• Sonuç bulunamadı

3. Siyasetnâmeler Tarih ilişkisi: Tarihe Kaynaklık Etmesi Bakımından Siyasetna-

1.2. Râhatü’s-Sudûr ve Âyetü’s-Sürûr :

2.1.2. Hükümdarın Nitelikleri :

2.1.2.1. Hükümdarda Bulunması Gereken Kişisel Özellikler :

2.1.2.1.3. İstişare :

İstişare, saltanatın selameti adına muhtelif akılların kendisine hizmet etmesi gereken bir sultan için, ayrılmaz ve vazgeçilmez bir vasıftır, zira siyasetin sacayağı- nın ve mülkün dayanağının, akıl danışmak olduğu herkesin bildiği bir gerçektir.62 Bu yüzden hükümdar, sıhhatini korumak, hastalıktan uzak olmak için nasıl en kaliteli doktorlara başvuruyorsa, devletini ve mülkünü korumak için de güvenilir insanlara danışmak zorundadır.63 Konunun bu öneminden dolayı, siyasetnamelerin bu konu üzerinde detaylı bir şeklide durdukları görülür.

Tecrübelerden istifade, aceleci olmama ve ihtiyatlı hareket etme, üç ayrı önemli haslet olmakla beraber istişare başlığı altında toplanabilecek birbirine bağlı ve birbirini tamamlayan özelliklerdir.64 Bu üç haslet aynı zamanda istişare mekaniz- masının da ruhunu oluşturuyor denebilir.

Nizamü’l-Mülk, her durumda on kişinin gücü, bir kişininkinden daha kuvvet- lidir, der. Ona göre, padişahın karşısına bir iş çıkınca âlimlerin, dostların fikirlerine

60 Râhatü’s-Sudûr, s. 60. 61 Râhatü’s-Sudûr, s. 124. 62 Seâlibî, a.g.e. s. 97-98. 63 Seâlibî, a.g.e. s. 99.

başvurmalı ve onların arasından en doğrusunu tercih etmelidir. Zaten işlerde fikir danışmamak zayıf fikirliliğin göstergesidir ve böyle biri aynı zamanda kendini be- ğenmiş biridir.65 Bununla o, yukarıda bahsettiğimiz istişarenin bir parçasını oluşturan tecrübelerden istifade kısmının önemi üzerinde durmuş olur.

Ravendî de, “her işte evvela düşünmenin ve bununla beraber akıllı, dost bir

insanın fikrini almanın iyi olduğunu”66 ifade eder. Ona göre, “tecrübelerden istifade

edenin sonu iyi olur ve kendini beğenmişlik göstermediği için de başkaları tarafından methedilir.”67 Zira akıllı insan, fikrine, bilgili insanların fikrini katar, aklını da hâ- kimlerin akıllarıyla birleştirir.68 Meşveretin önemini vurgulayan Ravendî, devamla şunları söyler: “işlerin güçleşip halkın hakkındaki fikri değişti mi, akıllı insanların

düşüncelerine başvur, nasihat verenlerin gösterdiği yola sığın; yol sormaktan çekin- me, yardım istemeyi beğenmezlik etme! Çünkü sorup selamete çıkman, kendi başına hareket edip pişman olmandan daha iyidir.”69 Çünkü böyle yapmayıp başkalarının tecrübelerinden ders almayan insan can evinden vurulmuş olur.70

Ravendî’ye göre, meşveretin vakti gecedir, çünkü gece insanın düşüncesi da- ha topludur, hatırlanması kolaydır. Ayrıca “Müsteşar mümtaz gerek” dendiği gibi Ravendî de, istişare edilecek kişilerle alakalı, onların çok önemli olduğunu belirtir ve hükümdarın, işlerinde aklıselim sahibi ve sevgisine güvendiği kişilere fikir danışması gerektiğini söyler. Zira ona göre; “sevgisi halis olmayan kimse iyilik istemez, aklı

sağlam olmayan dostun da düşüncesi isabetli olmaz.”71

Ona göre, “herhangi bir hükümdar tedbir ve düşüncesinde yalnız başına ha-

reket ederse, kendine karşı gelen asilerin ve düşmanlarının kılıçlarına teslim olur.”72

Hükümdar böyle değil de kararlaştırdığı işlerde bilenlerle istişare eder, başına gelen sıkıntılarda akıllı insanlara yol danışırsa düşmanların tuzaklarından korunur ve karşı-

65 Nizamü’l-Mülk, a.g.e. s. 112-113. 66 Râhatü’s-Sudûr, s. 92. 67 Râhatü’s-Sudûr, s. 166. 68 Râhatü’s-Sudûr, s. 266. 69 Râhatü’s-Sudûr, s. 169. 70 Râhatü’s-Sudûr, s. 274. 71 Râhatü’s-Sudûr, s. 245. 72 Râhatü’s-Sudûr, s. 139.

laştığı tıkanıklıkların önü açılır. Bunlarla beraber halkın durumu iyileşir, kalbi istişa- renin verdiği huzurla nurlanır ve güçlükler artık hükümdara kolay gelmeye başlar.73

