• Sonuç bulunamadı

Bildiklerimin Eleştirel Değerlendirmesi

Mezirow (1978a, 1978b, 1991a) bu aşamada kişinin epistemik, sosyo-kültürel ve ruhsal varsayımlarının eleştirel bir değerlendirmesini yaptığını belirtir. Bu temada katılımcıların “Bu süreçte bilgilerinizi, sosyo-kültürel yapınızı ve ruhen kendinizi eleştirel olarak değerlendirdiniz mi?” sorularına verdikleri cevaplardan elde edilen bulgular ışığında epistemik, sosyo-kültürel ve ruhsal varsayımlarını eleştirel olarak değerlendirip değerlendirmediklerini ve bu aşamadaki eleştirel yansımaları ortaya konulmaya çalışılmıştır.

83

“Bu dönüşüm sürecine girdiğimde, mali müşavirlik ruhsatını aldıktan sonra … Aslında hayatta hiçbir şeyin çok da değerli olmadığını fark ettim. O dönem işte babamın da hasta olduğu bir süreç de geçirdik. Onun da etkisi var tabi. Hiçbir öğrenimin hiçbir öğretinin sana insani olarak bir şey katıyor olması lazım. Yani ruhsatı

aldım ben mali müşavir oldum. … Çalışmak değil de o süreç içerisinde öğrendiklerinle insan olmak olduğunu öğrendim. … Çok da önemli olmadığını gördüm insanın titrinin

(unvanının). Bu belki bir kendi ruhumda bir dönüşümdü. İnsana verilmiş sıfatların hiçbir değerinin hiçbir ehemmiyetinin olmadığını. … Biz bu arda iflasa yakın bir süreç

yaşadık. Sonra ne oldu işte aile şirketiydi, geniş bir şirketti. Bölündü. Biz tamamen o şirketin içerisinden ayrıldık. O dönem itibariyle insanların TL bazında kendilerini değerli gördüklerini de gördüm. … Hani paranın insanlara ne kadar şey kattığını, kendine verilen bir değer oluşturduğunu görmüş oldum. O da bir şey. Aslında insanın

kendi özüne dönmesini sağlıyor.” (YMK-38).

YMK-38 katılımcısının bu süreçte edindiği bilgiler ve yaşanan olayların da etkisiyle bilgilerini, sosyo-kültürel yapısını, değerlerini sorgulaması bakış açısında değişikliklere neden olmuştur. Unvan ve statü katılımcının değer sistemindeki önemini yitirmiştir.

“Şimdi bizim kültürümüze baktığımızda yardımlaşma çok fazla görülen bir şeydir. Bizim oralarda biri dara düştü mü akrabalar toplanır imece usulü bir şeyler

toplanır illa ki yardımcı olurlar.Nitekim ben kaza geçirdiğimde de bana eş dost

yardımcı oldu. Hal böyle olunca biz de bu kültürün pek de dışında duramıyoruz. İyi ki de duramıyoruz. … O kazadan sonra evde 2-3 boyunca insan yatınca düşünecek bol bol

zamanı oluyor. … Aslından kültürüme olan uzaklaşmamı sorguladım diye bilirim. Yani beni tabi olduğum o güzel çevreden, özümden uzaklaştırın şeyleri sorguladım. Kendimi de sorguladım. Hayatımı sorguladım. Hayatımın amacını sorguladım. Nasıl diyeyim,

mesela ben yaşadığım bu hayattan gerçekten zevk alıyor muyum, bu hayatta mutlu muyum? Bunlar üzerinde düşünecek bol bol vaktim oldu.” (KÖE-43).

KÖE-43 katılımcısı yaşadığı kazadan dolayı sosyo-kültürel varsayımlarını sorgulamış ve daha önce sahip olduğu bazı değerlerin önemini yeniden fark etmiştir. Kazadan dolayı yattığı süreçte kendi eleştirel yansımasını da yapmıştır. Bu durum katılımcının dönüşüm yaşamasında önemli bir yer ediniyor gibi görünmektedir.

“Çok eleştiririm. Genel olarak olumlu olumsuz her türlü eleştiririm. Sizin de fark ettiğiniz gibi başörtüsü durumu vardı toplumsal baskıyla alakalı. Çok isteyerek severek kapattığım bir dönemden kendi kişisel sebeplerimden belki bir travmadan dolayı inanmadığım bir döneme girdim. Yani başörtüsüne ya da Allah’a inanmamazlık

değil de ben bunu niye taşıyorum. Ben bunu taşıyamıyorum. Taşıyana ayıp ediyorum gibi bir öz-eleştiriyle. … Ben bunu yapamıyorum deyip açamıyorsunuz. Neden? Toplum

sana ne münasebet diyor. Bunu koca diyor, bunu anne diyor, bunu bilmem ne diyor. Herkes bir şekilde diyor. … Duruşunla yaptığın iş tezat ki senin içinde de yok. Yani İslam sana diyor ki kapan, saklan, gizlen. Sen diyorsun ki güzelleş ve bunu başörtüsüyle

84

mutsuzsun deyince. Böyle ciddi bir dönüş oldu. … Ama daha huzurluyum. En azından benim.” (GYK-50).

