• Sonuç bulunamadı

SÖZLEġMENĠN DEVRĠNĠN MEYDANA GELDĠĞĠ AN

Belgede Sözleşmenin devri (sayfa 95-100)

E. ALT SÖZLEġMEDEN FARKLARI

I. SÖZLEġMENĠN DEVRĠNĠN MEYDANA GELDĠĞĠ AN

Sözleşmenin devrinin meydana geldiği anı tespit etmek, sözleşmeyi devralanın devre konu sözleşmede ne zaman taraf sıfatı haline geleceğinin ve sözleşmeden doğan hak ve borçları hangi kapsamda ve hangi anda iktisap edeceğinin belirlenmesi için önem arz etmektedir.

Sözleşmenin kurulduğu ve meydana geldiği anın tespit edilmesi esas itibariyle bir Borçlar Hukuku meselesidir. Bir sözleşmenin kurulduğu anı açıklayan çeşitli teoriler bulunmaktadır. Açıklama teorisine göre, muhatabın kabul beyanını açıklamasıyla sözleşme kurulmuş olur. Ayrıca bu beyanın önerene gönderilmesi şart değildir.

Gönderme teorisine göre, muhatabın kabul beyanını öneri sahibine gönderdiği an sözleşme kurulmuş olur. Örneğin, kabul beyanını içeren mektubun postaya verilmesiyle sözleşme kurulmuş olacaktır. Varma teorisine göre sözleşme, kabul beyanının muhataba vardığı anda kurulur. Örneğin, mektubun muhatabın posta kutusuna atılması halinde durum böyledir. Öğrenme teorisine göre, kabul beyanının muhataba varması yetmez ayrıca bu beyanın onun tarafından öğrenilmesi gerekir.

Dolayısıyla muhatap kabul beyanını öğrendiği an sözleşme kurulmuş olur167.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu ise, sözleşmenin kurulduğu anı sözleşmenin hazırlar arasında yapılıp yapılmamasına göre bir ayırım yaparak tespit etmektedir.

Türk Borçlar Kanunu, hazırlar arasında öneriye karşılık kabul beyanının derhal açıklanmasını arar. Böyle bir durumda sözleşme önerinin ardından kabul beyanının açıklandığı anda kurulmuş olur. Eğer, hazırlar arasında taraflar sözleşme kurmaya yönelik iradelerini sözlü değil yazılı olarak açıklıyorlarsa, bu durumda muhatabın

167 Cengiz, 2014: 121; Oğuzman M. Kemal, Öz Turgut, Borçlar Hukuku Genel Hükümleri, Vedat Kitapçılık, İstanbul 2015, s. 44 vd.

83 kabul beyanını içeren metni imza edip muhataba vermesiyle sözleşme kurulmuş olacaktır. Hazır olmayanlar arasında, sözleşmenin kurulması bakımından ise Türk Borçlar Kanunu varma teorisini kabul etmiştir. Buna göre, hazır olmayanlar arasında sözleşme, kabul beyanının muhataba vardığı anda kurulmuş olur. Sözleşmenin kurulması için, muhatabın kabul beyanını öğrenmesi gerekmez168.

Sözleşmenin hüküm ve sonuçlarını doğurma anı da Türk Borçlar Hukukunda sözleşmenin hazırlar arasında kurulup kurulmadığına göre tespit edilmiştir. Eğer, sözleşme hazırlar arasında kurulmuş ise bu durumda sözleşme kurulduğu andan itibaren hüküm ve sonuç doğuracaktır. Eğer, sözleşme hazır olmayanlar arasında kurulmuş ise gönderme teorisine uygun olarak hüküm ve sonuçlarını doğuracaktır.

Yani, kabul beyanının muhataba gönderildiği an sözleşme hüküm ve sonuçlarını doğurmuş olacaktır. Görüldüğü gibi, Türk Hukukunda hazır olmayanlar arasında sözleşmenin kurulması varma teorisine göre, hüküm ve sonuçlarını doğurması ise gönderme teorisine göre meydana gelmektedir169.

