• Sonuç bulunamadı

Fırsatçı ve Partizan Modelin Birlikteliği: Frey-Schneider Politik Konjonktür

2. Zaman Boyutu İtibariyle Politik Konjonktür Teorileri

2.4. Politik Konjoktür Teorilerine Diğer Yaklaşımlar

2.4.1. Fırsatçı ve Partizan Modelin Birlikteliği: Frey-Schneider Politik Konjonktür

Politik konjonktür teorilerinin fırsatçı modellerinde iktidarların tek amacının iktidarda kalmak olduğu ve bu nedenle fırsatçı politikacıların uyguladıkları politikaların sadece seçimleri yeniden kazanmaya yönelik olduğu vurgulanmaktadır.171 İktidarların ideolojik olduğuna vurgu yapan partizan teoriler ise fırsatçı teoriler tarafından öne sürülen tüm partilerin aynı politikaları uygulayacağı varsayımını reddetmektedirler. Bu iki yaklaşıma bir diğer alternatif ise Frey ve Schneider (1978a, 1978b)172 tarafından geliştirilmiştir. Frey ve

171 Bu konuda ayrıntılı bilgi için bu çalışma içerisinde yer alan “Geleneksel Fırsatçı Model” ve “Rasyonel Fırsatçı Model” başlıklarına bakılabilir.

172 Literatüre ait bazı çalışmalarda, bu ikinci yaklaşımın aralarında Frey ve Schneider’in de bulunduğu “Zürih Grubu” tarafından geliştirildiği belirtilmektedir. Zürih grubunun diğer üyeleri ise; Kircgässner, Pommerehne,

Schneider’a (1978a, 1978b) göre, politik partiler yeniden seçilme olasılıklarının düşük olduğunu fark ettiklerinde fırsatçı davranırlarken, yeniden seçilme olasılıkları yüksek olduğunda ise partizan davranma eğilimi sergilemektedirler (Snowdan ve Vane, 2005: 482).

Bu haliyle Frey ve Schneider’in (1978a, 1978b) politik-ekonomi modeli173, hükümet davranışlarının “fırsatçılık ve ideolojik arasındaki geçişine” vurgu yapmaktadır. Bu modelde hükümetlerin amaç fonksiyonuna ideolojik veya fırsatçı olduklarına dair varsayımın dâhil edilmesiyle hem fırsatçı modellerin hem de ideolojik modellerin kutuplaşmış perspektiflerinden uzaklaşılmış olmaktadır. Frey ve Schneider’in (1978a, 1978b) modelinin altında yatan temel mekanizma, iktidarın davranışlarının içinde bulunulan duruma göre fırsatçılıktan ideolojik motivasyona doğru yönelebileceğidir. Geçiş mekanizmasındaki anahtar rol hükümetin popülaritesinin kendisine yol göstermesinde yatmaktadır. Öncelikle ekonomide hükümetin seçimleri kazanabilmesi için en düşük düzeyde sahip olması gereken popülariteyi ifade eden bir “kritik popülarite oranı” söz konusudur. Bu kritik oran seçim dönemindeki

Weck-Hannemann’dır. Hibbs ve Harvard’da bu grupla eş zamanlı olarak benzer çalışmaları başlatmıştır (Telatar, 2004: 359).

