• Sonuç bulunamadı

D. Risk Kavramının Kapsamı ve Risk Faktörleri

1. Piyasa Riskleri

Piyasa riskleri genel anlamda piyasada oluşan fiyatlara ilişkin risklerin analiz edilerek yönetilmesini kapsar. Bu açıdan piyasa riskleri en geniş anlamdaki risk faktörüdür ve pek çok farklı alt risk faktörünü kapsamaktadır.

Piyasada oluşan fiyatların ve düzeylerinin oynaklığı, piyasa riski ölçümlerinin omurgasını oluşturmaktadır ve genellikle bağımlı ve bağımsız riskler olmak üzere iki grup altında incelenirler. Bağımlı riskler finansal araçların finansal hareketlerinden etkilenen risklerdir. Hisse senetleri fiyatları, faiz oranları, döviz kurları değişimleri bu risk grubuna girmektedir. Bağımsız riskler ise, diğer risk gruplarını kapsamaktadır56.

Piyasa riskleri en çok analiz edilen ve bu açıdan dikkatle yönetilmesi gereken riskler olarak belirtilmektedir. Bunun sebebi, piyasa riskleri kapsamında bulunan risk faktörlerinin sistematik riske en çok sebep olabilecek risklerden oluşuyor olmasından kaynaklanmaktadır.

56

K. Evren Bolgün ve M. Barış Akçay, Risk Yönetimi-Gelişmekte Olan Türk Finans Piyasasında Entegre Risk Ölçüm ve Yönetim Uygulamaları, Scala Yayıncılık, Đkinci Baskı, Đstanbul, 2005, s. 194.

Piyasa Riski Kredi Riski

Operasyonel

Riskler Sistematik Risk

Faiz Oranı Riski Döviz Kuru Riski Likidite Riski Hisse Senedi Riski Yasal Risk Đtibar Riski Karşı Taraf Riski Bilgi ve Asimetrisi Riski Yasal Risk Müşteri Riski Yönetici Riski Çalışan Riski Đşlem Riski Ulusal ve Uluslararası Politik Risk Ülke Riski Bulaşma Riski

Piyasa riskinin kapsamı oldukça geniştir ve faiz oranı riski, döviz kuru riski, likidite riski, hisse senedi riski, …vb. risk faktörleri, piyasa riskleri başlığı altında incelenmektedir. Aşağıda piyasa riskleri kapsamına giren bu risk faktörleri incelenmiştir.

a. Faiz Oranı Riski

Faiz ve faiz oranı, finansal piyasalarda temel belirleyici değişken olması sebebiyle yüksek oynaklık düzeyine sahip olan en riskli değişkenlerden biridir. Özellikle finansal piyasalarda faaliyetlerin faiz oranları referans alınarak gerçekleştirildiği düşünülürse, faizlere ilişkin risklerin yönetilmesinin önemi daha iyi ortaya çıkmaktadır.

Faiz riski, genel anlamda, faiz oranlarındaki hareketler nedeniyle, bankaların ve finansal kurumların finansal durumlarına bağlı olarak maruz kaldığı risktir. Faiz riskinin hem banka gelirleri hem de bilanço içi ve bilanço dışı kalemlerinin ekonomik değerleri üzerinde etkisi vardır. Maruz kalınan faiz riskleri genel olarak, vade farklılıkları dolayısıyla yeniden fiyatlandırmaya ilişkin riskler, verim eğrisindeki değişimlerden kaynaklanan riskler ve farklı finansal araçların faiz oranlarında yapılan ayarlamalara ilişkin riskler olarak sınıflandırılmaktadır. Bununla birlikte, çok yüksek düzeyde olmadığı sürece, faiz riski finansal kurumlar için olağan bir risk faktörüdür57.

