• Sonuç bulunamadı

Risk kavramının kökeni tarih öncesi çağlara ve insanoğlunun doğuşuna kadar uzanmakla birlikte, iktisadi açıdan önemi, özellikle XV. ve XVI. yüzyıldan sonra ortaya çıkmıştır. Eski çağlarda ve yeni çağların ilk dönemlerinde kapalı ve tarım sektörü ağırlıklı ekonomik yapıların hakim olması, iktisadi yaşamdaki risklerin diğer alanlarda olduğu gibi coğrafi ve iklimsel özelliklerle sınırlı kalmasını sağlamıştır. Bununla birlikte geçmişten beri süregelen savaşlar ve bu savaşların finansmanı için ayrılan kaynaklar da söz konusu dönemde ayrı bir risk alanını gösterir.

48

Haim Levy, “Fundamentals of Investment”, Prentice Hall-Financial Times, Pearson Education, 2002, s. 148.

49

George E. Rejda, Principles of Risk Management and Insurance, Addison Wesley Publishing, 2003, s. 38.

50

James S. Treischmann , Robert E. Hoyt, David M. Sommer. Risk Management and Insurance, Thomson South-Western, Twelfth Edition, 2005, ss. 1-31.

XVI. yüzyılda başlayan coğrafi keşifler, iktisadi ilişkiler ve yapılar açısından bir dönüm noktası olmuştur. Coğrafi keşiflerle birlikte yeni karaların ve yer altı-yer üstü kaynakların keşfedilmesi ülkelerin zenginleşmelerini sağlayarak devletler arasında ticari ilişkilerin başlamasını sağlamıştır. Rönesans ve reform hareketleriyle düşünsel ve bilimsel açıdan da kaydedilen gelişmeler, uluslararası iktisadi ve ticari ilişkilerin gelişmesini sağlayarak kapitalizmin kökenlerini oluşturmuştur. Bu dönemde yürütülen Merkantilist politikalar gereği, devletler hala ağırlıkla coğrafi ve politik risklerle uğraşıyor olsalar da, ticari risklerde de yüzleşmeye başlamışlardır.

Konuyla ilgili ikinci bir dönüm noktası ise, liberalizasyonun tarihsel gelişiminde bahsedildiği gibi iktisat biliminin doğuşu ile ilgilidir. Adam Smith’in “Ulusların Zenginliği” eserinde öne sürdüğü görüşler referans alınarak ortaya çıkan ve yapılan bilimsel katkılarla gelişen klasik kapitalist politikalar, Merkantilizmin öne sürdüğü korumacı politikaların terk edilmesini sağlamıştır51. Bu şekilde giderek gelişen iktisadi ve özellikle ticari ilişkiler, uluslararası ticari risklerin artmasına sebep olmuştur. Sanayi devrimiyle birlikte, üretim ve ulaşım alanlarında buhar gücünün ve diğer gelişen teknolojilerin de kullanılmaya başlanması, zamanla üretim ve pazarlama sürecine ilişkin risklerin de ortaya çıkmasına sebep olmuştur.

Ancak tüm bu gelişmeler ancak risk kavramına ilişkin görüşlerin temelini oluşturabilmiştir. Modern anlamda bir disiplin olarak risk yönetiminin kökeni XX. yüzyıl başlarında ve ortalarında kurulan sigorta şirketlerine uzanmaktadır. Bu dönemde, dönemin başarılı yöneticilerinden biri olan Henry Fayol Amerika Birleşik Devletleri’nde kaydedilen büyük şirketlerin güçlenmesinden, kaydedilen üretim artışından ve bu şirketlerin karşılaştıkları güçlüklerden etkilenmiştir. Fayol 1916 yılında gerçekleştirdiği bir araştırmada endüstriyel faaliyetleri altı fonksiyona ayırmıştır52. Bu faaliyetlerden biri olan güvenlik başlığı, gelecek kuşaklarda gelişecek olan risk yönetimi konusuna ilişkin temel fikirleri vermektedir53.

