• Sonuç bulunamadı

Roma ve Orta Ça¤

Client: S›¤›nt› ya da

yanaflma anlam›na gelmektedir. Kendisi yurttafl olmay›p bir yurttafl›n korumas› alt›nda bulunan ve ona hizmet etme

yükümlülü¤üyle ba¤l› bulunan kiflilere bu ad verilmektedir. Koruyucu yurttafl ise patronus ad›n› al›r. Patron sözü buradan gelir. Korumac›l›k ve kay›rmac›l›¤› ifade eden patronaj sözcü¤ü de ayn› iliflkiden türemektedir.

Auctoritas: Sözcük olarak

augeo (art›rmak, ço¤altmak) fiiliyle iliflkili olsa da siyasal düflünce içinde bu anlamda kullan›lmaz. ‹ktidar› bir fleyi yapabilme, uygulama gücü olarak düflünürsek, auctoritas bu gücün hayata geçirilebilmesi,

uygulanabilir olmas› için gerek duydu¤u meflrulu¤u, otoriteyi sa¤lar. Bu bak›mdan uygulaman›n kendisini hakl› göstermek için baflvurdu¤u ilke olarak “iktidar›n ilkesi” diye kavran›r. Örne¤in Roma’da uygulama gücü “halk›n” ama onu uygulanabilir k›lan otorite yani auctoritas senatonun ya da senato babalar›n›n elindedir. Anlafl›laca¤› gibi, auctoritas kimin elinde ya da kimden geliyorsa, uygulama gücü olarak iktidar ona tabi olacakt›r.

Bunlar›n ilkine pleb, ikincisine ise client denmekteydi. Bu iki kesim özgür nüfusu oluflturuyordu ama siyasal haklardan yoksundular. Nihayet toplumsal örgütlenme-nin en alt›nda ise özgürlükten mahrum, al›n›p sat›labilir bir mal olarak köleler bu-lunuyordu.

Roma’da krall›k seçim konusuydu. Kral (rex) kendi alt›nda bulunan iki meclis-le birlikte yönetirdi. Bunlardan ilki, kral› da seçen comitia curiata, yani fratrimeclis-ler meclisiydi ve yasama ifllevini üstlenmiflti. ‹kincisi ise dan›flma meclisi gibi çal›flan ama ayn› zamanda comitia curiata’n›n kararlar›n› onaylad›¤› için büyük bir say-g›nl›¤a sahip olan senato (senatus) idi. Senato, bu bak›mdan ilgili kararlar›n uygu-lanmas›n› mümkün k›lan auctoritas’› elinde tutuyordu. Senato senatus patres ya da babalar ad› verilen gens fleflerinden oluflmufltu. Bu fleflerin soyundan gelenlere ise patrici ad› veriliyordu.

Senatus ya da günümüzdeki karfl›l›¤›yla senato, dünden bugüne, di¤er temsilcilerin

olufl-turdu¤u meclislere göre, farkl› koflullarda ve farkl› biçimlerde oluflur. Örne¤in yasama meclisleri çift kanatl› olan ço¤u ülkede (1961 Anayasas›’n›n uyguland›¤› dönemde ülke-mizde de) senatörlük milletvekilli¤ine göre daha a¤›r ön koflullara sahip olmay› gerekti-rir. Senatolar kendi d›fllar›nda bir meclis varsa yayg›nl›kla o meclisin üstünde yer al›r ve bu meclisin ald›¤› kararlar›n uygulanabilmesi için ayr›ca senato karar› zorunludur.

Bafllang›çta tümüyle soy temelli bir örgütlenme varken bu giderek de¤iflir ve yerini ikamet ve özel mülkiyet temelli bir örgütlenmeye b›rak›r. Buna göre, tüm yurttafllar patrici (yani soylu) ya da pleb (yani herhangi bir soyla iliflkisi olmayan-lar) olufllar› bir yana, servetlerine göre tasnif edilir ve hem toplumsal hem askerî bir nitelik tafl›yan centuria’lara ayr›l›r. Her centuria’n›n bir oy hakk›yla temsil edil-di¤i comitia centuriata ad›nda yeni bir meclis oluflturulur. Bu yeni tasnif, ister is-temez yeni bir kesimi ortaya ç›kar›r: Çoluk çocuklar›ndan (proles) baflka serveti mayanlar, yaln›zca ‘çocuk üretebilenler’, ‘çocuk emzirmekten baflka mahareti ol-mayanlar’ anlam›nda proletarii; toplumun en yoksullar›.

