• Sonuç bulunamadı

2.3. MACERA TURİSTİ

2.3.3. Macera Turistlerinin Davranışı

2.3.3.1. Turist Motivasyonları

2.3.3.1.1. Risk Alma

Risk, maceracılar için güçlü bir güdüdür. Aslında, her macera kendi özel biçimine ve etkinliğe katılım için bir teşvik güdüsü olarak belli miktarda riske sahiptir. Maceranın tanımları incelendiğinde sürekli riskin öneminden bahsedildiği görülmektedir. Macera seçme özgürlüğünü, içsel ödülü ve belirsizlik unsurlarını taşımaktadır. Örneğin, deneyimin sonuçları kesil değildir ve risk tahmin edilemez (Fluker and Turner, 2000: 380). Böylece risk kişinin maceradan hoşlanmasında belirleyici bir rol oynayacaktır. Aslında bir deneyimde riskin bulunmaması tatmin

düzeyinin düşmesine veya katılım dürtüsünün kaybolmasına neden olacaktır (Morgan ve Fluker, 2006: 155; Sung ve diğerleri, 1997; Kane and Tucker, 2004: 220; Weber, 2001: 363).

Riskli deneyimler üzerine yapılan pek çok araştırmalar açık hava rekreasyonları alanından ortaya çıkmaktadır. Bu tip araştırmalar, risk aramanın, herhangi bir maceranın ayrılmaz bir parçası olduğu ilkesine dayanmaktadır. Önemli miktardaki araştırma, risk rekreasyonları, macera rekreasyonları, doğa mücadelesi etkinlikleri, yüksek riskli macera adı altında katılımcının maceracı uğraşlara katılım fikrini araştırmaktadır. Ayrıca, çeşitli psikolojik çalışmalar riskin macera ile ilişkini inceleyerek, kişiliğin riskli etkinlikleri tercih eden veya etmeyen insanlar için gerçek bir gösterge olduğunu ortaya koymuştur (Lepp ve Gibson, 2008: 740-741; Weber, 2001: 362-363; Page vd, 2005: 382; Pomfret, 2006: 119).

Turizmin, macera turizmini de kapsayan çeşitli biçimlerinde, risk kavramı ‘herhangi bir faydaya ulaşmak için kaybetme ihtimalini bertaraf etmeye çalışmak’ olarak dar kapsamlı olarak yorumlanmıştır. Macera turizminde riskin rolünü araştıran bazı az gelişmiş araştırmalar ise dikkatini rekreasyon disiplinler ve psikoloji üzerine yoğunlaştırmıştır. Hala macera turizmi üzerine yapılan deneysel araştırmalar gelişimine devem ederken, macera tedarikçilerinin tüketicilerini riskli etkinliklere yönelten güdüleri ve içeriğini anlamaya ihtiyacı vardır (Ryan, 2003: 56; Lepp ve Gibson, 2008: 740-744; Kane and Tucker, 2004: 221; Weber, 2001: 363 ).

Elms (1998), şekil 2. 6’da görüldüğü gibi risk bileşenlerini, koşullar, olasılık ve sonuç olarak üçe ayırmaktadır. Risk alan turistler, uğraşılarının sonucunu psikolojik açıdan bir ödül olarak kabul ederler. Risk almak kaybetme ihtimalinin olumsuzluğuna rağmen; uzun vadede coşku içeren, adrenalini artıran ve mutluluk veren bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Tatilcilere göre tatil sürecince risk almak, zihinlerindeki risk tanımının ‘ çevre ve şartlara meydan okuma’ olmasından dolayı, ilginç gelecektir. Psikolojik açıdan risk alma, günlük sorumluluklardan uzaklaşma eğilimi olarak değerlendirilirken, sosyal açıdan; belli bir kurumda çalışmanın ödülü olarak, çalışma dışı boş vaktin değerlendirmesi olarak değerlendirilebilir. Böylece uğraşılan etkinlik ve mekan basit bir şekilde sosyal

açıdan anlamlandırılmış olur (Ryan, 2003: 56; Cater, 2006: 319; Page vd, 2005: 385).