Faiz oranlarındaki değişiklikler, finansal kurumların net faiz marjlarında ve net öz varlık miktarlarında dalgalanmaya sebep olurlar. Bununla birlikte faiz oranları finansal piyasalarda tek bir tür kurum tarafından belirlenmeyip; piyasalardaki ödünç verilebilir fon arz ve talebine, ekonomideki genel beklentilere, izlenen para politikasına ve borçların risklilik düzeyi ile borçlanma araçlarının likiditesine bağlı olduğundan, tüm finansal kurumları ilgilendiren ve tüm kurumlarca yönetilmesi gereken bir risk faktörüdür.

57

b. Döviz Kuru Riski

Döviz kuru, faiz oranı gibi yüksek oynaklığa sahip ve en riskli finansal değişkenlerdendir. Bretton Woods sisteminin yıkılmasının ardından dünya genelinde serbest dolaşıma başlayan döviz kurları yüksek düzeyde riskli hale geldiğinden, birçok kriz döviz kurlarında yaşanan sıkıntılar sonucu ortaya çıkmıştır.

Kur riski genel anlamda döviz kurlarında yaşanan oynaklıklar sonucu finansal kurumların zarara uğrama olasılığıdır. Günümüzde döviz kuru üzerinden yapılan işlem hacminin 1,5 ile 3 trilyon ABD doları arasında değiştiği öngörülmektedir. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde döviz kuru işlemler daha çok önem kazanmaktadır. Bu ülkelerde sıcak para olarak adlandırılan kısa vadeli spekülatif sermaye hareketlerinin hacmi çok daha fazla olduğundan kur riskinin yönetilmesi daha da önem kazanmaktadır.

Döviz kuru riskinin sebebi, finansal kurumların bilanço ve bilanço dışı hesaplarında kısa ve uzun vadeli döviz pozisyonlarına sahip olmalarıdır. Bu durum genellikle döviz açığını ve fazlalığını ifade etmek üzere, açık ve fazla pozisyon kavramlarıyla birlikte anılmaktadır58.

Döviz kuru riski, gelişmiş piyasalarda ölçüldüğü kadar, Türkiye’de de analiz edilip yönetilmesi gereken en önemli risk faktörlerinden biridir. Bunun sebebi, neo- liberalizasyonla birlikte kurlarla ilgili işlem hacimlerinin artarak, kurların ileri düzeyde oynak hale gelmiş olmasıdır. Özellikle 2001 krizinde yaşanan döviz kaçışı sonrasında gerçekleştirilen devalüasyon, milli paranın büyük oranda değer kaybetmesine ve büyük bir döviz likiditesi sıkıntısının yaşanmasına sebep olmuştur. Bu krizden sonra dalgalı kur politikasının benimsenmesi döviz üzerinden yapılan işlem hacmini de büyük oranda arttırmıştır. Bununla birlikte cari açığın da 40 milyar dolara yaklaşmış olduğu düşünülürse, döviz kurlarına ilişkin yapılacak risk analizlerinin önemi daha da artmaktadır.

58

c. Likidite Riski

Likidite riski, finansal kurumların pasiflerindeki azalma ya da aktiflerindeki artış için yeterince kaynak bulundurmamaları sonucu ortaya çıkan nakit sıkıntısıdır. Likidite sıkıntısı çeken bir kurum, kısa sürede yükümlülüklerini arttırarak ya da aktiflerini uygun fiyatlarla nakde çevirerek gereksinimi olan fonu sağlamayabilir. Böyle olağandışı durumlarda likidite yetersizliği kurumların yükümlülüklerini yerine getirmelerine engel olur. Bu açıdan likidite riski, mevduat çekilişlerini veya kredi taleplerini karşılamak için kısa sürede fon elde etmenin maliyeti olarak tanımlanabilir59.

Likidite riski özellikle bankalar açısından önemli bir risk faktörüdür. Bunun sebebi, likidite riskinin en çok banka müşterilerinin yatırımlarını nakde çevirme isteği yüzünden ortaya çıkmasıdır. Ağırlıklı olarak güven ortamının azaldığı dönemlerde ortaya çıkan panik kaçışlarında ciddi likidite krizleri yaşanmaktadır. Bu açıdan likidite risklerine karşılık yeterli sermayenin bulundurulması çok önemlidir.

