• Sonuç bulunamadı

Sürdürülebilir Kalkınmanın Tanımlanması ve Anlaşılması

2.3. Kalkınma Teorisi

2.4.1. Sürdürülebilir Kalkınmanın Tanımlanması ve Anlaşılması

"Sürdürülebilir kalkınma" terimi, 1980'de bir koruma stratejisi olarak ortaya çıkarıldı (Brundtland Raporunda). Daha sonra, hükümetlerin, ekonomik ve stratejik kurumların ve pek çok ülkenin sivil toplumunun kullandığı bir moda haline geldi. SK birçok kamu ve politika belgesinde kullanılmış ve üzerinde çok sayıda araştırma yapılmıştır. Birçok küresel organizasyon, politika yapıcıları yalnızca çevre dostu projeleri başlatmaya çağırmak için çabalarken SK'yi teşvik etti. Çevre dostu önermelerin en önemli savunucusu olan BM, sonradan sürdürülebilir kalkınma için bir politika belgesi olarak hazırlanan ünlü Ajanda 21'in de dahil olduğu çok sayıda rapor ve politika belgesi yayınladı. (Baker, 2006; Redclift, 1987; Southgate ve Sharpley, 2002).

Devasa küresel desteğe rağmen, sürdürülebilir kalkınma sert eleştirilere maruz kalmış ve araştırmacılar ve eleştirmenler kavramın belirsizlikler taşıdığına vurgu yapmışlardır. Dolayısıyla tanımı konusunda herhangi bir mutabakat yoktur. Araştırmalar ve kalkınma uzmanları, karar vericiler, politika yapıcılar ve akademik araştırmacılar tarafından yapılan en iyi çabalara rağmen SK konusunda üzerinde mutabakata varılan herhangi bir tanım bulunmamaktadır. Kavramsal olarak çok disiplini içerdiği için, bağlamların bolluğu içinde uygulanabilir ve bu nedenle, farklı insanlar onu oldukça farklı algılamaktadır (Lélé, 1991; Telfer ve Sharpley, 2008). Gray (1993) mevcut literatürde neredeyse yirmi yılda 68'in üzerinde tanımının bulunduğuna dikkat çekmiştir. Bu nedenle, şu anda daha fazla tanım bulunduğuna inanabiliriz. Uygun bir alternatif mevcut olmadığından, Brundtland Komisyonu bu kavramın en popüler tanımını ortaya atmıştır:

''Kalkınma, gelecek nesiller kendi ihtiyaçlarını karşılama yeteneğinden ödün vermeden mevcut ihtiyaçların karşılanabilmesidir.''

Sadeliğine rağmen eleştirildi çünkü bir belirsizlik seviyesine sahipti ve bu da farklı yorumlara neden olabiliyordu. Bu tanım, ihtiyaçlarını ne olduklarından bahsetmeden geçerken ve ne tür kalkınma yönleri / unsurları üzerinde yoğunlaştığını netleştirmede başarısız olmuştur.

Ayrıca, ihtiyaçlar, her ülkenin önceliklerini kendi kültürüne, toplumuna, ekonomisine ve atmosferine dayanarak belirlenmesi gerektiği anlamına gelebilir (Beckerman, 1994Bu tanım, ayrıca, "kuşaklar arası eşitlik" üzerine yoğun bir eleştiri almış ve ayrıca, gelecek nesillerin ihtiyaçlarını değerlendirmek mümkün değildir, çünkü esas olarak bölgelerin, ekonomilerin ve toplumların ihtiyaçları değişmeye devam etmektedir.Tosun ve Jenkins (1998), şu soru ile bu tanıma meydan okumuştur: Gelişmekte olan ülkeler için yoksulluk büyük bir sorun iken onlardan gelecek kuşaklar hakkında nasıl bir plan yapmaları beklenebilir?

Giddings ve diğerleri (2002), Brundtland'ın kasıtlı olarak bu tanımını belirsiz tuttuğunu ve kapsamlı bir onay almak için siyasi hareket olduğunu ileri sürmüştür. Sert eleştirilere rağmen, özellikle belirsizlik olması pek çok alanda tanımı uygulanabilir

hale getirdi, çünkü farklı insanlar onu kendi fikirlerinin geçerliliğini kanıtlamak için kendi yollarıyla yorumlayabiliyordu (Robinson, 2004).

Skolimowski (1995) SK'nin belirsizliğinin tanımın kabul edilebilir hale getirilmesine yardımcı olduğuna dikkat çekti ve bu nedenle zayıflığından ziyade SkKnin gücü olarak değerlendirilmesine gönderme yapıyordu. Adams (2006) SK'nin çok çeşitli disiplinleri birleştirme ve bunları ortak hedeflere ulaşmak için bir araya getirme konusunda büyük potansiyele sahip olduğuna inanıyordu.

SK çeşitli disiplinlerde ve durumlarda kullanılmıştır ve birçok yorumu olmasına rağmen Kalkınma Çalışmaları ve diğer ilgili disiplinlerin literatürünün zorunlu bir gereği haline gelmiştir. SK yaklaşımları büyük ölçüde bağlamın türü ve hedef kitlenin türüne bağlıdır. SK tanımlamaları yerlere ve insanların algılarına göre değişebilir, ancak çok gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler / toplumlarda mevcut olan bu algılamalar / yorumlar önem arz etmektedir (Tosun ve Jenkins, 1998).

