• Sonuç bulunamadı

1.3. Demokrat Parti’nin Kuruluşu ve Muhalefet Yılları

1.3.7. Tek Dereceli Seçim Kanunu

10-11 Mayıs tarihleri arasında toplanan Olağanüstü Kurultayı liberal eğilimli bir dizi kararlar almıştı. Bu kararlar arasında Belediye seçimlerinden sonra Tek Dereceli Seçim Kanunu hakkındaki konular 31 Mayıs 1946 günü gündeme getirilmiştir.

Mecliste Demokrat Parti adına konuşan Adnan Menderes, Belediye Seçimlerindeki usulsüzlükleri tekrarlayarak “Belediye Seçimlerine hakim olan zihniyet ve ruh bu kanunun takibinde de hakim olacaksa eseflenmek mümkün değildir…. ”200Diyerek seçim Kanunu’nda yapılmak istenen değişiklikleri yeterli bulmayarak, sandık başındaki parti temsilcilerinin sandık kurullarına da üye olmalarını ve tutatnaklarını imzalamalarını istedi. Oylamaların gizliliğine dikkat edilmesi ve her 500 kişi için bir sandık şartında güvenliğe önem verilmesi, milletvekili seçiminden önce muhtar seçimlerinin yapılması, kısmen de olsa adli teminatın kabul edilmesi gerektiğini belirtti. Nisbi temsil usulünün düşünülmemiş olmasını da eleştirerek seçimlerde vatandaşın tamamen serbest bırakılmasını istedi.

Tartışmalı geçen 1946 seçimleri sonrasında Demokrat Parti TBMM’ye 65 milletvekili ile muhalefet olarak girmiştir. Yeni kurulmuş bir parti için meclise girebilmek önemli bir olaydı. Demokrat Parti, Mecliste ilk ve önemli sınavını 1947 bütçe görüşmeleri sırasında vermişti. DP’nin bütçe görüşmelerinde sözcülüğüne Adnan Menderes’i seçmesi, Adnan Menderes’in uzun yıllar CHP saflarında maliye encümeni kâtipliği yapması nedeniyle son derece normaldi. Adnan Menderes, bütçe görüşmelerinde çok sert konuşmalar yapmış ve sert eleştirilerde bulunmuş, bu durum CHP ile DP arasındaki uçurumu daha da derinleştirmişti. 201 Adnan Menderes, bütçede açıklık olmadığını, kötüleşen ekonomik durumla mücadele edebilmek için mali ve ekonomik önlemlerin alınmadığını, ekonomik bozukluğun askeri harcamalarla açıklanmasının yanlış olduğunu, hükümetin geniş ölçüde memur kadrosu istihdam ettiğini ve tarımın desteklenmediğini açıklamıştır. Recep Peker ise cevabında, bu

199 Cemil Koçak, A. g. e. , C. 2, s. 517.

200 Cumhuriyet, 1 Haziran 1946

201 Enis Şahin, Bilal Tunç, “Demokrat Parti’nin Kuruluş Süreci ve DP- CHP Siyasi Mücadelesi (1945- 1947)”, Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Dergisi, C. 1/S. 2, Yıl. 2015, s. 52

52 ifadelerin “kötümser ve psikopat bir ruhun ifadesi” olduğunu söylemiştir. Peker’in bu sözlerini ağır bulan Demokrat Partililer Meclisi terk etmiş ve günlerce toplantılara katılmamışlardır. 202 Böylece çok partili ilk mecliste ilk kriz yaşanmıştı. Tartışmadan sonra Recep Peker ile Menderes arasında esen soğuk rüzgârların yerini ılıman rüzgâra bırakması uzun sürmüştür.

CHP’li Tahsin Bekir Balta; sandık başındaki gözlemci parti temsilcilerine istenen yetkinin verilmesinin politik ihtiraslara yol açabileceğini, ne olduğunu belirtmeyen adli denetimi gereksiz bulunduğunu, şikayetçi olanların zaten mahkemeye başvurabileceklerini, milletvekili seçiminden önce muhtar seçimi yapılmasının zorunlu ve gerekli olmadığını söyledi. Nisbi temsil usulünün tehlikelerinden bahsetti ve ekseriyet usulünü savundu.