173Bu model literatürde “Frey-Lua-Schneider Politik Konjonktür Teorisi” olarak adlandırıldığı gibi “Geleneksel Zayıf Partizan Teori” ve “Sentez Model” olarak da adlandırılmaktadır (Garratt, 1998: 15). Ayrıca Frey (1974) politik-ekonomik modelin “politometriks” olarak da adlandırılabileceğine değinmiştir (Frey, 1974: 250). Politik-ekonomi modeli özünde iktisadi yapının politikayı nasıl etkilediğini ve aynı zamanda politik davranışın da ekonomiyi nasıl etkilediğini anlatmaktadır. ABD ile ilgili ilk politik-ekonomi modeli Kramer (1971) tarafından geliştirilmiştir. Onun modeli daha sonra American Economic Review’de Stigler (1973) tarafınan sorgulanmış fakat Okun (1973) tarafından da destek görmüştür. Sonrasında Goodhart ve Bhansali (1970) tarafından İngiltere için oldukça ilginç bir politik-ekonomi modeli geliştirilmiştir. Onlar İngiltere için 1947- 1968 yıllarını kapsayan aylık verilerle hükümetin popülarite fonksiyonunu tahmin etmişlerdir. Daha sonra bu tartışma Miller ve Mackie (1973) , Nilson (1973) ve Muller (1970) tarafından devam ettirilmiştir. Yine Frey ve Garbers (1972)’da Almanya ve İngiltere için politik ekonomi modeli geliştirerek seçmenlerin iktisadi koşullara bir reaksiyon göstermedikleri sonucuna ulaşmışlardır (Frey, 1974: 232). En iyi bilinen politik-ekonomi modeli ise Nordhaus (1975) tarafından geliştirilmiştir. Nordhaus (1975), Philips eğrisinde işsizlik ve enflasyon arasında bir trade-off olduğunu kabul ederek oy maksimizasyoncusu hükümetin son derece miyop davranacağına değinmiştir.

Nordhaus’un politik-ekonomi modeline benzer politik-ekonomi modelleri daha sonra MacRae (1977) ve Lindbeck (1976) tarafından tahmin edilmiştir. Sonraki yıllarda Fair (1975) ABD için bir diğer politik-ekonomi modeli geliştirmiştir. Arcelus ve Meltzer (1975) geliştirdikleri politik-ekonomi modellerinde literatürden farklı bir oy fonksiyonu sonucuna ulaşmışlardır (Frey ve Schneider, 1978b: 243- 244). Fransa için politik ekonomi modeli Lafay (1977) tarafından ve yine Almanya, İtalya ve İspanya için sırasıyla Kirchgässner (1985), Santagata (1985) ve Amor Bravo (1985) tarafından geliştirilmiştir. Politik-ekonomi modelleri için son yıllarda yapılan çalışmalar için Monroe (1984), Whiteley (1986), Nortpoth (1987), Lewis-Beck (1988), Schneider ve Frey (1988), Nannestad ve Paldam (1994), Anderson (1995), Lewis-Beck ve Stegmaier (2000), Feld ve Kirchässer (2000), Dutch ve Stevenson (2008), Nortpoth ve Sidman’a (2007) bakılabilir (Belluci, Lewis ve Beck, 2011:

191). Türkiye için de Akarca (2010, 2012) ve Akarca ve Tansel (2012) tarafından politik-ekonomi modelleri geliştirilmiştir.

iktidarın içinde bulunduğu pozisyonunun bir fonksiyonudur. Seçimler yaklaştıkça iktidarlar popülaritelerinin artmasını ve en azından popülaritelerinin kritik popülariteye eşit olmasını arzu ederler. Eğer hükümetin popülaritesi kritik popülarite oranından daha yüksekse hükümetin popülarite fazlası var demektir ve bu durumda hükümetler kendilerini seçimleri kazanma konusunda daha rahat hissedecekler ve ideolojik davranma eğiliminde olacaklardır.

