• Sonuç bulunamadı

Sağlık Bakanlığı’nda Performans Yönetimi Anlayışının Gelişimi

BÖLÜM 2: PERFORMANS YÖNETİMİ VE KAMU SEKTÖRÜNDE

2.5. Kamu Sektöründe Performans Yönetimi Uygulamaları

2.5.1. Sağlık Bakanlığı’nda Performans Yönetimi Anlayışının Gelişimi

Günümüzde sağlık sektörü rekabetçi bir nitelik aldıkça, sağlık hizmetleriyle ilgili vatandaşların beklentileri ve ihtiyaçlarının dikkate alınması gerekliliği ortaya çıkmıştır. Sağlık hizmetlerinde performans yönetimi anlayışı etkili, verimli, ekonomik, erişilebilir ve hakkaniyetli hizmet sunumundan ziyade yönetim anlayışında bir paradigma değişikliğini gerektirmektedir (Caldwell, 1998: 56).

20. yüzyılın sonunda ABD ve Avrupa’da ortaya çıkan sağlık hizmetlerinde performans yönetimi anlayışının, kısa zamanda birçok ülkede sağlık reformlarının temelini oluşturduğu; sağlık sektöründe kurumsal yapı ve hizmet sunumunda giderek artan bir şekilde performans anlayışı üzerinde odaklanıldığı görülmektedir (Handler ve diğ., 2001: 1235; Özcan, 2008: 4).

Sağlık hizmetlerinde performans yönetimi anlayışına yönelik yaklaşımların başında Dünya Sağlık Örgütü’nün yaklaşımı, OECD’nin sağlık sistemi performans çerçevesi ve Roberts ve arkadaşları tarafından geliştirilen yaklaşım gelmektedir (Tatar, 2007: 156-169). Dünya Sağlık Örgütü’nün 2000 yılında yayınladığı raporda gündeme gelen performans yönetimi anlayışına göre sağlık sistemlerinin toplumun sağlığını geliştirmesi, vatandaşların beklentilerine cevap vermesi ve sağlık hizmetlerinin finansmanında adaleti sağlaması gerektiğine vurgu yapılmaktadır (WHO, 2000). Her bir ülkenin, bu temel amaçları karşılayabildikleri ölçüde sağlık hizmetleri açısından yüksek performans düzeyine ulaştıklarını söylemek mümkündür.

OECD tarafından geliştirilen performans çerçevesi ise sağlık sistemlerinin eşitlik, kalite ve verimlilik amaçlarını ne dereceye kadar ölçtüğünü sorgulamaktadır. OECD’ye göre, “erişim” sistem duyarlılığının bir unsuru olmalıdır. Böylece performans çerçevesi içinde sağlık hizmetlerine erişimde eşitlik de ele alınabilir. Diğer taraftan, sağlık harcamalarının düzeyi de bir amaç olarak eklenmelidir. OECD, performansı çeşitli boyutlarıyla ölçmeyi önermektedir. Böylece tek bir indeks geliştirmek yerine farklı boyutları kendi içinde ölçmek mümkün olacaktır. Son olarak OECD, performans yönetiminde daha geniş kapsamlı kamu sağlığı faaliyetleri yerine sadece sağlık hizmetlerine odaklanmıştır (Tatar, 2007: 165).

Sağlık hizmetlerinde performans yönetimi anlayışına yönelik diğer bir yaklaşım ise, Roberts ve arkadaşları tarafından geliştirilen yaklaşımdır. Bu yaklaşımda sağlık hizmetlerinde performans yönetiminin amaçları; sağlık statüsü, vatandaş tatmini ve finansal risk koruma olarak sıralanmaktadır. Verimlilik, kalite ve erişim gibi bazen sağlık sistemlerinin temel amaçları olarak algılanan sonuçlar ise ara performans ölçütleri olarak nitelendirilmektedir. Bu modelde “kontrol düğmeleri” olarak adlandırılan ve finansman, ödeme, örgütleme, düzenleme ve davranış unsurları üzerinde yapılan ayarlamalarla ara amaçların gerçekleşeceği ve böylelikle sağlık hizmetlerinde hedeflenen performans seviyesine ulaşılacağı ifade edilmektedir (Roberts ve diğ., 2010).

