• Sonuç bulunamadı

3. Siyasetnâmeler Tarih ilişkisi: Tarihe Kaynaklık Etmesi Bakımından Siyasetna-

1.2. Râhatü’s-Sudûr ve Âyetü’s-Sürûr :

2.1.2. Hükümdarın Nitelikleri :

2.1.2.1. Hükümdarda Bulunması Gereken Kişisel Özellikler :

2.1.2.1.5. Akıl ve Bilgelik :

Bilindiği gibi, sorumlu ve mükellef olabilmenin ilk şartı akıllı olmaktır. Do- layısıyla hükümdarın da en birinci vasfı, aklının ve şuurunun yerinde olmasıdır. Zira diğer bütün vasıflar hükümdarın aklının gücüne ve zekâsının keskinliğine göre şekil- lenir. Ravendî de, “Allah’ın kullarına verdiği ihsanların en iyisi akıl, ilim, hükümdar-

lık ve adalettir”103 der ve başka bir yerde, “Allah vergisi olan şeylerin en değerlisi

akıl, felaketlerin en kötüsü de cehalettir”104 diye ekler. Böylece o, en iyi ve en değerli şey olarak hükümdarlıktan da önce ilmi ve aklı sayarak bu iki vasfa verdiği önemi göstermiş olur. Çünkü yine ona göre, akıl ile süslenmiş bir gönül, mal ile dolu bir hazine gibidir,105 Maverdi de, bunu destekler mahiyette, konum bakımından, fazilet-

100 Râhatü’s-Sudûr, s. 284.

101 İsrafil Balcı, Hz. Ömer Döneminde Diplomasi, Ankara 2006, s. 64, 245. dipnot. 102

Râhatü’s-Sudûr, s. 105.

103 Râhatü’s-Sudûr, s. 43. 104 Râhatü’s-Sudûr, s. 51. 105 Râhatü’s-Sudûr, s. 175.

lerin en üstünü, derece bakımından en yücesi, makam itibariyle de en yükseği ilim- dir, 106 der.

İlim, düşünce, fikir, bilgelik vb. vasıflar aynı kökün farklı dalları gibidir. Sanki bütün bunları kendi şemsiyesinin altında toplayan da akıldır. Diğerleri adeta aklın işlenmiş, üzerinde çalışılmış, emek harcanmış halleri gibidir. Düşünce ameliye- si de, büyük bir potansiyel taşıyan aklın, harekete geçirilmiş hali gibidir. Ravendî’de düşüncenin gücünü anlatırken, “zaferin kilidi düşüncedir” der ve ona göre, “demir

gibi bir düşünce, altından bir anahtardır. Kuvvetli bir düşünce, kılıç çalan yüz kişi- den daha iyidir. Çünkü bir kılıçla bir veya olsa olsa on kişi öldürülebilir, hâlbuki bir düşünce ile bir ordunun beli kırılabilir.”107 Buradan da anlaşılmaktadır ki, hükümdar az sayıda ordusuyla çok başarılar elde edebilir zira önemli olan şey, gücün yerinde ve zamanında kullanılmasıdır. Çok defa, büyük, debdebeli ve hantal orduların, sayısı az ama manevra kabiliyeti yüksek ve aklın rehberliğinde idare edilen ordular karşısında yenildiği görülmüştür.

Akıl, aynı zamanda insanı iyiliklere yönelten ve kötülüklerden alıkoyan bir melekedir. Zira insan eğri ile doğru arasındaki farkı aklı ile ayırt edebildiği gibi ken- di lehine ve aleyhine olan şeyleri de aklıyla bilir. Hem güzel hem de zıt iki olgunun arasındaki farkın anlaşılması adına Zencanî’nin şu özlü ifadesini buraya almamız yerinde olacaktır: “Eğer akla bir şekil verilseydi, güneş onun yanında kararır; ceha-

lete bir şekil verilseydi, onun yanında gece bile aydınlık kalırdı.”108

Toplumların genel kabulüne göre bilmekteyiz ki, akıllı olan insanlar, soylu olmasa da kavminin büyüğü sayılır.109 Yusuf Has Hacib’e göre de, “her türlü iyilik

akıldan gelir, akıllı insan büyüktür. Akıl, insan için bin çeşit faziletin başıdır. İnsan akıl ve bilgi ile yükselir ve bilgili insanın yeri gökten de yüksektir.”110 Ravendî de, “nice yüksek insanlar vardır ki cehaleti onu alçak mevkie düşürmüştür; nice alçak

insanlar vardır ki, aklı onu yüceltmiştir”111 der. Ona göre, hüner, soy ve cevherle beraber olur; bunlar üç şeydir fakat üçü de birbirine bağlıdır. Bu üçünü buldun mu

106 Maverdî, Siyaset Sanatı, s. 203. 107 Râhatü’s-Sudûr, s. 350. 108

Zencanî, a.g.e. s. 134.

