• Sonuç bulunamadı

Dönüşümden Önce Ben

Bu tema ile katılımcıların dönüşümlerinden önce sahip oldukları referans çerçevelerinin ve bakış açılarının ortaya çıkarılması amaçlanmaktadır. Elde edilen veriler kendi içinde iki bölüme ayrılmıştır. İlk bölümde katılımcının dönüşümü yaşamadan önceki çevresi, ikinci bölümde ise dönüşümle ilgili düşünceleri veya varsa sabit düşünceleri ortaya konulmuştur. Bu durum katılımcının dönüşümü gerçekleşmeden önceki yaşamı ve referans çerçeveleri hakkında bilgi edinilmesini sağlayacaktır. Böylece yaşanan dönüşümün ne derece derin ya da başka bir deyişle epokal (çığır açıcı) olduğu hakkında bilgi edinilebilir. Bu tema altındaki veriler katılımcıya sorulan “ … Dönüşümden önce nasıl bir çevreniz vardı, bu dönüşümü yaşamadan önce bu konudaki düşünceleriniz nelerdi? Sabit düşünceleriniz var mıydı? Dönüşümden önceki düşüncelerinizi ya da yaşam biçiminizi neler yönlendiriyordu?” sorularına verilen cevaplardan elde edilmiştir.

“ … Ben çok küçük yaşta evlendim. Lise çağında evlendim. Evlendikten sonra çok hızlı bir şekilde çocuklarım oldu. Arka arkaya 2 tane çocuk oldu. … Antep’in belli bir kesiminin genel standardı bu. Hani o beklenti içinde benimle alakalı çok beklenti

içerisinde olan insan oldu. Ne alakası var, ne işin var. İşte şu saatten sonra ne yapacaksın rahat etsene evinde, gez, keyfine bak, araban altında. … Mutaassıp bir

67

çevrem var. Arkadaş çevrem de öyle, kendi içerisinde çok az insanı barındırırım. O zaman da öyleydi, şimdide öyle. Ama o zaman biraz daha genişti. İnsanın yaşıyla da alakalıdır belki bu döngü. Daha çabuk insanı hayatına alabiliyorsun, daha insanlara

çabuk güvenebiliyorsun. … Zaten ben imam hatip kökenli biriyim, dinsel temaların hayatım da çok çok yeri var. Din büyük bir faktör.” (YMK-38).

“Belli makamların belli durumların, insanları özel kıldığını düşünürdüm. Belki de eğitim hayatım kesilmesiyle alakalı böyle bir inanış da oluşmuş olabilir.” … “O dönem evet çok fazla din yönlendiriyordu. Belki benim tamamen sosyal çevremle de

alakalı olabilir. İmam hatipli ve ilahiyatçı çok fazla arkadaşım var. Onların yönlendirmesi olabilir ama şimdi olayı rengi tamamen değişti. İnsan olan insana her

zaman baş tacı modunda bakıyoruz.” (YMK-38).

YMK-38 katılımcısının cevaplarına bakıldığında dönüşümden önce dini temaların hayatında önemli bir yeri olduğu görülmektedir. Ayrıca zengin bir aile ortamında olmasına rağmen yüksek statü ve kabul görme isteği taşıdığı ve bunu da genç yaşta evliliği ve eğitiminin yarıda kesilmesine bağlamaktadır. Bu durumlardaki değişimler katılımcının perspektif dönüşümü hakkında bilgi vermesi açısından öneme sahip olacaktır.

“Ben Halfeti’nin Aşağı Göklü kasabasında büyüdüm. Bizim kasaba büyük bir kasaba diyebilirim ki Halfeti’den daha çok imkânımız vardı bizim Göklü’de. Maddi durumumuz ne çok iyi ne de çok kötüydü. Orta halli. Babamın bakkal dükkânı vardı. …

Durumumuz Allah’a şükür iyi. Hanım da ben de ikimizde öğretmeniz. … Öğretmenlik hayatım boyunca geniş bir çevrem oldu. Arkadaşlarla sürekli faaliyetlerimiz olurdu.

