• Sonuç bulunamadı

Principatus’tan Dominatus’a Roma’da Siyaset

Augustus ‹Ö 27’den itibaren Roma’y› bir imparatorlu¤a dönüfltürmüfltü. Ancak Augustus, kendisini cumhuriyetin krizini sona erdiren adam olarak görmektedir. Bu nedenle de kendisinin birinci yurttafl anlam›nda princeps olarak adland›r›lma-s›n› istemifltir. Bu yüzden imparatorlu¤un bu ilk dönemleri principatus (birinci yurttafl›n yönetimi) olarak an›l›r.

Ancak çok geçmeden imparatorlar art›k gereksiz hâle gelen cumhuriyetçilikten tümüyle vazgeçer ve principatus’un yerini dominatus, yani ‘yurttafllar›n de¤il, uy-ruklar›n üstünde hüküm süren efendinin yönetimi’ al›r. Augustus’un en büyük ba-flar›lar›ndan biri orduyu tümüyle kontrolü alt›na almas› ve askerî bir hazinenin oluflturulmas›yla ordunun do¤rudan kendisine ba¤lan›p s›k s›k siyasal alana mü-dahale etmesinin önüne geçilmesidir. Böylece Roma topraklar›nda iki yüz y›l sü-recek bir bar›fl ve istikrar dönemi bafllar. Bu döneme Roma Bar›fl› (Pax Romana) denir. Ancak Roma’n›n s›n›rlar›n› giderek geniflletmesi yeni sorunlar› da beraberin-de getirir. Öyle ki ‹S I. yüzy›lda Roma bat›da ‹ngiltere’yi topraklar›na katm›fl, ku-zeyde barbar topluluklar›n s›n›rlar›na dayanm›fl, do¤uda büyük krall›klarla komflu 44 Siyasi Düflünceler Tarihi

S O R U D ‹ K K A T SIRA S‹ZDE DÜfiÜNEL‹M SIRA S‹ZDE S O R U DÜfiÜNEL‹M D ‹ K K A T

SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE

AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ

N N

K ‹ T A P T E L E V ‹ Z Y O N K ‹ T A P T E L E V ‹ Z Y O N ‹ N T E R N E T ‹ N T E R N E T ‹mparatorluk: En yüksek

kamu gücü olan imperium’u kullanan baflkomutan›n buyru¤u alt›ndaki devletin yönetilme biçimini; yani genifl bir co¤rafyaya yay›lm›fl ve birçok halk üzerinde hüküm süren monarfliyi ifade eder.

olmufltur. 212 y›l›nda imparator Caracalla Roma topraklar›nda yaflayan herkesi yurttafl ilan ederek yurttafll›¤› bir ayr›cal›k olmaktan ç›kar›r. Böylece yurttafll›k önemsizleflir. Art›k imparatorun yurttafllara ihtiyac› kalmam›flt›r; o uyruklar üzerin-de hüküm sürmektedir. Ancak s›n›rlar›n giüzerin-derek genifllemesiyle ordu yeniüzerin-den bü-yük bir önem kazanm›flt›r. Uyruklar›n çok farkl› topluluklardan oluflmas› ve Roma ordusunun bu farkl› topluluklar›n üyelerinden derlenmesi, ordunun yeniden h›zla siyasallaflmas›n› ve iktidara göz dikmesini kolaylaflt›ran bir etmen olmufltur. Bu ka-dar büyük bir alanda hükmedebilmek için imparatorlar, ordunun yan› s›ra özellik-le dine daha yo¤un bir biçimde baflvurmaya bafllarlar. Önceden imparatorlar ölüm-lerinin ard›ndan senato karar›yla tanr›sallaflt›r›l›rken Aurelianus (iktidar› 270-275)

dominus natus (do¤ufltan efendi) unvan›n› almakla yetinmeyip kendisinin

yeryü-zündeki tanr› oldu¤unu ilan ettirir. Ama bu tanr› kendisine yak›n bir asker taraf›n-dan öldürülecektir.

