ölü adına Kur’an okumanın meşru olmadığını nitekim okunan Kur’an’ın sevabının ölüye ulaşmayacağını savunanlara göre Kur’an okuma meşru olsaydı, Rasûlullah (s.a.v.) bunu yapar ve bunu ashabına öğretirdi. Özellikle Hz. Aişe (r.a.) -ki o insanlar arasında en çok sevdiği kimselerdendir- kabirleri ziyaret ettiğinde neler söyleyeceğini sormuş, ona kabirlere nasıl selam verip, nasıl dua edeceğini öğretmiş, Fatiha ya da Kur’an-ı Kerim’den başka herhangi bir bölümü okumasını

545

Karaçam, İsmail, Kur’an-ı Kerim’in Faziletleri ve Okuma Kâideleri, MÜİF Yay., İstanbul, 1984, s. 74.

546

İbn Mâce, Mukaddime, 27.

547

Tirmizî, Fedâilu’l-Kur’an, 16, (H. No: 2910).

548

Necm, 53/39.

549

İbn Kesir, a.g.e., c. XIII, s. 7554.

550

öğretmemiştir. Eğer Kur’an okumak meşru bir iş olsaydı, bunu ondan gizlemezdi. Üstelik ihtiyaç duyulan zamanda Peygamberin gerekli beyanı yapmayıp, ertelemesi usûl ilminde tespit edildiği üzere caiz değildir. Bu bile caiz değilken gizlemek nasıl söz konusu olabilir. Eğer Peygamber (s.a.v) onlara bu kabilden bir şeyler öğretmiş olsaydı, bize elbette ki nakledilecekti. Bu hususun sabit bir senedle bize nakledilmemiş olması böyle bir işin meydana gelmemiş olduğunun delilidir.551

Kur’an okumak ve ücretini almadan gönül rızasıyla ölüye bağışlamanın sevabı da oruç ve haccın sevapları ulaştığı gibi ona ulaşır. Hac, oruç, dua ve istiğfar sevaplarının ölülere ulaşacağını gösteren deliller aynı zamanda Kur’an sevabının da ölüye ulaşacağının delilidir. Bunu reddetmek, sadece benzer şeyler arasında ayırımı yapmak olabilir. Yok, eğer bu amellerin sevaplarının ölülere ulaşacağını itiraf etmiyorlarsa ki bu olamaz bu, Kitapla, sünnetle, icmâ ve şer'î prensiplerde sabit olmuştur.

Allah Rasûlü’nün (s.a.v.) ashabına bunlardan başlatmamış olmasının cevabı çok açıktır. Meselâ biri ölü adına hac yapmaktan sormuş O da buna izin vermiş. Bir diğeri ölü adına oruç tutmayı sormuş, oda buna izin vermiş. Bir başkası da ölü adına sadaka vermeyi sormuş. O ise buna da izin vermiş; ama ölü adına yapılabilecek diğer şeylerden menetmemiştir. Selef bir kimsenin Kur’an okumasına ya da sevabını ölülere bağışlamasına karşı olmamışlar; haddi zatında bunun üzerine düşmemişlerdir. Zamâne insanlarının yaptıkları gibi sırf Kur’an okumak için kabristana gitmemişlerdir. Bunun yanında, hiçbir selefî, okuduğu Kur’an-ı Kerim’i, hatta verdiği sadakayı, tuttuğu orucu falanca ölüye bağışlayan bir adama rastlamamıştır.552

Kur’an okumak ve ücretini almadan gönül rızasıyla ölüye bağışlamanın sevabı oruç ve haccın sevapları ulaştığı gibi ona ulaşır.553 Sevap, amel eden kişinin mülküdür. Gönül rızasıyla müslüman kardeşine bağışlayınca, Allah sevabı bu

551

Elbânî, a.g.e., s. 192-194.

552

el-Cevziyye, İbn Kayyim, Kitabu’r-Ruh, İz Yayıncılık, İstanbul, 2003, s. 187–191.