Bundan başka, taraflar sözleşmenin kurulduğu ya da hüküm ve sonuçlarını meydana getireceği anı aralarında yapacakları bir sözleşme ile serbestçe tayin edebilirler. Eğer taraflar arasında böyle bir irade mevcut ise sözleşmenin kurulduğu ya da hüküm ve sonuçlarını doğurduğu an bu iradeye göre belirlenecektir. Örneğin, hazırlar arasında taraflar bir birine uygun irade beyanlarını açıklamış ve sözleşmenin bir ay sonra hüküm ve sonuçlarını doğuracağı konusunda anlaşmışlarsa bu halde sözleşme kurulmuş olur ve fakat Türk Borçlar Kanunundaki genel kuraldan farklı olarak sözleşme tarafların belirlediği tarihten itibaren, yani bir ay sonra hüküm ve sonuç doğurur.

Devir sözleşmesinde devrin meydana geldiği an, yani sözleşmede taraf değişikliğinin vücut bularak devralanın devredenin yerine tam olarak geçtiği zaman, öncelikle taraf iradelerine göre belirlenir. Ancak, taraflar arasında böyle bir irade bulunmuyorsa, devir sözleşmesinin meydana geldiği anın tespit edilmesi gerekir. Devir sözleşmesinin meydana geldiği anı tespit etmek de kolay bir durum değildir. Zira,

168 Oğuzman, Öz: 2015, s. 60.

169 Bu durumun çeşitli sebepleri vardır. Bir kere kanun koyucu, bu durumla sözleşmenin ayakta tutulması lehine bir yöntem izlemiştir. Zira, kabul beyanının gönderildiği anı, örneğin posta pulundan tespit etmek daha kolaydır. Sözleşme , sonuçlarını geçmişe etkili olarak, kabul beyanının gönderildiği anda meydana getireceği için, önce muhatap, bu andan itibaren ifaya hazır olmalıdır (Cengiz, 2014:

121- 123).

84 devir işlemi kendisine özgü üç taraflı bir sözleşmedir ve bu durumun açıklanabilmesi için genel teorilerden daha öteye gidilmesi gerekir. Gerçekten de, doktrinde devir sözleşmesinin meydana geldiği anın tespiti bakımından iki teori öne çıkmaktadır.

Bunlar; tasarruf teorisi ve sözleşme teorisidir.

Tasarruf teorisine göre, sözleşmenin devri sözleşmeyi devreden ile sözleşmeyi devralan arasındaki bir işlemle yapılır. Sözleşmede kalan tarafın rızası devir işlemine onay niteliği taşır ve bu iradenin devir işleminin kurulmasına bir etkisi yoktur. Bu nedenle devir işlemi, devralan ile devreden arasında yapılan devir anlaşmanın kurulduğu anda meydana gelmiş olur. Bu görüş sözleşmenin devrini iki taraflı bir işlem olarak kabul etmekte ve sözleşmede kalan tarafın iradesine devir işleminin kurulması açısından bir değer atfetmemektedir. Bu görüşe göre, sözleşmede kalanın iradesi sadece bu işlemin geçerli olarak tekemmül edip etmemesinde önem arz eder.170.

Sözleşme teorisine göre, sözleşmenin devri devralan, devreden ve kalan arasında yapılan üç taraflı kendine özgü bir anlaşmadır. Bu işleme katılan tarafların iradeleri, devir işlemi bakımından kurucu etkiye sahiptir ve her bir irade eşit derecede önemlidir. Bu nedenle, söz konusu teoriye göre, sözleşmenin devrine yönelik en son iradenin uygun olarak beyan edildiği anda sözleşme ve devir işlemi kurulmuş olur.

Burada, sözleşmenin devrine yönelik en son irade beyanının kimin tarafından yöneltildiği önemli değildir. Örneğin, sözleşmeyi devralan ile devreden arasında yapılan anlaşmaya kalan taraf sonradan rıza vermiş ise bu rızanın açıklandığı anda devir sözleşmesi kurulmuş olur. Sözleşmede kalan tarafın devre önceden izin verdiği durumlarda, sözleşmeyi devralan tarafından gelen hazırlar arası devir önerisine, sözleşmeyi devredenin kabul beyanını yöneltmesi anında ya da sözleşmeyi devredenden gelen hazırlar arası devir önerisine sözleşmeyi devralanın kabul beyanını yöneltmesi anında devir işlemi kurulmuş olacaktır. İlk örnekte, devir işlemini kuran son irade beyanı sözleşmede kalan tarafa ait iken, ikinci örnekte sözleşmeyi devredene, üçüncü örnekte ise devralana aittir. Her üç durumda da,

170 Ayrancı, 2003: 148.

85 sözleşmenin devrine ilişkin iradelerden en son açıklananı ileriye etkili olarak sonuç doğurur171.

