• Sonuç bulunamadı

REDÜKSİYON DİZİSİ (REDUCTION SEQUENCE)

7. İŞLEM ZİNCİRİ MODELLERİ

7.2. REDÜKSİYON DİZİSİ (REDUCTION SEQUENCE)

yaptığı araştırmalar sırasında geliştirmiştir.175

Bu bağlamda yerleşimde bulunan yontmataş aletlerin redüksiyon dizisini anlatmak için bir tablo oluşturmuştur.

Tablo 3. (Holmes 1894, s. 129)

Tablonun sol beş sütunu erken redüksiyon evrelerini gösterirken, sağ taraf

175 Shott, 2003: 95-96

üretilmiş ürün olarak çekirdek aletler ve yonga aletleri içermektedir. C-D-G harfleri arasında kalan bölgede ise önformlar (preform) yer almaktadır. Tabloda da görüldüğü üzere Holmes, redüksiyon teknikleri olarak vurma (percussion) ve baskı tekniğinin kullanıldığını belirtmektedir. Bunun yanı sıra redüksiyon dizisinin mekânsal boyutunu da açıklamıştır. Yumruların bir nebze işlendikten sonra başka bir yere götürülüp alet haline getirildiklerini belirtmiştir. Holmes’un bu konsepti redüksiyon birimlerinin ayrı bir şekilde gösterilmesi ve yontmataş alet topluluğunun sistematik bir şekilde karşılaştırılmasına olanak sağlamıştır. Bu sayede malzeme senkronik 176 ve diakronik177 olarak araştırılabilmektedir.178

1930’lu yıllarda Lindermeier’de Robert’ın Folsom redüksiyonları üzerine yaptığı araştırmada ise yongalama örüntüleri (patterns) ve kırılmış önformlar (preform) üzerinde yer alan oluk-yivli (flute) düzlemleri dikkatli bir biçimde incelenmiştir.179

Bu dönemlerde yapılan Holmes ve Robert’ın araştırmaları Kuzey Amerika’da istisnai araştırmalar olup genellikle kronolojik araştırmalar çoğunluğu oluşturmaktadır.

1970’li yıllarda redüksiyon dizisi çalışmaları yükselişe geçmiş ve daha çok ‘konteks ve amaç’ üzerine yoğunlaşılmıştır.180 Buna örnek olarak Kuzey Amerika’da yer alan Gumu-sana ve Kukisaut yontmataş alet topluluğunu inceleyen Bradley’in araştırması gösterilebilir.

Bradley, yerleşimden ele geçen aletleri bıçaklar, mızrak uçları, ok uçları, kazıyıcılar ve matkaplar olmak üzere beş farklı tipe ayırmıştır. Aletlerin tanımını ise

176 Senkronik – eşzamanlı: Başlamalarıyla bitmeleri arasında geçen zaman eşit olan (olaylar), Türk Dil Kurumu.

177 Diakronik – artzamanlı: Evrim açısından ele alınan süre içinde birbirini izleyen, Türk Dil Kurumu.

178 Shott, 2003: 96

179 Shott, 2003: 96

180 Shott, 2003: 96

işlevsel, tipolojik ve etnolojik açıdan inceleyerek oluşturmuştur.181

Tablo 4. (Bradley 1975, s. 9)

Bradley’e göre redüksiyon dizisinin yeniden yapılandırılmasından önce kültürel konteksin bilinmesi gerekmektedir.182 Ona göre, kültür kadar malzemenin

181 Bradley, 1975: 8

182 Shott, 2003: 96

fiziksel kısıtlamaları da konsepti etkilemektedir (örn. çakılın boyutu ve şekli, sileksin mekanik işlevi vb.).

