• Sonuç bulunamadı

2. ESERLERİ

1.4. METİN ŞERHİ METODU

1.5.3. Sülûkun Mertebeleri

1.5.3.4. Ahlak-ı Hamideye Dair Dereceler

1.5.3.4.2. Sabır

1.5.3.4.2. 1.5.3.4.2.

1.5.3.4.2. SabırSabırSabırSabır

Tahammül, dayanma, dayanıklılık anlamına gelen sabır, “başa gelen musibetlerden dolayı Allah’tan başka kimseye şikâyetçi olmamak, sızlanmamak, yakınmamak, kendini acındırmamak”233tır.

Evliyaya göresabır, nefsi Allah’tan başka kimseye şikâyetten ve sızlanmaktan alıkoymaktır. Allah’a şikâyet ve sızlanma sabra mâni bir durum değildir234. Aslında

bir sâlikin Allah’a şikâyette bulunması edebe aykırıdır. Fakat onlara göre şikâyet, durumunu sevgiliye bildirmektir235. Bundan dolayı da Allah’a şikâyet ve sızlanma

sabra mâni olmaz.

Sabır, nefsi taatleri yerine getirmek ve Allah’ın emir ve yasaklarına uymak konusunda zorlamaktır. Bunu müteakiben amelleri görmekten, iddiadan, ilim, hal ve ruh için meydana gelen sırları açıklamaktan yüz çevirmeye zorlamaktır. Zuhur eden ilhamlar ve tecellilerde karşılaşılan sıkıntılara karşı ruhu direnmeye zorlamaktır. Ayrıca çeşitli sıkıntılara karşı da ruhu direnmeye zorlamak gereklidir. Çünkü başa gelen sıkıntı belalar birer perdedir. Bu perdeler kalktığında bela ve sıkıntıların birer nimet ve ihsan olduğu görülür. Böylece sâlikin makamı önce sabır iken şükür haline gelir. Aslında sabır, bütün makam ve halleri kapsar. Çünkü bütün bu sıkıntılara katlanmak, nefsi şükre yönlendirerek güçlüğe alıştırmak nefsin zorlanmasıyla, yani sabırla gerçekleşir ki bud durum sabrı iyi huyların en kapsamlısı haline getirir236.

Kâşânî’nin ifade ettiği gibi başa gelen sıkıntıların kişi için bir nimet ve ihsan olduğu düşüncesi Ankaravî tarafından da dile getirilmektedir. Buna göre bedbaht olan kimseye Allah bir bela verdiğinde bu tür kimseler belaya sabretmek yerine küfre düşerek nefsinin isteklerine uyar. Çünkü söz konusu belanın kendisi için bir nimet

232 Ankaravî, MecmûŤatu’l-Letâyif ve Matmûratu’l-MaŤârif, C. 4, vr. 139a. 233 Uludağ, Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, s. 298.

234 Ankaravî, Minhacü’l-Fukara, s. 341. 235 Avşar, Aşk Meclisi, s. 26.

olduğunun farkında değildir. Bu sebeple de ebedî nimet ve saadetten mahrum olur. Fakat talihli olana bir bela verilirse o kimse de irade ve ihtiyarını itaatle Allah’ın rızasını kazanmak için kullanır. Bundan dolayı Allah’tan gelen bir sıkıntı insanı isyana sürüklememeli, aksine onun rızasını kazanmak için haline şükretmeye sevk etmeli ve Allah’tan gelen her türlü sıkıntıyı can ve gönülden kabul etmelidir. Bu dünyanın sıkıntı ve belası ahretin sıkıntı ve belasına göre bir nimettir. Talihli olan kimse bunun bilincinde olduğu için Allah’tan her ne gelirse sabreder ve sonunda İlahî nimete kavuşarak Allah’ın sevgili kullarından olur237.

Müminler, din ve taatte sabrederek “Ve sabırlarına karşılık onlara bir cennet, bir ipek verir.” (İnsan 76/12) ayeti gereğince nimet ve cennete kavuşurlar. Asi ve günahkâr olanların lâyıkı ise hasret ve cezadır ki “Eyvah, Allah yanında yaptığım kusurlardan dolayı bana yazıklar olsun.” (Zümer 39/56) ayeti mucibince ahirette büyük bir pişmanlık içinde olacaklardır238.

Mesnevî Şerhi’nin bir başka yerinde bu dünya nimetleri çamurlu bir suya benzetilerek ahiret nimetleriyle kıyaslanır. Bu dünyanın güzel ve tatlı şeyleri siyah suyun aktığı bir çeşme gibidir ve ahiret nimetine nispetle çamurlu sudur. Hakk’ın yüzünü müşahede etmek ve cennetine girmek ise sonsuz bir mutluluk ve ab-ı hayattır. Dünyanın çamurlu suyu gibi olan güzel şeylerine sabrı olmayan kişi, Hakk’ın lutfu ve âşıklarına sunduğu ihsan çeşmesine hiç sabredemez. Çünkü ahiret gününde Allah’tan ayrı kalmak fazlasıyla acı vericidir239.