109 Zencanî, a.g.e. s. 135.

110 Kafesoğlu, K.Bilig ve Kültür Tarihimizdeki Yeri, s. 17. 111 Râhatü’s-Sudûr, s. 120.

sana akıl, yani iyiyi kötüden ayıran şey lazımdır. Bu dördü bir kişide toplandı mı, o insan keder, zahmet ve sıkıntıdan kurtulur.112 Zira böyle bir insan, zahmete fazla ma- ruz kalmaz çünkü aklın önderliğinde ayaklara fazla iş düşmez. Yine bu insan, buna- lım denilen ruhi darlıklar ve yalnız kalma korkusu da yaşamaz zira ilimle meşgul olan ve kitaplarla gönül eğlendirenler eğlencesiz kalmaz.113

Ravendî’ye göre, “bilgi en sağlam temeldir”,114 “cehalet ise ayağın kayması- na sebep olur, cehalete bağlı olarak doğan isyan ise nimetleri ortadan kaldırır.”115

Yine ona göre, eğer insan, cahile isyan ederse selamet bulur, akıllıya itaat ederse muhakkak kazanan o olacaktır.116

Ayrıca insan, beraber olduğu, birlikte aynı meclisi paylaştığı kişileri seçmeli- dir, hele bu bir devlet idaresinin başındaki hükümdar ise durum daha hassas bir hal almaktadır. Ravendî de, “cahillerle oturup kalkmak en kötü hallerdendir”,117 der, zira zamanla bu birliktelik böyle kalmaz kişi cahillerin dar düşünceleri ve yanlış yön- lendirmelerinin tesiri altına girmeye başlar. Ravendî, bu gerçeği ifade sadedinde, bir adamın nasıl olduğunu sorma, der, arkadaşına bak, çünkü arkadaş, arkadaşlık ettiğine uyar.118

Yine ona göre hükümdarın en önemli özelliklerinden biri olması gereken ce- saret ancak akılla mümkündür ve bunun insandaki göstergesi olgunluktur. Bununla beraber olgunluk korkaklıkla aynı şeyi söyler, bunun için olgun görüntünün kaynağı yüreksizlik değil akıl olmalıdır.119

Teenni ile hareket etme de aklın gerekliliklerindendir. Acelecilik şeytan işidir, acele edenin ayağı kayar ve bu yüzden insan kedere, zahmete ve sıkıntıya maruz ka- lır.120 Nasıl ki her şey sabırla olgunlaşır, bir şeyleri de mamur kılmak sabır ve teenni ile olabilir.121 Bunun için teenni ile hareket insana rızkın anahtarını sunar.122

112 Râhatü’s-Sudûr, s. 29. 113 Râhatü’s-Sudûr, s. 41. 114 Râhatü’s-Sudûr, s. 41. 115 Râhatü’s-Sudûr, s. 172. 116 Râhatü’s-Sudûr, s. 174. 117 Râhatü’s-Sudûr, s. 32. 118 Râhatü’s-Sudûr, s. 33. 119 Râhatü’s-Sudûr, s. 345. 120 Râhatü’s-Sudûr, s. 139. 121 Râhatü’s-Sudûr, s. 223.

Ravendî, eserinde aralıklarla insanların yönünü dünyadan ahirete çevirir ve bu konuda da aklın gereğinin, dünyaya bağlanmamak olduğunu söyler ve eğer akıllı isen dünyayı dost sanma, der. Ona göre, dönen gök var olalıdan beri böyledir: bazen kinle doludur, bazen de sevgi ile! Eğer akıllı isen onu dost sanma çünkü fırsat bulur- sa derini yüzer.123 Ravendî, bu düşüncesini, adeta bütün zamanlara seslenerek şöyle dillendirir: “o akıllı pehlivanlar, o büyükler ve harbeden başbuğlar nerede? Hepsinin

yastığı toprak ve kerpiçtir, iyilikten başka tohum ekmeyenler ne kadar bahtiyardır- lar.”124 Bu ifadeleriyle o, dünyanın mahiyetini, düşünen idraklere yansıtmaya çalışır.