51

Adam Smith, Ulusların Zenginliği, çev. Ayşe Yunus, Mehmet Bakırcı, Alan Yayıncılık, No. 37, Đstanbul, 2004

52

Fayol, bu maddede risk konusunu sigortacılık kapsamında açıklamıştır ancak yine de günümüzde finansal risk yönetimi açısından da temel görüşlerden biri olarak kabul edilmektedir.

53

1921 yılı ise, risk kavramı konusunda temel klasik kitaplardan birinin yazıldığı, önemli bir tarihtir. Frank Knight tarafından yazılan “Risk, Belirsizlik ve Kar” isimli bu çalışma,yukarıda bahsedilen risk ve belirsizlik kavramlarını ayırt etmesi açısından önemlidir.

Bu gelişmelere göre risk yönetiminin sigortacılığın temelinde gelişmiş olduğunu söylemek doğru olacaktır. Đlk sigorta şirketlerinin ve yöneticilerinin ortaya çıkışları, XX. yüzyılın başında demiryolu ve çelik üretim şirketlerinin gelişimine dayanmaktadır. Farklı sanayi kollarının gelişmesiyle, bu sanayi kollarındaki şirketlerin bütçeleri ve sermaye yatırımları da büyümüş ve böylece maruz kalınan riskler de artarak sigorta sektörü giderek daha da önem kazanmıştır.

Ancak risk yönetiminin sadece sigorta sektörü sayesinde geliştiğini söylemek doğru değildir. Özellikle 1929 ekonomik krizinin dünya genelinde farklı ekonomilerde yaratmış olduğu hasarın ve maliyetin çok büyük olması risk analizinin ve yönetiminin daha kapsamlı ve bilimsel açıdan ele alınmasını sağlamıştır. Bu açıdan riskin yönetilmesi konusunda bir diğer önemli aşama da 1929 ekonomik krizi ve sonuçlarıyla ilgilidir. 1929 krizinin parasal ve finansal risklerin önemini de ortaya çıkarmış olması, bu gelişimin temel sebebini oluşturur. 1931 yılında kurulan Amerikan Yönetim Birliği’nin (American Management Assocation) Sigorta Bölümü (Insurance Division) , 1932 yılında daha sonra adı Risk Araştırma Enstitüsü (Risk Research Institute) olarak değiştirilen New York Sigorta Müşterileri Merkezi (Insurance Buyers of New York), 1950 yılında kurulan Ulusal Sigortacılar Birliği (National Insurance Buyers Association) ve aynı birliğin daha sonraki isimleri olan Amerikan Sigorta Yönetim Kurumu ve Risk ve Sigorta Yönetim Kurumu, risk yönetiminin gelişmesini sağlamış olan temel kurumlardır54.

1929 büyük ekonomik krizi ve yıllarca süren etkileri, ardından ortaya çıkan II. Dünya Savaşı ve yarattığı yıkımlar risklerin bilimsel açıdan ele alınarak analiz edilmeleri olgusunu giderek güçlendirmiştir. Böylece konuya ilişkin bilimsel

54

J. Emmett Vaughan ve Therese M. Vaughan. Fundamentals Of Risk and Insurance, John Wiley&Sons Inc., USA, 1999, s. 27.

araştırmalar da yapılmaya başlanmıştır. Harry Markowitz55, portföy riskini ve risk dağılımı fikirlerini ortaya atan ilk finansal teorisyendir ve risk konusuyla ilgili getiri ve fayda kavramlarını araştırmıştır. Portföy teorisini, yöneylem araştırması ve matematik gibi farklı alanların konularını birleştirerek geliştiren Markowitz, 1952 yılında yayınlandığı “Portföy Seçimi” adlı çalışmayla portföy yatırımlarında getiri ve varyansın önemini açıklamış ve bu alanda kendisinden sonra kaydedilecek gelişmeler için de temel bir referans kaynağı olmuştur. Bu yaklaşım zamanla modern portföy teorisi ismiyle anılmaya başlanmıştır ve Fischer Black tarafından öne sürülen opsiyon fiyatlama teorisi, Black Scholes modeli, gibi farklı modellerle de ele alınarak geliştirilmiştir.