Yeni örgütlenme servet ölçüsünü kullansa da asl›nda soyluluk servetle birlikte bask›n niteli¤ini de sürdürmektedir. Öyle ki krall›¤›n y›k›larak cumhuriyetin kurul-mas›yla yeni yönetim halka aitmifl gibi görünse bile bask›n olan fley, yeni rejimin karakterinin de soyluluk taraf›ndan biçimlendirilmifl olufluydu. Cumhuriyet (res publica) rejiminin en büyük yenili¤i, krall›¤›n tasfiyesiyle birlikte, yürütme erkini kullanmak üzere konsüllü¤ü getirmifl olmas›d›r. En yüksek yürütme yetkisiyle ya-ni imperium’la donanm›fl iki konsül, bir y›ll›¤›na comitia centuriata taraf›ndan seçiliyordu. Konsüller birlikte yönetiyor ve aralar›nda anlaflmazl›k ç›karsa olumsuz görüfl a¤›r basm›fl say›l›yordu. Bu yaklafl›m giderek Roma’n›n tüm yüksek devlet görevlileri için de uygulanmaya baflland›.

Soylular›n hâkimiyetindeki cumhuriyet düzeninde pleb’ler, patrici’lerin siyasal haklar›n› meflrulaflt›rmaktan baflka ifle yaram›yorlard›. Bu da pleb’lerin siyasal hak-lar›n› geniflletmek için sürekli olarak mücadele etmesine yol açm›fl görünüyor. ‹fl-te bu mücadeleler Roma devletinin önemli bir siyasal laboratuvar olmas›n› sa¤la-d›. Pleb’ler iki yüz y›la yay›lan bir mücadele süreci içinde büyük haklar elde etme-yi baflard›lar; borç köleli¤ine son verilmesi, kendilerine özgü bir meclis ile yöneti-ciler (tribunus) kurulunun oluflturulmas›, patrici’lerle evlenme yasa¤›n›n kald›r›l-mas› ve yüksek devlet görevlerinin pleb’lere aç›lkald›r›l-mas› bunlardan baz›lar›d›r. Özel-likle evlenme yasa¤›n›n ortadan kalkmas› ve zenginleflmifl pleb’ler ile patrici men-suplar›n›n birleflmesiyle, yepyeni bir s›n›f ortaya ç›kt›. Bu s›n›fa optimates denil-38 Siyasi Düflünceler Tarihi

S O R U D ‹ K K A T SIRA S‹ZDE DÜfiÜNEL‹M SIRA S‹ZDE S O R U DÜfiÜNEL‹M D ‹ K K A T

SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE

AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ

N N

K ‹ T A P T E L E V ‹ Z Y O N K ‹ T A P T E L E V ‹ Z Y O N ‹ N T E R N E T ‹ N T E R N E T Proletarii: Bu sözcü¤ün günümüzdeki karfl›l›¤› proletaryad›r ve kapitalist sistem içinde iki ana s›n›ftan biri bu ad› tafl›r; di¤eri burjuvazidir. Bu iki s›n›f birbirlerini var ederler. Özellikle Karl Marx’›n modern iflçi s›n›f›n› “zincirlerinden baflka kaybedecek fleyi” olmayan bir s›n›f olarak nitelemesiyle yoksullukla bu s›n›f aras›nda s›k› bir iliflki kurulmufltur ama buradan hareketle modern iflçi s›n›f›, Roma’da oldu¤unca yoksullu¤a indirgenmemelidir.

