• Sonuç bulunamadı

3. Siyasetnâmeler Tarih ilişkisi: Tarihe Kaynaklık Etmesi Bakımından Siyasetna-

1.2. Râhatü’s-Sudûr ve Âyetü’s-Sürûr :

2.1.2. Hükümdarın Nitelikleri :

2.1.2.1. Hükümdarda Bulunması Gereken Kişisel Özellikler :

2.1.2.1.10. Sır Saklama :

Sır saklama ve planlarını ilgisiz kişilere anlatmama ya da zamansız ifade et- meme şüphesiz hükümdarlığın en önemli özelliklerinden biridir ve sır saklamak hü- kümdarların ahlakındandır. Çünkü memleketin ve hükümranlığın korunması siyase- tin akıllıca yürütülmesiyle, yani sır saklamakla mümkündür.151 Ravendî de “sırların

anahtarı, maksadı gizlemedir; üçüncü bir kimsenin duyduğu her sır muhakkak yayıl- mak tehlikesinden masun ve korunmuş kalmaz”,152 der.

Sır saklamayı bilen sultanlar dirayetli sultanlar olarak bilinirler, bir meseleyi bir durumu sağlam bir karara bağlamadan duyuranlar ise hükümdarlığında zayıf ve

145 Râhatü’s-Sudûr, s. 202. 146 Râhatü’s-Sudûr, s. 368. 147 Kuran-ı Kerim, 3/18. 148 Kuran-ı Kerim, 35/28. 149 Râhatü’s-Sudûr, s. 260. 150 Râhatü’s-Sudûr, s. 85. 151 Seâlibî, a.g.e. s. 106. 152 Râhatü’s-Sudûr, s. 155.

gevşek olarak nitelendirilir.153 Zira Ravendî’ye göre, “bir uğursuzun kulağına giden şey, yüksek ihtimalledir ki dillere düşer ve inkâr edilse de artık kabul olunmaz. Bu da hükümdarın hayata geçirmeyi düşündüğü planları zayıflatır. Eğer kişi sırrını sakla- yabilirse işini sağlamlaştırmış olur.”, 154 yine ona göre kişi, sırdaşına hiçbir söz söy- lememelidir çünkü onunda arkadaşı ve sırdaşı vardır ve böylece üç kişinin arasındaki sır artık sır olmaktan çıkmıştır.155

2.1.2.1.11. Hükümdarın, Adamlarının ve Kadınların Etkisi Altına Gir- memesi

Devlet yönetiminin, tek başına yürütülemeyecek olduğu bilinen bir gerçektir. Bundan dolayı devlet kademesinde görevli insanlar, sultanın eli ayağı mesabesinde- dirler. Devlet yönetimini birçok sorumluluğuyla birlikte deruhte etmiş olan hüküm- dar, bütün meseleleri yardımcıları ve diğer devlet adamlarıyla yürütür. Bu durumda hükümdar dirayetli bir yönetim sergileyemezse kendi adamlarının etkisi altına girip onların yönlendirmelerine açık, omurgasız bir siyaset yapmak zorunda kalabilir. Bu durum plansızlığı doğurur ve bunun neticesi olarak, ortamın kargaşaya teslim olması kaçınılmaz olur. Ravendî’ye göre de “maiyetinin ve adamlarının hükmü altına giren

hükümdarın işleri ve bunları halledebilecek çareleri karmakarışık olur”.156 Saltanat için en büyük tehlikelerden biri de hanedan arasındaki taht mücadeleleri olduğu unu- tulmamalıdır. Bunun yanında biraz palazlanıp güç kazanan devlet erkânı, sultanı et- kisi altına alarak, kendi menfaatleri doğrultusunda kullanmaya başlar. Bu durum bir- çok sultanın düştüğü vartalardandır.