Likidite risklerinin artmasındaki en büyük etken, alternatif yatırım araçlarının yetersiz oluşudur. Bu da, finansal piyasalarda ikincil piyasaların yeterince derin olmamalarından ve işlem hacminin düşüklüğünden kaynaklanır. Bu durumda finansal piyasalarda derinliğin sağlanması, likidite krizlerine karşılık sistematik bir önlem olabilecektir.

d. Hisse Senedi Riski

Teorik kısımda bahsedildiği üzere, neo-liberalizasyon politikalarının en önemli aşaması sermaye hareketlerinin liberalizasyonu ile gerçekleşmiştir. Farklı ekonomilerin, borsalarını liberalleştirerek işlem gören varlıklarını yabancıların hizmetine sunmaları bu politikaların sermaye piyasalarındaki uzantısını göstermektedir. Bu hareketlerle birlikte, gelişmekte olan ülkelere gerçekleşen sermaye akımlarında yüksek düzeyde artış gözlenmiştir. Ancak bu durum, başta borsalar ve hisse senetleri olmak üzere finansal varlıkların riskini arttırmıştır.

59

Hisse senetlerine yatırım, risk alım iştahına sahip yatırımcılara iyi bir getiri sağlayabilmektedir. Ancak spekülatif atakların gelişmesi sonucu bu hisse senetleri aşırı değerlenmektedir. Bir panik devresinin başlaması durumunda ise yatırımcılar varlıklarını hızla nakde çevirdiğinden hisse senedi fiyatlarında büyük düşüşler gözlenmektedir. Bu da hisse senetlerinin ait olduğu firmaların net değerlerinde kayıp yaşamaları ve bilançolarının bozulmaları anlamına gelmektedir. Bu açıdan hisse senedi risklerinin analiz edilerek yönetilmeleri, sadece finansal piyasaları değil reel sektörü de denetlemek açısından önemli bir kıstastır.

e. Yasal Risk ve Đtibar Riski

Yasal riskler ve itibar riskleri önceki dönemlerde diğerlerine göre daha az önemsenen risk faktörlerinden olmuşlardır. Ancak son yıllarda yaşanan finansal başarısızlık deneyimleri bu risk faktörlerinin de dikkate alınması gereğini ortaya koymuştur.

Yasal risk, genellikle kurumların yasalara yeterince uymamaları ve yasaların ihlali sonucu ortaya çıkar60. Bu açıdan yetersiz, yanlış bilgiler veya dokümanlara ilişkin hatalar nedeniyle yasal açıdan zarar verebilecek riskleri ifade eder. Bu hatalara karşı yasal bir boşluğun olması ve yasaların bankaların aleyhine bir sonuç çıkarması, kurumlar için maliyet yaratıcı olabilecektir.

Đtibar riski ise, kurumların başarısız olmaları, yasal davranmamaları, ahlaki tehlikeyle ilgili bir durum yaşamış olmaları gibi durumlar sonucu ortaya çıkar. Bu tür durumlar, kurumlara olan güveni azaltarak, kurum müşterilerinin kurumdan uzaklaşmalarına sebep olabilir. Bu açıdan bu risk faktörü, operasyonel risklerle de örtüşmektedir. Özellikle liberal ekonomilerde rekabet unsuru çok önemli olduğu dikkate alınırsa, itibar faktörünün de önemi anlaşılmaktadır. Finansal piyasalarda pazar payı ve insan kaynakları açısından itibarın korunması oldukça önemlidir61.

60

Oktay Üstün, “Kara Para Aklama ve Terörizmin Finansmanını Önleme Standartlarını Değerlendirme Metodolojisinde Finansal Kuruluşların Yükümlülükleri”, Bankacılar Dergisi, Sayı. 56, 2006, s. 54

61