Res publica ya da Cumhuriyet: Res publica

sözcü¤ü res (eflya, nesne), publica (ortakl›¤a, toplulu¤a, kamuya iliflkin) sözcüklerinin birleflimiyle “kamusal fley, kamusal ç›kar, kamusal ifller, olaylar, vb.” gibi anlamlara gelmektedir. Ancak bu sözcük Roma siyasal düflüncesinde Yunan düflüncesindeki politea’n›n yani devletin karfl›l›¤› olarak kullan›lmaya bafllan›r. Bu haliyle Roma düflüncesinde res publica devletin kamusal vasf›n› ortaya koyar. Bu kamusall›k ortak ç›karlar, tabi olunan ortak bir hukuk sistemi, özel mülkiyetin yan› s›ra kamusal mülkiyetin varl›¤› gibi özelliklerde kendini gösterir. Bu nedenle res publica terimi, kendisini oluflturan unsurlar›n d›fl›nda kendine has varl›¤› ve ç›karlar›yla devletin ba¤›ms›z, soyut bir güç olarak kavranmas›na giden yolda önemli bir dönüm noktas›d›r.

Imperium: En yüksek kamu

gücünü, yani yürütme yetkisini ifade eder. Bu bak›mdan tipik olarak yüksek devlet görevlilerinde karfl›m›za ç›kar. Ancak onlara ba¤l› olarak çal›flan, örne¤in vergi memurlar› gibi küçük devlet memurlar› da, imperium’un tafl›y›c›s›d›rlar. Bu nedenle yüksek devlet görevlileriyle s›n›rl› olarak düflünülmemelidir.

mektedir. Böylece Roma dünyas›n›n iki büyük hakim s›n›f› geliflimini tamamlam›fl oldu. Bunlar›n karfl›s›nda ise giderek yoksullaflan ve siyasal sistemden de d›fllanan art›k yoksullar› nitelemek için kullan›lacak bir terime dönüflen populares ile ifade edilen halk vard›r. Ancak patrici ve optimates’in giderek zenginleflmesi ve doymak bilmez ifltahlar›, iki kesimi daha s›n›f mücadelesi içinde önemli k›lacakt›r. Bunlar-dan ilki, küçük köylülerin topraklar›n› kaybederek kentlere y›¤›lmas›yla say›lar› gi-derek kabaran proletarii s›n›f›d›r. ‹kincisi kesim ise büyük çiftliklerde (latifundi-um) ticarete dayal› tar›m›n bel kemi¤ini oluflturan kölelerdir.

‹Ö II. yüzy›l›n ortalar›na ulafl›ld›¤›nda Roma art›k bir kent devleti olmaktan ç›k-m›flt›r. ‹spanya’dan Bat› Anadolu topraklar›na kadar uzanan fiilî olarak bir impara-torluk hâline gelmifltir. Bu imparatorlu¤un temel felsefesi ise savaflmak, yönetmek ve para kazanmaktan ibaretti ki buna da Roma gerçekçili¤i ad› verilir. Ancak kufl-kusuz, Roma’n›n da eylemlerini meflrulaflt›racak, eylemlerinin alan›n› çizecek bir çerçeveye gereksinimi vard›. Bu gereksinim için Roma’ya hukuk yetiyordu. Bir so-run varsa k›l›çla çözülürdü; k›l›çla çözülmüyorsa hukuk devreye girerdi. Bu anlam-da Roma’anlam-da siyaset adeta bafltan beri askerlere ve karmafl›k siyasal kurumlar›n yet-ki alanlar› aras›nda meyet-kik dokuyan siyasetçilere ba¤›ml›yd› denebilir. Bu çerçeve-de siyasal düflünce, bafllang›çta yaln›zca Roma siyaset zihniyetinin kendini do¤ru-lamas›ndan baflka geliflecek bir alan bulamam›flt›r. Bu kendini do¤rulama gereksi-nimi ünlü Romal› ozan Vergilius (‹Ö 70-19)’un flu dizelerinde çok belirgindir: “Unutma Romal›, uluslar› yönetmek sana düfler. Senin görevlerin flunlar olacak:

Bar›flç› yoldan töreleri kabul ettirmek, boyun e¤enleri esirgemek ve gururlular› sa-vaflla usland›rmak.” Roma Cumhuriyeti’ni siyasal olarak do¤rulayan en önemli

isim ise Roma yurttafll›¤›ndan mahrum, bir Yunanl› düflünür olan Polybios’tur.