Son dönemlerde sağlık hizmetlerinde performansa olan ilginin arttığı görülmektedir. Sağlık sektöründe rekabetin ve maliyetlerin artması ve bu konuda kamuoyunda farkındalığın oluşmasıyla açıklanmaktadır. Türkiye’de sağlık hizmetlerinin üretiminde büyük bir paya sahip olan, pahalı tıbbi teknoloji yanında yoğun işgücü istihdam eden ve sağlık harcamaları içinde önemli paya sahip olan hastanelerde, mevcut kaynaklarla artan talebe cevap vermenin oldukça güçleşmesi ve maliyetlerin hızla artması performans analizlerinin yapılmasını gerekli kılmaktadır. Özellikle rekabetin artmakta olduğu hastane sektöründe hastaların ihtiyaçlarını miktar, kalite ve hizmet olarak en iyi düzeyde karşılayabilmek, hastanenin gerçek amaçlarına uygun doğru işleri, doğru biçimde yapmak, sürekli gelişimi yenileşmeye eşzamanlı olarak sağlamak, çalışanların iç doyumunu yükseltmek, yönetimi kontrol eden değil yönlendiren niteliğe kavuşturmak gibi temel amaçlar söz konusudur (Karahan ve Özgür, 2011: 151-152).

Sağlık hizmetleri alanında yukarıda söz edilen gelişmelere paralel olarak Türkiye’de de, Sağlık Bakanlığı tarafından 2003 yılında uygulamaya konan “Sağlıkta Dönüşüm Programı” (SDP) ile performans yönetimi anlayışının temellerinin atıldığını söylemek mümkündür. Sağlık hizmetlerinin organizasyonunda, finansmanında ve sunumunda etkinlik, verimlilik ve hakkaniyet ilkelerine göre hareket edilmesini amaçlayan SDP ile, kamu politikaları sonucunda toplumun sağlık düzeyinin yükseltilmesi hedeflenmektedir. Sağlık hizmet sunumunda öncelikli hedef, insanların hastalanmasının önlenmesi, yani koruyucu sağlık hizmetlerine öncelik verilmesi olarak belirlenmiştir. SDP, sağlık hizmetlerinde verimliliğin esas alınmasını öngörmektedir. İnsan kaynaklarının dağılımı, malzeme yönetimi, akılcı ilaç kullanımı, sağlık işletmeciliği ve koruyucu hekimlik uygulamalarında verimlilik ön planda olmalıdır. Sağlık hizmet sunumunda hakkaniyet ilkesini temel amaç olarak belirleyen SDP; vatandaşların sağlık hizmetlerine ihtiyaçları ölçüsünde erişmelerini, hizmetlerin finansmanına mali güçleri nispetinde katkıda bulunmalarını ve sağlık göstergeleri ile ilgili farklılıkların azaltılmasını hedeflemektedir (Sağlık Bakanlığı, 2003: 24).

Kamu yönetimi anlayışındaki küresel değişimin dayandığı başlıca değerlerle bütünleşen (Saran, 2007b: 667) ve sağlık hizmetlerinin organizasyonunda, finansmanında ve sunumunda performans yönetimi anlayışını amaç edinen SDP’nin temel ilkelerini yedi başlıkta toplamak mümkündür (Sağlık Bakanlığı, 2003: 25):

İnsan merkezlilik: Bireyin ihtiyaç, talep ve beklentilerinin esas alınmasıdır. Sürdürülebilirlik: Sistemin ülkenin koşulları ve kaynakları ile uyumlu olarak kendini finanse etmesi ve hizmet sürekliliğinin sağlanmasıdır.

Sürekli kalite gelişimi: Sistemin sürekli kendini değerlendirerek, hatalarından öğrenmeyi sağlayacak bir geri bildirim mekanizması oluşturulmasıdır.