Tasarı bu şekilde cereyan eden tartışmalara rağmen toplantıya katılan 278 Milletvekilinden 277’sinin oyları ile Kabul edildi. 177 milletvekili oylamaya katılmamış, yani tek dereceli seçim kanuna oy vermemişti. 203Böylece 5 Haziran 1946’de Kabul edilen 4918 Sayılı Kanunla Türkiye Cumhuriyeti’nde iki dereceli seçim usulü son bulmuş ve demokrasiye geçiş aşamalarından biri yapılarak tek dereceli seçim usulü kabul edilmiştir. Ancak kanunda bazı yetersizlikler görülmektedir.

Vatandaşlar istediği partiden veya bağımsız aday olabileceği gibi istediği adayı arada aracı olmadan da seçebileceklerdi. Ama gizli oy, açık tasnif ve seçimlerin yargı organları tarafından denetimi yerine, açık oy gizli tasnif ve sayımdan sonra oyların yakılması esası demokratik değildi. 204 Çünkü bu tarz bir seçimde seçmen çeşitli baskılar altında oyunu kullanmak zorunda kalacaktı. Oylların seçim sonunda yakılacak olması itiraz hakkını da ortadan kaldırıyordu. Muhalefet seçim emniyeti ve oy gizlilği

202 Cemil Kılıç, Demokrat Parti’nin kuruluşu ve 1946 seçimleri, ( Yıldız Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü yüksek lisans tezi), İstanbul 1995, s. 79.

203 Oy vermeyenler arasında: Fatih Rıfkı Atay, Ali Çetinkaya, Behçet Kemal Çağlar, Agah Sırrı Levend, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Hüseyin Cahit Yalçın, Faik Hikmet Barutçu, Mazhar Müfit Kansu gibi tanınmış CHP’liler vardı. DP’li Emin Sazak da tasarıyı reddedenleer arasındaydı. Goloğlu, A. g. e. ,s.

50-51

204 Tuncer Karamustafaoğlu, Seçme Hakkının Demokratik İlkeleri, Ankara, 1970, s. 108. Düstur 3.

Tertip, C. 27, s. 1245-1246

53 prensibini getirmediği için kanunu yetersiz buldu. Böylece seçimler İktidar Partisinin nüfuzu altına geçecekti. 205

Yine bu kanunun Milletvekili seçilme yeterliliğine ilişkin 10. 11. ve 12.

Maddelerine bakıldığında, 4320 sayılı kanundan hiçbir şekilde farklı olmadığı anlaşılmaktadır. 206 Seçim Kanunun Kabul edilmesinden sonra Meclis 10 Haziran 1946 da toplanarak Milletvekili seçimlerinin Temmuz 1946’da yapılmasını kabul etti.

Seçim gününün tayini ise hükümete bırakıldı. Seçimlerden 40 gün önce Demokrat Parti 34 vilayette teşkilat kurabilmişti. Ama daha 33 Vilayettet teşkilat kurması gerekiyordu. İzmir, Manisa ve Aydın vilayetleri Demokrat Parti Teşkilat Başkanları Ethem Menderes, Hüsnü 207Yaman, Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu, Dr. Hayri Ekrem Üstündağ ve Refik Şevket İnce daha istişari kongreye davet edilmeden önce, bu toplantıda seçimlere girme tezini savunacaklarını kararlaştırmışlardı. İç İşleri Bakanı Hilmi Uran’ın imzası ile yayınlanan bir bildiri ile, 3 Temmuz günü seçimlerin 21 Temmuz’da yapılacağı açıklanmıştır. 208 Bu şekilde muhalefete seçimlere hazırlanabilmesi için 18 gün gibi kısa bir zaman verilmiş oluyordu.

Bu gelişmelerin yanında meclis tatile girmeden önce birkaç önemli kanun daha çıkardı. 13 Haziran’da alınan karar gereği Matbuat Kanunu’nun 50. maddesi değişikliğe uğramış gazete kapatma yetkisi hükümetten alınıp mahkemelere verildi.