GYK-50 katılımcısı güzellik uzmanlığı ya da kendi ifadesiyle güzellik koçu olmak istiyor. Fakat sosyo-kültürel yapısı, yaşayışı ve buna bağlı olarak giyimi bu durumla tezat oluşturuyor. Aslında katılımcı başörtüsünü çıkartmak istemesine rağmen toplum baskısına bir süre yenik düşüyor. Sonrasında oğlunun da desteği ve yaptığı öz- eleştiriyle bu durumun üstesinden gelmiş ve taşıyamadığını düşündüğü tesettürü çıkarmıştır. Bu durum basit bir bakış açısı değişiminden ziyade katılımcının eleştirel öz- yansıma yapmasının sonucu olarak bir referans çerçevesinde dönüşümün gerçekleşmesidir.

“Tabi. Önceki dönemlerde yapmış olduğumuz, anlatmış olduğumuz derslerin pişmanlığını yaşadık. … Gerçekten hayatın tadını çıkarabileceği zamanlarda siz napıyorsunuz çocuğa bir şeyler öğretmek için karşısında duruyorsunuz ve devlet sizi

görevlendirmiş ama sen aslında çok bi şey yapmıyorsun onlara ve onların zamanını alıyorsun. Sen hırsız aslında o zaman demeye başladım. Onların hakkına giriyordum. …

Biliyorum zannediyordum yani. Matematik öğretmeniyiz. Evet, matematiği biz biliyoruz zannediyorduk ama şunu gördüm matematiği biz bilmiyormuşuz. Biz gerçekten hiçbir

şey bilmiyormuşuz.” (MÖE-34).

MÖE-34 katılımcısının matematik bilgisi ve anlatım yöntemi üzerine yaptığı eleştirel öz-yansıma ve kendisini bir öğretmen olarak sorgulaması, kişinin epistemik, sosyo-kültürel ve ruhsal varsayımlarının eleştirel bir değerlendirmesini yapması aşamasıyla uyuşmaktadır.

“Eleştirdim tabi. Hele ki yaşadığım hayata bakınca boş boş yaşıyormuşum diyordum. Bütün arkadaşlıklarım çıkar üzerineymiş. Cuma beş parasız kalınca etrafımda kimse kalmadı o eski dostlardan. S. bile ayrıldı benden(eski nişanlısı). … Yani

o zamanda epey bir düşünürdüm aslında. Biz bu kadar rahat yaşarken millet bir lokma yiyecek için nasıl da koşturuyor. Tabi bir de ticaret yapıyoruz diye milleti kandırıyoruz. Sonra o parayı da rahat rahat yiyoruz. Mesela bunlar üzerine çok düşünürdüm.” (TCE-

29).

TCE-29 katılımcısı diğer insanlar üzerine yaptığı eleştirel yansıması sonucu kendi bilgi ve becerilerinin aslında o kadar da üstün olmadığını anlamıştır. Bu durumu katılımcının “O kendini zeki sanan adam gitti yerine kendini işe yaramaz bir olarak gören biri geldi.” şeklindeki sözleri doğrular niteliktedir. Katılımcı kendisini ve çevresini yeniden değerlendirmiş ve ilişkilerinin aslında samimi olmadığını ve çıkar üzerine kurul olduğunu fark etmiştir. Nitekim evden ayrılması sonucu bunu yaşayarak görmüştür.

85

Katılımcının yaşadığı bu deneyimler ve eleştirel değerlendirmeleri kişinin epistemik, sosyo-kültürel ve ruhsal varsayımlarının eleştirel bir değerlendirmesini yapması aşamasıyla uyuşmaktadır.

“Yani aslında çok değerlendirmiyordum kendimi akışına bırakıp bir an önce öğrenmek istiyordum bu işi. Kendimle ilgili bir değerlendirmeye girdiysem de şuan çok

hatırlamıyorum açıkçası.” (MYE-22).

“Yani aslında ortam yönlendiriyordu. Herkes üniversite sınavına hazırlanıyordu ben de üniversiteye hazırlandım. Herkes tercih yaptı, ben de yaptım. Kendi öz fikirlerim

çok yer bulmuyordu bu ortamda.” (MYE-22).

MYE-22 katılımcısı bu süreçte eleştirel bir değerlendirme yapmadığını belirtmesine rağmen dönüşümden önceki hayatı üzerine söylediği sözler kendisiyle ilgili değerlendirme yaptığını göstermektedir. Bu durum kişinin epistemik, sosyo-kültürel ve ruhsal varsayımlarının eleştirel bir değerlendirmesini yapması aşamasıyla uyuşmaktadır. “Yetişkin öğrenmesi ve dönüşümsel öğrenmeyle tanışmamla birlikte bilgilerimi, özellikle dini ve ideolojik bilgilerimi, sosyal statümü ve değerlerimi yeniden gözden geçirmeye başladım. Bunlardan bazılarını yeniden oluştururken, bazılarını güncelleme

ya da kısmen değiştirme gereği duydum. Görüşmeler esnasında katılımcıların deneyimlerinden hareketle bazı değerlendirmeler yapma fırsatı buldum. Örneğin GYK-

50 katılımcının yaptığı işle uyuşmayan görüntüsünü değiştirmesi ve bana ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol sözü üzerine düşünme fırsatı verdi. Bu da artık

aklımdan geçenleri daha rahat söyleme dönüştürmemde yararlı oldu.” (DÖE-33). DÖE-33 katılımcısının bu durumu kişinin epistemik, sosyo-kültürel ve ruhsal varsayımlarının eleştirel bir değerlendirmesini yapması aşamasıyla uyuşmaktadır.