Katılımcılık: İlgili tüm tarafların görüş ve önerilerinin alınması, yapıcı bir tartışma ortamı sağlayacak platformların oluşturulması, ayrıca sağlık sektörünün bütün bileşenlerinin sistemin kapsamı içine alınarak, uygulamada kaynak birliğinin sağlanmasıdır.

Uzlaşmacılık: Demokratik bir yönetimin gereği olarak sektörün farklı bölümleri arasında karşılıklı çıkarları gözeterek ortak noktalarda buluşma arayışıdır.

Gönüllülük: Sistemde hizmet üreten ve hizmet alan kesimlerin, teşvik edici önlemler doğrultusunda gönüllü bir şekilde yer almalarıdır.

Güçler ayrılığı: Sağlık hizmetlerinin finansmanını sağlayan, planlamasını yapan, denetimi üstlenen ve hizmeti üreten güçlerin birbirinden ayrılması ilkesidir. Sağlık hizmetlerinde yüksek performans elde etmek için verimlilik, kaliteli hizmet sunumu ve sağlık hizmetlerine erişim önemli araçlar olarak nitelendirilmekte olup, bu araçlar SDP’nin amaçlarını oluşturan unsurlardır. Nitekim, SDP’nin amaçları sağlık hizmetlerinin etkili, verimli ve hakkaniyete uygun bir şekilde organize edilmesi, finansmanının sağlanması ve sunulmasının temin edilmesidir. Yine SDP’nin ana bileşenlerinden biri sağlık hizmetlerinde kalite ve akreditasyondur (Aydın, 2007a: 253-254).

Sağlık sektörünü bütün boyutlarıyla kavramak üzere şekillendirilen SDP’nin sağlık politikaları, stratejileri ve reformlarında geçmişten günümüze şekillenen kurumsal hafızayı yok saymadan, gerekli yasal düzenlemeleri yaparak, konunun “yönetim” ve “ekonomi” ayağını göz önünde bulundurarak, hedef ve uygulamalar açısından “iletişim” unsurundan yeterince faydalanılması esasları çerçevesinde hazırlandığı ileri sürülmektedir (Sağlık Bakanlığı, 2003: 26).

Etkinlik, verimlilik, vatandaş ve çalışan memnuniyeti ile uzun vadeli mali sürdürülebilirliği sağlayarak sağlık hizmetlerinin performansını yükseltmek için kurumsal ve hizmet sunumuna yönelik önemli değişiklikler öngören SDP’nin (OECD, 2008: 36) en önemli bileşenlerinden biri de idari ve mali özerkliğe sahip sağlık işletmelerinin hayata geçirilmesi olup (Sağlık Bakanlığı, 2003: 31), söz konusu bileşenin doğrudan performans yönetimi anlayışını yansıttığını söylemek mümkündür. Nitekim, bireysel performansa dayalı olarak performansa dayalı ücret temelinde 2003 yılında 10 hastanede pilot uygulama şeklinde başlayan Sağlık Bakanlığı Performans Yönetimi Modeli, 2004 yılından itibaren Sağlık Bakanlığı’na bağlı tüm sağlık kurum ve kuruluşlarına yaygınlaştırılmıştır. Performans Yönetimi Modeli ile ortaya konan sağlık

yönetimi ve hizmet sunumunda paradigma değişimini politika yapıcılar, yöneticiler ve çalışanların benimsemesiyle birlikte daha etkili sonuçlara ulaşılacağı ifade edilmiştir (Akdağ, 2007: 250).

Sağlık hizmetleri alanında yaşanan küresel gelişmeler doğrultusunda, 2000’li yılların başından itibaren Sağlık Bakanlığı’nda performans yönetimi anlayışının gelişimine değindikten sonra, araştırmanın bu bölümünde son olarak Sağlık Bakanlığı Performans Yönetimi Modeli (SB PYM) hakkında detaylı bilgi verilmeye çalışılmıştır.