553

kimseye ulaştırır. Öyleyse Kur'an okuma sevabını diğer sevaplardan ayırıp kulun kardeşine göndermesine engel yoktur. Çeşitli asırlarda birçok beldelerde insanlar böyle amel etmişler; ulemadan hiç kimse de buna karşı olmamıştır.554

Peygamber (s.a.v)’den ve sahâbe (r.a.)’den ölüler için Kur’an okunabileceğine ve onların okunan Kur’an’dan istifade edeceğine dair delil olabilecek rivayetlere mevcuttur ve bu rivayetlerden ulaşabildiklerimiz şunlardır:

a. Ma’kıl b. Yesâr’dan rivâyet edildiğine göre Peygamber (s.a.v) şöyle

buyurmuştur: “Ölülerinize Yâsin sûresini okunuz” 555 Bu hadisin ölenler için mi yoksa ölmek üzere olanlar için mi söylendiği kesin değildir, lafzın manası umumi olduğundan her iki mana da mümkündür. Ölüm döşeğinde bulunan bir hasta üzerine yasin okumak, ruhun bedenden ayrılışını kolaylaştıran faydalı bir ameldir. Bu hususta bir ihtilaf yoktur. Ölmüşlerin ardından veya bir kabir üzerine Yasîn sûresini okumanın cevazı ise halkın ekseriyetinin amel ve tatbikatı ile mümkündür. İbn Salah, ölülere Kur’an okunmasının caiz olup olmaması ile ilgili de şunları söyler: ‘Bu mevzuda fakihler arasında farklı görüşler var. Halkın ekseriyetinin amel ve tatbikatı bunun cevaz ve imkânını gösterir. Bunu istediğinde insan,

“Allahım, (Kur’an’dan) okuduklarımı falana ulaştır” demeli ve böylelikle onu dua

kılmalıdır. Bu hususta yakın ile uzak değişmez.’ İbn Hacer el-Askalânî de kendisine sorulan ‘kıraatin sevabı ölüye ulaşır mı? sualine şu cevabı verir: “Bu meşhur bir meseledir. Bu mevzuda ben bir risale yazdım. Hâsıl-ı kelam, mütekaddim ulemanın ekseriyeti, okunan Kur’an’ın sevabının ölüye ulaşacağı görüşündedir. Tercih edilen görüşe göre ise, bu amelin müstehap olması ve çokça yapılmasıdır. Ayrıca bu mesele (sevabın ölüye ulaşması) hakkında kat’i bir şey söylemekten geri durmaktadır.” 556

b. Bir gün Ahmed b. Hanbel ile Kudâme beraberce bir cenazenin defnine

katılırlar. Ölü gömüldükten sonra, bir âmâ kabrin kenarında Kur’an okumaya

554

el- Cevziyye, a.g.e., s. 193.

555

Ebû Dâvûd, Cenâiz, 24, (H. No: 3127); İbn Mâce, Cenâiz, 4, (H. No: 1498).

556

el-Askalânî, Ebû’l-Fazl Şehâbeddin Ahmed İbn Hacer, Bulûğu'l-merâm min edilleti'l-ahkam / Bulûğu’l-meram tercümesi ve şerhi Selamet yolları, trc. Ahmed Davudoğlu, Sönmez Neşriyat, IV cilt, İstanbul 1966, c. II, s. 254.

başlar. Ahmed b. Hanbel bu adama kabrin kenarında Kur’an okumanın bid’at (dine sonradan giren bir unsur) olduğunu söyler. Mezarlıktan çıktıktan sonra Muhammed b. Kudâme, Ahmed b. Hanbel’e Mübeşşir el-Halebî hakkında ne düşündüğünü sorar. Ahmed onun hadis ilminde sikâ/güvenilir biri olduğunu söyleyince, kendisinden bir hadis yazıp yazmadığını sorar. “Evet” cevabını alınca Mübeşşir’in Abdurrahmân b. El-Alâ el-Leccâc kanalıyla babasının vefat ettiği zaman Bakara suresinin baş ve son taraflarının baş ucunda okunmasını vasiyet ettiğini, İbn Ömer’in (r.a.) bunu vasiyet ettiğini duyduğunu söyler. Bunun üzerine Ahmed b. Habel ona “Dön ve adama (Kur’an) okumasını söyle” der557