Polybios: Bir Cumhuriyet Düflünürü

Polybios (‹Ö 200-120) Roma’ya savafl esiri olarak götürülmüfl Yunanl› bir düflünür-dür. Ancak k›sa zamanda Roma’n›n büyük gücü karfl›s›nda Roma’ya hayran kalm›fl ve bu baflar›y› aç›klama iddias›yla ‹storiai (Tarihler) adl› yap›t›n› kaleme alm›flt›r. Devletlerin baflar› ya da baflar›s›zl›¤›n›n, nas›l yönetildiklerine, yani anayasalar›na ba¤l› oldu¤unu kabul eden Polybios, öncelikle Yunan gelene¤ine uygun bir biçim-de yönetimleri tasnif etmekte ve yönetimlerin döngüsünü aç›klamaktad›r.

Polybios’a göre devlet tümüyle do¤al olarak ortaya ç›kmaktad›r; bunun nedeni de güce dayanmas›d›r. Bu yüzden ilk yönetimi biçimi de güce dayanan tiranl›k ya da despotluk olmaktad›r. Ancak akl›n ve mant›¤›n hâkimiyetiyle despotluk yerini monarfliye b›rakmaktad›r. Ancak monarfli k›sa zamanda gücün mutlak san›lmas›y-la yeniden despotlu¤a dönüflmektedir. Bu da soylusan›lmas›y-lar›n ayaksan›lmas›y-lan›p rejimi y›kmasan›lmas›y-la- y›kmala-r›na neden olmaktad›r. Ancak aristokrasi de kendisini zenginlik h›rs›na kapt›r›nca rejimin niteli¤i oligarfliye dönüflmektedir. Oligarfli ise buna tepki duyan kitleler ta-raf›ndan y›k›larak demokrasi infla edilmektedir. Görüldü¤ü gibi, her yönetim biçi-mi kendi içindeki olumsuz ö¤elerin bask›n ç›kmas›yla bozulmaktad›r. Krall›k için-de mutlakiyeti, aristokrasi oligarfliyi, için-demokrasi ise yasa tan›mayan bir flidiçin-deti ba-r›nd›rmaktad›r. O hâlde, bu üç yönetim biçiminin iyi yönleri al›narak karma bir anayasa yap›lmal›d›r. ‹flte Polybios, Roma siyasal rejimini bunun bir örne¤i olarak görmektedir. Konsüllerin yönetimi monarfliyi, senatonun rolü aristokrasiyi ve hal-k›n elindeki iktidar yetkileri de demokrasiyi iflaret etmektedir.

Nas›l ki Platoncu düflünce her devletin bozulmas›n›n kaç›n›lmazl›¤›n› gösteri-yorsa, Polybios da bu kan›dad›r ama Roma anayasas› ve siyasal kurumlar› bir den-ge içinde oldu¤undan bu bozulmay› den-geciktirmektedir. Ancak Roma siyasal

düzeni-Latifundium: Bu iflletme

tarz›, ticarete dayal›, genifl ölçekli tar›m›n özgün bir örne¤idir. Büyük köle y›¤›nlar›n›n eme¤inin tümüne, karfl›l›ks›z olarak el konulmas›yla yani angaryayla iflletilen bu büyük çiftlikler, köle eme¤inin yeniden üretilmesi için kölelere olabildi¤ince pay vermekten

kaç›n›yorlard›. Bu da mevcut köle eme¤inin çok k›sa süre içinde açl›k, hastal›k, a¤›r çal›flma koflullar› gibi nedenlerle erimesine yol aç›yordu. Bu nedenle bu sistem sürekli olarak yeni büyük köle y›¤›nlar›na ihtiyaç duymaktad›r ve bu da Roma’y› sürekli olarak fetihlere yönelten önemli dinamiklerden biridir.