Mahkemeler basın suçları hakkında karar vermeden önce suç olayını inceleyip usulüne uygun delillerin ibrazını isteyeceklerdi. 209

Üniversitelere kendi idare ve iç işlerine muhtariyet (özerklik) tanındı ancak giderleri devlet bütçesinden karşılanmaya devam etti. Sınıf esası üzerinden cemiyetler kurulmasını yasak eden Cemiyetler Kanunun 9. Maddesi değiştirildi. Bundan başka cemiyetler hükümet tarafından değil, usulüne uygun tahkikattan sonra ancak mahkeme kararı ile kapatılabilecekti. 210

205 Karaibrahimoğlu, Sacit; Demokrasinin Kronolojisi, Aklan Matbaası, Ankara, 1972, s. 108

206 Oya Araslı, Adaylık Kavramı ve Türkiye’de Milletvekili Adaylığı, A. Ü. H. F. Yayınları, Ankara, 1972, s. 96

207 Erer, A. g. e. , s. 272

208 Celal Bayar, Başvekilim Adnan Menderes, s. 56; Hilmi Uran’ınseçim bildirisinin tam metni için bkz; Ayın Tarihi, No: 152, Temmuz1946, s. 7

209 T. B. M. M. Tutanak Dergisi, D;7, C. 24, 4935 sayılı, 13 Haziran 1946 tarihli kanun s. 262

210 T. B. M. M Tutanak Dergisi, D:7 C. 4919 sayılı kanun, s. 48, Karpat, A. g. e. , s. 140

54 Anlaşıldığı üzere, CHP bir yandan çeşitli sosyal sınıfları cezbetme çabalarını sürdürürken, öte yandan da tek parti döneminin antidemokratik yasalarını ayıklamaya başlamıştır. Aslında CHP’nin girişmleri hiçbir zaman muhalefeti tam anlamıyla tatmin etmemiştir. Çeşitli toplumsal güçlerin baskısıyla belli bir liberalleşme süreci başlamıştır. Bu süreç bizzat CHP ‘yi değiştirerek devam edecektir. 21 Temmuz 1946 seçimleri, bu süreçte çok önemli bir aşamayı belirlemektir. 211

1.3.8. 1946 Seçimleri ve Seçim Çalışmaları

Seçimlere katılıp katılmama konusunda CHP ile aralarında geçen şiddetli tartışmalar neticesinde Demokrat Parti, 16 Haziran’da delegeleriyle bir toplantı yaptı.

Yapılan toplantı sonrasında Demokratlar bütün delegelerinin katılımı ve gizli oy sistemiyle seçimlere girme mevzuunu oyladı. Neticede bütün delegelerin ittifakıyla 21 Temmuz seçimlerine katılma kararı çıktı. 212 Abidin Daver, 17 Haziran 1946 tarihli Cumhuriyet gazetesindeki yazısında bu durumu “Demokrasi için memnunluk verici”

şeklinde yorumladı. CHP her yerde seçime girerken, daha teşkilatlarını tamamlayamamış olan DP, seçimlere ancak 49 ilde iştirak etti.

Bir aydan fazla süren seçim çalışmalarında parti sözcüleri seçim meydanlarında partilerinin görüşlerini aktardılar. Gittikleri her yerde büyük ilgiyle karşılanan Demokratlar; özellikle tek-parti sisteminin yaratmış olduğu güçlüklerden, işçinin hakkını yeterince alamadığından, sıkıntıların kaynağının bir sebebinin de yanlış uygulanan devletçilik politikası olduğundan bahsetmiştir. Memleket şartlarına uygun olmayan ve zorla çıkartılan Toprak Kanunu’ndan köylüye zorla yaptırılmakta olan köy okul ve yollarının aslında devletin vazifesi olduğundan, anti-demokratik kanunların iktidarca himaye edildiği ve yeni düzene ters düşen bu kanunların değişmediği sürece kişi hakkından, hürriyetlerden bahsedilemeyeceği kendilerinin iktidara geldiklerinde bütün demokratik hak ve hürriyetleri sağlayacaklarını, antidemokratik davranışlarla her zaman mücadele edeceklerini söylüyorlardı. 213 Falih Rıfkı, bir yazısında DP mitingleri ile ilgili olarak “DP bir siyasi parti olmaktan çıkmıştır. Bu bir yıkıcılar ve

211 Taner Timur, A. g. e. , s. 70

212 Vatan, 17. 06. 1946, s. 1,3

213 Vatan, 16. 07. 1946, s. 1,3.

55 intikamcılar hareketidir” diyerek, muhalefetin iktidara yaptığı eleştirilerin dozunu aştığını ifade ediyordu.

