• Sonuç bulunamadı

Resmi Okuma-Eleştirel Yansıma ve Eleştirel Söylem

Mezirow (1997) eleştirel yansımanın yalnızca eylemlerinin doğasını ve sonucunu değil, aynı zamanda kökeniyle ilgili koşulları da içerdiğini söyler. Varsayımların eleştirel yansıması yoluyla referans çerçevelerinin dönüştürülmesi için tartışmalı inançların söylem yoluyla doğrulanması, öğrenenin yansıtıcı kavrayışında harekete geçilmesi ve eleştirel olarak değerlendirilmesi gerekir. Bu temada katılımcıların görüşmeler esnasındaki söylemlerinden dönüşümsel öğrenmenin en önemli kavramlarından olan eleştirel yansıma ve eleştirel söylemin yaşamış oldukları dönüşüm sürecindeki etkisine bakılacaktır. Katılımcıların eleştirel yansıma ve eleştirel söylemi kullanıp kullanmadıkları görüşmelerden alıntılarla ortaya konulmaya çalışılmıştır.

“Baktım mali müşavirlik bunla alakalı güzel. Bu bir etken. Ayrıca titri (unvanı) de güzel bir meslek.” (YMK-38).

“Aslında hayatta hiçbir şeyin çok da değerli olmadığını fark ettim. … Hiçbir öğrenimin hiçbir öğretinin sana insani olarak bir katkısını olması lazım. … Ruhsatı

aldım ben mali müşavir oldum. Çalışmak için değil de o süreç içerisinde öğrendiklerinle insan olmak olduğunu öğrendim. İkinci on yıllık planımda böyle bir

titre ulaşmak değil niyetim.” (YMK-38).

YMK-38 katılımcısı daha önce ünvanın önemli olduğuna dair sahip olduğu varsayım daha sonra yaşadığı durumlar üzerine yaptığı eleştirel yansımayla değişmiştir.

“Bazen çok şaşırıyorum. Çok farklı hedefler koyup ya aman deyip geçtiğimiz hedefleri bakıyorum yapmış. Asla bir şeyin peşini bırakmaz ve bir insanın kendisini kalkındırmasını beklemez. İşimi yapsın, aman şu işimi yapsın kendisi işini sonuna kadar

kendi takip eder ve güzel işler yaptı. Bu zamana kadar yaptığı işler takdire şayandır.” (YMK-38).

“Bakıldığında bir kadının erkenden evlendikten … yapması beklenen şey, hele de belli bir sosyal statüye sahipse şıkır şıkır topuklu ayakkabılarını giyip kabul günü gezmesidir, fönünü çektirip. Çocuklarını işte özel okula götürüp, tenis dersinden bilmem

ne dersinden alıp falan. Böyle bir hayat beklenir aslında. Kadınların genel standardı bu. Antep’in belli bir kesiminin genel standardı bu.” (YMK-38).

111

YMK-38 katılımcısının ablasını anlatırken ki söylemi duygusal bir yaklaşımdan ziyade bu konuda görüşlerinin eleştirel bir yansıması olarak dikkat çekmektedir. Buradaki görüşlerine bakıldığında katılımcının söyleminin eleştirel bir söylem olduğunu belirtebiliriz. Katılımcı başkaları tarafından çok da inandırıcı bulunmayan hedefler koyup, bu hedefleri başaran ve bunun için kimseden yardım da beklemeyen ablasında kendi yaptıklarını da dile getirmektedir. Ayrıca katılımcı kendisinin de dâhil olduğu çevrenin kadına bakış açışı üzerine sözleriyle de eleştirel bir söylem geliştirmiştir.

“Birçok kişi gibi Allah yardımcıları olsun diyordum. Hele şuna bak yavv, eli ayağı yerinde, git çalış, kendinize huy edinmişsiniz bunu da.” (KÖE-43).

“Her şeyi Allah’tan bekliyoruz. Bize gelince niye Allah’tan beklemiyoruz da kula el açıyoruz. … İnsanların tembelliğinden ya da çaba sarf etmemesinden dolayı böyle düşkün olduklarını düşünürdüm. Bir şeyi de gözden kaçıyoruz aslında herkes okursa, herkes patron olursa, herkes zengin olursa kim üretecek. Bence bu aslında bir yandan

da adaletin ta kendisidir. Eğer herkes eşit olursa herkes aynı haklara sahip olursa bence üretim durur. Herkes kendi kendisinin patronu ve işçisi olur ki hepimiz her işi yapamayız. O yüzden bu dünyanın zengine de fakire de âlime de cahile de ihtiyacı var.