Aktif bir insanım.” (KÖE-43).

“Aslında benim dışımdaki hayatta neler olduğuyla ilgili bir fikrim vardı ama yani insan kendi kabuğuna çekilince bir şeyinde farkında değilsin. … Farkında olmadığın bir durumla ilgili de bir fikrinin olması gibi bir şey de söz konusu değil. …

Kendi halimizde çok da dışarıdan haberdar değildik. Yani yakın çevreden akraba komşu yardım ediyorduk ama duyabildiklerimizi, tanıdıklarımıza yardım ediyorduk. O da ramazanda zekâttı, fitreydi; kurbanda kurban eti. Nasıl diyeyim, bu şekilde işte.” …

“Birçok kişi gibi Allah yardımcıları olsun diyordum. Aslında bunu hep duyuyoruz Kızılay için yardım topladığımızda. Her şeyi Allah’tan bekliyoruz. … Şu lafı da çok

kullandığım oldu; hele şuna bak yavv eli ayağı yerinde, git çalış, kendinize huy edinmişsiniz bunu da. İşte öyle.” … “Arkadaşlarla sürekli faaliyetlerimiz olurdu. Aktif bir insanım. Önceleri piyasayı da iyi takip ederdim. Mesela bir bölgede yatırım değeri artan bi şeyler varsa yönelirdim. Ev, arsa, tarla, altın, gümüş vs. Öyle elimizde büyük paralar da yoktu ama bundan genelde de karlı çıkmışımdır. Bir ara sürekli bunları takip ediyorduk bir arkadaşla. Hal böyle olunca çevremden bu işlerle ilgilenenlerle doluydu. Hani TRT’de bir dizi vardı “Teo bu kez yırttık abi” diyen bir karakter vardı. Biz de hep bu kez yırtacağız ümidiyle bu işlerin peşinde dolanıyorduk. Filmlerdeki gibi

68

KÖE-43 katılımcısının cevaplarından da anlaşılacağı üzerine orta halli bir aileden gelmekte olup kendi çevresiyle sıkı ilişkileri olmasına rağmen diğer insanların çok farkında değildir. İhtiyaç sahiplerine karşı bir ön yargısının ya da zihin alışkanlığının olduğunu dahi belirtmiştir. Yasal çerçevede gerçekleştirdiği yatırım faaliyetleriyle maddi olarak statü atlama isteği de göze çarpmaktadır. Bu durumlardaki değişimler katılımcının perspektif dönüşümü hakkında bilgi vermesi açısından öneme sahip olacaktır.

“İzmir’liyim. Boşanmış bir ailenin çocuğuyum. … Çok dayak yiyen çocuk ya psikopat olur ya asla kötü laf söylemez. Ben biraz olumlu kısmını aldım belki hayata bağlanma konusunda o çekmişliği. … 16 yaşında evlendim. Biraz zorunlu bir evlilikti.

Kalacak yer problemiyle alakalı falan böyle basit bir sebepten zorunlu bir evlilikti. Gaziantep’te evlendim. Haritada yerini bilmediğim bir yerdi Gaziantep. … Aslında olması gereken bir evlilik 17 yıl sürdü. … Evlendikten sonra da biraz eş tarafının sorumsuzluğuyla alakalı, çocukların geçinmesiyle alakalı… Hani bir şeyler yapmak zorunluluğu oldu. … İzmir tarafında ya da Boşnaklarda diyeyim üretmeyen insana kötü

bakarlar. Yani gördüğümüz görgü odur. … Özel sektörde çalıştığınızda kâtipseniz de kâtip olarak kalmıyorsunuz. Hangi işi alırsanız o üzerinize kalıyor. Yani çay, temizlik, bulaşık, dava dosyaları, Yargıtay takibi… İnanılmaz yorucu, inanılmaz beyin yakıcı bir

durumdu. … Dava ne olursa olsun sonundaki gelen kişi mutlu değildi. Mutlu olamıyor bir şekilde.” (GYK-50).