Anlaşılan o ki Ahmed b. Hanbel, kendisine seleften bir haber ulaşmadığından defin esnasında kabir yanında Kur’an okumayı önceleri kabul etmediği halde, sonraları Abdullah b. Ömer’in (r.a.) kabri yanında Bakara suresinin ilk ve son ayetlerinin okunmasını emrettiğine dair sağlam bilgiye sahip olduğunda ilk görüşünden vazgeçmiş ve okumaya ruhsat vermiştir. 558

c. Talhâ (r.a.) şöyle rivâyet etmiştir: “Abdullah b. Abbas’ın (r.a.) arkasında

bir cenâze namazı kıldım ve o, Fatiha suresini okudu. Sonra da ‘Onun sünnet olduğunu öğrenin diye böyle okudum’ dedi.”559 Bu rivayette cenaze namazında Fatiha suresinin okunması, diğer kısmın da rahatlıkla okunabileceğine delildir.

d. Enes (r.a) ’den gelen rivayet göre Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle

buyurmuştur: “Kim bir mezarlığa girip de Yâsin suresini okursa orada bulunan

ölülerin azabını hafifletmiş olur. Okuyan kişiye de o kabristandakilerin sayısınca iyilik yazılır.”560

e. Peygamber (s.a.v.)’in ashâbından biri mezar olduğunu bilmeden bir

kabrin üzerine bir çadır kurdu. Mezarın içinden gelen bir ses, Mülk sûresini okuyordu. Sonuna kadar devam etti. Daha sonra bu kişi Hz. Peygamber (s.a.v.)’e

557

el-Cevziyye, a.g.e., s. 17.

558

Güler, Zekeriya, Hadis Günlüğü, Nükte Kitap, Konya, 2004, 73–74.

559

Buhârî, Cenâiz, 65, (H. No: 91); Ebû Dâvûd, Cenâiz, 53, (H. No: 3198); Tirmîzî, Cenâiz, 39, (H. No: 1027); Nesâî, Cenâiz, 77, (H. No: 1961).

560

Kurtûbî, Şemsu’d-Din Ebû Abdullah Muhammed b. Ahmed el-Ensârî, et-Tezkiretu fi Ahvâli’l Mevti

geldi ve şöyle dedi: Ey Allah’ın Rasûlü! Ben mezar olduğunu bilmeden bir kabrin üzerine çadırımı kurmuşum. Bir de baktım ki biri Mülk sûresini okuyor. Sonuna kadar okudu. Peygamber (s.a.v.): “O sûre mâniadır/önleyicidir, o münciyedir/

kurtarıcıdır. İnsanı kabir azabından kurtarır” buyurdu.561

Günümüzdeki şekliyle kabristanda Kur’an okuma işinin selef devrinde meşhur ve maruf bir uygulama olmadığı bilinmektedir. Fatiha, İhlas, Yasin gibi Kur’an surelerinin, geçim vasıtası kılınarak kabristanda satışa arz edilmesi, aziz olan Kur’an’a karşı zelil ve sefil bir muameledir. Yüce Kur’an hak etmediği bu istismar ortamından yetkililerin alacağı tedbirlerle kurtarılmalıdır.562

Sevabın ölüye ulaşması ancak amelin Allah rızası için yapılması halinde söz konusudur. Ücretle yapılan böyle bir amel ise halis bir ibadet değildir. Dolayısıyla bundan elde edilecek sevap, ölülere hediye edilecek nitelikte de olamaz. Bundan dolayı hiçbir kimse oruç tutacak, namaz kılacak ve bunun sevabını ölüye hediye edecek bir kimseyi kiralar dememiştir. Ancak Kur’an okuyan ve Kur’an öğreten ve öğrenen kimseye, Kur’an ehline bu konuda bir yardım ve destek olmak üzere bir şeyler verecek olursa bu ölü adına verilen bir sadaka kabilinden olur ve bu caizdir.563 Nitekim Kur’an’nın ihlâs ile yani, hiçbir maddi beklenti olmaksızın yalnız Allah rızasını kazanmak amacıyla okunması lazımdır.