ne övgüler düzen Polybios, esasen Roma sisteminin bütün siyasal kurumlar›n› in-celemedi¤i gibi, Roma’daki sosyal s›n›flar›n mücadelelerini hiç hesaba katmam›fl ve dengeyi yaln›zca hukuksal-siyasal kurumlarda aram›flt›r. Bu bak›mdan ileride, Locke ve Montesquieu’de karfl›lafl›lacak olan güçler ayr›m›n›n ilk örneklerinden bi-rini vermifltir. Ancak Polybios’un Roma hayranl›¤› bununla s›n›rl› de¤ildir. Polybi-os’a göre, Roma siyasal sistemi, baflar›s›n› yay›lmac› emeller gütmesine borçludur. Yani geleneksel anlam›yla emperyalizm Roma siyasal kurumlar›n› ayakta tutmak-tad›r. Yay›lmac›l›k yerine, içe kapananlar ise Sparta örne¤inde oldu¤u gibi çöküfle mahkûm olmaktad›rlar. Ayr›ca Roma, dini ideolojik olarak baflar›yla kullanmakta ve halk›n tanr›lara karfl› korkular›n› sürekli canl› tutarak devletin bütünlü¤ünü sa¤-lamaktad›r.

Her ne kadar karma yönetimin erdemlerinden söz etse ve bu yan›yla bir cum-huriyet düflünürüymüfl gibi gözükse de Polybios, esasta Roma soylular›n›n, yani senatoyu elinde tutan s›n›f›n, patrici’lerin sesi durumundad›r. Gerçekte yönetim senatonun elinde olmas›na karfl›n, Polybios iktidar›n paylafl›ld›¤› varsay›m›yla se-natoyu gelebilecek elefltirilere karfl› korumaktad›r. Oysa senatonun yönetim iflini elinde tuttu¤u Polybios’un kendi yaz›lar›ndan bile anlafl›lmaktad›r: “Konsüllerin

Roma’da bulunmad›¤› bir s›rada kente gelen ve orada yaflayan kifliler, kolayl›kla anayasan›n bütünüyle aristokrasi oldu¤unu sanabilirler.”

Polybios’un, aristokrasi yanl›l›¤›n› aç›kça gösteren bir di¤er özelli¤i, Roma ana-yasas›n›n sürekli olarak demokrasi tehdidi alt›nda oldu¤unu düflünmesidir. Bunun için de alt s›n›flara sistemi tehlikeye düflürmeyecek küçük ödünler vermeyi önerir. Ama Polybios’un görmedi¤i bir nokta bulunmaktad›r: Roma düzenini tehdit eden fleyler yaln›zca alt s›n›flardan kaynaklanmamaktad›r. Bizatihi yönetici s›n›flar›n din-mek bilmez zenginleflme ve iktidar arzular› bu tehditlerin bafl›nda yer al›r. Ayr›ca senatörlere kamu taahhüt iflleri yasakland›¤› için, kamu görevleri ve hizmetleriyle zenginleflen, patrici’lere dahil olmayan, adlar›na bu yüzden publicani ya da atl›lar (equites) denilen yeni kesimler gözlerini siyasal güce dikmifllerdir.

Cumhuriyetin Krizi

Atl›lar s›n›f›n›n siyasal alanda daha çok güç sahibi olma arzusu do¤al olarak sena-to s›n›f›n›n siyasal a¤›rl›¤›n› yitirmesiyle ters orant›l›d›r. Ancak, ‹Ö II. yüzy›l sonla-r›nda Roma düzenini tehdit eden yaln›zca bu yeni s›n›f›n varl›¤› de¤ildir. Savafllar-da yenik düflen topluluklar›n y›¤›n hâlinde kölelefltirilmesi ve bunlar›n

latifundi-um’larda kullan›lmas›, bir yandan küçük üreticilerin rekabet edemez hâle getirilip