Refik Koraltan, seçim kampanyası sırasında bir nutkunda “Bu memlekette yapılan güzel işlerin tapu senedi Halk Partisi adına tescil ettirilemez. Ne yaptıysa millet yaptı. Zümre saltanatını yaşatmak isteyen bazı gafilleri doğru yola getirmek için yılmadan mücadele edeceğiz” diyordu. 214

Kampanyayı geçmişteki seçimlerden ayıran tarafı halkın faal bir şekilde tartışmalara katılması, muhalif partiyi heyecanla desteklemesi ve adaylarla halk arasındaki münasebetlerde belirli değişikliklerin meydana gelmesiydi. Tek parti devrinde seçim bölgelerini pek nadir dolaşan adaylar şimdi hemen oraya koşmaya bakıyorlar, halk ile konuşuyor, oylarını istiyor ve karşılığında neye ihtiyaçları varsa yapılacağını vaat ediyorlardı. Muhalif adayların işi daha kolaydı; onlardan kimse program sormuyordu, sadece muhalif olmayı aday olmak için yeter sayılıyorlardı.

İstanbul gazetelerinden birçoğu ve bu arada yeni çıkmaya başlayan birkaçı da (gazetelerin sayısı gittikçe artıyordu) muhalefeti destekliyorlardı.

Seçim çalışmaları arasında yer alan “radyodan yayın yapma” ve nutuk söyleme hakkı CHP yöneticilerine tanınmışken 20 Temmuz günü Celal Bayar’ın nutkunun radyo ile neşri uygun görülmemiştir. 215 Seçimden hemen önce gerçekleşen bu olay, seçim sırasında çifte standart uygulamasıyla karşılaşılabileceğinin adeta bir kanıtı gibidir.

Nihayet 21 Temmuz yani seçim günü geldi çattı. Seçimler hükümete ve hükümet taraftarı basına 216 göre – olaysız – geçti ancak Ahmet Emin Yalman’ın ifadesine göre:

“O gün (seçim günü) de sandık başından kovulan Demokrat Partili gözcülere, hazırlanan uydurma mazbatalara, jandarma dayak ve tehditlerine ait iddialar her taraftan yağmaya başladı. “Yalman hatıralarını yazdığı kitabında bu konuda “İşlerin içinde yaşadığım için 1946 seçimlerinin geniş ölçüde baskı, fesat ve hileyle yürütülmüş bir seçim olduğunu kesin bir şekilde biliyorum, bu devrin canlı şahidiyim” diyordu.

Seçim sonuçlarının yavaş yavaş belli olduğu ilk günlerde Demokrat Parti seçime

214Cumhuriyet, 04. 07. 1946, s. 1-3

215 Cumhuriyet, 20. 07. 1946, s. 1.

216 Cumhuriyet, 22. 07. 1946, s. 1,3.

56 katıldığı illerin birçoğunda önde gidiyordu. 217 Ancak Yalman’ın yukarıda belirttiğimiz açıklamasına göre seçimlere hile karıştırıldı. 218 Zira daha sonra hemen herkesin üzerinde birleştiği gibi bu seçimler dürüst olmadı ve gerçek sonuçlar büyük ölçüde tahrife uğradı. 219

İnönü konuya ışık tutabilecek en yetkili kişi olmasına rağmen ancak üç yıl sonra bir konuşmasında konuya açıklık getirdi. Seçime hile karıştırmak için zekâlarını bu yönde kullanmayı sarf edebilceklerini ifade etmiştir. Fakat bu yaşanan hilenin CHP’ye darbe vurduğunu, bütün ülkeyi lekelediğini belirtmiştir. 220 1946 seçimlerine katılmakta tereddüt eden Demokrat Parti güzel bir başarı elde etmiştir. Aslında açıklanan resmi sonuçlara göre 465 milletvekilliğinden ancak 66’sını221 kazanmakla beraber, gerçek başarısı bunun çok üstündeydi. 222