Bize düşen bunun farkında olup üstümüze düşeni yapmak.” (KÖE-43). “Eskiden bazı şeylere körü körüne inanıyordum. Ama artık üzerine düşünüyorum. Bu işin gerçeklik payı nedir. Ne amaçla söylenmiş ya da yapılmış bunlar üzerine düşünüyorum. Eskiden televizyonda ya da sosyal medya da bir şey duydum mu - aaa demek öyle- diyordum ama şimdi araştırıyorum, öyle her söylenene körü körüne

inanmıyorum.” (KÖE-43).

KÖE-43 katılımcısı birçok ihtiyaç sahibinin gücü yetmesine rağmen çalışmamayı huy edindiklerini düşünmesi üzerine yaptığı eleştirel yansıma, bu görüşünün değişmesine sebep olmuştur. Katılımcının artık belirtilere değil de nedenlere odaklanması eleştirel yansımayı kullandığını göstermektedir.

“Allah yardımcıları olsun yetmez Mustafa Hocam bizde yardım edeceğiz. Dedim ya haşa Allah gökten inip gelip yardım edecek değil ya biz aracı olacağız. … Rahmetli ninem derdi -bi sabah kalksak kapının önüne gökten bi kese altın düşse.- Allah’ın işine

bak sen. Bizim ki de o meseleye benziyor.” (KÖE-43).

“Hani Malcom X’in bir sözü var -Medya zalimi mazlum, mazlumu ise zalim yapabilir- diye. Yani o yüzden artık araştırıyorum, sorguluyorum.” (KÖE-43).

KÖE-43 katılımcısının sözleri eleştirel yansımayı ve eleştirel söylemi kullandığını gösteriyor.

112

“Seviyesiz insanların yaptığı bir meslek. Maalesef. Eğitimli eğitimsiz herkesin yaptığı, kolay para kazanılan, kazanıldığı düşünülen… Neden girdiniz böyle bir tasvip etmediğiniz meslek dalına derseniz. Belki kalite katmak istedim. İçindeki okulu açarken de kalite katan insanlar yetiştirmek istedim. Hani biraz sektörün kalitesi artsın şey olsun

dedim. O şikâyet ettiğim kalitesi düşük insanlardan kalitesi yüksek insanlar yetiştirilecek.” (GYK-50).

“Seviyesiz insanların yaptığı bir meslek, hala da öyle görüyorum. İşin içindeyken de halen öyle görüyorum. … Hani benim her dersim -artık rahatça söyleyeyim- arkadaşlar dürüstlük kazandırır söyleyerek başlar. Bütün derslerim böyle

başlar.” (GYK-50).

“O insanların uyumu, biraz da gözlemciyim -belki de bana kattıkları, benim onlara kattıklarım- onlar benim hayatıma çok şey katıyorlar. Biraz daha bakış açım genişliyor. Hayata bakış açım, pencerem genişliyor. Farklı baktığımı düşünüyordum, daha da farklı bakmaya başladım. Herkesin gözünden görmeye çalışıyorum.” (GYK-

50).

GYK-50 katılımcısı güzellik hizmetlerinde çalışanlarla ilgili olumsuz bakış açıklarına sahip ve bu bakış açıları birikerek onlar hakkında sabit bir düşünceye (zihin alışkanlığı) dönüşmüştür. Katılımcının bu kişiler üzerine genel fikri değişmese de kendisi ve yetiştirdiği kişilerle bu durumun değişmesine katkıda bulunmaya çalışmaktadır. Katılımcının eleştirel yansıması ve eleştirel söylemi kullandığı görülmektedir.

“Çok mutlu kadının ben güzellik merkezine gideceğini düşünmüyorum. Kendisiyle sorunu olmaz. ” ve “Mutsuz bir kadını mutlu etmek zordur. Yani zaten

kaprise geliyor ya da şımarmaya geliyor. Ben de bir kadın olarak ne hissettiğini anladığım için toleransım yüksek, şımartabilirim de, kaprisini de çekebilirim.” (GYK-

50).

GYK-50 katılımcısının güzellik merkezini tercih eden kadınlarla ilgili tespiti ve söylemi eleştirel söylem geliştirdiğini göstermektedir.

“Bir öğretim tekniğimiz vardı ve bu doğruydu. Buna dışardan müdahale ettirmezdik. Ben biliyorum. …” (MÖE-34).

“Bilgimin yeterli olduğunu düşünürdüm. Sınıfa girdiğim zaman işte lise öğretmenimizden ne öğrendiysek aynısını yapıyorduk. Yani üniversite bize ne kattıysa aynısı yapıyorduk. Ama özünde şunu söyleyeyim ortaokuldaki ve lisedeki öğretmenim bana ne öğrettiyse. Dershanesiydi, şusuydu busuydu. Onları öğrenciye aktarıyorduk.