Bu nedenle, SK bir Batı teorisi olarak kabul edilir ve Batılı ülkeler / toplumlardaki gelişme süreci için tartışmasız daha geçerli ve alakalıdır. Aslında, gelişmiş dünya, ihtiyaç duyulan gelişimi sağladıkça ve kendine yeterli hale geldikçe çevreye önem vermeye başlamış görünüyor. Çevre dostu bir süreç kullanarak SK'ye ulaşmanın ip üzerinde yürümeye dönüştüğü ve kesinlikle gelişmekte olan ülkeler için kolay uygulanamaz veya hatta adil olmadığı unutulmamalıdır. Endüstri devrimi tarihine bakıldığında Batı ülkelerinin endüstriyel gelişmenin ilk safhalarında, çevreyi düşünmeden ve doğal / fosil kaynaklarından özgürce yararlanarak kalkındıkları açıkça görülmektedir. Fakat şimdi, gelişmekte olan ülkelerin aynı ilerleme özgürlüğünden yararlanmasını istemiyorlar böylelikle de kalkınma için sınırlı fırsatlar kalıyor. Şu anda, küçük ve yavaş ilerleyen ekonomilerin çoğunun tek bir noktada önceliği vardır o da kısa vadede hayatta kalmak. Ek olarak, bazı küçük ekonomiler, ekonomilerini geliştirmede olduğu kadar yoksul yoksullukla mücadelede de doğal / mineral kaynaklarına yaslanmaktadır. Bu durumdaki ülkeler için gelecek kuşaklar ve onların ihtiyaçları ve küresel çevre sorunları kendileri için bir öncelik değildir. Bu nedenle, bazı durumlarda sürdürülebilir kalkınmanın sağlanabilmesi imkansızdır (Osofsky, 2003; Redclift, 1992; Adams, 2001).

Bu sorunlara rağmen, SK genel olarak küresel bir kalkınma paradigması olarak kabul edilir, ancak bazı uzmanlar kavramın belirsiz ve dolayısıyla anlamsız olduğuna inanmaktadır. Uzmanlar ayrıca, SK'nin bazı eylemleri meşrulaştırmak için kullanıldığını ve bunun da "aşırı" gerilime ve zayıf uygulamaya neden olduğunu düşünüyor. Bir başka belirsizlik, SK'nin ve sürdürülebilirliğin, birbiriyle bağlantılı ancak önemli ölçüde farklı olmasına rağmen birbirinin yerine kullanılmasından kaynaklanmaktadır (Giddings ve ark., 2002; Redclift, 2008).

Gerçekten de, sürdürülebilirlik, ekoloji kavramıyla iç içe geçmiş durumda ve çevre korunmasına odaklanmaktadır ancak artık, sosyo-ekonomik sürdürülebilirlik gibi çok sayıda ilgili bağlamı da içerir şekilde ele alınmaktadır. Güvenilir bir tanımı Sharpley'nin sözlerinde bulabiliriz: “Uzun vadede gelecekte devam etme kapasitesi.” SK sosyal, finansal, ekolojik ve toplumsal sürdürülebilirlik teminatıyla sonuçlanan değişiklikleri yönlendirir. Bu nedenle, sürdürülebilirlik bir nihai hedeftir ve SK bunu başarmak için bir süreçtir (Baker, 2006; Sharpley, 2009).

Daha önce de belirttiğimiz gibi, SK çoklu forumlarda ve çeşitli kalkınma literatürlerinde ağırlıklı olarak belirsizliği nedeniyle yaygın olarak eleştirilmiştir, ancak yine de bu tartışmadan yola çıkarak, SK'nin tek bir tanımla tanımlanmasının çok karmaşık olduğu görülmüştür. Evrensel olarak kabul edilmiş bir tanımın kullanılamaması kesinlikle büyük bir sorun değildir. Adams (2006), belirsizliğine rağmen SK'nin "bütünsel, çekici, esnek olmayan fakat kesin de olmayan" olduğunu iddia etmiştir.

SK'nin savunucuları, bunun ileride yapılacak faaliyetler için genel rehberlik sağladığına inanmaktadır. Belirsizliğinin bölgesel ve kültürel gerekleri yerine getirmek için onu belirginleştirdiğine inanılır. Çok disiplinli SK uygulanabilirliği göz önüne alındığında, SK'nin hiçbir yaklaşımının gerçek yaklaşım olarak nitelendirilemeyeceği doğrudur. Bazı uzmanlar, SK'nin sıkı bir şekilde tanımlanmasının şu anda bu terim kapsamında mevcut olan pek çok faktörü ve birçok konuyu hariç tutacağına inanmaktadır (Wood, 1993; Robinson, 2004). Sonuç olarak, araştırmacılar ve kalkınma uzmanları artık SK'yi tanımlama çabalarından uzaklaşmış

ve şu anda bu kavramın zenginleştirilmesi amacıyla nesnelliği belirlemeye çalışmaktadır. SK'nin amaçları ve ilkeleri şunlardır: