• Sonuç bulunamadı

Recep Peker’in Başbakanlığa Getirilişi ve Sebepleri

1.3. Demokrat Parti’nin Kuruluşu ve Muhalefet Yılları

2.1.1. Recep Peker’in Başbakanlığa Getirilişi ve Sebepleri

1946 genel seçimlerinden sonra sekizinci dönem TBMM 5 Ağustos 1946’da toplandı. CHP, Cumhurbaşkanlığı adaylığı için, grupta yaptığı gizli oylama sonucunda oya katılan 366 üyenin oybirliği ile seçtiği, İsmet İnönü’yü; TBMM başkanlığı için de gurupta 360 üyeden 357’sinin oyunu alan Kazım Karabekir’i aday gösterdi. 232

Yapılan seçimler sonucunda, İsmet İnönü, oylamaya katılan 451 milletvekilinden 388’inin oyunu alarak Cumhurbaşkanı; Karabekir’de 379 oy alarak TBMM Başkanı seçildiler. 233 Oylamada Mareşal Fevzi Çakmak’a 59; Y. Kemal Tengirşek’e ise 2 oy verildiği anlaşıldı. 234Daha sonra 6 Ağustos 1946’da Cumhurbaşkanı İnönü kabineyi kurma görevini Recep Peker’e vermiştir. Aslında İnönü bu karara varmadan önce bazı kişilere Başbakanlık teklifinde bulunmuş ancak bu sorumluluğu üstlenen kimse olmamıştır. 235 Bunlardan birisi de Hilmi Uran’dır.

Uran’a göre İnönü, Peker’e bu görevi istemeyerek vermişti. Hatta onun sertliğinden, geçimsizliğinden endişelendiğini saklamamıştır. 236

232 Ayın Tarihi, No: 153, Ağustos 1946, s. 2

233 Kazım Karabekir’in Meclis Başkanlığına getirilmesindeki amaç, Demokrat Partinin F. Çakmak’ı partilerine almalarına karşı bir başka askeri şahsiyeti ortaya çıkarmak ve Kazım Karabekir’in DP’ye geçmesini önlemekti. Çünkü böyle bir geçiş CHP’yi daha da zayıflatabilirdi;Karpat, A. g. e. , s. 148.

Cumhuriyet, 6 Ağustos 1946.

234 Ulus, 6 Ağustos 1946

235 Ş. Süreyya Aydemir’e göre:”dönemin zorluklarını kavrayan ve gelecekteki siyasi durumlarını kestiremeyenler, yok olmak istemeyenler başbakanlığı kabul etmedi”. Ş. Süreyya Aydemir, İkinci Adam, C. 2, İstanbul, 1980, s. 456

236 Uran, A. g. e. ,s. 456-458

61 Yeni kabineyi kurmakla görevlendirilen Peker, acaba çok partili hayat nasıl bakıyordu? Ve DP’nin muhalefeti ile birlikte Meclis’e sevk edilmiştir. Vukuatlı tutanakların görüşmeleri esnasında, seçimde meydana gelen usulsüzlükler hakkında misaller verilmiştir. 237

Seçim sonuçları DP’nin Meclis’teki tüm mücadelesine rağmen CHP’nin çoğunluk oylarıyla temize çıkartıldı. Üstelik seçim mazbatalarının görüşülmesinde DP’nin Meclis’teki beş sandalyesi iptal edilmiştir. 238 Bu durumdan en çok etkilenen taraf DP gibi görünse de olayların üzerine gitmekle gösterdiği kararlılıkla kamuoyunun ve basının dikkatini üzerine çekmiştir. Kuşkusuz bu yaşananlar, DP için bir ders olmuştur ve bundan sonra yapılacak bir seçimde daha tedbirli davranacaktır.

Genel seçimlerin yarattığı karışıklık henüz bitmeden, 1 Eylül’de İl Genel Meclisleri seçimi yapıldı. Yine büyük tartışmalar oldu. Baskılara yapılan en önemli şikâyetler, jandarma gözetiminde yapılan oy kullanımından geldi. Demokratlar, seçimler sırasında yapılan baskılara tepki olarak 56 ilde meclis seçiminden çekildiler

239. Buna rağmen Ankara merkez, Balıkesir ve İzmir’de Demokratlar kazandılar. 240

Peker Hükümeti'nin programının Mecliste görüşülmesi sırasında yeni Meclis’in ilk ciddi tartışması meydana geldi. Halk Partililer programın bir an önce görüşüp kabul edilmesi için acele ederlerken muhalefet, program hakkındaki görüşlerini açıklamak için süre istedi. DP teklifine rağmen, Peker Hükümeti’nin programı CHP’lilerin oyu ile kabul edildi. 241 Peker, parti içinde son derece katı ve otoriter görüşleriyle tanınırdı.