yoksullaflt›r›lmas›yla kentlere y›¤›lmas›na neden olmufl; ayn› anda latifundium’lar-daki köle y›¤›nlar› büyük güçleriyle siyasal bir tehdit olarak belirmifltir. Gerçekten de say›lar› giderek artan köle y›¤›nlar› bu dönemde Roma devletini sarsabilecekle-rini birden çok kez gösterirler. Örne¤in ‹Ö 36’da, bir ayaklanmayla Sicilya’y› tü-müyle ele geçirmeyi baflar›rlar. Ama en büyük ve en bilinen köle ayaklanmas›, ‹Ö 73’te, Trakyal› bir gladyatör olan Spartacus’un önderli¤inde gerçekleflen ayaklan-mad›r. ‹ki y›l boyunca bast›r›lamayan ayaklanma, Spartacus’un öldürülmesiyle da-¤›t›l›r ve ele geçirilen 6000 köle Roma’dan Capua’ya dek uzanan Appia yolunda çarm›ha gerilir.

Spartacus: Bu ad, Spartacus’tan sonra, devrimci hareketlerin, ayaklanmalar›n, örgütlen-melerin yayg›nl›kla kulland›¤› önemli bir simge hâline gelmifltir. Örne¤in 1919’da iki önemli komünist, Karl Liebknecht ve Rosa Luxemburg önderli¤inde, Almanya’da silahl› bir ayaklanmaya kalk›flan ve daha sonra Almanya Komünist Partisi ad›n› alan örgütün ilk ad›

40 Siyasi Düflünceler Tarihi

S O R U D ‹ K K A T SIRA S‹ZDE DÜfiÜNEL‹M SIRA S‹ZDE S O R U DÜfiÜNEL‹M D ‹ K K A T

SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE

AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ

N N

K ‹ T A P T E L E V ‹ Z Y O N K ‹ T A P T E L E V ‹ Z Y O N ‹ N T E R N E T ‹ N T E R N E T

Spartaküs Birli¤i’ydi. Spartacus önderli¤indeki köle ayaklanmas›, uyand›rd›¤› büyük etki nedeniyle defalarca filme al›nm›fl, tv dizilerine konu olmufltur. Bunlar›n en ünlülerinden biri ünlü ABD’li yönetmen Stanley Kubrick’in, 1960 tarihli ayn› adl› filmidir.

Bu çerçevede Roma’y› sürekli istikrars›zlaflt›ran sorunlar›n bafl›nda giderek kes-kinleflen s›n›f mücadelelerinin geldi¤i aç›kt›r. Populares ile optimates aras›ndaki çat›flman›n sertleflmesi, beraberinde siyasal kurumlar›n da y›pranmas›n› getirmek-tedir. Örne¤in, ‹Ö 133’te Tiberius Gracchus’un toprak reformu önerisi, senatonun bütün direnifline karfl›n yasalaflacak ama bir y›l sonra Gracchus, tribün dokunul-mazl›¤› çi¤nenerek senatörlerin örgütledi¤i client çeteleri taraf›ndan katledilecek-tir. Bu ise art›k siyasette yeni bir dönemi iflaret etmektedir. Art›k silahl› çeteler, kü-çük özel ordular, siyasal suikastlar siyaset sahnesinde etkin olarak yer alacaklard›r. Roma askerî sistemi de bu krizden etkilenir. ‹Ö 107’de Konsül Marius’un mülkiyet sahipli¤i ile askerlik hizmeti aras›ndaki ba¤› kesmesiyle ordu sistemi proletaryaya aç›lm›fl olur.