Peygamber (s.a.v.) bizzat öncelikle müslümanlara böyle bir yol göstermiş değildir. Aksine onun bu yol göstermesi, onların sorularına bir cevap vermek suretiyle olmuştur. Birisi ölmüş yakını adına haccetmeye dair soru sormuş, bu hususta ona izin vermiştir. Diğeri ölen yakını adına oruç tutmaya dair soru sormuş ona da bu konuda izin vermiştir. Bunların dışında kalan hususları da onlara yasaklamamıştır. Şimdi mücerred bir niyet ve orucu bozan şeylerden uzak durmak

561

Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’an, 9, (H. No: 2890).

562

Güler, a.g.e., s. 75.

563

İbn Ebi’l-İzz, el-Akîdetü’t-Tahâviyye ve Şerhi, (trc: Beşir Eryarsoy), Guraba Yay., İstanbul, 2002, s. 386.

(imsak)tan ibaret olan orucun sevabının ulaşması ile Kur’an ve zikrin ulaşması arasındaki fark nerededir? 564

Ölü yakınında okunan Kur’an-ı Kerim, Allah’ın kelamını işitiyor olmasından dolayı, faydalanır diyenlerin görüşlerine gelince bu hususta meşhur imamlardan herhangi birisinin böyle bir görüşe sahip olduğu sahih değildir. Ölünün okunan Kur’an’ı işittiğinde şüphe yoktur. Ancak Kur’an’ı dinlemekle faydalandığı görüşü sahih olarak gelmemiştir. Çünkü dinleme dolayısıyla sevap kazanmak hayatta olma şartına bağlıdır ve bu ihtiyarî bir ameldir. Ölümle ihtiyar ortadan kalkar, hatta belki ondan dolayı zarar da görebilir ve acı da çekebilir. Çünkü bu kimse hayatta iken Allah’ın emirlerini ve yasaklarını yerine getirmeyen bir kişi olabilir yahut da fazla hayır yapmamış bir kişi olabilir.565

Kabir ziyareti sırasında Kur’an okumanın meşru olmadığını savunanlar Hz. Peygamber (s.a.v)’in “Evlerinizi kabirlere çevirmeyiniz. Şüphesiz şeytan içinde

Bakara suresinin okunduğu evden kaçar”566 hadisini delil getirmişlerdir. Peygamber (s.a.v.) kabirlerin şer’an Kur’an okunacak yer olmadıklarına işaret etmektedir. Bundan dolayı evlerde Kur’an okunmasını teşvik etmiş ve Kur’an’ın okunmadığı kabirlere dönüştürülmelerini yasaklamıştır. Nitekim diğer hadis-i şerif kabirlerin aynı şekilde kabirlerin namaz kılınacak yer olmadığına işaret etmiş bulunmaktadır. Bu hadis de şöyledir: “Evlerinizde namaz kılınız, evlerinizi

kabirlere çevirmeyiniz.” 567

İlim adamları kabir başında Kur’an okumanın hükmü hususunda üç farklı görüş ortaya koymuşlardır: Mekruhtur, sakıncası yoktur, defin vaktinde sakıncası yoktur; definden sonra mekruhtur. Ebû Hanife, İmam Mâlik ve bir rivayete göre Ahmet b. Hanbel gibi mekruh olduğunu söyleyenler şöyle derler: çünkü bu muhdes (sonradan çıkmış bir bid’at)dir. Bu hususta da sünnet vârid olmuş değildir. Kıraat de namaza benzer. Kabirlerin yanında namaz ise yasaklanmıştır, kıraat de böyledir. Muhammed b. Hasen ve bir rivayete göre de Ahmed b. Hanbel gibi 564 İbn Ebi’l-İzz, a.g.e., s. 387. 565 İbn Ebi’l-İzz, a.g.e., s. 387. 566

Tirmizî, Fedâilü’l–Kur’ân 2, (H. No: 2879).