“Açıkçası çok tasvip etmiyordum. … Maalesef eğitimli eğitimsiz herkesin yaptığı, kolay para kazanılan, kazanıldığı düşünülen.” … “Ön yargılarım vardı diyelim. Maalesef bulunduğumuz yöreyle alakalı ya da bilmiyorum tüm Türkiye

genelinde öyledir seviyesiz insanların yaptığı bir meslek. Basit olduklarını düşünüyordum. Yani sektöre girdikten sonra tanıştığım meslektaşlarım yani basitler.

Yani çok yanıldığımı düşünmüyorum.” … “Destekten yoksun büyüdüm. Dolayısıyla çocuklar benim için çok kıymetli oldu. Hayatımın bir numaralı şeyi haline geldi.”

(GYK-50).

GYK-50 katılımcısı zorunlu sebeplerden dolayı küçük yaşta evlenmek zorunda kalmış ve biraz eşinin sorumsuzluğu biraz da üretmeden duramayan bir geleneğe sahip olduğundan çalışma hayatına girmiştir. İşlerin yoğunluğu ve davalar sonunda insanların bir kısmının hep mutsuz olduğunu görmek onu üzmüştür. Bu durum onun insanları mutlu etmek için bir şeyler düşünmeye yöneltmiştir ve güzellik hizmetleri sektörüne yönelmiştir. Fakat bu sektör ve sektördeki insanlarla ilgili sahip olduğu referans çerçeveleri bu konuyla ilgili olumsuz zihin alışkanlıkları barındırmaktadır. Bu durumu kendince bir yol izleyerek değiştirmeye çalışması katılımcının perspektif dönüşümü hakkında bilgi vermesi açısından öneme sahip olacaktır.

69

“Matematik öğretmeni olarak görev yapmaktayım. Aktif olarak bilfiil matematik eğitiminin içerisindeyiz. … Lise eğitiminde çok başarılı bir öğrencilik hayatım vardı. Üniversiteye gittiğimde de keza aynı şekilde öyle güzel bir öğrencilik geçirdim. Başarılı.

Bunun yanı sıra açıktan üniversite okudum. Özelde öğrencilerle ilgilenmeden tutunda bir sene bilim sanat merkezinde çalıştım. Çeşitli projelerde yer aldım, görev aldım. Askerdeyken de hakikaten o noktada çok güzel böyle matematiksel manada güzel işler

yaptığımı söyleyebilirim.” (MÖE-34).

“Biliyorum zannediyordum yani. Matematik öğretmeniyiz. Evet, matematiği biz biliyoruz zannediyorduk ama şunu gördüm matematiği biz bilmiyormuşuz.” … “Bir öğretim tekniğimiz vardı ve bu doğruydu. Buna dışardan müdahale ettirmezdik. Ben biliyorum. Evet, ben bilirim. En iyi ben bilirim havasına kapıldığımız anlar oluyordu tabi ki de.” … “Bilgimin yeterli olduğunu düşünürdüm. Sınıfa girdiğim zaman işte lise

öğretmenimizden ne öğrendiysek aynısını yapıyorduk. Yani üniversite bize ne kattıysa aynısı yapıyorduk. Ama özünde şunu söyleyeyim ortaokuldaki ve lisedeki öğretmenim bana ne öğrettiyse. Dershanesiydi, şusuydu busuydu. Onları öğrenciye aktarıyorduk.

Aktarımcıydık aslında.” (MÖE-34).

MÖE-34 katılımcısının öğrencilik hayatındaki başarısı ve öğretmenlik döneminde yaptığı çalışmalar onun bildikleri konusunda kendisini yetkin ve otorite sahibi olarak görmesine sebep olmuştur. Öğretmenlik ve matematik bilgisi üzerine oluşturduğu referans çerçevelerinde mesleğinde çok yetkin olduğuna dair zihin alışkanlıkları barındırmaktadır. Bu durumlardaki değişimler katılımcının perspektif dönüşümü hakkında bilgi vermesi açısından öneme sahip olacaktır.