Sözleşmenin devri işleminin kurulduğu anı en uygun şekilde ifade eden teori kanımızca sözleşme teorisidir. Bir kere, tasarruf teorisi sözleşmenin devrinin özüyle tam olarak bağdaşmamaktadır. Zira tasarruf teorisi sözleşmenin devrini iki taraflı bir işlem olarak kabul etmekte ve sözleşmede kalan tarafın rızasını devir açısından kurucu bir beyan olarak görmemektedir. Oysa, sözleşmenin devri kendine özgü üç taraflı bir işlemdir ve bu işlemin geçerli bir biçimde yapılabilmesi için sözleşmede kalanın devre uygun iradesi gerekir ve bu irade en az sözleşmeyi devreden ve sözleşmeyi devralanınki kadar önemlidir. İkinci olarak, sürekli değişim ve edim ilişkisinin bulunduğu ifa aşamasındaki bir sözleşmenin devri söz konusu olduğunda, tasarruf teorisi sözleşmede kalan tarafın iradesinin geriye etkili olarak sonuç doğurmasına neden olur ki böyle bir durumda söz konusu ilişkiden doğan haklar ve borçlar devir sözleşmesinin yapıldığı ana göre belirlenir. Bu ise devir işleminin amacına uygun düşmez. Zira sürekli değişim ve edim ilişkisinin bulunduğu bir sözleşmenin devirden önceki safhaların korunması gerekir.

Bütün bu açıklamalarımızdan hareketle; sözleşmede kalan taraf devre ilişkin iznini önceden beyan etmişse devir işleminin kurulduğu, hüküm ve sonuç doğurduğu an;

sözleşmeyi devreden ile sözleşmeyi devralan arasında yapılan devir sözleşmesinin durumuna göre belirlenir. Sözleşmeyi devreden ile sözleşmeyi devralan arasında yapılan devir sözleşmesi hazırlar arasında yapılıyorsa, öneriye karşılık kabul beyanının derhal açıklandığı anda devir sözleşmesi kurulmuş olur ve sözleşme bu andan itibaren hüküm ve sonuçlarını doğurur. Sözleşmeyi devralan ile devreden arasındaki devir sözleşmesi hazır olmayanlar arasında yapılıyorsa, kabul beyanının önerici tarafa vardığı anda devir sözleşmesi kurulmuş olur ve kabul beyanının önericiye gönderildiği anda da devir sözleşmesi hüküm ve sonuçlarını doğurur. Eğer, sözleşmede kalan taraf devre ilişkin rızasını önceden açıklamazsa, bu durumda devre yönelik en son iradenin beyan edildiği anda sözleşme kurulmuş, hüküm ve sonuçlarını doğurmuş olur. Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, bu ihtimalde devre yönelik en son irade beyanının kimin tarafından açıklandığının herhangi bir önemi yoktur.

171 Ayrancı, 2003: 149.

86 Devreden ile devralan arasında yapılan anlaşmadan sonra, devreden ile kalan arasında ikinci bir anlaşmanın yapılması suretiyle sözleşmenin devredildiği durumlarda, devir sözleşmesinin kurulduğu an ikinci sözleşmeye göre belirlenir. Bu sebeple ikinci sözleşmenin yapıldığı anda devir sözleşmesi kurulur, hüküm ve sonuç doğurur172.

Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, sözleşmenin devri işleminin kurulduğu, hüküm ve sonuçlarını doğurduğu anın tespiti sözleşmeyi devralanın devre konu sözleşmede ne zaman taraf sıfatı haline geleceğinin ve sözleşmeden doğan hak ve borçları ne zaman iktisap edeceğinin belirlenmesinde önem arz eder. Bu noktada, sözleşmeyi devralan taraf, sözleşmenin kurulması anından itibaren devre konu sözleşmenin tarafı haline gelir ve sözleşmeden doğan hak ve borçlara ehil olur. Sözleşmeden önce meydana gelen ve henüz sona ermemiş hak ve borçlar ise devreden tarafa ait olacaktır173.