Aktarımcıydık aslında. Kendimi o an için öyle görüyorum. Aktarıyorduk sadece. Yeniden oluşturan bir kimliğimiz yoktu veya şekillendirme yoktu yani. Bir neslin devamı

gibi düşünüyorum yani.” (MÖE-34).

“Hayır yanlış biliyorsun. Şöyle böyle demem. Bunu bana gösterebileceğin bir şey, somut bir örneğin var mı? Ve yahut bunu neye dayanarak söylüyorsun. Bununla

113

alakalı daha önce yapılmış gerçekten böyle çok sağlam bir çalışma, kabul görmüş, bir teorem haline gelmiş bir olay var mı?” (MÖE-34).

“Öyle at gözlüğüyle bakmayı bence bıraktım diye düşünüyorum. Bunu söyleyebilirim. Tamam derim. Evet olabilir. Mantıklı. Bir düşünülür üstünde yani.”

(MÖE-34).

MÖE-34 katılımcısı dönüşümden önce eleştirel yansıma ve eleştirel söylemi kullanmazken yaşadığı deneyimlerle birlikte özellikle epistemik varsayımları üzerine yaptığı eleştirel yansımalar sonucu durumun aslında çok da zannettiği gibi olmadığının farkına varmasını sağlamıştır. Katılımcının eleştirel yansıma ve eleştirel söylemi kullandığı görülmektedir.

“Evden ayrılmadan önce bunu hep düşünüyordum ama ne yapacağımı da açıkçası pek bilmiyordum yani. Rasim’in yanına geçtikten sonra işte bazen böyle bu meseleyi konuşurduk. İşte o derdi neyin doğru yanlış olduğunu vicdanına soracaksın.

Vicdanın rahatsa sıkıntı yok derdi. Bu benim kafama yatmıyor derdim. Mesela hırsız hırsızlık yapınca bundan rahatsız olmuyor ki o zaman vicdanı da rahat bunun demek

ki.” (TCE-29).

TCE-29 katılımcısının helal kazanç üzerine arkadaşıyla yaptığı konuşma varsayımların eleştirel yansıması ve eleştirel söylem içermektedir.

“Yani beni çok etkiledi desem yalan olmaz. … kitabın adı. İnsanların nasıl da baskı altına alındığını ve tek tip, düşünmeyen insanlar yetiştirdiğini anlatıyor. Aslında

baktığında bizim ki de farklı değil bundan. Televizyonuydu, medyasıydı, ailesiydi, işte akrabasıydı, arkadaşıydı ne bileyim mahallesiydi bizi hep bir baskı altına alıyor aslında. Yani onların bizi şekillendirdiği gibi yaşıyoruz baksana. Araştırmıyoruz, düşünüyoruz, sorgulamıyoruz. Ne veriliyorsa ona razıyız. Mesela yine benzer bir şey de

… çok ilgimi çekmişti. Bir arkadaşımdan almıştım …. Mesela orda da adam cennetle, güzel kadınlarla, haşhaşla katiller yetiştiriyor. Adamların beyinlerini yıkıyor. İşte

hocam düşünmediğimizden hep olmuş bunlar. Oldu ya bizde de” (TCE-29). Dirkx (2001, 2006) metinlerin bu dünyadaki hayatın anlamını derinleştirmeye yardımcı olduğunu söylemekte ve bir metinde okunan, duyulan, görülen veya deneyimlenen sözler kişinin kim olduğunu, hayatının anlamı, derin ve gizemli yönlerini açığa çıkarmasında yardımcı olacağını belirtmektedir. Katılımcının okuduğu kitaplarla ilgili söylediği sözleri eleştirel yansımayı ve söylemi örnekleme açısından olduğu kadar Dirkx’in görüşlerini de desteklemesi açısından da önemlidir. Metinlerin katılımcının eleştirel yansıma yoluyla anlamlar çıkarmasında ve bunları eleştirel söylem yoluyla yorumlayarak kendi düşüncelerini oluşturmasında etkili olduğu görülmektedir.

114

“Yani aslında ortam yönlendiriyordu. Herkes üniversite sınavına hazırlanıyordu ben de üniversiteye hazırlandım. Herkes tercih yaptı, ben de yaptım. Kendi öz fikirlerim çok yer bulmuyordu bu ortamda. Yönlendiren ortamdı yani çevre koşulları. Standardı

yani. Aile, ailemin istekleri, gittiğim okuldaki öğretmenin fikirleri; onlar yönlendiriyordu yani.” (MYE-22).

“Aslında şöyle söyleyebiliriz genel çevrenin çizdiği standartların dışına çıkılması gerektiğini öğrendim. İnsanlara bir kalıp sunuluyor aslında hem okurken -

eğitim öğretim hayatında- hem iş bulurken. Aslında bu standartların çok da doğru olmadığını gördüm yani. Madalyonun diğer yüzünü gördüm diyebilirim. … Bir insan bir

şey söylediği zaman acaba doğru mu? Bu insana güvenmeli miyim?” (MYE-22). MYE-22 katılımcısı dönüşümü yaşamadan önce çevresinin genel standartlarına göre yaşamakta ve bu şekilde düşünmektedir. Dönüşümle birlikte eleştirel yansıma ve eleştirel söylem geliştirmeye başlaması bakış açılarında önemli değişikliklere yol açmıştır.

“Hani 4 senede aldığı eğitimi karşılığı bir tane hocanın çektiği 50 saatlik eğitim setine denk yani. Belki hocanın çektiği eğitim seti daha kapsamlı ve daha öğretici. Ve bu 50 saat yani otursanız bir haftada bitecek eğitim seti sizin üniversitede öğrendiğiniz,

4 senede aldığınız yazılım eğitimine bedel nerdeyse.”

MYE-22 katılımcısının eğitime yönelik yaptığı eleştirel yansıma ve bunu doğrulayıcı eleştirel söylemi yeni bakış açılarının oluşmasını sağlamıştır. Bu durum katılımcının dönüşümünde eleştirel yansımanın ve söylemin etkisini ortaya koymaktadır. “Yaşadığım dönüşüm üzerine düşündüğümde dönüşümün başında itibaren sahip olduğum referans çerçeveleri üzerine eleştirel yansıma yaptığımı fark ettim. İlk olarak daha idealist bir felsefeye göre hareket ederken okuduklarım üzerine düşünerek bütün

felsefelerden bir karışım diyebileceğim bir felsefi bakış açısına kavuştum. Ama felsefemin bel kemiğini sanırım ilerlemecilik oluşturuyor. Yeni bilgilere çok açık

olmama rağmen bilginin işe yararlılığını çoğu zaman kabullenme kriteri olarak görüyorum. Özellikle inanç, değer ve ideolojiler üzerine yaptığım düşünme seansları ve

sonrasında arkadaşlarımla tartışırken bunları eleştirel olarak yansıtmam bazı arkadaşlarımın dikkatinden kaçmamış. Siyasal tercihler üzerine yaptığımız konuşmalarda çoğu zaman arkadaşlarımdan -eskiden hepimizden daha koyu savunurken şimdi sanki muhalefet ediyor gibisin- demelerini duymaktayım. Aslında bu

durum siyasi bir tercih değişikliği değil tam tersine siyasi tercihim üzerine eleştirel yansıma ve söylem geliştirdiğimi göstermektedir. Her şeyi olduğu gibi kabul etmek yerine üzerine derin derin düşünmeyi eleştirel söylemi tercih etmemle alakalı. Bu dönüşüm sürecinde olaylar üzerine yaptığım değerlendirme kriterleri de artık daha

farklı olmaktadır. Daha önce yaptığım, geleneksel ve daha çok inanç ve değer sistemime göre değerlendirmelerimin yerini artık başkalarının gözünden değerlendirme

yani empatik düşünerek değerlendirme aldı. Çalıştığım kurumda genellikle esnaf ile muhatap olmamızdan dolayı onların konuşma ve üslubuna alışmak biraz zor oldu. Bu sebeple birçok kişiyle tartıştığım olmuştur. Fakat yetişkin öğrenmesini ve dönüşümsel

115

öğrenmeyi daha derinlemesine araştırdıkça yetişkinleri daha iyi tanımaya ve anlamaya başladım. Aslında birçoğu yaşadıkları sıkıntılardan dolayı bu tarz söylemlere ve üsluba başvurmak zorunda kalıyorlar. Oturup dinlediğimde ve onları anlamaya çalıştığımda

aslında diyalogumuzda artmaktadır. Öyle ki son zamanlarda o kadar çok esnaf arkadaşım oldu ki saymak dahi zor olacaktır. Bu durum tamamen eleştirel yansımanın ve söylemin sonucunda değişen referans çerçevelerimin sonucudur. Beni eskiye nazaran

çok daha sakin ve anlayışlı biri haline dönüştürdüğünü düşünüyorum.” (DÖE-33). DÖE-33 katılımcısı eleştirel yansımanın, eleştirel söylemin anlayışı ve davranışları üzerinde de etkili olduğunu belirtmiştir. Katılımcının aktardığı deneyimlerden eleştirel yansımanın ve eleştirel söylemin olayları, durumları iyi anlamamıza yardımcı olduğu ve daha doğru tepkiler vermemize olanak sağladığı anlaşılmaktadır.