Fakat tam tersine hükümetin popülaritesi kritik oranından daha düşük olursa bu durumda hükümetin popülarite açığı var demektir, bir diğer deyişle seçimlerin yeniden kazanılması risk teşkil etmektedir. Bunu gören iktidar partileri ise seçimleri kazanabilmek dolayısıyla popülaritelerini arttırabilmek adına daha fırsatçı davranacaklardır. Bu nedenle iktidarların fırsatçı politikaları kullanma arzuları politikacıların politik güvensizliğinin artan bir fonksiyonu olmaktadır. Frey ve Schneider’ın (1978a, 1978b) modelinde düşünülen fırsatçı davranış Nordhaus (1975) tarafından öne sürülen fırsatçı davranışa benzer olarak seçim öncesi ekonominin genişletici politikalarla manipülasyonu olarak düşünülmüştür. Bir diğer deyişle Frey ve Schneider’ın (1978a, 1978b) modelinde fırsatçı davranan hükümet seçim öncesi dönemde işsizlik ve enflasyon gibi iktisadi değişkenleri etkileyebilmek için iktisat politikalarını manipüle edecektir. Fakat iktisatçılar Nordhaus’tan farklı olarak fırsatçı davranışların her seçim döneminde değil sadece hükümetlerin popülarite açıkları olması durumunda gerçekleşeceğini belirtmişlerdir (Garratt, 1998: 15- 17). Sentez model bu yönüyle tipik olarak düzenli politik konjonktürel dalgalanmaları reddetmektedir. Bu nedenle Frey ve Schneider (1978a, 1978b)’ e göre ekonomilerde seçim öncesi meydana gelen dalgalanmalar geleneksel ve rasyonel modellerin ileri sürdüğünden çok daha kompleks ve karışıktır (Paldam, 1997: 369). Yeniden seçilme olasılıklarını maksimize etme amacına yönelik iktisat politikası manipülasyonlarının kullanımında iktidarlar, bu tür politikaların marjinal faydalarını ve maliyetlerini değerlendirme gereği duyarlar. Fırsatçı politika uygulamanın fazladan oy biçiminde görülen marjinal faydaları hükümetin popülarite eksikliği fazla olduğunda en

yüksek seviyeye çıkmaktadır. Bununla birlikte fırsatçı davranışların iktidardaki politikacılara itibar kaybı şeklinde ilave maliyeti bulunur ve bu uzun vadeli partizan desteğe de zarar verebilir (Snowdan ve Vane, 2005: 483).

Frey ve Schneider’in politik-ekonomi modeli iki fonksiyona dayanmaktadır;

popülarite (değerlendirme) fonksiyonu ve reaksiyon fonksiyonu. Popülarite fonksiyonu iktisadi koşulların hükümetin popülaritesi üzerine olan etkilerini incelemektedir. Hükümetin popülaritesi iktisadi koşullar dışında iki faktöre daha bağlıdır; bunlardan ilki her başbakanın kişisel popülarite düzeyi ikincisi ise iktidar partisinin iktidarda olduğu süre içerisinde uğradığı erozyon veya yıpranma düzeyidir. Popülarite fonksiyonunda hükümetlerin (ya da başbakanın) popülaritesinin, işsizlik ya da enflasyondaki artışla azaldığı, özel tüketimdeki büyümeyle arttığı vurgulanmaktadır.174 Popülarite fonksiyonunu aşağıdaki denklemle ifade edebiliriz;

Reaksiyon fonksiyonu ise hükümetlerin ekonomiyi istedikleri yönde etkileyebilmek için politika araçlarını nasıl kullandıklarını göstermektedir. Bir diğer deyişle reaksiyon fonksiyonu ekonomi ile politika arasındaki ikinci en önemli karşılıklı bağımlılığı gösteren fonksiyondur. Bu fonksiyon hükümetlerin popülaritelerinin düşük olması durumunda yeniden seçilebilme şanslarını artırabilmek için ekonomiyi nasıl uyardıklarını bir diğer deyişle genişletici iktisat politikaları uyguladıklarını, popülariteleri yeterince yüksek olması

174 Mueller (1970)’e göre iktisadi koşulların hükümetin popülaritesi üzerindeki etkisi asimetriktir. Ona göre ekonomideki olumlu gelişmelerin popülarite artırıcı etkisi, olumsuz gelişmelerin popülarite düşürücü etkisinden daha büyüktür. Bir diğer deyişle seçmenler hükümeti iyi performans için ödüllendirip kötü performans için cezalandırsalar da verilen ödül ile ceza arasında bir asimetri söz konusudur. Ödülün popülarite üzerindeki ağırlığı ceza üzerindeki ağırlığından daha büyüktür (Telatar, 2000: 138).

durumunda ise ideolojik merkezli politikaları uygulamaya devam ettiklerini göstermektedir.175 Hükümetlere ait reaksiyon fonksiyonunu aşağıdaki denklemle ifade etmek mümkündür;

)

Politik-ekonomik modelde seçmenlerin ve hükümetlerin fayda maksimizasyoncusu oldukları ve hükümet davranışlarının değişik ekonomik, politik ve yönetimsel kısıtlar tarafından kısıtlandığı vurgulanmaktadır.176 Söz konusu kısıtlardan ilki yönetimsel kısıtlardır.