Devlet işlerinde, istişarenin önemli bir sacayağı olan aceleci olmama hususu da önemli bir prensiptir. Çünkü acelecilik, devletin ve milletin bekasını ilgilendiren bu gibi önemli konularda insanı yanlış kararlar almaya götürebilir. İşte böyle bir du- rumda istişare mekanizmasının işlettirilmesi kişiyi aceleciliğin oluşturacağı hatalar- dan korur. Bu yüzden hükümdar da işlerinde aceleci olmamalıdır. Bir mesele hak- kında bir şey duyduğu ya da bir şeyden şüphelendiğinde, hakikatini anlayıncaya, yalanı doğrudan ayırıncaya kadar yavaş hareket etmelidir.74 Zira kudret sahibi bir hükümdar önemli kararlara varırken sabır ve dikkatle hareket etmeye mecburdur. Çünkü hükümdar bir karara vardı mı onu kararından çeviren olmaz. Zira hükümdarın etrafında dalkavuklar olur ve onlar hükümdara yaklaşmak için onun hatasını bile desteklerler.75 Ravendî de, “aceleci ve hafif insan, servi boylu pehlivanda olsa yükse-

lemez”76 der, zira acele edenin ayağı kayar.77 Kişi böyle davranmayıp, işlerinde sabır gösterip teenni ile hareket eder ise muradına erer.78 Acelecilik, vücudun kedere, zahmete ve sıkıntıya düşmesine sebep olan şeytan işi bir amel olduğu da bilinen bir gerçektir.

Ona göre, vasıta ve sebepler tekâmül edip kıvamına gelmeden yüksek merte-

belere göz dikilmemeli. Çünkü meyveler kemale erdikleri vakit tatlı oldukları halde, olmadan önce ekşidirler. Demir tavında dövülmeli zira vakitsiz iş gevşek olur.79 Hü-

kümdar da olaylara soğukkanlı yaklaşabilmelidir, zira soğukkanlılık ağacını diken selamet meyvesini toplar çünkü yavaşlık rızkın anahtarıdır.80

Meşveretin hakkını verip istişare mekanizmasını güzel işleten bir hükümdarın vazifesi bununla bitmez. Bütün bunların yanında uyanıklık, tedbir ve teyakkuz hü- kümdarın özellikleri olması yanında devletin selameti açısından önemli hasletlerdir.

73 Râhatü’s-Sudûr, s. 156. 74 Nizamü’l-Mülk, a.g.e. s. 163. 75 Seâlibî, a.g.e. s. 214. 76 Râhatü’s-Sudûr, s. 254. 77 Râhatü’s-Sudûr, s. 139. 78 Râhatü’s-Sudûr, s. 223. 79 Râhatü’s-Sudûr, s. 166. 80 Râhatü’s-Sudûr, s. 140.

Seâlibî, tedbiri en dar daireden yani hükümdarın can güvenliğinden alıp devletin ha- zinesinin güvenliğine kadar götürür ve hükümdarın etrafını güvenilir muhafızlarla donatması gerektiğini önemle anlatır.81 Yusuf Has Hacib, gafil hükümdarlar ülkeleri- ne hâkim olamazlar derken, güç ve kudret kadar uyanık ve tedbirli olmayı da hü- kümdarlığın gerekli şartlarından sayar.82 Ravendî’ye göre de “gafletin azlığı ikbalin

delillerindendir.”83 O, düşüncesi zayıf olanın düşmanı kuvvetli olur, tedbiri kötü ola- nı talih mahveder,84 der ve uzun zaman gaflette kalan hükümdarın devletinin yıkıl- masının kaçınılmazlığını anlatır.85 Maverdi de, bu anlatılanlara uygun olarak, bilin- meyen arızaların ortaya çıkarılması için temkinli olmanın ve vakarlı bir duruş sergi- lemenin gerekli olduğunu söyler.86

Nizamü’l-Mülk de, tedbirli davranmanın önemini daha konunun girişinde dile getirerek şöyle der: “her tarafa tüccarlar, seyyahlar, sûfiler, dervişler ve ayak satıcı-

ları kılığında casuslar gitmeli ve hadiselerin hiçbir şekilde gizli kalmaması, eğer bir

şey vuku bulursa veya zuhur ederse, zamanında çaresine bakılması için duydukları her şeyi haber vermelidirler. Bu mesele, ihmal edilmemesi gereken önemli bir iş- tir.”87

Tedbir herhangi bir tehlikeyi önceden sezip ona göre önlem alabilmektir. Tedbir, gelen tehlikeyi bertaraf edebiliyorsa değerlidir. Ravendî’ye göre de “iyi bir

hükümdar, kuvveti artmadan, iktidarı çoğalmadan, şevketi ziyadeleşmeden, itaatsiz- liği hududu aşmadan düşmanı araştıran, soruşturan ve illeti ağırlaşıp ilaç tesirini kaybetmeden onun çaresine bakandır.”88 Tedbir hususu, insanın kendi başına altın- dan kalkabileceği bir husus değildir. Bunun için her hangi bir işte, başkalarından istifade etme gerekliliği doğduğunda orada istişare mekanizması için bir ortam oluş- muş demektir ki yukarıda anlatılanlar da istişarede başarıyı elde etme adına söylen- miş bir metodun prensipleridir diyebiliriz.

81 Seâlibî, a.g.e. s. 208.

82 Reşat Genç, a.g.e. s. 110. 83 Râhatü’s-Sudûr, s. 85. 84 Râhatü’s-Sudûr, s. 274. 85 Râhatü’s-Sudûr, s. 256. 86 Maverdî, a.g.e. s. 234. 87 Nizamü’l-Mülk, a.g.e. s. 92-105. 88 Râhatü’s-Sudûr, s. 370.

Başka akıllardan istifade, acelecilik göstermeme ve tedbirli hareket etme çer- çevesinde anlatmaya çalıştığımız istişare, küçük gördüğümüz meselelerde bile önem- li olup bizi başarıya ulaştırırken, neticeleri itibariyle önemli sonuçlar doğuran devlete dair meselelerde ise ne kadar önem kazandığı ortadır. Ravendî’nin de bu meseleye büyük ölçüde önem verdiği yukarıda anlatılanlardan anlaşılmaktadır.