Art›k Roma çöküfl sürecine girmiflti. Sistemin h›zla askerîleflmesi nedeniyle im-paratorlu¤un baflkenti Roma kenti önemsizleflmeye bafllam›fl, askerî nedenlerle eyalet baflkentleri yeni çekim merkezleri hâline gelmiflti. Bunlardan özellikle Cons-tantinopolis (‹stanbul) önemlidir. Roma taht›n› ele geçirerek buray› kendine bafl-kent yapan Constantinus (iktidar› 324-337) art›k fiilen Roma’n›n ikiye ayr›ld›¤›n›n habercisidir. Roma ‹mparatorlu¤u, kesin olarak imparator Theodosius’un 395’teki ölümüyle ikiye ayr›lm›fl olur. Ama bu bölünme de çöküflü önleyemez. S›n›rlarda y›¤›lan barbar topluluklar›n sald›r›lar›yla ucuz köle kaynaklar› kurur; imparatorlu-¤un savafllar içinde y›pranan otoritesi ve barbar sald›r›lar› güvenlik gereksinimini iyice art›r›r. Orta ve büyük toprak sahipleri art›k güvenecek yeni bir otorite aray›-fl›na girer. Köle kaynaklar›n›n kurumas›yla kaç›n›lmaz olarak ekonomi de bozul-maya bafllar. Mevcut köleler azat edilerek ücretli emekçilere dönüfltürülürler. Bü-yük topraklar da artan iflletme maliyetleri nedeniyle küçük parçalara bölünüp öz-gür köylülere ve bu yeni ücretli emekçilere, yani yeni bir s›n›f olarak kolon’lara (colonus) kiraya verilmeye bafllan›r. Topraklar›n ifllenmesini güvence alt›na almak için de kolon’lar›n topraklar› terk etmesi yasaklan›r ve nihayet kolon’luk soydan geçer hâle getirilir. Bunlar Orta Ça¤daki serflerin ilk örnekleridir.

Ancak hiçbir önlem Roma’n›n çöküflünü durdurmaya yetmez. Öyle ki çöküfl sü-recinde Roma, daha önce sürekli mücadele etti¤i Hristiyanl›kla bile uzlafl›r. Hristi-yanlar 313 y›l›nda Constantinus’un Milano ferman›yla inanç özgürlü¤üne kavuflur-lar. Constantinus da bu yeni dine kat›l›r. Nihayet imparator Theodosius bu dini devlet dini ilan edip bunun d›fl›ndaki dinleri yasaklar. Böylece yeni din sayesinde imparatorlu¤un içeriden bölünmesi önlenmifl olur. Ancak imparatorluk art›k iyice güçten düflmüfltür ve 410’da Vizigotlar Alaric yönetiminde Roma’y› ele geçirip ya¤-malarlar. Nihayet 476’da barbar paral› askerlerin bafl›ndaki Odoacer, ‹mparator Ro-mulus’u tahttan indirerek Roma’y› tarihe gömer. Do¤u’da ise Constantinopolis’te 1453 tarihine kadar imparatorluk varl›¤›n› Bizans ad›yla sürdürmüfltür. Roma’n›n düflüflüyle Avrupa uzun bir istikrars›zl›k dönemine de girmifl olur. Art›k ayakta ka-lan tek büyük güç Roma Kilisesi’dir.

Siyasal Düflüncenin Kan Kayb› ve Seneca

Roma dünyas›nda, Yunan dünyas›na göre zaten zay›f olan siyasal düflünce, impa-ratorluk döneminde, iyice zay›flad›. Çünkü bu dönemde siyaset, imparatorlar›n gü-cü alt›nda ezildi. Bir yandan tek kiflilik yönetimlerin sa¤lad›¤› istikrardan vazgeçi-lememesi, öte yandan istikrar u¤runa hemen herkesin siyasal süreçten d›fllanmas›, siyasal düflüncenin önüne tek bir problem koyuyordu: Tek kiflinin yönetiminin

öz-gürlükle uzlaflt›r›lmas›. ‹mparatorluk, geleneksel olarak Roma anayasas›n›n temel güçlerinden biri olan halk› tümüyle devre d›fl› b›rakt›¤› hâlde, bunu meflrulaflt›ra-bilmek için, halk› devre d›fl› b›rakmad›¤›n›, halk›n kendi iktidar›n› (potestas’›n›)

princeps’e devretti¤ini ileri sürmüfltü. ‹mparatorluk bir anlamda halk›n sayg›nl›¤›n›

üstlenmiflti. Yüceltilen imparatorun kiflisel iktidar› oldu¤u hâlde, sanki onun kiflisel iktidar›ndan ba¤›ms›z bir yüce güç kutsan›yormufl duygusu özellikle yay›lmaya ça-l›fl›l›yordu. Bunun en tipik örneklerinden biri, birlik duygusunun sürekli yüceltil-mesidir. ‹mparatorluk ideolojisinin a¤›rl›k noktas› bu bak›mdan res publica de¤il, res romana’d›r. Art›k önemli olan Roma ad›na, Roma için ve elbette imparatorun çevresinde birlik olmakt›r.

Devletin kendisi bir toplulu¤un siyasal birli¤i ya da genel olarak siyasal toplum olarak dü-flünüldü¤ü hâlde, farkl› dönemlerde, devletten yönetilenlere do¤ru yap›lan yayg›nlaflt›r›l-m›fl, özel olarak öne ç›kar›lm›fl birlik ça¤r›lar›n› nas›l de¤erlendirirsiniz?