Art›k bundan böyle proletarya da para karfl›l›¤› askerlik yapabilecektir. Bunun aç›k anlam›, Roma ordusunun art›k yurttafllar ordusu de¤il, profesyonel bir yap›-lanma oldu¤udur. Bu de¤ifliklik siyasal olarak önemlidir, çünkü böylece alt s›n›flar sisteme dâhil edilerek düzen için bir tehlike olmaktan ç›kar›ld›klar› gibi, ayn› za-manda giderek geniflleyen Roma ‹mparatorlu¤u’nun ihtiyaç duydu¤u asker ihtiya-c› da karfl›lanmaktad›r. Ancak ordu bir kez “profesyonelleflince” yaln›zca proletar-yaya de¤il, ihtiyaç artt›kça ‹Ö 90’da ‹talyan halklar›n›n en alt s›n›flar›na ve nihayet yurttafl olmayan herkese (barbarlara da) aç›lacakt›r. Bu ise Roma ordusunun temel düsturu olan Roma’ya ba¤l›l›k ilkesini ortadan kald›racak ve ordu sistemi içinde ki-flisel ba¤l›l›k iliflkilerinin yeflermesine zemin haz›rlayacakt›r.

Son olarak, bu dönemde Roma’n›n karfl› karfl›ya kald›¤› sorunlardan biri de ba¤lafl›k halklar sorunudur. Özellikle savafllarda kritik bir önem tafl›yan ba¤lafl›k halklar, üstlendikleri sorumluluk ölçe¤inde savafllardan yararlanamad›klar› için hu-zursuzlanmaya ve sorunlar›n›n çözümü için de yurttafll›k talebini yükseltmeye bafl-lam›fllard›r. Yurttafll›¤›n yayg›nlaflt›r›lmas›n› gerektiren bu talep ise Romal›lar›n bü-yük bir direnifliyle karfl›lafl›r. T›pk› toprak reformu girifliminde oldu¤u gibi ‹Ö 91’de tribün M. Livius Drusus’un yurttafll›¤›n kapsam›n› geniflletmesi, öldürülmesiyle so-nuçlan›r. Bunun üzerine ba¤lafl›klar büyük bir ayaklanmaya giriflirler ve ayaklan-ma ‹Ö 90’da Roayaklan-ma’ya sad›k kalan ve silahlar›n› b›rakan bütün ba¤lafl›klara tam yurttafll›k hakk›n›n tan›nmas›yla bast›r›l›r.

Bütün bu geliflmelerin en temel sonuçlar›ndan biri Roma siyasal sisteminin gi-derek askerileflmesi ve cumhuriyetin kurumlar›n›n bozulmas›d›r. Bunun tipik ör-neklerinden ilki aristokrasi yanl›s› Sulla yönetimiydi. Sulla ‹Ö 81’de kendini süre-siz olarak diktatör seçtirmeyi baflard›. ‹Ö 70 y›l›nda öldü¤ünde, arkas›nda art›k monarfli düflüncesine yatk›n hâle gelmifl bir Roma b›rakm›flt› ve dolay›s›yla devam› geldi. ‹Ö 60’da Pompeius ve Crassus’la birlikte ‹ulius Sezar, Birinci Triumvirlik di-ye bilinen üçlü anlaflmayla Roma’n›n yönetimini ele geçirdiler. Crassus’un savaflta ölmesinin ard›ndan, Pompeius ve Sezar kozlar›n› paylaflt› ve Sezar gülen taraf ola-rak Roma’n›n tek hakimi hâline geldi. ‹Ö 46’da da yaflam boyu imperator (baflko-mutan) olarak atand›. ‹Ö 44’te diktatörlü¤ü sürekli hâle geldi¤i gibi, ayr›ca senato taraf›ndan yar› tanr› ilan edilmiflti. Bu art›k cumhuriyetin sonuydu. Ama soylular durumu yeterince kavrayamad›lar. Sezar’›n ortadan kalkmas›yla monarfliyi tasfiye edebileceklerini sand›lar ve 44 y›l›nda senatoda öldürdüler. Ama Sezar’›n ye¤eni Octavianus, Aemilius Lepidus ve Marcus Antonius ile ‹kinci Triumvirlik’i kurdu ve

Diktatörlük: Bugünkü

ça¤r›fl›mlar›yla yani zora dayal›, yayg›n fliddet ve keyfilikle nitelenebilecek bir siyasal rejim ad› gibi düflünülmemelidir. Diktatörlük, Roma’da cumhuriyet taraf›ndan getirilmifl anayasal bir kurumdur. Ola¤anüstü dönemlerde konsüllerce atanan ve kendisine senato taraf›ndan belirli bir amaç do¤rultusunda, alt› ay› geçmemek üzere tam yetki verilen kifliye diktatör denmektedir.