Bütün bu sert duruşuna rağmen Peker, Meclis açılış konuşması sırasında Türk halkının demokrasiye olan açlığını anlatmış ve tek dereceli seçim sisteminin meclisteki halk egemenliğini ne denli pekiştirdiğini ifade etmiştir. 242

237 TBMM Tutanak Dergisi, D:8, C. 1, s. 100-130

238 Üyelikleri İptal edilen DP Milletvekilleri: Abdurrahman Münip Berkan, Zeki Rıza Sporel, Senihi Yürüten, Berhan Cahit Morkoya ve Salamon Adoto idi. Rıfkı Salim Burçak, Türkiye’de Demokrasi’ye Geçiş 1945-1950, Olgaç Matbaacılık, İstanbul, 1979, s. 104

239 Vatan, 06. 08. 1946, s. 1-3

240 Cumhuriyet, 03. 09. 1946, s. 1

241 Yeşil, A. g. e. , s. 93

242 Cumhuriyet, 28. 08. 1946, s. 1-3 /1946. s. 1-3

62 2.1.2. 7 Eylül Kararları

Hükümet programı ekonomik alanda çeşitli liberal tedbirler ileri sürüyordu.

Resmi İthalatçı ve İhracatçı Birlikleri kaldırılacak, devlet teşekkülleri mamulleri (Sümerbank) perakendecilere toptancı kârı alınmadan tevzi edilecektir. Kumaş fiyatları indirilecek, şeker, kahve ve çay satışı serbest bırakılacak; Toprak Kanunu adil bir şekilde uygulanacak, köylülerin kendi okullarını yapma mecburiyeti hafifletilecek, sanayi hammaddelerinin zorla toplattırılmasına son verilecek ve özel sermayenin deniz nakliyatı yapmasına müsaade edilecekti. Bütün bu gelişmeler de yine muhalefetin baskısının hükümeti harekete geçmeye zorladığının bir göstergesidir. 243

Bu liberal görüşlerin yanında Cumhuriyet tarihinin ilk devalüasyonu olarak bilinen 7 Eylül kararlarını hayata geçirdi. 244 7 Eylül Kararlarının alınmasında savaş yıllarındaki enflasyonist baskı ile paranın değerini dörtte bir oranında düşmesine rağmen, resmi parite değişmedi. Bu durum, ihracat için bir engel, karaborsa için de teşvik mahiyetinde idi. Hükümetin bu kararı almasında diğer sebep ise, yine savaş yıllarında birikmiş olan altın ve döviz değerlerini yükselterek iç borçların gerçek değerinin düşürülmesi olmuştur. O yıllarda Bretton Woods AntlaŞması’na (IMF) katılınması ve bunun bir sonucu olarak kur ayarlaması yapma yetkisinin kısıtlanacak olmasıyda önemliydi. Kararlar kapsamında daha önce yapılmış olan ağır sanayi yatırım projeleri rafa kaldırıldı. İç ve dış büyük sermaye çevrelerinin tepkisini

243 Karpat, A. g. e. ,s. 150

244 7 Eylül 1946’da gerçekleşen ve Cumhuriyet ekonomisinin ilk devalüasyonu olma özelliği taşıyan düzenlemeler, Türk iktisadi tarihinin en önemli kararlarından birisidir. İç gelişmelerin de etkisi olmakla birlikte, daha çok İkinci Dünya savaşı sonrasında ortaya çıkan A. B. D önderliğindeki ekonomik ve siyasi değişim rüzgarının izlerini taşıyan bu operasyon, üretimi arttırma, dış ticareti sağlıklı bir yapıya kavuşturma ve Uluslar arası Para Fonuna (IMF) üye olabilme gibi amaçlar taşımaktadır. Ne var ki uygulama süreci özellikle üretim ve dış ticaret alanlarında istenen başarıyı gösteremediğinden kararlar giderek artan biçimde kapsamlı eleştirilere maruz kalmıştır. Sonuçta 7 Eylül 1946 tarihli devalüasyon, ülke dış ticaretinin hızlı şekilde liberalleşmesi amacını güden, ancak ekonomik ve siyasi açılardan yeterli analiz yapılmadığı için temel noktalarda başarılı olamayan bir politika olarak değerlendirilebilir.

Serkan Tuna, Cumhuriyet Ekonomisinin İlk Devalüasyonu 7 Eylül 1946, Akdeniz Üniversitesi, İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Sayı 13–2007, s. 86–121.