Şekil 2. 6. Risk Bileşenleri

Kaynak: Ryan, 2003: 56

Risk kavramının en karmaşık bileşeni ‘olasılıktır’. Teknik olarak risk bir olayın gerçekleşme ihtimali olarak ifade edilemez. Fakat kaybetme olasılığının önemi de göz ardı edilemez. Olasılık, bir eylem veya olayın gerçekleşmesidir. Genel manada ise olasılık risk almaktan elde edilecek faydayı işaret etmektedir. Tatil şartlarında olasılık, riskin teknik anlamını taşımayan, sadece turistlerin etkinliklere katılımlarını etkileyen algılanan bir bileşen olarak karşımıza çıkmaktadır (Ryan, 2003: 57).

Risk kavramı farklı manalarda kullanılabilir. Maceracıların motivasyonlarını

bütünüyle anlayabilmek için riskin karakteristiklerinin incelenmesi gerekmektedir. Risk çoğunlukla potansiyel bir değer kaybı olarak algılanmaktadır. Örneğin, günlük yaşamda aşırı miktarda alkol aldıktan sonra araba kullanılırsa, bu bir kaza ile veya ehliyete el konulmasıyla sonuçlanabilir. Boş zaman bağlamında ise örneğin bir dalgıçlık kursu veya bir tırmanış gezisi başarı ile bitirilememişse, bundan dolayı kişi kendine olan saygısını kaybedebilir (Ryan, 2003: 57; Swarbrooke vd, 2003: 71).

Bazılarının zihninde risk olumsuz bir anlam çağrıştırır, diğerleri ise riski maceranın tehlikeli unsuru olarak görürler. Fakat risk aynı zamanda olumlu sonuçları olan bir uğraştır. Bu olumlu sonuçlar insanları maceraya atılmaya yönlendirmektedir (Ewert, 1989). Mesela Amazon ormanında dağ yürüyüşü turuna katılan bir maceracı, bu gezi süresince zehirli bir yılan ısırması, susuz kalma veya bir vahşi hayvanın

RİSK

Koşullar Olasılık Sonuç

saldırısına uğrama gibi çeşitli risklerle yüz yüze gelir. Tatilin sonunda ise, kişi kendini gerçekleştirme ve riskli bir maceradan sonra hayatta kalma tatminini hissedebilir (Swarbrooke vd, 2003: 71; Ryan, 2003: 58).

Risk iki kategoride incelenebilir: kişinin kontrol edebildiği ve mücadele olarak algıladığı ‘olumlu risk’; kişinin kontrol edemediği ve tehlike olarak algıladığı

‘olumsuz risk’ (Deniz ve Erciş, 2008: 307). Bu risk kategorileri, ayrılmaz bir

şekilde, bireyin yetenek, deneyim ve macera etkinliği hakkındaki bilgisiyle bağlantılıdır. Johnston (1992), Yeni Zelanda’da dağcılıkla ilgilenen macera rekreasyonu katılımcı hakkında bir araştırma yapmıştır. Araştırmasında dağcılık etkinlikleri üzerinde deneyimli olan bu bireylerin riski, tehlikeden çok mücadele olarak algıladıklarını tespit etmiştir. Dağcılık maceralarının içerdiği riski, korkutucu bulmak yerine, eğlence düzeylerini yükseltecek olumlu bir unsur olarak görmektedirler. Buna göre, dağcılık maceralarında tecrübe olmayan biri için bu etkinlikler kontrol edilemeyen derecede risk içerir. Ancak, bu kişi deneyim kazanmaya başladığı zaman, dağcılığın içerdiği riske karşı olumlu bir bakış açısı geliştirecektir (Aktaran: Swarbrooke vd, 2003: 71; Ryan, 2003: 58; ; Cater, 2006: 322).

Çoğunlukla macera katılımlarıyla ilişkili kişinin algıladığı risk ve

fiili/gerçek risk arasında bir ayrım bulunmaktadır. Riskin objektif olmasına örnek

olarak, spesifik etkinlikler için rapor edilen gerçek kaza sayısı verilirken; riskin sübjektif olmasına, katılımcının algıladığı riskin büyüklüğü örnek olarak verilebilir. Cater’in (2000) araştırmasına göre, insanlar sıklıkla objektif riskin farklı bedensel maceracı etkinlikleri içerdiğini anlayamaz ve bu, etkinliğin riskin yüksek algılanmasından dolayı ret edilmesiyle sonuçlanır (Aktaran: Swarbrooke vd, 2003: 71-72; Tanrısevdi, 2009: 1316).