Yontmataş üretimi gibi redüksiyon süreci içeren işlemlerde bir işlemin sonraki işlemin çerçevesini sınırlaması nedeniyle, işlemin sırasını çıkarım izlerinden ve birleşen parçaları kullanarak mantıksal olarak tamamlamak mümkün olmaktadır.183

Sellet’e göre redüksiyon dizileri yöntemini çalışmak için üç farklı analitik yaklaşım mevcuttur:

1. Diakritikal araştırmalar 2. Tümleme çalışmaları 3. Deneysel araştırmalar184

Diakritikal araşırmalarda, bir alet (artifact) üzerinden yongalanan bütün çıkarımların yönünün saptanması ve kronolojik sınıflandırması yapılmaktadır. Bu araştırma yönteminin hedefi çekirdek redüksiyonundaki örüntüleri anlamaya çalışmaktır.

İkinci yaklaşım olan tümleme çalışmaları, diakritikal analiz yöntemini daha sağlam bir zemine oturtan, aynı şekilde aleti yeniden yapılandırmak amacıyla kullanılan bir yöntemdir. Kırık tümleme (fracture refitting) ve yongalama tümleme (debitage refitting) olmak üzere iki tür tümleme yönteminden bahsedilmektedir.

Deneysel araştırmalar ise bireyin karar verme mekanizmasını, bilgisini ve yeteneklerini anlayabilmek için kullanışlı bir yöntemdir.185

183 Goto, 2014 : 92

184 Sellet, 1993: 108

185 Sellet, 1993: 109

George Frison’ın makalesinde yontmataş aletin redüksiyon süreci daha sistematik bir biçimde görülmektedir. Frison, bir Bizon kıyım yeri olarak bilinen ABD’nin Wyoming Eyaleti’nde yer alan Piney Creek sitinden ele geçirilmiş ve daha sonra tümlenmiş yontmataş alet topluluğunu incelemiştir. Buradan ele geçen yontmataş alet topluluğundaki kazıyıcı ve iki yüzeyi işlenmiş dilgilerin dişlerinin (keskin kısımlarının) yeniden işlenmiş olduğunu ve başlangıçtaki formu ile terk edildiği zamanki formunun farklı olduğunu belirtmiştir. Bu yerleşimde bir anda yoğun bir biçimde kıyım çalışmasının yapıldığı ve çok sayıda yontmataş aletin yeniden işlendiği anlaşılmıştır. Bunun gibi aletlerin yoğun kullanımı sonucu yontmataş aletlerin formunun değişimine Frison Effect 186 denmektedir.

Resim 4. (Frison 1968, s. 151)

Bu değişim sürecinin açıklandığı yukarıdaki fotoğrafta görülen i ve k kenar kazıyıcılarının, erken bir safhada kırılmalarına rağmen keskinleştirilerek yeniden

186 Jelinek, 1976; Frison, 1968: 150

kullanıldıkları anlaşılmaktadır. J örneğinde ise ilk olarak kırılma sonucu aletin boyu küçülmüştür. Ancak ikinci bir kırılma gerçekleştiğinde büyük olan parça ön kazıyıcı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bu örneğe bakarak zamansal, mekânsal ve işlevsel gösterge olarak kullanılan alet tipolojisi araştırmalarının dikkatli bir şekilde yapılması gerektiği anlaşılmaktadır. Piney Creek’te ele geçen düzeltili yongalar artık kullanım değeri olmayan terk edilmiş ürünler olarak karşımıza çıkmaktadır.187

Harold Dibble, Orta Paleolitik dönem yontmataş alet topluluğu araştırmalarında farklı formlardaki kazıyıcıların, yeniden keskinleştirilmesinden dolayı farklılaşmış safhaları gösteren aletler olarak yorumlanabileceğini söylemiştir.

