• Sonuç bulunamadı

2. Zaman Boyutu İtibariyle Politik Konjonktür Teorileri

2.3.1. Rasyonel Politik Konjonktür Teorileri

2.3.1.1. Rasyonel Fırsatçı Model

2.3.1.1.2. Rasyonel Fırsatçı Modelin İşleyişi

2

) 1 ,

( t yt t2 byt

u     b0 (5)

(5) nolu denklem fiyat istikrarından ve büyümeden hoşlanan temsili seçmeni belirtmektedir. Gerçekte, hedef enflasyon oranı sıfırdır ve yüksek büyüme doğrusal olarak fayda seviyesini artırmaktadır. b parametresi yüksek enflasyon maliyetine göre ekonomik büyümeden daha fazla fayda sağlar (Alesina, Cohen ve Roubini, 1997: 24- 25). Yukarıdaki fayda fonksiyonuna göre büyüme oranında azalış ve enflasyon oranında artış hükümetin için oy kaybı demektir. Bir diğer ifade ile fiyat istikrarı ve büyüme oranında artış hükümetin yeterliliği açısından seçmenlerde olumlu etki yaratacağından, seçmenin fayda fonksiyonunu (U) maksimize edecek politikalar hükümet açısından optimaldir (Erkişi, 2007: 92- 93).

6. Politika yapıcılar enflasyonu doğrudan kontrol edebilirler.

Bu varsayım Merkez Bankalarının bağımsız olmadığı anlamına gelmektedir. Merkez Bankalarının bağımsız olması halinde iktidar partilerinin para politikasını etkilemeleri ve manipüle etmeleri mümkün değilken bazen en bağımsız merkez bankalarının dahi hükümetin kararlarından etkilendikleri görülebilmektedir (Sezgin, 2005: 59).

7. Seçim zamanlaması dışsal olarak sabittir (Alesina, Cohen ve Roubini, 1997: 25). 148

2.3.1.1.2. Rasyonel Fırsatçı Modelin İşleyişi

Rasyonel fırsatçı modelin işleyişine dair Cukierman ve Meltzer (1986), Rogoff ve Sibert (1988), Rogoff (1990) ve Persson ve Tabellini’ye (1990) ait dört farklı model söz konusudur. Persson ve Tabellini’nin (1990) yaklaşımı Cukierman ve Meltzer (1986), Rogoff

148 Bu varsayım Nordhaus’un varsayımı ile aynıdır.

ve Sibert (1988) ve Rogoff (1990)’ın yaklaşımlarından farklıdır.149 Persson ve Tabellini’nin (1990) modelinde iktidarın yeteneği enflasyon ve işsizlik ilişkisini yönetme becerisi ile ilişkilendirilirken, Rogoff ve Sibert (1988) ve Rogoff (1988)’un yaklaşımlarında ise iktidarın kamu harcamalarının finansmanı ile ilişkilendirilmektedir. Rogoff ve Sibert (1988)’in modelinde iktidar partisi kamu harcamalarını vergiler aracılığı ile değil fakat vergilere göre seçmenler tarafından daha zor anlaşılan senyoraj veya borçlanma ile finanse etmeleri halinde kendi yeterlilikleri konusunda seçmenler üzerinde olumlu bir etki sunacağını ileri sürmektedirler (Erkişi, 2007: 93). Rogoff ve Sibert (1988)’in hükümet bütçesini düşünerek oluşturdukları hükümete ait yeterlilik modelinde bütçe kısıtı aşağıdaki gibi ifade edilmektedir:

g tst t (6)