Halk Partisi bu seçimlerde eski milletvekillerinin 152’sinden vazgeçti ve 162 yeni isimle halkın karşısına çıktı. O sırada Demokrat Parti, yurdun birçok kısmında henüz teşkilat kurmamıştı. Eski tek partinin nüfuz ve itibarı ve esaslı bir değişiklik yapmamak meyli de bir kısım halk arasında devam ediyordu. Halk Partisi akıl edip de son derece dürüst bir seçim yapsaydı, seçilebilecek aday sayısı 150’yi geçmeyecekti belki ama böyle bir dürüstlük siyasi hayatımıza kök salacak, birçok sarsıntıları önleyecek, belki de 1950’de CHP yüzünün akıyla iktidarda kalabilecekti. 223

217 Vatan, 22. 07. 1946, s. 1,3. ; Cumhuriyet, 23. 07. 1946 tarihli sayısında bu açıklamanın tam tersi olarak “Demokrat parti’nin bir çok ilde geride kaldığı” haberini yapmıştır.

218 İstanbul seçimleri gazeteler tarafından çok sıkı bir surette takip edilmiş, her sandıkta ne kadar Halk Partisi ne kadar Demokrat Parti oyu çıktığı birer birer ilan edildi. Burada Demokrat Parti’nin seçimi tam olarak kazandığı ve 23 milletvekili çıkardığı besbelliydi. Böyle olduğu halde İstanbul’un neticesi derhal ilan edilmedi. Bir gün Vali Lütfi Kırdar beni makamına çağırdı ve dedi ki:

“ – Size güvenim olduğu için memlekete ait bir davayı danışmak istiyorum. Evet Demokrat Parti İstanbul’da seçimi kesin bir şekilde kazandı. Fakat bundan Kazım Karabekir, Hamdullah Suphi Tanrıöver, General Cemil Cahit Toydemir, General Refet Bele ve Hüseyin Cahit Yalçın’ın çıkarılması ve Demokrat Partiye ancak on sekiz kişilik bir yer bırakılması hakkında sıkı bir emir aldım. Bu emri yerine getirmezsem, İstanbul seçimlerinin kökünden bozmak için bahane aranması ve yeni partinin bu on sekiz kişilik mühim kuvveti elinden kaçırması ihtimali vardır. Bana ne tavsiye edersiniz?”. Yalman, A. g. e, s. 80.

219 Vatan , 24. 07. 1946, s. 1,3 .

220 Yeşil, A. g. e, s. 90.

221 Seçim sonuçlarında verilen rakamlar kaynaklara göre değişmektedir. Ahmet Yeşil’e göre 465 milletvekilliğinin 396'sını CHP, 62'sini DP, 7’sini de bağımsız adaylar kazandı. Ahmet Emin Yalman’a göre CHP 395, DP 66 , müstakiller 4 yer kazanmıştır. Kemal Karpat’a göre 456 milletvekilliğinden 395'ini CHP. , 64'ünü DP. , 6'sını da bağımsızlar kazanmıştır.

222 Timur, A. g. e, s. 53-54.

223 Yalman, A. g. e, s. 79.

57 Ancak iktidar ve muhalefet partisi delegeleri arasında sosyal ve mesleki anlamda büyük farklılıklar olduğu dikkati çekmiştir. DP ‘liler daha genç ve belirgin olarak daha az meclis deneyimine sahipler. DP’de temsilci olduğu ilde doğan delege sayısı daha fazla, yani daha çok yerel tercihlerde bulunurken, CHP merkeze ağırlık vermektedir.

