• Sonuç bulunamadı

RADİKAL GAZETESİ ÖRNEĞİ

4. RADİKAL VE EVRENSEL GAZETECİLİK

4.3. Radikal ve Kamusal Görevler

4.3. Radikal ve Kamusal Görevler

Sanders, tarihin babası olarak nitelendirilen Herodotos’u, kendi uğraşısını araştırma, ortaya çıkarma ve mitolojik anlatıların tersine görgü tanıklarının anlatılarını toplama olarak gördüğünden, bir anlamda gazeteciliğin de babası olduğunu ileri sürmektedir (2004, s. 9). Çünkü en basit ve kapsayıcı tarifiyle gazetecinin öncelikli işi gerçeği topluma aktarmaktır. Cangöz’e göre o, halkın gözü-kulağı olma ya da onun adına soru sorma hakkını kendinde gören toplum-sal bir aktördür (2016, s.9). İletişime ister liberal-çoğulcu isterse eleştirel açıdan yaklaşılsın, normatif açıdan gazeteci toplumu bilgilendirmek için gerçeğin peşine düşen kişi olarak kabul edilmektedir. Bununla birlikte gazeteciliğe yüklenen

an-lam ve ondan beklenenler bir ülkede hâkim sosyal-siyasal sisteme göre farklılaş-maktadır. Siebert, Peterson ve Schram tarafından ilk olarak 1956 yılında yayınla-nan başyapıt niteliğindeki Four Theories of The Press’te normatif açıdan otoriter, liberter, sosyal sorumluluk odaklı ve Sovyet komünist olmak üzere dört basın kuramından söz edilmektedir. Sovyet komünist model otoriter modelin, sosyal sorumluluk liberter modelin türevi olup; gazetecileri birinciler devlete, ikinciler ise topluma hizmet eden profesyoneller olarak görmektedir (1963, s. 2). Sosyal sorumluluk modeli, demokratik bir toplumda basının toplumu ilgilendiren konu-larda bilgi sağlaması ve tartışma ortamı yaratması, yurttaşları kendi kendilerini yönetebilecek şekilde aydınlatması, hükümetin karşısında bireysel hakların ko-runmasında gözcü rolü oynaması, reklam yoluyla alıcı ve satıcıları bir araya ge-tirerek ekonomik sisteme hizmet etmesi, özel çıkarların baskısı altında kalmamak için kendi kendine yeterli finansmana sahip olması ve toplumu eğlendirmesi gibi görevlerinin olduğuna işaret etmektedir (1963, s. 74). Hem liberter hem de sosyal sorumluluk modelinin temeli kapitalizm koşullarında serbest piyasanın basının/

medyanın iktidar karşısında editoryal bağımsızlığını garantileyeceği ve kamusal görevlerini yerine getirmesine zemin hazırlayacağı varsayımına dayanmaktadır.

Oysa günümüzde iletişime eleştirel yaklaşan diğerleri gibi Curran da basın-yayın kuruluşlarının, mülkiyet yapısında hızlı değişim ve dev şirketlerin kontrolüne girmesi nedeniyle serbest piyasanın ticari medyanın editoryal bağımsızlığını ga-rantilemekten ziyade onu tehlikeye attığını ve özel şirketlerle ilgili gözetimini zayıflattığını düşünmektedir (2002, s. 193). Bourdieu de bu durumu yukarıda belirtildiği gibi gazetecilik alanının özerkliğinin giderek zayıflaması olarak tarif etmektedir.

Gazetecilerden G4, Radikal’in özellikle Kürt sorunuyla ilgili kamusal tartış-maya katkıda bulunduğunu düşünmektedir: “Ortaya koyduğu tezler, Kürt so-runu, PKK soso-runu, bunlarla ilgili çok cesur yazılar, cesur yorumlar vardı Radi-kal gazetesinde. O dönemde dikkati çekecek bazı yazarları bu konuda gündemi oluşturdu.” G4, Kürt sorunuyla ilgili yazılarının çok etkili olduğunu söylediği Sırrı Süreyya Önder’in daha sonra siyasete atılmasına da işaret ederek Radikal’in tabloid dönemde de Kürt sorunuyla ilgili tartışmalarda önemli bir yer tuttuğunu vurgulamaktadır.

Gazetecilerden G10, gazetenin kamusal tartışmaya zemin açması konusunda şunları söylemektedir:

Radikal İki›yi o nitelikte bir platform haline getirdik. Yani orada ırkçılık

yap-mıyorsa, cinsiyetçi değilse, savaşı kışkırtyap-mıyorsa, argümanları sağlamsa biz o yazıyı koyardık. Sonra ona cevap vereni de koyardık. Benim için gazetecinin bir tek görevi vardır; o da toplumda kavgaya neden olan sorunları tartışma platfor-muna çekerek çözüme ortak olmaktır. Bu kadar basit.

Gazeteci, kamusal tartışmada ırkçılık, cinsiyetçilik ve savaş kışkırtıcılığı yapılmasına izin verilmediğinin altını çizerek Radikal gazetesinin yayın ilkeleri-ni hatırlatmaktadır. Ayrıca sosyal sorumluluk normatif modeline göre gazetelerin çatışmayı tartışmaya dönüştürme görevine gönderme yaparak toplumsal sorun-ların çözümündeki rolünü de vurgulamaktadır.

G11 ise Radikal’in liberal-sol çizgisinin sermaye sahipliğinin çizdiği sınırlar ölçüsünde halkın bilme hakkını kullanmasına katkısının olduğunu düşünmekte-dir:

Bazı alanlarda hakikaten büyük katkıları olduğu yadsınamaz. Ama her şeyde değil. Yani ana akım burada sizi belirliyor. Bunu aşmanın yolu ne kadar müm-kündür bilmiyorum, çok iyi mücadele verilmesi gerekir. Ama Radikal, patronajın doğrudan çıkarına dokunmayan hemen hemen her alanda diğer gazetelere göre daha özgür yayıncılık yaptı. Çok net, bunda hiçbir şüphem yok.

Radikal’in sahiplik yapısına gönderme yapan G11, ana akım içinde yer alan bir gazetenin halkın gerçekleri bilmesine her zaman katkı sağlamayacağını belirt-mektedir. Yine de güç odaklarından bağımsız habercilik yapmaya çalıştıklarının altını çizen gazetecinin söylemi, gazetecilik alanının özerkliğinin zayıflamış ol-masına işaret etmektedir.

Gazetecilerden G26, kamunun bilgilenmesi adına yöneticilerin hiç hoşlan-madığı haberleri zaman zaman yayınladığını düşünmektedir:

Ama ne kadar, onlar da sınırlı. Gazetecilik bir başka ülkede ya da başka bir dünyada başka bir kürede değil Türkiye’de yapılıyordu ve ülkenin gerçekleri de ortadaydı. Ne kadarını yazabilirsin, ne kadarını yazamazsın? Öyle haberler vardı ki, kendi aramızda konuşurduk ama gazeteye yansıtamazdık. Bu durum sadece Radikal de değil, hepsinde vardı.

G26, Türkiye’de genel olarak siyasal alan ile gazetecilik alanı arasındaki etkileşime dikkat çekmekte ve Radikal’in diğer gazetelerden büyük bir farklılık gösteremediğine işaret etmektedir. Gazetecinin söyleminden Radikal’de de Bourdieu’nün “muhteşem sansür” diye tarif ettiği mekanizmanın işlediği an-laşılmaktadır.