Kadınların da tarih boyunca devlet yönetiminde etkisi görülmüştür. Gerek kız alıp vermeyle hükümranlık sahasını genişletme arzusu, gerekse de kadınların, hü- kümdar olan eşlerinin üzerindeki etkilerini kullanma amacıyla bu alan sürekli tahrik edilmeye çalışılan bir alan olmuştur. Aynı zamanda bu saha, saltanatı ve devlet otori- tesini sarsan önemli bir iç çatışma alanıdır da. Kadınların etkisi altına girme, genel- likle hükümdarların, kadınlarla olan ilişkilerindeki seviyeyi koruyamamalarından

153 Seâlibî, a.g.e. s. 106. 154 Râhatü’s-Sudûr, s. 108. 155 Râhatü’s-Sudûr, s. 155. 156 Râhatü’s-Sudûr, s. 175.

kaynaklanmaktadır. Ravendî’ye göre de, işte bu seviyesizlikten dolayı hükümdarlar maddi manevi birçok müzmin hastalıklara yakalanmışlardır.157

Nizamü’l-Mülk’e göre, sultanların eşleri kocalarının üzerinde tesir icra etme- ye başlayıp ferman buyuracak duruma gelirlerse, verdikleri emirler garaz ve kin sa- hibi insanların emirlerine benzer. Sözleri ise etraflarındaki hizmetçilerin sözleri gibi- dir ve dışarıdan gözlem yapma imkânları olmadığı için fermanları hakikatin hilafına olabilir.158 Ravendî’ye göre de, “bir hükümdarın düşüncesinde, kadınların hükmünün

tesiri olursa, ülkesinde düşmanların hükmü geçmeye başlar”.159 Bu ifadeleriyle o, hükümdarın kadınların etkisi altına girmemesi gerektiğini anlatmakla birlikte, kadın- ların dış tesirlere daha açık olduklarını da ifade etmiş olmaktadır.

Aslında bu durum, yönetimlerde çeşitli nedenlerden dolayı oluşabilecek iki başlılığın ayrı bir versiyonu gibidir. Yani sadece kadın değil bir erkek de olsa, eğer herhangi bir meselede, hükümdarın işine karışıp ikilik oluşturuyorsa orada kargaşa- nın doğması kaçınılmazdır. Yani burada asıl mesele, sadece bir kadın meselesi değil- dir. Bununla beraber kadın unsurunun hükümdarların yakınında bulunması, hüküm- dara karşı tesirini daha çabuk ve etkili gösterebilme ihtimalini yükseltir ki herhalde uyarılar da bunun için yapılmaktadır. Tabii unutulmamalıdır ki, kadınların kendine has özellikleri olduğu da bir gerçektir. İslam tarihi açısından bakıldığında, meseleye daha geniş bir çerçeve çizmek faydalı olacaktır. Bu açıdan devlet yönetiminde kadın, ya da toplum içinde kadının yeri gibi konulara ilk dönem İslam tarihi ve sonraki uy- gulamalar bağlamında bakılabilir.160 Böylece, Ravendî’nin eserini yazdığı dönemde, kadına bakışın tarihsel kökleri itibariyle nereden beslendiğiyle alakalı da bilgi sahibi olunmuş olur. Bütün bunlarla birlikte Ravendî’nin, yaşadığı çağın değerlerine göre konuya baktığı ve kadını daha çok cinsiyetinden ötürü bir değerlendirmeye tabi tut- tuğu anlaşılmaktadır.

O bu konudaki fikirlerini şu şiirle manzum olarak ifade eder:

157 Râhatü’s-Sudûr, s. 197. 158 Nizamü’l-Mülk, a.g.e. s. 219. 159

Râhatü’s-Sudûr, s. 242.

160 İslam tarihinde konuyla ilgili muhtelif uygulamalar için bkz.: Rıza Savaş, Hz. Muhammed Dev-

rinde Kadın, İstanbul 2004; Aynı yazar, Raşid Halifeler Devrinde Kadın, İstanbul 1996; Aynı

Bir babanın liyakatli bir oğlu oldu mu, kadınların sevgisinden el çekme- lidir.

Hiçbir işte kadının emrini yapma çünkü kadınların doğru bir fikir söy- lediklerini görmezsin.

Kadınların yanında asla bir sır söyleme; söyledin mi sözü bütün mahal- lede yayılmış bulursun.

Bir topluluğun büyüğü olan kimse için, kadının buyruğunu yapmaktansa kefen daha iyidir.

Perde arkasında kızı olan, taç sahibi de olsa kötü yıldızlıdır, talihsizdir. Er ve yüksek başlı olana, kadınla sırdaş olmak yakışmaz.

Küçükleri büyük işlere yollarsan, cesur ve cüretli olamazsın.

Sonu küçüklük, alçaklık olan bir büyüklük! Böyle bir hayata ağlamak lazımdır.161