Dibble, bu makalesinde örnek olarak tek kenar kazıyıcı olarak üretilmiş olan aletin daha sonra iki kenar kazıyıcı haline getirildiğinden ve son olarak da yöneşen bir kazıyıcı olarak kullanıldığından bahsetmiştir.188

Tablo 5. H. Dibble’ın kenar kazıyıcı redüksiyon silsilesi şeması (Dibble 1987, s. 115) Dibble, Bordes’in tip listesinde bulunan kazıyıcı tipleri ile küçülme ve redüksiyon sürecindeki safhaları isimlendirip kategorize ettiğini söylemektedir. Buna

187 Frison, 1968: 154

188 Dibble, 1987 : 115-116

karşılık Dibble, redüksiyona uğramış yontmataş aletin, bir aletin son safhası olarak tanımlandığı linear redüksiyon modelinin, alet üretim sürecindeki dinamizmi tam olarak göstermediğini ileri sürmektedir. Bu sebeple dinamik redüksiyon süreç modelini savunmaktadır.189

Şekil 10. Redüksiyon dizisinin dört safhası (A-D) gösterilmiştir. Uzunluğu ve yüzeyi küçülerek, tek kenar kazıyıcıdan yatay kenar kazıyıcı halini almıştır.(Dibble, 1987 s.112)

Taşkıran, Karain mağarasında yaptığı araştırmalara dayanarak, Karain mağarasından ele geçen kenar kazıyıcılarla Bisitun ve Kunji’den ele geçen örnekler

189 Dibble, 1987: 116

arasındaki farklılığı vurgulamıştır. Bu farklılığı ise Dibble’ın analiz yöntemi olarak kullanılan alet üzerindeki düzelti yoğunluk oranına göre ayırma yöntemini kullanarak ortaya koymuştur. Bunun yanı sıra çeşitli kenar kazıyıcıların ağırlıkları üzerinden düzeltilemenin daha fazla olduğu örneklerin daha hafif olduğu, Karain mağarasındaki kenar kazıyıcıları üzerinde yapılan araştırmalar neticesinde anlaşılmıştır. Ancak bu durum yatay kenar kazıyıcılar için geçerli bir durum değildir. Taşkıran’a göre Dibble’ın redüksiyon yöntemleri, Karain’den ele geçen bazı kenar kazıyıcıları için uygunluk gösterirken bazı örneklerle ters düşmektedir.190 Taşkıran bu durumun hammaddenin cinsi ve boyutu, taşımalık elde etme yöntemleri ve düzeltileme teknikleriyle ilişkili olduğunu düşünmektedir.

Japonya’da bu modelleme uygulaması, Paleolitik dönemin sonunda mikro dilgi üretiminde redüksiyon dizisi (reduction sequence) olarak karşımıza çıkmaktadır.

Japon arkeologlar mikro çekirdek üretiminde ve kullanımında görülen farklılıkları tanımlamışlardır. Başlangıçta bu araştırmalar, mikro çekirdeğin teknolojik özelliklerinin gözlemlenmesine dayanmaktadır. Bu gözlemler araştırmacının spesifik yontmataş işleminin prosedürünü yeniden kurgulamasına olanak sağlamıştır.

Genelde bu prosedür Japonca’da ‘giho’191 olarak adlandırılmaktadır. Japon arkeologlar ‘giho’ yöntemini mikro dilgi üretimi dışında farklı yontmataş endüstrileri araştırmak amacıyla kullanmışlardır. ‘Giho’ nun anlamı ingilizcedeki ‘technique’ e tekabül etmektedir.

Japon arkeologlar bu yöntemi net olarak açıklamamışlardır. Ancak pratik olarak bu yöntem, bedensel teknik hareketler zincirinin yüksek derecede örüntülenmiş (kalıplaşmış) taş yontma redüksiyon dizisi (reduction sequence) ile bağdaşıklığını

190 Taşkıran, 1996: 146

191 Giho – Edebiyat veya sanatta ifade tekniklerinin yöntemi. (Shinmura, 2005)

açıklamak için kullanılmıştır. Japon araştırmacılar bunun gibi zincirleri yapılandırılmış davranışlar olarak tanımlamışlardır. Bu yaklaşım, Japon kültüründe yaygın bir şekilde görülen rutin kalıplar ile büyük oranda benzerlik göstermektedir.