567

sakıncası yoktur diyenler de İbn Ömer (r.a.)’den nakledilen şu rivayeti delil göstermişlerdir: İbn Ömer (r.a.) defnedileceği vakit kabrinin başında Bakara suresinin ilk ayetleri ile son ayetlerinin okunmasını tavsiye etmişti. Muhacirlerden birisinin de bakara suresinin okunmasını tavsiye ettiği de nakledilmiştir. Sadece defin zamanında mahzur yoktur ki bu Ahmed b. Hanbel’den gelen rivayettir- diyenler de bu konuda İbn Ömer ve muhacirlerden gelen birisinden nakledilen rivayeti delil alırlar.568

Kabirde Kur’an okumayı bazı âlimler caiz görürlerken bazıları da men etmiş ve ziyaretçi muhakkak ibret almakla meşgul olmalı, Kur’an okuyanın ise okuduğunu düşünmesi gerekir, kedini okuduğuna vermelidir. Bu durumda okuduğunu düşünmekle ibret almayı bir yapamaz; çünkü aynı anda bir kalpte iki düşünce olmaz, demişlerdir. Eğer kişi “Ben bir an düşünür, bir an okurum. Kur’an okunduğunda rahmet iner. Bu rahmetten belki medfun da bir fayda bulur” diye düşünürse, bilmelidir ki Kur’an okumak, bir ibadettir. Ancak ziyaretçinin az önce saydıklarımızı düşünmesi de bir ibadet olduğundan yalnız bu ibadeti yapmayı gerektirir. Bir ibadet bir diğer ibadet için terk edilmez.569

Kabirlerin başında nöbetleşe Kur’an okumaya gelince; bu mekruhtur. Çünkü bu konuda sünnet varid olmuş değildir. seleften herhangi bir kimseden de asla böyle bir şey nakledilmemiştir. Bu görüş konu ile ilgili her iki delili de değerlendirdiğinden ötürü diğerlerinden belki de daha güçlüdür.570

Kur’an’ı evde okusa ve okuduktan sonra sevabını “Allahım, bunun sevabını

falana yaz” diye dua etse bu ona ulaşır. Çünkü bu dua gibidir, duanın ölüye

ulaştığı da hilafsızdır. Bu durumda kabir başında okumaya gerek yoktur. Ayrıca kabir başında Kur’an okumak, metfun için azap veya azabın artmasına neden olabilir. Amel edilmemiş her bir ayet okunduğunda ona, “Bunu duymadın mı, nasıl

muhalefet ettin?” denilerek muhalefeti için azap görebilir. Şöyle bir olay

nakledilir: Birinin rüyada çok azap içinde olduğu görülür. Ona “Kabrinin yanı

568 İbn Ebi’l-İzz, a.g.e., s. 387. 569 Birgivî, a.g.e., s. 31. 570 İbn Ebi’l-İzz, a.g.e., s. 388.

başında okuduğum Kuran fayda etmedi mi?” denildiğinde “İşte azabımı artıran bu oldu” der ve yukarıdaki sebep zikredilir.571

Sırf Allah rızası için okunan Kur’an’ın sevabını ölülere bağışlamak, kendilerine fayda verir. Bunu mezar başında değil de evde yahut camide veya başka bir yerde okumak, bu konudaki tartışmaları bertaraf edeceği için daha iyidir. Ama her ne kadar kabir yanında Kur’an okumak hakkındaki hadislerden bir kısmının sağlam senede sahip olmadıkları veya mevzu oldukları söyleniyorsa da kabre dikilen yaş dalın Allah Tealâ’yı zikretmesinden ötürü azap hafifletilince572 kabir yanında okunan Kur’an’ın faydasız olacağını söylemek, bilmem isabetli olmayacaktır. Yeter ki sırf Allah rızası için okunsun. Orada yalan yanlış okuyup bir taraftan alacağı parayı, bir taraftan da gelecek yeni ziyaretçilerden tutacağı yeni müşteriyi düşünen istimrarcıların eline düşmesin.573

Kur’an, itikâdî, amelî, ahlâkî ve ictimâî hüküm ve prensipleriyle hayatın kitabıdır. O hayatta olanlar için bir diriliştir, şifa ve öğüt alma kaynağıdır.574 Kur’an’ın muhatabı asla ölüler değildir. İnsan daha hayattayken Kur’an ve sünneti bizzat hayatında uygulamalı onun indiriliş gayesine uygun bir hayat sürdürmeli ki Allah’ın rahmetine nail olabilsin. Kişi kendisi için hiçbir amel hazırlamamışsa hayattan göçtükten sonra geride kalanların kendisi için okuyacakları Kur’an’a güvenmesi ne kadar doğrudur, diye düşünmek gerekir. İlk devirden Abdullah b. Mes’ud’un (r.a.) “Kur’an kendisiyle amel edilmek için indirildi; ne yazık ki

insanlar onun tilâvetini ibadet edindiler” şeklinde şikâyet etmesi ve son dönemden

Mehmet Akif Ersoy’un “İnmemiştir hele Kur’an, bunu hakkiyle bilin, Ne

mezarlıkta okunmak ne de fal bakmak için”575 mısralarıyla yakınması bu yüzden olmalıdır.576

571

Birgivî, a.g.e., s. 32.