Burada g dışsal olarak belirlenen ve finansmana ihtiyaç duyan mal, hizmet ve transferlere ait hükümet harcamalarını; t götürü vergi bir diğer deyişle saptırıcı etkisi olmayan vergileri,

s ekonominin bozulma maliyetini arttıran senjoraj gelirlerini, tt ise hükümetin yeterlilik terimini ifade etmektedir. Buradaki durumda yetenek, iktidarın bütçe sürecindeki harcamaları azaltabilmesi olarak yorumlanmalıdır. Bunun anlamı harcamalar için gerekli olan miktar toplam gelirlerin çok küçük bir kısmı ile finanse edilmelidir. Yetenek terimi hareketli ortalamalar (MA) yapısına sahiptir. Fakat yine de Rogoff ve Sibert (1986) ut’nin yetenek şokları için minimum düzey (sıfırda normalleştirilmiş) ve maksimum düzey arasında herhangi bir değer alacağını varsaymışlardır. Bilginin yapısı Persson ve Tabellini (1990) tarafından sunulan model ile benzerdir. Şimdi seçimlerin t dönemi sonunda yapılacağını varsayalım.

Seçmenler t döneminde g ve t’yi gözlemleyebilmekte fakat s ve tt’yi gözlemleyememektedirler. Senyoraj (enflasyon) bir dönem gecikmeyle gözlemlenebilmektedir. Politika yapıcıların motivasyonu, seçimlerin yapısı ve seçmenlerin

149 Rasyonel fırsatçı modele ait literatür incelendiğinde çoğunlukla Rogoff ve Sibert’e (1988) ait modelin daha fazla atıf aldığı görülmektedir.

rasyonalitesi Philips eğrisi modeli ile benzerlik göstermektedir. Buradaki modelde seçmene huylu sosyal politika ve plan yapıcılar hükümet harcamalarının finansmanı için kesinlikle senjorajı kullanmamalıdırlar, çünkü senyoraj bozucu (distortionary) etkiye sahip iken götürü vergi bozucu etkiye sahip değildir.

Rogoff ve Sibert (1986) daima ayrıştırıcı dengenin var olduğunu göstermişlerdir. Bu dengede, her u gerçekleşmesi için iktidar partisi u ’nun en küçük gerçekleşmesi dışında yani t

0

u için senyorajın bazı pozitif değerlerini seçmektedir. Bir diğer deyişle en düşük yeteneğe sahip politikacı dışındaki tüm politika yapıcılar seçim öncesi maliye politikasını bozmaktadır.

Buradaki temel önsezi, her tipteki politika yapıcının yeterli düzeyde senyoraja başvurmasıdır, sadece en düşük düzeyde yeteneğe sahip olan politika yapıcı en düşük düzeyli yeteneğini gizleyememektedir. Bu da demektir ki her politika yapıcı aynı zamanda optimal politika seçmelidir. Yine bu modeldeki önsezi Philips eğrisinin daha önceki tartışmalarıyla benzerdir.

Tek fark bu modelde en yüksek yeteneğe sahip hükümetin senyoraja başvurmamasıdır.150 Özet olarak Rogoff ve Sibert’e (1988) ait olan modelde seçim öncesi dönemde vergiler etkin düzeyinin altında yer alırken enflasyon ise optimal düzeyinin üzerinde olacaktır. Bu modelin

150 Bu fark her iki model için oldukça önemli bir farktır. Philips eğrisi modelinde seçim öncesi bozulmanın (distortion) doğası (genişleme yada resesyon gibi) politikalar (t) ile bu politikaların bekleyişleri (te) arasındaki karşılıklı etkileşime bağlıdır. Rogoff ve Sibert’in modelinde senyorajın bekleniyor olması yâda olmaması bozulmanın ekonomik etkisini değiştirmemektedir. Bu nedenle Philips eğrisi versiyonunun aksine bu modelde, ekonomik bozulma sıfır olmadığı sürece seçim öncesi ekonomik bozulma daima sıfırdır (Alesina, Roubini ve Cohen, 1997: 266).

alternatif bir yorumu için s ’yi senyoraj yerine bütçe açığı olarak düşünmek mümkündür. Bu t yorumla birlikte yine de model analitik olarak daha zor hale gelecektir, çünkü zamanlararası bütçe kısıtı da düşünülmek zorundadır. Fakat yine de temel önsezi devam edecektir: Seçim yılında vergiler etkin düzeyine göre daha düşük olurken bütçe açığı daha yüksek düzeyde seyredecektir (Alesina, Roubini ve Cohen, 1997: 28- 31).