Örneğin geleneksel dövüş sanatlarında bilinen ‘kata’, biçimselleştirilmiş (formalized) davranış setlerini içerir ve rutin olarak öğrenilir ve uygulanır. Aynı şekilde Japon kaligrafi sanatı da bu duruma örnek olarak verilebilir.192

‘Giho’ nun yeniden kurgulanması için öncelikli olarak tipolojik gözlemler temel alınmakta ve sonradan tümleme ve replikasyon çalışmaları ile desteklenmektedir.

Japon arkeologlar genelde kuramsal analizlere ilgi göstermeme eğiliminde olup, daha çok veriler ile ilgilenmişlerdir. Zincirleme modelini farklı formlar gösteren aletleri tanımlamak için kullanmışlardır. Bu yöntem sayesinde spekülatif olduğunu düşündükleri teorik yorumlamadan uzak durarak tipolojik araştırmalarını bir üst seviyeye ulaştırmışlardır. Japon arkeologlar geçmiş toplumların işaretleri veya karakterleri olarak bu işlemleri yeniden oluşturmuşlardır.

Bu tür betimleyici araştırma modelleri Japonya’dan Kuzey Pasifik ve Doğu Asya’ya yayılım göstermiştir. Ancak bu modelleme temelinde normatiflik 193 barındırmakta ve tipolojik olarak farklı olan alet topluluğu içerisindeki benzerlikleri bulmayı zorlaştırmaktadır.194

Bunun yanı sıra Japon arkeologların dizgilerin yeniden yapılandırma etaplarında zamansal değişkenlikler üzerinde durmamış oldukları görülmektedir. Daha ziyade yeniden yapılandırdıkları tekniklerin yayılımını yerleşimler üzerinden

192 Bleed, 2001 :104

193 Bleed, 2001: 104

194 Bleed, 2001: 104

incelemişlerdir.195

Japonya’da da 1990’lı yıllardan itibaren redüksiyon tekniğine dair çalışmalarda artış olduğu görülmektedir.

Nagasaki, tek bir yontmataş alet topluluğu üzerinden uygulanan redüksiyon araştırmasını Tokyo, Musashidai siti Xb katmanından ele geçen Üst Paleolitik başlangıç dönemine ait bölgesel olarak cilalanmış taş baltalar üzerine yapmıştır.

Yapılan araştırmalar sonucunda taş baltaların ana formunu koruyarak küçüldüğü dönüşüm evresiyle, baltaların uzun kenarının kısalarak form değiştirmesi dönüşümünün görüldüğü evre arasında farklılık olduğunu ortaya koymuştur. 196

Bunun yanı sıra tekil yontmataş aletin değişimi ve hammadde toplama ve davranış stratejisini karşılaştıran örnekler de mevcuttur. Tokyo Üniversitesi tarafından Hokkaido Kamihoronai-Moi yerleşim yerinden Satsukotsu tip mikrodilgi çekirdeği içeren yontmataş alet topluluğu üzerine araştırmalar yapılmıştır. Bu yerleşimde obsidiyen, şist ve akik taşlarının redüksiyon dizisi ve tüketim stratejisi araştırılmıştır.

Tokachimimata hammadde kaynağından ele geçen obsidiyen parçalarından üretilmiş olan iki yüzeyi işlenmiş aletlerin, mikrodilgi çekirdeklerin ve kazıyıcıların yerleşim yerine getirildiği ve burada iki yüzeyi işlenmiş aletler ve mikrodilgilerin üretildiği, kazıyıcılara yeniden keskinleştirme işlemi uygulandığı anlaşılmıştır. 197 Şistler, yerleşim yerine iki yüzeyi işlenmiş aletler veya taş kalem, ön kazıyıcı, kenar kazıyıcı olarak getirildikten sonra yerleşim yerinde iki yüzeyi işlenmiş aletler haline getirilmiş veya keskinleştirme işlemi gerçekleştirilmiş olmalıdır.198 Akikler ise alet veya matkap şeklinde yerleşim yerine getirilmiş olup, yerleşim yerinde veya kaynakta matkap