Kur’an’da üç çeşit sabırdan bahsedilmektedir. Allah’ın farz kıldığı şeyleri yerine getirmek için gösterilen sabır, Allah’ın haram kıldığı şeylerden uzak durmak için gösterilen sabır ve bir belayla karşılaşıldığında gösterilen sabır. Bunlardan birinci derece için üç yüz derece, ikinci için altı yüz derece, üçüncü için dokuz yüz derece verileceği ifade edilmiştir240. Dolayısıyla bir belayla karşılaşıldığı anda

gösterilen sabır diğerlerine göre daha efdaldir. Kur’an’da sabırla ilgili olarak geçen ayetlerden bazıları şöyledir: “… Ancak sabredenlere mükâfatları hesapsız bol bol verilir.” (Zümer 39/10), “… Sabredin, şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfal 8/46), “Allah sabredenleri sever.” (Âl-i İmran 3/146), “Sabredenlere

237 Ankaravî, MecmûŤatu’l-Letâyif ve Matmûratu’l-MaŤârif, C. 4, vr. 137a-137b. 238 Ankaravî, MecmûŤatu’l-Letâyif ve Matmûratu’l-MaŤârif, C. 4, vr. 178b. 239 Ankaravî, MecmûŤatu’l-Letâyif ve Matmûratu’l-MaŤârif, C. 4, vr. 153b. 240 Mekkî, Kûtu’l-Kulûb, C. 2, s. 255.

mükâfatlarını yaptıklarının en güzeli ile vereceğiz.” (Nahl 16/96), “Öyleyse güzel bir sabırla sabret.” (Mearic 70/5), “Ey iman edenler, sabır ve namaz ile yardım isteyin, şüphe yok ki Allah sabredenlerle beraberdir.” (Bakara 2/153)…

Kuşeyrî ise sabrı iki kısım olarak değerlendirmektedir: Kulun kendi iradesiyle yapacağı şeylere gösterdiği sabır, kulun iradesi dışında olan şeylere gösterdiği sabır. Bunlardan kulun kendi iradesiyle yaptığı şeylerde de iki çeşit sabır vardır: Allah’ın emir ve yasaklarını yapmaya sabır, onun haram kıldığı şeyleri yapmamaya karşı sabır. Kulun iradesi dışında şeylere sabrı ise Allah’ın takdiriyle eydana gelen ölüm, afet, hastalık gibi kişiye sıkıntı veren şeylere sabretmektir241.

Sühreverdî’ye göre sabrın en üstünü olarak Allah’a karşı olan sabırdır. Bu da bütün düşüncenin Allah’a yoğunlaştırılması ve kalple murakabe yapmaktır. Fazilet türünden olan sabır ise bir musibetle karşılaşıldığında ilk anda gösterilir. Hz. Peygamber de bununla ilgili olarak “(Hak katında makbul olan ve sevap getiren) sabır, musibetle ilk karşılaşma anında gösterilen sabırdır.”242 buyurmaktadır. Bu

musibetten dolayı sızlanma ve şikâyet söz konusu değildir ki Allah’tan gelen her şeye sabretmek gerekir. Bir diğer sabır çeşidi de nimete sabretmek ve eldeki nimeti Allah’a isyan için sarf etmemektir. Bir başka sabır da rıza ve gazapta ölçülü olmak, halkın övgüsüne ve adının duyulmasına sabretmektir. Son olarak da gerçek sabrın nefsin huzurundan meydana geleceği ifade edilmektedir. Bu huzur nefsi temizlemekle, nefsi temizlemek de tövbeyle gerçekleşir243.

Ankaravî de Sühreverdî gibi sabrın en önemli derecesinin Hak’tan sabır olduğunu söyler. Sabrın en alt derecesi kabul edilen dünyadan sabrı olmayan kişi için Hak’tan sabretmek çok zor bir iştir. Çünkü Hak’tan sabır, sabrın en şiddetlisidir244.

Minhâcü’l-Fukarâ adlı eserinde sabrın çeşitlerini iki farklı şekilde dile getirir. Birinci olarak verdiği sabır çeşitleri şunlardır: belaya sabretmek; birini iyiliğe sevk etmek ve kötülükten uzaklaştırmak için iyi ve korkutucu şeylerden bahsederek nefsi günahtan alıkoymak, Allah’tan utanarak günaha sabretmek; Allah’ın emir ve yasaklarını yerine getirmek hususunda sabretmek. İkinci olarak ise vasıtalarının çeşitliliği bakımından altı çeşit sabırdan söz eder: sabr lillah, sabr billâh, sabr alallah, sabr fillah, sabr

241 Kuşeyrî, Kuşeyrî Risâlesi, s. 377. 242 Kuşeyrî, Kuşeyrî Risâlesi, s. 376. 243 Sühreverdî, Avârifü’l-Meârif, s. 620-621.

maallah, sabr anillah. Sabr lillah, Allah için masiyetten sabretmektir. Allah’ın emirlerini yerine getirirken onun verdiği sevap, ceza ve ihsana sabretmektir. Sabr billâh, Allah’ın kuvveti ve yardımıyla olan sabırdır. Bu, müritlerin sabrıdır. Sabr alallah, Allah’ın hükmüne ve kazasına sabretmektir. Sabr fillah, Hak yolunda ve Hak rızasından olan sıkıntıya sabretmektir. Sabr maallah, azap ve belada bu sıkıntıyı vereni görmek ve ona meyletmek. Sabr anillah, Allah’tan (ayrı kalmaya) sabretmektir. Hakiki sevgili, âşıkların ayrılmasını murat ettiğinde Hakk’ın rızasından dolayı ayrılığa tahammül etmektir245.

Benzer Belgeler