Özetlersek, risk hem olumlu hem de olumsuz yönde değerlendirilebilir. İnsanların risk nasıl algıladıkları, deneyim derecesine ve etkinlikte aldıkları role bağlıdır. Ayrıca, kişilik daima insanların riski algılamasında önemli bir etkiye sahiptir (Deniz ve Erciş, 2008: 306).

Riski tanımlamak için Robinson’un (1992) ‘risk rekreasyon modelini’ incelemek faydalı olacaktır. Bu model turizmden çok rekreasyon üzerine odaklanmıştır. Fakat risk rekreasyonları ve macera turizmi son derece örtüşen iki kavramdır (Swarbrooke vd, 2003: 72).

Risk rekreasyon modeli, bireylerin gidip riskli bir uğraşı yapmasına kadar olan farklı aşamaları tespit etmektedir. Model, ilki risk rekreasyonunun çekiciliği ile başlayan sonuncusu risk almanın kişinin hayatında merkezi konuma gelmesine kadar olan beş evreyi kapsamaktadır. Modelin özeti şekil 2. 7’de gösterilmiştir.

Şekil 2. 7. Risk rekreasyon modeli

Kaynak: Swarbrooke vd, 2003: 73

Risk rekreasyon modeli şu şekilde açıklanmaktadır (Swarbrooke vd, 2003: 73-74):

• Birinci Evre: İlk evre bireylerin macera rekreasyonuna katılmaya olan eğilimleri ile ilişkilidir. Uyarım ve işlevsel bağımsızlığa olan ihtiyacını belirten bireyler riskli boş zaman etkinliklerine katılmaya daha meyillidir. Turizm bağlamında, aktif tatil tercih eden bu tip turistler, macera deneyimlerine daha meyilli olacaktır.

Birinci Evre Çekicilik İkinci Evre Zihinsel değerleme Üçüncü Evre Karar verme Beşinci Evre Sezgisel/yansıtıcı değerleme Dördüncü Evre Performans deneyimleri

• İkinci Evre: Bungee Jumping veya rafting gibi riskli bir etkinlikte yer almadan önce insanlar etkinlikte başarısız olma ihtimalini ve potansiyel başarısızlığın sonuçlarını değerlendirirler. Ayrıca algılanan riske rağmen etkinlikteki başarılı olma ihtimallerini de anlamaya çalışırlar. Eğer katılımcıların algıladıkları risk, algıladıkları başarılı olma ihtimallerinden fazla ise bu korku, endişe ve tehdit duygularını harekete geçirir ve bu katılımdan vazgeçerler.

• Üçüncü Evre: Bir macerada yer alıp almamaya kararı çeşitli faktörlere bağlıdır. Örneğin, bireyin başarıya olan motivasyonu, başarısızlıktan kaçma isteği ile karşılaştırılır. Başarısızlıktan kaçışa daha fazla odaklanan bir birey, daima başarı kesin olarak garantilendiğinde bu etkinlikle uğraşacaktır.

• Dördüncü Evre: Bu gerçek deneyimin meydana geldiği aşamadır. Risk rekreasyon katılımcıları, risk çevresinin gerektirdikleri, yeterlilik ve algılanan risk arasındaki ilişkiyi dengeleyerek, gerçekleştirdiği mücadeleden optimal tatmini elde eder.

Beşinci Evre: Bu aşamada etkinlik artık tamamlanmıştır. Katılımcı, bu

deneyimindeki başarı ve başarısızlıklarını etkileyen faktörleri belirlemeye çalışır. Etkinlikten sonra birey, ilk olarak sonuçla ilgili sezgisel değerleme olarak adlandırılan, sübjektif duygular; takiben ise yansıtıcı değerleme olarak bilinen kişilerin performansı ile ilgili düşüncelerini ölçer. Değerlendirmenin sonucunda olumlu duygular baskın ise, risk rekreasyonları yaşam tarzının ayrılmaz bir parçası haline gelecektir.

Özetlemek gerekirse, risk hem risk rekreasyonları için hem de macera turizmi için önemli bir güdü olarak görülmelidir. Risk bir kenara bırakılırsa, diğer unsurların, kişi maceraya katıldığı zaman rolü olmaktadır. Diğer unsurları, yeterlik, kişilik, karar verme ve risk çevresi olarak adlandırılabilir (Morgan ve Fluker, 2006: 153-154; Page vd., 2005: 382).