sonunda da iktidara tek bafl›na sahip oldu. ‹Ö 27’de Octavianus’un Augustus ad›-n› almas›yla art›k Roma siyasal düzeni kesin olarak bir imparatorlu¤a dönüflmüfltü. Cumhuriyetten imparatorlu¤a uzanan kriz dönemi, ayn› zamanda büyük bir ideolojik çözülüflü de beraberinde getirmifltir. En baflta yurttafll›¤›n kapsam›n›n ge-nifllemesi ve siyasal sistemin askerileflmesi Roma temelli de¤erlerin bozulmas›na yol açm›flt›r. Art›k anayasal kurumlar›n yüceli¤i, Roma’n›n tanr›sal görevleri gibi misyonlar›n, yönetilenler aç›s›ndan pek bir anlam› kalmam›flt›r. Siyasal faaliyetin içine fliddetin s›zmas› ve rejimin askerileflmesiyle de deyim yerindeyse art›k siya-setin özel biçimleri, fliddet ve güçle tezahür eden biçimleri, kurumsal siyaset anla-y›fl›n› ortadan kald›rm›flt›r. Ancak dönemin cumhuriyet ile monarfli ya da impara-torluk aras›nda sürekli gidip gelen olaylar› ve buna iliflkin geliflmelerle beslenen çeliflkili do¤as› siyasal düflünceye de yans›m›flt›r. Bunun tipik örne¤i olarak ise cumhuriyeti savunmak ad›na ortaya ç›kan Cicero’nun monarflinin ideolojik zemi-nini haz›rlamas› gösterilebilir.

Cumhuriyet Yolunda Monarfliye Do¤ru: Cicero

Marcus Tullius Cicero (‹Ö 106-43) varl›kl› atl›lar s›n›f›n›n mensubu olarak aktif bir siyasetçi ve iyi hatip olman›n yan› s›ra, Roma düflüncesinin en önemli isimlerinden biridir. Soylular›n ve vars›llar›n deste¤iyle önce konsüllük, ard›ndan senatörlük yapm›flt›r. Birinci Triumvirlik döneminde Selanik’e sürgüne gönderilmifltir. Bu çal-kant›l› dönemde yanl›fl siyasal tercihler yapm›flsa da ‹Ö 57’de Sezar Roma’ya dön-mesine yine de izin vermifltir. Ama Sezar’›n öldürülmesinin ard›ndan yine bir yan-l›fl yap›p bu cinayeti destekleyince, patlayan iç savaflta Sezar yandafllar› zafer kaza-n›nca, Marcus Antonius’un adamlar›nca yakalanm›fl ve bafl› kesilerek Roma’ya ge-tirilmifl, halka teflhir edilmifltir.

K›sa yaflam öyküsünün de gösterdi¤i gibi, Cicero kiflinin en üstün u¤rafl›n›n po-litika ya da devlet adaml›¤› oldu¤u düflüncesindedir. Bu düflüncenin gerisinde ise kiflinin kendini kamu hizmetine adamas› gerekti¤i biçimindeki eski Roma cumhu-riyet gelene¤i yatmaktad›r. Cicero, iç çalkant›lar döneminde siyasetten so¤umay› ve uzaklaflmay› ifade eden özellikle Epikuroscu görüfllere fliddetle karfl› ç›kar. Bil-ge kifliler politikayla u¤raflmal›d›r. Yurttafl, Bil-gerekti¤inde kendini devlet için feda et-meyi bilmelidir. Çünkü yurttafl›n kiflisel ç›kar›yla kamusal ç›kar aras›nda bir birlik vard›r. Bu yaklafl›m Cicero’nun devlete iliflkin temel görüfllerinin anahtar›d›r da.

Cicero’ya göre, toplum insan›n içgüdüsünden kaynaklanmaktad›r. Örne¤in