572

Buhârî, Cenâiz, 88, (H. No: 132).

573

Toprak, a.g.e, s. 560.

574

Yasin, 36/70.

575

Ersoy, Mehmet Akif, Safahat, (Eseri tertip eden: Ömer Rıza Doğrul), İnkılâp Yay., İstanbul, 1979, s. 170.

576

İslâm’ın ilk dönemlerinde olmayan bu uygulama, büyük ölçüde tarihi süreç içerisinde ortaya çıkan uygulamalara dayanmaktadır. En azından bunun Müslümanların öte dünyaya yolcu ettikleri dindaşlarıyla ilişkilerini bir biçimde devam ettirme ve onlara saygı aracı olarak değerlendirdikleri düşünülebilir. Ölen kimsenin ardından Kur’an okuma vesilesiyle bir araya gelen insanlar, dinî bir haz, heyecan ve his ile bu etkinliği gerçekleştirmektedirler. Bunu reddetmek yerine ıslah etmek, mümkün olduğunca dinin istek ve amaçlarına uygun bir tarzda yapmak, hadisenin meydana getirdiği atmosfer bakımından önemlidir.577

577

Özel, Mustafa, Ölünün Ardından Kur’an-ı Kerim Okunmasının Dinî Dayanakları, İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi, sayı 7, Nisan, 2006, s. 477–486.

SONUÇ

İslam inancına göre dünya hayatı, ahirete nispetle kısa ve sonlu bir hayat olmakla birlikte bireysel ve toplumsal hayat alanını kuşatan salih amellerle değerlendirildiğinde kişiyi ebedi nimetler yurduna kavuşturacak bir vasıta, aksi durumda ise onu azap ve cezaya sevk edecek bir külfettir. Bu gerçeği fark eden insanın dünyada, gerek fert olması itibariyle kendine ve gerek bir parçası olması itibariyle ailesine, milletine ve tüm insanlığa faydası dokunan, hepsinin maslahatlarıyla uyum içerisinde bulunan makbul ve meşru amellerde bunması, İslam’ın hassasiyetle üzerinde durduğu bir konudur. Nitekim “iman edip salih

amel isleyenler...” şeklinde imanı ve salih ameli bir bütünün ayrılmaz parçaları

gibi birbirine bağlayan Kur’an-ı Kerim, bizlere iman olmadan güzel davranışların hiçbir önemi olmadığı gibi, salih amel olmadan da kuru bir imanın tadı olmadığını göstermektedir.

Hayattakilerin ahirete göçmüş olan yakınları için dua edip istiğfarda bulunabileceği ve ölünün bu dua ve istiğfardan faydalanacağı konusunda âlimler arasında görüş birliği vardır. Dünyada iken salih amel işleme ve bundan mükâfat elde etme imkânına sahip, ancak ölümle birlikte tüm ameli kesilmiş bulunan insanoğlu, artık dünyada yaptıklarıyla baş başa kalmış, daha çok hayır yapmamış olmanın çaresizliği ve pişmanlığı içerisindedir, bu nedenle kendisi için yapılacak duaya ve şefaate muhtaçtır. Elbette kullarının her ihtiyacını bilen Allah Tealâ, hayatta olup da geçmişte yaşamış mü’minler için dua eden ve istiğfarda bulunan kimselerden övgüyle bahsederek müslümanları bu hayra teşvik etmiş ve ölmüş olanlar için kendileri adına yapılan duadan istifade edebilme kapısını açık bırakmıştır. Hayırla yâd edilenler ve hakkında duada ve istiğfarda bulunulanlar

Benzer Belgeler