Yönetimsel kısıtlara göre bürokratlar genellikle iktidarın (başbakanın) istediği politikaları değil kendi faydalarını maksimize eden politikaları uygularlar. Bu nedenle kendilerine ait kamu bütçesinin azaltılmasına karşı direnç gösterirler çünkü onlara ait bütçenin azaltılması bürokrasi üyelerine zarar verecektir.177 İkinci tip kısıtlama iktisadi kısıtlamadır. İktisadi kısıtlamanın ilki ekonominin yapısıdır. Çünkü ekonominin genel yapısı seçmenlerin fayda fonksiyonlarındaki değişkenleri etkilemektedir. Bu nedenle hükümetin reaksiyon fonksiyonlarının parametreleri dolaylı olarak ekonominin spesifik yapısını belirlemektedir.

Ekonomik yapıya ait olan ikinci kısıt bütçe kısıtıdır. Vergi gelirleri hükümetin izlediği genel finansal yapıyı yansıtmaktadır. Hükümetler vergi gelirlerinin yeterli gelmediği durumlarda

175 Reaksiyon fonksiyonu iktisadi politikanın kantitatif teorisine dayanmaktadır. Reaksiyon fonksiyonu ile ilgili çıkarımlar karar vericilerin davranışlarının analizinden elde edilen tercihlerden türetilmiştir. Tercih fonksiyonundaki ağırlıklara kayıp fonksiyonunun minimize edilmesiyle ulaşılmıştır. Bu yaklaşım özünde önemli metodolojik problemler içermektedir. Çünkü tercih fonksiyonunun parametrelerini iktisadi yapının ya da reaksiyon fonksiyonundan ayırmak oldukça güçtür. Bu konuda daha ayrıntılı bilgi için Tinbergen (1956) ve Theil (1964)’e bakılabilir (Frey ve Schneider, 1978b: 243).

176 Bu davranışsal varsayım teorik olarak Frey ve Lau (1968) tarafından keşfedilmiştir (Frey ve Schneider, 1978a: 176).

177 Bürokratların bu davranışı kamu tercihi literatüründe bütçe maksimizasyonu olarak adlandırılmaktadır. Bu konuda ayrıntılı bilgi için Downs (1967), Tullock (1965) ve Niskanen (1971)’e bakılabilir.

borçlanma yoluna gidebilirler. Böyle bir durumda vergi gelirleri harcamalar üzerinde kesin bir sınır oluşturmamaktadır. Fakat borçlanma opsiyonları büyük bir olasılıkla vergi gelirleri ile hükümet harcamaları arasındaki makul ve kabul edilebilir bir ilişkiye dayalı ise bu hükümetler için borçlanarak ekonomiyi uyarma da bir kısıt teşkil edecektir. Politik-ekonomik modelin yapısında hükümet davranışı üzerindeki en önemli kısıtlama politikacıların yeniden iktidarda kalma isteğidir. Çünkü onlar ancak iktidarda kalabildikleri süre içerisinde kendi amaçlarına ulaşabilecekler ve devam ettirebileceklerdir. Modelde hükümetlerin popülariteleri olası seçim sonuçlarının göstergesi olarak kullanılmaktadır ve popülaritenin altında yatan temel koşullar kısa sürede radikal bir biçimde değişememektedir. Bu durum iktidarlar için önemli bir kısıt oluşturmaktadır (Frey ve Schneider, 1978a: 174: 180).