“Yani ilköğretimden sonra liseyi de özel okulda okudum. … Yerdik, içerdik, gezerdik, sürekli arkadaş ortamındaydık. Tabi öyle olunca, haliyle lise bitince de

üniversiteyi kazanamadım. … İki yıllık dış ticareti kazandım. Onu da 3 yılda zor bitirdim. Anlayacağın üniversite dönemi de epey hızlı geçiyordu. Araba da vardı altımda. Tabi öyle olunca da canımız nereye isterse oraya gidiyoruz. O mekân bu mekân dolaşıp duruyorduk. Bir kaç arkadaş da vardı benim kafada. Aslında bildiğin hovardalık. … Üniversiteden sonra kuyumcu dükkânına bakmaya başladım.” (TCE-29).

“Şimdi zengin bir ortamda büyümüşsün. Öyle olunca tabi benim için alın teri nedir bilmiyordum önceleri. Düşün yani ilköğretimi bile özel okulda okuyorsun, baba parası yiyorsun yani. Hani bir elin yağda bir elin balda misali maddi açıdan hiçbir sıkıntın yok. … Öyle çalışayım da kendi paramı kazanayım diye bir derdim olmadı o

dönemler. Yani o dönemler şöyle bile bakıyordum biz zenginiz, akıllıyız diye düşünüyordum. Ya da akıllı olduğumuz için zenginiz diye belki de, çevremiz de öyleydi.

Diğer insanlar çok da umurumda değildi aslında. Sanki onlar sadece çalışmak için varlar gibi geliyordu.” … “Evet. Aslında tam da öyle diyebilirim. Çünkü çevremde hep bu şekilde görmüştüm. Akıllı insanlar patron diğerleri ise işçi gibi bir algı vardı sanki.”

… “Neredeyse her gece dışarı çıkıyordum. Üniversitenin etrafındaki o kafelerde takılırdık. Gündüz dükkân, akşamları arkadaşlarla takılıyordum o şekilde devam ediyordu. Para ve eğlence diyebilirim. Hayat bizim için vardı sanki; aslında hiç bitmeyecekmiş gibi. Öyle ki dışarda ne oluyor ne bitiyor umurumda değildi. Yani

70

kendimce bir eksiğim yoktu ki. Param var, arabam var, sevgilim var. Kralım benim ya. … İmkânlar dâhilinde hayatın her türlü keyfinin tadına bakmaktı belki de tek derdimiz o

zaman.” (TCE-29).

TCE-29 katılımcısı maddi olarak yüksek bir statüye sahip olmasını akıllı olmaya bağlayan bir zihin alışkanlığına sahiptir. Ona göre akıllılar zengin, akıllı olmayanlar ise çalışandır. Kazancın kaynağını sorgulamayan katılımcı için yaşayacağı dönüşüme temel oluşturacak olan helal kazanç etkeninin farkında dahi değildir. Bu durumlardaki değişimler katılımcının perspektif dönüşümünün epokal bir dönüşüm yaşadığı konusunda bilgi vermesi açısından öneme sahip olacaktır.

“Standart bir çevrem vardı. Aile çevresi, akraba çevresi, bir arkadaş çevresi vardı. Eski okulumdan işte üniversiteye hazırlanırken edindiğim arkadaşlıklarım devam

ediyordu. Standart ama çok ekstra bir durum yoktu. Ama hiç çevremde yazılımcı yoktu. Bir kuzenim bir de abim mühendislik okuyordu o zamanlar. Hani onlar da tam yazılımcı

değildi. Mekatronik mühendisi kuzenim, abimde elektrik elektronik mühendisi. Çevremde başka tanıdık bir yazılımcı yoktu. Yazılımla ilgili onlardan çok bilgi alamadım hani, onlar yazılımcı değildi. Çevremde yazılımcı olan hiç kimse yoktu. Arkadaşlarım da yazılımcı değildi. Hukukçuydu arkadaşlarımın çoğu. O şekilde bir

çevrem vardı başlamadan önce.” (MYE-22).