195 Bleed, 2001:105

196 Nagasaki, 2006: 398

197 İdeho ve diğ., 2014: 163

198 İdeho ve diğ., 2014: 164

haline getirilmiş olduğu düşünülmüştür.199 Kamihoronai-Moi yerleşimi Takachimata obsidiyen hammadde kaynağından 127 km uzaklıkta olup, uzun mesafe hammadde kaynağı olarak tanımlanmaktadır. Şist taşının kaynağı tam olarak bilinmemekle beraber bilinen en yakın kaynak 67 km uzaklıktadır. Akik taşının kaynağı ise bilinmemektedir. Kamihoronai-Moi yerleşimindeki obsidiyen kullanım stratejisi, Satsukotsu tip mikro dilgi çekirdeği içeren yontmataş alet topluluğunda görülen hammaddenin temini ve redüksiyon stratejisini anlamak için önemli bilgiler sunmaktadır. Buna benzer bir strateji, Shirataki-Akaishi dağını uzak mesafe obsidiyen hammadde kaynağı olarak kullanmış olan Obihiro-Minamimachi 2 yerleşiminin üst katmanlarında görülmektedir.200

199 İdeho ve diğ., 2014: 164

200 İdeho ve diğ., 2014: 164

Tablo 5. (İdeho vd. 2014, s.163)

Tekrar vurgulamak gerekirse; redüksiyon dizisi yöntemi, bölge toplumunun hammadde kaynağı ve mobilizasyon stratejileri tarafından belirlenen teknolojik adaptasyon sürecini inceler. Yumrudan istenilen yonganın elde edilmesi sırasında yaşanan süreç, hammadde kaynağına olan mesafe, senelik mobilizasyon rotası, hammadde toplama stratejileri, amaçlanan aletin miktarı ve aletin tasarımı gibi farklı faktörlerin bileşkesiyle belirlenmektedir.201

201 Nagasaki, 2006: 399

7.2.1. Redüksiyon Dizisinin Chaıne Operatoıre İle Benzerlikleri

Amerika’da 1980’li yıllarda tanınan Chaîne opératoire (işlem zinciri) yönteminin, redüksiyon dizisiyle esasen aynı olduğu düşünülmüştür. Analitik olarak iki yöntem de tanımlayıcı, tipolojik bir araştırmadan çok süreçsel bir işlemi, yani üretim süreci ve sonuç olarak üretilen aletin önemini belirtmeye yöneliktir.202 Ancak Tostevin’e göre redüksiyon dizileri yöntemi sadece günümüz veya geçmişteki yontmataş alet teknolojisi araştırmalarına özgü bir anlayış gösterirken, Chaîne opératoire günümüz ve geçmişteki bütün materyal kültür davranışlarını kapsayan bir yöntemdir. Chaîne opératoire arkeologların yanı sıra etnologlar ve bilim tarihçilerin materyal kültür çalışmalarında da kullanıldığı bir yöntemdir.203 Sadece yontmataş araştırmalarında kullanılan redüksiyon dizisi eksiltici bir yapıya sahipken, Chaîne opératoire sepetçilik, seramik ve metalurji gibi ekleyici üretim süreçleri ile de ilgilenmektedir. 204 Buna karşılık Andrefsky’e göre bu iki araştırma yöntemi arasındaki en büyük fark, Chaîne opératoire yönteminin aleti üreten ve kullanan bireylerin bilişsel amaçlarını ortaya koymaya çalışmasıdır. Ayrıca alet üretimindeki mekanik süreç dışında üretim sürecini etkileyen kültürel sistem de açığa çıkarılmaya çalışılmaktadır. Buna dayanarak Andrefsky, iki yöntemin de uygulamada aynı olduğu ve insanın arazi kullanımındaki çevresel, sosyal ve tarihsel kontekslerini baz alan geniş bir çerçevede araştırma yapıldığını söylemektedir.205

202 Shott, 2003: 101

203 Tostevin, 2011: 352

204 Audouze, 1999: 287

205 Andrefsky, 2009: 68

Benzer Belgeler