Ayrıca resmi meslek açısından, CHP askeri- bürokrat kanadı ve geleneği, DP ise sivil-sosyal muhalefet kanadını temsil etmektedir. Bununla birlikte, CHP’li delegelerin üniversite tahsili ve yabancı dil yeterliliği bakımından DP’den daha önde olduğu görülmektedir. Fakat iktidar ve muhalefet partisi arasındaki en belirgin farklılık mesleki durumlar bakımından karşılaştırdığımızda ortaya çıkmaktadır. Demokratların, mesleki anlamda daha uzman, daha iktisadi ve daha az resmi oldukları görülmektedir.

Demokrat Parti %33 oranında avukat içermesine karşın, CHP ‘de bu oran sadece

%18’dir. CHP %15 oranında bürokrat ve %13 oranında ordu mensubuna sahip olmasına karşın DP içinde bu iki önemli meslek grubunun herhangi birinden hiçbir temsilcinin olmaması, bu iki parti araasında en çok göze çarpan farklılık olarak karşımıza çıkmaktadır. 224

CHP’nin seçimlere doğrudan bir müdahalesinin bulunup bulunmadığı konusunda bugüne kadar kesinleşmiş bir bilgi yoktur. Ancak o dönemin canlı şahitlerinin yayınladıkları hatıralarından seçimler sırasında yaşananlar hakkında bilgi alabilmekteyiz. Bunlardan eski CHP milletvekillerinden Fahir Giritlioğlu, "Birçokları Milli Şefin görüş ve arzularını tespite çalıştılar. Kendilerine göre de tefsire giriştiler;

seçimlerde CHP'nin kazanmasına çalışmayı vatana bir hizmet şeklinde telakki ettiler”

demektedir. 225

Aynı dönemde Celal Bayar‟ın iktidarı, eleştiren sözlerini ve sahte mazbata düzenlemek, seçim evrakını tahrip etmekle suçlayan beyanatını yayınlayan Yeni Sabah ve Gerçek gazeteleri; örfî idarece kapatıldı. 226

224Gülay, Sarıçoban, Çok Partili Hayata Geçişte İktidar Muhalefet İlişkileri 1946-1950, H. Ü.

Atatatürk İlkeleri ve İnkilap Tarihi Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2005, s. 176-179

225 Yeşil, a. g. e, s. 89.

226 Vatan , 26. 07. 1946, s. 1.

58 Hararetli geçen bir seçim döneminin ardından 25 Temmuz’da İnönü seçimler hakkında: Özetle “her şeyden evvel seçim zamanının sinirli sözlerini karşılıklı olarak bağışlayarak ve unutarak, huzur ve çalışma devrinin açılması ilk vazifedir”227 diyordu.

Seçimlerin yapıldığı 21 Temmuz 1946 tarihi ile İnönü'nün yayınlandığı 12 Temmuz Beyannamesi arasında geçen devre, Türkiye'de çok partili sistemin yerleştiği en önemli devredir. Bunun sonunda muhalefet partileri hem hareket serbestîsi hem de CHP ile eşitlik kazanmış oldular. 228

Oldukça zor geçen bir seçim mücadelesinden sonra 21 Temmuz 1946 günü yapılan seçimler Türk Demokrasi Tarihinde “Açık Oy, Gizli Tasnif” esasına göre gerçekleştirilen ve seçmenlerin doğrudan doğruya kendi milletvekillerini seçtikleri ilk seçim olması bakımından önemlidir.

Seçimler yurt genelinde olaysız bir şekilde gerçekleşmiş ancak bu durum sonuçların alınmaya başlamasıyla ve bazı yerlerde sonuçların bir türlü açıklanamaması ile bozulmuştur. Nitekim DP büyük şehirlerde elde ettiği başarıyı küçük yerleşim birimlerinde gösterememiştir.

24 Temmuz’da açıklanan resmi sonuçlara göre; TBMM’deki toplam 465 milletvekilliğinden CHP 395, DP 64 ve Bağımsızlar da 6 tanesini kazanmışlardır. DP İstanbul’da 27 milletvekilliğinde 18’ini kazanmış ancak aynı başarıyı köylerde gösterememiştir. Buna kırsal kesimde denetimin ve yönlendirmenin daha doğrusu baskı yapmanın daha kolay olması sebep olmuştur. Bununla birlikte seçimlere katılım oranı %85 olmuştur. 229

Seçimlere, iktidar partisinin direkt müdahelesi olup olmadığı konusunda günümüze kadar kesinleşmiş bir bulguya rastalanamamıştır. Bu durum oyların sayımından sonra yakılma mecburiyetinden kaynaklanmıştır. Ancak dönemi yaşamış kişilerin hatıralarından elde ettiğmiz bilgiler doğrultusunda vardığımız kanaat, seçimlerin usulüne uygun yapılmadığıdır.