“Mobil yazılımın bile ne olduğunu bilmiyordu ilk başladığım zamanlar. Hani yazılımdı, biraz böyle hacker’lık alanıydı. Nasıl bir şey hiçbir fikrim yoktu açıkçası. Yani filmlerde, dizilerde görünenler genelde insanın aklında yer ediniyor. Aklımdakiler aslında filmlerde olanlardı. Aslında filmlerdekilerin gerçek olmadığını işin içine girince anladım. Yani bu sürecin öncesinde filmlerde ne varsa o vardı aklımda öyle diyeyim yazılım deyince.” … “Yani sabit fikirler vardı ama benim hani çok kabul ettiğim fikirler

değildi. Asosyal olurlar, bilgisayarın başından kalkmazlar. Bu tarz fikirler vardı ama onları çok doğru bulmuyordum açıkçası.” … “Yani aslında ortam yönlendiriyordu.

Herkes üniversite sınavına hazırlanıyordu ben de üniversiteye hazırlandım. Herkes tercih yaptı, ben de yaptım. Kendi öz fikirlerim çok yer bulmuyordu bu ortamda. Yönlendiren ortamdı yani çevre koşulları. Standarttı yani. Aile, ailemin istekleri, gittiğim okuldaki öğretmenin fikirleri; onlar yönlendiriyordu yani.” (MYE-22).

MYE-22 katılımcısı standart bir aile hayatı içerisinde olduğunu ve yazılım adına özellikle de mobil yazılım adına bir bilgisinin, çevresinin olmadığını belirtmiştir. Bu durumda yazılıma olan ilgisini nelerin belirlediği sorusu önem kazanmaktadır. Katılımcı yazılımcılar hakkında asosyal olduklarına dair sabit bir görüşe sahip olmasına rağmen bunları muhtemelen kendi yaşamında bulamadığından bu görüşü kabul etmemektedir. Bu durum katılımcının filmlerden edindiği izlenimin etkisi olabileceği gibi toplumsal bakış açısının yansıması da olabilir. Bu durumlardaki değişimler katılımcının perspektif

71

dönüşümünün epokal bir dönüşüm yaşadığı konusunda bilgi vermesi açısından öneme sahip olacaktır.

“Hem eğitimle ilgili hem de günlük yaşamımı yönlendiren durumlarla ilgili geleneksel ve kısmen radikal görüşlere sahiptim. Gelenekçi zihniyet düşüncelerimin önünü bir set gibi örtmekteydi. Doğru olduğunu düşündüğüm şeyleri sorgulama ihtiyacı

duymuyordum. Nedenlerden çok belirtiler ve sonuçlarla ilgileniyordum. Bana ters olan düşünceleri anlamak yerine yermeyi tercih ediyordum. Bu durum aslında var olan zihin alışkanlıklarıma uymadığındandı. Şuanda da bazı düşüncelerim başkalarına gelenekçi

gelebilir ama bu düşünceler öncekiler gibi doğrudan bir kabule dayalı olmamakla birlikte uzun bir düşünme sürecinden geçtikten sonra oluşturulmuştur. Bu düşünceler

gelenekçi görünse de esnek ve asla değişime kapalı değillerdir.” (DÖE-33). DÖE-33 katılımcısı gelenekçi bir düşünce yapısından daha esnek ve değiştirilebilir bir düşünce yapısına geçmiştir. Bunda lisansüstü eğitim ve dönüşümsel öğrenme teorisi etkili olmuştur. Bazı düşünceleri hala başkalarına göre gelenekçi gelse de değişime açık olması varsayımlarının değişimine işaret olarak değerlendirilebilir. Ayrıca dönüşümün epokal olmaması ve bir birikimin sonucu olması Dirkx (2001, 2006)’in dönüşümsel öğrenmenin her zaman epokal olmayabileceği görüşüyle uyuşmaktadır.