172 Ayrancı, 2003: 149.

173 Örneğin, A ile B, 01.01.2014 tarihinde bir hizmet sözleşmesi akdetmiş ve sözleşme usulüne uygun bir şekilde devredilmiş, devir işlemi hüküm ve sonuçlarını 01.04.2014 tarihinden itibaren doğurmaya başlamışsa, devre konu olan hizmet sözleşmesi 01.01.2014 ila 01.04.2014 tarihleri arasında A ile B arasında hüküm ve sonuç doğurmuştur. Bu tarihler arasında muaccel olmuş ve fakat sona ermiş hak ve borçlar için devir işleminin bir etkisi yoktur. Söz konusu hak ve borçlar A ile B arasında hüküm ve sonuç doğurur. Bu tarihler arasında muaccel olmuş ve fakat hala sona ermemiş hak ve borçlar, sözleşme devredilmiş olsa bile devreden tarafa ait olacak, yani bu hak ve borçlar bakımından sözleşme yine A ve B arasında hüküm ve sonuç doğurmaya devam edecektir. Söz gelimi, işçinin 01.03.2014 tarihinde muaccel olan ücreti, sözleşmeyi devreden tarafından henüz ifa edilmemişse, devredenin bu borcu sözleşmenin devrinden önce muaccel hale gelmiştir, sözleşmede kalanının ücret hakkı ise ifa edilmediğinden henüz sona ermemiştir. Bu durumda, sözleşmenin devrinin hüküm ve sonuç doğurmasından önceki dönemde muaccel olmuş ve fakat sona ermemiş olan ücret ödeme borcunun borçlusu, sözleşmeyi devreden taraftır. Bu kural hemen hemen bütün sözleşmelerde uygulanmaktadır. Örneğin, bir mağaza sahibi, müşterisiyle bir televizyonun satımı konusunda anlaşmış, mağaza sahibi satış bedeli ödenince televizyonu müşteriye vermeyi, müşteri de satış bedelini kısımlar halinde ödemeyi taahhüt etmiş, taksit sayısı da taraflarca dokuz olarak belirlenmiş olsun.

Dördüncü taksit dönemi sona erdiğinde, sözleşmenin usulüne uygun olarak üçüncü bir kişiye devredildiği ve fakat devredenin bu dört taksiti de ödemediği varsayıldığında, dört taksit borcu sözleşmenin devri işleminden önce muaccel hale gelmiş ve devir işleminden önce sona ermemiş olduğundan, ilk dört taksitin borçlusu yine sözleşmeyi devreden olarak kalacaktır. Sonraki beş taksit sözleşmenin devri işleminden direkt etkilenecek ve bu borç henüz muaccel olmadığından, ifa yükümlülüğü sözleşmeyi devralanda olacaktır. Diğer taraftan, taksitler sona erdiğinde elektronik mağaza sahibi de, televizyonu devir işleminden sonra borcunun muaccel olması sebebiyle sözleşmeyi devralana ifa ederek borcundan kurtulabilecektir.

87 II. SÖZLEġMENĠN DEVRĠNĠN HÜKÜM VE SONUÇLARI

Sözleşmenin devrinin iki temel sonucu bulunmaktadır. Bunlardan biri, devre konu olan sözleşmenin sona ermeyip varlığını devam ettirmesi iken diğeri, devir işlemi ile taraf sıfatı üzerinde tasarrufta bulunulması yani, sözleşmedeki taraflardan birinin yerine başka bir üçüncü kişinin geçerek sözleşmeden doğan hak ve borçları iktisap etmesidir174. O halde, sözleşmenin devrinin hüküm ve sonuçlarını iki ana başlık altında incelemek mümkündür: Birincisi, sözleşmenin devri işleminin, ilişkinin taraflarına etkisi ve tarafların birbirleriyle olan ilişkisi; ikincisi ise devir işleminin devre konu olan sözleşmeye ve söz konusu sözleşmeden doğan haklara ve borçlara etkisi.

Belgede Sözleşmenin devri (sayfa 95-100)