63 almayacak yeni bir plan hazırlığına girişildi. 245 Hazırlanan planda dış finansman ihtiyacının A. B. D’den sağlanacak yardımlarla karşılanacağı öngörülüyordu. 246

Paranın değeri düşürüldükten sonra, ithal malları fiyatı kısa zamanda %50 nispetinde arttı. 8 Eylül 1946 tarihli Cumhuriyet Gazetesinin haberine göre sanayi mamulleri ve orman mahsulleri fiyatları ile nakliye ücretleri indirildi, Ziraat Bankası altın satmaya karar verdi. Ekmek karnesi kaldırıldı. 247 Bu neticeler hayat pahalılığını körükledi. Yine bu ortamdan istifade eden yeni zenginler türedi, eskiler daha da zenginleşti. Aslında bu gelişmeler DP'nin lehine idi. Çünkü 7 Eylül Kararları neticeleri itibarıyla yeni memnun olmayan kitleleri de DP saflarında toplanmasına yaradı. 248

Ayrıca Demokrat Parti, alınan son kararlarla ilgili olarak Eskişehir Milletvekili Ahmet Oğuz aracılığıyla, meclis’e 19. 09. 1946 tarihinde birsoru önergesi vermiş ve Maliye Bakanı Halil Nazmi Keşmir’de 13. 11. 1946 tarihinde on sorudan oluşan önergeyi cevaplandırmıştır. 249 Oturumun sonunda Başbakan Recep Peker konunun esası itibarıyla çok derin olduğunu ve o nisbette önemli olduğunu ve bu yüzden muhalefetin bir gen soru önergesi vermesini daha uygun bulduğunu söylemiştir.

Bunun üzerine DP’li İçel Milletvekili Refik Koraltan, “zamanı gelince gensoruda bulunacağız”250diyerek tepki göstermiştir.

İthalat ve İhracatta devlet eli olması, fiyatların kontrol edilmesi nedeni ile bir nevi “Güdümlü Ekonomi” uygulanıyorken; yeni hükümet birdenbire bu sistemi değiştirrerek liberal serbest ticaret ve rekabet yolunu tutmuştur. ”251 Ulus gazetesinde Falih Rıfkı Atay da, Sadak gibi “bir intikal devrinde olunduğunu ve bu devrin buhranlı geçeceğini ifade etmiştir. 252Fakat gerçekte fakir halk daha da ezilmiş, karaborsa ve

245 1946 yılına gelindiğinde Türkiye’nin Devletçilik döneminde başlatılmış olan sanayileşme stratejisine devam etmemesi için hiçbir neden yoktu. Ancak ideolojik ve siyasi bir kararla, A. B. D’nin başlatmış olduğu dış yardım programına dâhil olunma çabası ön plana çıkarıldığından, Amerika’nın yeniden tanımlamakta olduğu dünya ölçeğindeki iş bölümü içinde Türkiye için uygun gördüğü iktisadi konumun da kabul edilmesi kaçınılmaz olmuştu. Serdar Turgut, Demokrat Parti Döneminde Türkiye Ekonomisi, Ankara 1991, s. 186.

246 Tokgöz Erdinç,Türkiye’nin İktisadi Gelişme Tarihi, Hacettepe Üniversitesi İ. İ. B. Fakültesi yay.

Ankara, 1995, s. 74

247 Cumhuriyet, 08. 09. 1946; Vatan, 09. 09. 1946

248 Yeşil, A. g. e. , s. 97

249 TBMM Tutanak Dergisi, D. 8, C. 1. s. 19

250 TBMM Tutanak Dergisi, D:8, C. 1, s. 100-130

251 Necmettin Sadak, “Mali ve İktisadi Tedbirler Hakkındaki Tenkitler Dolayısıyla”, Akşam, 16 Ekim 1946

252 Falih Rıfkı Atay, “Başbakan’ın Nutku üzerine”, Ulus, 30 Ekim 1946

64 vurgunculuk had safhaya ulaşmıştır. Böylece halkın hükümete olan güveni sarsılmış ve muhalefet kanadı daha da fazla itibar göremeye başlamıştır. Artık halkın gözünde CHP şahısların partisi DP ise milletin partisi olarak itibar görmeye başlamıştır.

Nitekim trend bulgularına dayanarak yapılan bir araştırmada 7 Eylül 1946 devalüasyonun gerçekten de beklentilerini gerçekleştirici bir etkide bulunmadığı hatta bazı ters eğilimleri de ortaya çıkardığı tespit edilmiştir. Örneğin devalüasyon sonrası dönemde ihracat hızla daralma eğilimi göstermiştir. Bu durum dış dengeyi sağlama işlevi olduğu kabul edilen develüasyon aracının bu işlevi görmediği tersine dış açığı daha da arttırdığı gözlenmiştir. 253