Risk yönetimi konusunda temel referans kaynaklarından bir diğeri 1956 yılında Harvard Business Review’da yayınlanmıştır. Russell Gallagher tarafından yayınlanan “Risk Yönetimi: Maliyet Kontrollerinin Yeni Bir Aşaması” isimli bu makalede, bir kurumda kurumun yürüttüğü organizasyonlara ilişkin sorumlu bir kişinin veya kişilerin olması gerektiğine ilişkin görüşler risk yönetimi ve risk yöneticisi kavramlarıyla ifade edilmiştir.

Kısaca risk yönetiminin bir disiplin olarak ortaya çıkış sürecinin 1950’lerde başladığını söylemek doğru olacaktır. Eski dönemlerde de risk kavramının etkin biçimde var olmuş olmasına karşın, bir analiz ve yönetim prensibi olarak daha geç ortaya çıkmasının sebebi, yönetim bilimlerinin de aynı şekilde geç dönemlerde gelişmeye başlamış olmasıdır. II. Dünya Savaşı’ndan sonra bilimsel anlamda kaydedilen gelişmelerle birlikte, matematiksel hesaplamalarda kolaylıklar sağlanması risk kavramının analiz edilmesini de başlatmıştır. Böylece paralel biçimde risk yönetiminin gelişiminde de ilerleme kaydedilmiştir.

1980’li ve 1990’lı yıllarda yaygın olarak uygulamaya konan neo-liberal iktisat politikaları ise finansal risklerin büyük oranda artmasına sebep olmuştur.

55

Harry Marx Markowitz; Nobel ödüllü ABD’li bir ekonomisttir ve Modern Finansal Portföy Đdaresi konusunda, özellikle mal varlığı rizikosu, korelasyon ve portföy çeşitliliğinin yatırım portföyünün getirilerine yaptığı etkiler üzerine, yaptığı yol gösterici çalışmalar dolayısıyla tanınmaktadır.

Önceki kısımda bahsedildiği üzere, söz konusu dönemde finans sektörünün derinleşerek gelişmesi, sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesiyle finansal sınırların ortadan kalkması ve çok sayıda yeni finansal ürünün ortaya çıkmasını sağlamıştır. Her ne kadar uygulanan politikaların uygulanma sebeplerinden biri riski paylaştırıcı etki yaratmak olarak sunulsa da, eski dönemlere göre çok daha farklı ve yeni türde ve ağırlıklı olarak finansal riskler ortaya çıkmıştır. Bu dönemde yaşanan krizlerin, liberalizasyon politikaları sonucu yaşanmış olması da bu ifadeyi desteklemektedir.

Bununla birlikte matematik, istatistik ve ekonometri biliminde kaydedilen gelişmeler ve kullanılan bilgisayar hesaplama programlarının artması risk analizine ilişkin çalışmaların büyük ölçüde artmasını sağlamıştır. Öyle ki, zamanla risk analizi, risk yönetiminin uygulanması en gerekli ve önemli aşaması haline gelmiştir. Đlerleyen yıllarda finansal iktisat, finansal istatistik ve finansal ekonometri gibi alanların ortaya çıkması bu önemin bir göstergesidir. Günümüzde ise, finansal risk konusu nitelik ve nicelik açısından çok sayıda olan bilimsel modellerle ve ileri teknik bilgisayar programlarıyla analiz edildiğinden, daha çok finans mühendisliği alanının bir konusu haline gelmiştir.

Aynı dönemde risklerin analiz edilerek yönetilmelerine ilişkin yasal gereklilikler ve zorunluluklar ortaya çıkmıştır. Yaşanan finansal başarısızlıkların ve krizlerin artmasıyla birlikte, risk yönetimi konusu kurumsal bir gereklilik olmaktan öte uluslararası yasal bir zorunluluk olarak ele alınmaya başlanmıştır. Bu amaçla, 1988 yılında oluşturulan Basel Uzlaşısı, yıllar içinde revize edilerek günümüze kadar giderek yaygınlaşan yasal bir zorunluluk olmuştur. Günümüzde risk yönetimine ilişkin uygulanması gereken bilimsel hesaplamalar ve yönetimsel prensipler Basel kriterleri çerçevesinde düzenlenmektedir.