Rogoff (1990) senyorajdan ziyade hükümet harcamalarının dağılımına vurgu yapan bir model sunmuştur. Onun modelinde seçmenler ile iktidar arasındaki bilgi asimetrisinden faydalanan iktidar bütçe kompozisyonunu cari tüketim harcamaları lehine değiştirmek suretiyle seçmenler üzerinde olumlu izlenim bırakmaya çalışır (Erkişi, 2007: 94). Rogoff’a göre hükümetin bütçe kısıtı şu şekildedir;

gtkt1 t t (9)

9 nolu denklemde g mal, hizmet ve transfer harcamalarını içeren hükümet harcamalarını; t

1

kt bir dönem üretim gecikmeli kamu yatırımlarını temsil etmektedir. Buna göre kamu yatırımları t döneminde kararlaştırılmakta fakat t+1 döneminde görünür ve üretken hale gelmektedir. Yeterlilik terimi (t) ise tam olarak daha önce olduğu gibi davranmaktadır.

Rogoff iki tip model sunmuştur: ut’nin düşük ve yüksek değer aldığı modeller. Rogoff’un (1990) modelinde asimetrik enformasyonun nedeni seçmenlerin t döneminde g ve t k ’yi t gözlemleyebilmesi fakat kt1’i gözlemleyememesinden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle t dönemi sonunda oy verdiklerinde t ve kt1’yi bilmemektedirler. Bu modele göre iktidar partisi kt1’i etkin düzeyinin altında gt’yi ise etkin düzeyinin üzerinde belirleyerek seçmene yetenekli olduğuna dair sinyal gönderecektir. Böylece yetenekli politika yapıcı hükümet harcamalarını, yatırım projeleri yerine transfer harcamaları ve daha görünür programlara doğru kaydırarak bütçe açığının oluşmasına sebep olacaklardır. Son olarak Cukierman ve

Meltzer (1986)’de seçim öncesi politika bozulması ile uygun olarak bir diğer yeteneklilik modelini sunmuşlardır. Onların modelinde hükümetler geleceği tahmin etme noktasında farklılaşmaktadırlar. Daha önceki modellerde olduğu gibi seçmenler ile politika yapıcılar arasındaki asimetrik enformasyondan dolayı iktidarlar seçim öncesinde ekonomiyi manipüle etmekte istekli davranacaklardır. Cukierman ve Meltzer (1986) politik konjonktür teorilerinin spesifik ampirik imalarını tartışmaktan ziyade politika kurallarının yokluğunda “demokrasinin maliyeti” ile ilgili tartışma üzerine daha fazla yoğunlaşmışlardır (Alesina, Roubini ve Cohen, 1997: 28- 31).

Persson ve Tabellini (1990) ise politik konjonktür teorilerini açıklamada Lohmann (1996) ve Holström (1982)’ye ait “kariyer endişe modeli” dayalı “ahlaki tehlike” ve “ters seçim” modelleri ile açıklamışlardır (Persson ve Tabellini, 2000: 420- 425). Persson ve Tabellini (1990) politik konjonktür dalgalanmalarını açıklarlarken enflasyon-işsizlik dengesinin parasal modelinden faydalanmışlardır. Modellerinde politika yapıcılar ile seçmenler aynı fayda fonksiyonuna sahiptir. Dolayısıyla politika yapıcılar da hükümet harcamalarına, enflasyon ve işsizliğe karşı duyarlı davranmakta ve aynı zamanda faydacı bir davranış da sergilemektedirler (Özkan, 2010: 97).151