Bu ideolojiyi destekleyen bir baflka unsur halk›n dikkatinin siyasetten uzaklafl-t›r›lmas›d›r. Bu nedenle de bu dönemin düflünsel temalar›nda siyasetten çok, aflk, bireysel derin düflünce, k›rsal yaflam›n güzellikleri, iç huzuru, sevgi gibi unsurlar a¤›rl›kla yer al›r. Ancak bu ideolojiyi as›l besleyen fleyin kuflkusuz din oldu¤u be-lirtilmelidir. Augustus döneminden bafllayarak imparatorun kiflisel otoritesi için di-nin yo¤un olarak kullan›m›, bu birlik ideolojisini neredeyse tümüyle dinsellefltir-mifltir. Ancak buna karfl›n Roma ayakta kalamay›nca, bu dinselleflmifl ve yayg›nlafl-m›fl birlik ideolojisinin meyvelerini Roma Kilisesi toplayayg›nlafl-m›flt›r.

Bu dönemin ruhunu anlayabilmek için Augustus’un yak›n dostlar›ndan olan Romal› ozan Vergilius(‹Ö 70-19)’un iki kitab›na bakabilirsiniz: S›¤›rtmaç Türküleri, (çev: ‹. Z. Eyu-bo¤lu, ‹stanbul: Payel Yay›nlar›, 1994) ve Aeneas. (çev: ‹. Z. EyuEyu-bo¤lu, ‹stanbul: Payel Ya-y›nlar›, 1995)

‹mparatorlu¤un ilk iki yüzy›l› cumhuriyet döneminin hakim s›n›f› aristokrasi-nin imparatorlukla uzlaflma dönemidir. Aristokrasi eski rejimi geri istememekte; yaln›zca imparatorun kendi imparatoru olmas›n› beklemektedir. Yani imparator-dan kendisine gelebilecek zararlar› ya da tehditleri önlemeye çal›flmaktad›r. Bun-dan ötürü, eski rejimi geri istemedi¤inden, imparatorun iktidar›n› siyasal olarak de¤il, ahlaki olarak s›n›rland›rmaya çal›fl›r. Bu gereksinime yan›t veren ise Stoa-c› düflünce olur.

Stoac› düflünce özgürlü¤ü siyasal olarak ele almaz. Özgürlük daha çok bilinç-sel, ruhsal, içsel bir durum olarak kavran›r. Bu bak›mdan mutlak olarak özgür olan tek kesim bilgelerdir. Bilgelerin d›fl›ndakiler ise ya paran›n ya baflka bir fleyin kö-lesidirler. Buna göre, insan›n özgürlü¤ünün d›flsal boyutu, toplumsal ve siyasal öz-gürlü¤ü ikincildir. Örne¤in insan›n toplumsal olarak köle oluflu onun özgür olma-d›¤› anlam›na gelmez. Çünkü gerçek ya da as›l özgürlük d›flsal de¤il, içseldir. Stoa-c› düflünce, bu yaklafl›m›yla siyasal toplumsal düzeni do¤rulam›fl ve meflrulaflt›rm›fl olur. Ama ayn› zamanda onu önemsizlefltirir de. Bu dönemdeki kullan›m› gere¤i, Stoac›l›k siyasetten uzaklaflman›n, so¤uman›n ad›d›r. Bunun en önemli temsilcile-rinden biri ise Seneca’d›r.

Lucius Annaeus Seneca (‹Ö 4-‹S 65) siyasal düflünceye uzak duran, daha çok ahlakla ilgilenen bir düflünürdür. Hayat› ise çeliflkilerle doludur. Bir yandan özel mülkiyet baflta olmak üzere, eflitsizliklere karfl› ç›kar ama öte yandan kendisi lüks, 46 Siyasi Düflünceler Tarihi

Res romana: Nas›l ki res

publica terimi kamuya ait, ona iliflkin olan fleyi iflaret ediyor ve bu hâliyle devletin kamusal vasf›n› ifade ediyorsa res romana terimi de Roma’ya ait olan fleyi, Romal›l›¤› öne ç›kartmaktad›r. Terim, imparatorluk döneminde yay›lma alan› bulmufltur ve bu dönemde devlet art›k kamusal vasf›ndan daha çok, adeta imparatorlar›n

büyük gücüyle özdefl hâle gelmifltir. Bu nedenle yönetilenlerin çevresinde toplanaca¤› ve kolayca çekip çevrilebilece¤i yeni bir birlik eksenine gereksinim duyulmufl ve bunun sonucunda da eski Romal›l›k duygusu diriltilmeye çal›fl›lm›flt›r. S O R U D ‹ K K A T SIRA S‹ZDE DÜfiÜNEL‹M SIRA S‹ZDE S O R U DÜfiÜNEL‹M D ‹ K K A T

SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE

AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ

N N

K ‹ T A P T E L E V ‹ Z Y O N K ‹ T A P T E L E V ‹ Z Y O N ‹ N T E R N E T ‹ N T E R N E T

1

S O R U D ‹ K K A T SIRA S‹ZDE DÜfiÜNEL‹M SIRA S‹ZDE S O R U DÜfiÜNEL‹M D ‹ K K A T

SIRA S‹ZDE SIRA S‹ZDE

AMAÇLARIMIZ AMAÇLARIMIZ

N N

K ‹ T A P T E L E V ‹ Z Y O N K ‹ T A P T E L E V ‹ Z Y O N ‹ N T E R N E T ‹ N T E R N E T

servet ve flöhret düflkünlü¤ünden kesinlikle vazgeçemez. Bir yandan siyasete ilgi-sizli¤i temellendirir, öte yandan siyasetin tam ortas›ndad›r. Ölümü bile bunun bir örne¤idir. Neron ‹S 54’te imparator olunca, onun dan›flman› olarak 13 y›l boyunca flaflal› bir saray hayat› sürer. Ancak 65’te Neron’a karfl› bir ayaklanmaya kar›flt›¤› suçlamas›yla damarlar›n› keserek intihar etmesi istenir ve ölümü de bu yüzdendir.

Seneca di¤er Roma düflünürlerinden farkl› olarak devleti do¤al görmez. Bunun için alt›n ça¤ mitosuna baflvurur. Sahip olma tutkusuyla özel mülkiyet do¤unca kölelik de do¤mufl ve alt›n ça¤ sona ermifltir. Köleli¤in ve genel olarak eflitsizli¤in belirmesiyle kötülüklerin ve bozukluklar›n dizginlenmesi için, hukukla ve güçle donanm›fl siyasal kurum, yani devlet belirir. Bu bak›mdan devlet do¤al olmak bir yana, kötülü¤ün ürünüdür. Bu durumda Seneca’n›n devlete karfl› ç›kmas› beklenir-ken, tam aksini yapar: Geriye, devlet öncesine dönmek yerine Seneca tüm siyasal kurumlar› kabul eder ve bu durum içinde do¤rulu¤un sa¤lanmas›n› savunur. Bu tutumun bir örne¤ini kölelik konusunda verir. Bir yandan kölelerin de insan oldu-¤unu kabul eder ve onlara iyi davran›lmas›n› ister, öte yandan kölelik kurumunu oldu¤u gibi onaylar. Bunu meflrulaflt›rabilmek için de içsel özgürlük-d›flsal lük ayr›m›na baflvurur. Yani, köleler içsel-ruhsal özgürlü¤ü önemsemeli, bu özgür-lü¤ün asla parayla sat›n al›namayaca¤›n› bilmelidirler. ‹nsan bedensel olarak al›n›p sat›labilir ama kimse bir baflkas›n›n ruhunu sat›n alamaz.

Seneca, siyasete ya da kamusal ifllere kat›l›m konusunda da ikirciklidir. Kendi-si Neron’un dan›flmanl›¤›n› yaparken tutkulu bir biçimde bilgelerin kamusal ifller-den uzak durmamas›n› savunur. Çünkü erdemli olmak ancak yurttafll›k görevleri-nin eksiksiz yerine getirilmesiyle mümkündür. Hatta kifli, yurttafll›kla ilgili her fley-den yoksun b›rak›lm›fl bile olsa do¤ru olan› izlemekten vazgeçmemelidir. Ancak ayn› Seneca, Neron’la aras› bozulduktan sonra tam tersini savunmaya bafllar. Ne-redeyse herkesi kamusal ifllerden uzak durmaya ikna etmeye çal›fl›r. Asl›nda bura-da karfl›lafl›lan ikili tutum, bir çeliflki olarak düflünülmek zorunbura-da de¤ildir. Seneca, saraydayken bir anlamda Neron’u e¤itip ayd›nlatabilece¤ini, onun erdemli bir yö-netici olarak k›lavuzlu¤unu üstlenebilece¤ini umarak siyasete kat›l›m› önemser-ken, Neron’un keyfi iktidar› Seneca’y› önüne kat›p götürünce, bu kez bu keyfi ik-tidar›n kendisini yozlaflt›rmamas› için kamusal ifllerden uzak durmay› önermeye bafllam›flt›r. Seneca Roma siyasal düflüncesinin hem son büyük ismi, hem de art›k siyasal düflüncenin tümüyle Hristiyanl›¤›n terimleriyle dinsel bir düflünceye dönü-flece¤i yeni evresinin habercisidir.