227 Vatan , 25. 07. 1946, s. 1,3.

228 Karpat, A. g. e,s. 148.

229 Karpat, A. g. e. ,s. 143

59 İnönü, seçimler sonunda ülkenin içinde bulunduğu gergin havayı dağıtmak için yayınladığı beyanatında şunları dile getirmiştir: “ Yeni seçim sona ermiştir. Şimdi Türkiye’nin milli hayatında yeni bir devre giriyoruz herşeyden evvel seçim zamanının sinirli sözlerini karşılıklı bağışlayarak ve unutarak vatanda huzur, çalışma devrinin açılması ilk vazifedir. Büyük Meclislerdeki çalışmalarda ise karşılıklı saygı içinde olarak fikir ayrılıklarını vatan için yapıcı bir şekilde ayarlamak, gelecek vazifemiz olacaktır…”230

İnönü’nün bu dilek ve temmenilerinden sonra, 5 Ağustos’ta, TBMM’nin sekizinci döneminin ilk toplantısı yapılmıştır. Daha önce DP’li bazı milletvekilleri bu toplantıya katılmayarak sine’i millete dönme kararı almış olmalarına rağmen, kurucular ve diğer üyeler bu görüşe karşı çıkarak, muhalefetin TBMM’de meşru bir ortamda yapılmasını istemişlerdir. 231

Anlaşıldığı gibi, Türkiye’de çok Partili sistemin kurulmasıyla birlikte siyasi arenada oldukça hareketli günler yaşanmıştır. DP’nin kuruluşu ile iktidar-muhalefet ilişkileri başlangıçta daha uyumlu iken daha sonra DP’nin hızlı gelişimi karşısında iktidar partisi bir takım önlemler alma yoluna gitmiştir. İlk olarak 1947’de planlanan Belediye seçimleri 1946 yılına alınmıştır. Daha sonra CHP olağanüstü kurultayında sosyal sınıfları cezbetme adına birtakım liberal önlemler alma yoluna gidilmiştir.

Ancak bütün bu önlemler muhalefet kanadını tatmin etmemiş ve bunlar yetersiz bulunmuştur. Tek dereceli seçim kanunuyla 1946 seçimlerine gidilmiş ancak bu tam anlamıyla bir olay olmuş ve iktidar muhalefet ilişkileri çok farklı bir boyuta taşınmıştır. Seçimlerdeki yolsuzluk iddialarına rağmen bu seçimlerden kazançlı çıkan tarafDP olmuştur. Çünkü altı ay gibi kısa bir zaman zarfında DP, halk nezdinde önemli bir itibar oluşturmuş ve güzel bir muhalefet örneği sergilemiştir. Bundan sonra iktidara düşen görev ise böylesine örgütlü bir muhalefet karşısında daha dikkatli davranmak ve adımlarını ona göre atmak olacaktır. 1946 seçimlerinden sonra hükümeti kurma görevi Recep Peker’e verilmiştir. Bu dönemde iktidar muhalefet ilişkilerinin seyrini ve demokrasi adına neler yapıldığını ve yapılmadığını anlamak için dönemi ayrıntılı bir biçimde incelememiz gerekecektir.

230 Ayın Tarihi, No:152, Temmuz 1946, s. 17, Ulus, 24 Temmuz 1946.

231 Samet Ağaoğlu, Arkadaşım Menderes, Rek-Tur Kitap Serisi, İstanbul, 1967, s. 80-81

60

İKİNCİ BÖLÜM

MUHALEFET VE İKTİDAR DÖNEMLERİNDE

DEMOKRAT PARTİ

2.1. Recep Peker’in Başbakanlık Dönemi İktidar- Muhalefet İlişkileri