• Sonuç bulunamadı

1.6. PSĐKOLOJĐK SAVAŞIN EN ETKĐLĐ SĐLAHI PROPAGANDA

1.6.4. Propagandaya Karşı Koyma Yöntemleri

Dünya üzerinde varolma mücadelesi veren her toplum kendisine karşı yürütülen çok çeşitli propaganda türleriyle mücadele etmek zorundadır. Bu mücadelede başarılı olabilmek için izlenecek yöntemlerin bazılarını şu şekilde açıklayabiliriz;

Propagandaya karşı önlem almak: Hedef kitlelerde yıkıcı, bölücü, millî

tam ve doğru bilgilerle teçhiz etme işlemidir. Bu önlem alma işleminde basiretli ve yetişmiş idarecilere görev düşmektedir. Bilgi her türlü kötülüğe karşı en iyi panzehir olarak kullanılmalıdır.

Propagandaya karşı koymak: Hedef kitleye direkt veya endirekt metotlarla

yapılan propaganda faaliyetinden etkilenmiş olan topluma yönelik, yapılan bilgilendirmenin gerçek dışı tarafların ortaya konmak suretiyle önleyici tedbirler uygulanır.

Saldırgan tarafın saldırı mesajlarını çürütecek karşı mesajlarla hedef kitlenin menfi tutum ve davranışları başlamadan önce onlara doğruyu göstermek gereklidir. Yapılacak bu işlemler yapılması esnasında psikolojik harbin uygulama ve metotlarını kullanmada yetenekli ve tecrübeli personelin kullanılması gerekmektedir. Kendini bu konularda yetiştirmiş liderleri ve örgütlenmesi olmayan toplumlar kolaylıkla saldırgan propagandanın etkisi altına girerek onların istedikleri şekilde davranış ve tutum farklılığı gösterirler.(Kumkale,2007:151-152). Konuyla ilgili güncel bir örneklendirme yaparsak Türkiye ile Đsrail arasında yaşanan Filistin ve Đran‘ın nükleer silahlanması gerginlikleri akabinde, yıllardır ABD Temsilciler Meclisinden geçmeyen sözde ermeni soykırımı yasa tasarısının geçmesi söylenebilir.

Konuyu değiştirme: Propagandaya maruz kalan kitlenin dikkatini başka hususlar üzerine çevirmekle yapılır. Hedef kitlenin bilgi ve beklentileri başka tarafa çekilerek söz konusu propagandanın etkinliği azaltılmaya çalışılır (Kumkale,2007:152). Güncel bir örnek verecek olursak Demokratik Açılım Faaliyetleri yapılması esnasında doğu illerimizde terör olayların biranda patlak vermesi söylenebilir.

Önleyici yasal tedbirler almak: Karşı psikolojik savaş önlenememiş, kitleler

saldırıya maruz kalmış ve etkilenmişler, tutum ve davranışları ülke bütünlüğünü yıkıcı, bölücü tarza eylemlere başvurmuşlar ise bu durumda derhal ülkenin yasaları ve yasa uygulayıcıları devriye girmek suretiyle zorlayıcı yollardan gerekli tedbirleri alırlar bu işlem sonunda propaganda yapanların yasalar önündeki durumları topluma gösterilerek beyinlerde caydırıcı etki yapılmaya çalışılır (Kumkale,2007:153).

Bu açıklanan yöntemlerin de ötesinde ve bunlara nazaran daha etkili olan ise casuslukla ve düşman propagandalarıyla mücadelede bütün vatandaşların vazifedar olmasıdır. Vatandaşların ağzını sıkı tutması ve her işittiğine inanmaması, olayları akıl süzgecinden geçirerek değerlendirmesi, zehirli gazlar kadar etkili olan propagandalara karşı alınabilecek en önemli tedbirdir (Tekin,1998:70).

ĐKĐNCĐ BÖLÜM

TÜRKĐYE ÜZERĐNDEKĐ ĐÇ VE DIŞ PSĐKOLOJĐK HAREKÂT

Tarihte kendisine büyük bir yer edinmiş Türk Milleti, sahip olduğu etkinliği ve gücü muhafaza edebilmek için sadece klasik savaş yöntemleri ile değil, aynı zamanda savaşın psikolojik boyutuyla da mücadele etmek zorunda kalmıştır. Yaklaşık 2500 yıl öncesinden başlayan bu mücadele Sun-Tzu’nun Savaş Sanatı isimli kitabında Türk Devletlerinin parçalanması sürecinde uygulanması gereken psikolojik savaş yöntemlerini açıklamıştır (Güngör,2007:7).

Geçmişten günümüze kadar kurulmuş olan tüm Türk Devletlerinde psikolojik savaşın emarelerini görmek mümkündür fakat bu çalışmamızda ele alacağımız ve irdeleyeceğimiz konu ise Türkiye Cumhuriyetine karşı dış güçler ve ülke içi darbeciler tarafından yürütülen psikolojik savaştır.

Türkiye üzerinde yürütülen psikolojik savaşın görünürlüğünü ortaya koyabilmek için Milli Mücadele Dönemi sırasında ve hemen öncesinde ülkenin içinde bulunduğu zor durumu, iç unsurlardan olan Yahudiler, Ermeniler, Yunanlılar ve Arapların düşman devletler tarafından uygulanan psikolojik savaş nedeniyle Osmanlıyı ve Türkiye Cumhuriyetini içeriden zayıflatıp parçalamaya çalıştıklarını da bilmek gerekir. Uygulanan bu psikolojik savaş yöntemleri o kadar etkili olmuştur ki aradan yaklaşık yüzyıl geçmesine rağmen hala aynı ülkeler ile mücadelemiz devam etmektedir. Đşte böylesine güçlü ve etkisi silinemeyen düşmanlığı sağlamanın tek bir açıklaması vardır ; “ Beyinlere hükmetmek.”

Türkiye için ikinci önemli konu ise iç psikolojik savaş etkileridir. Dış destekli görünmemekle beraber özellikle çok partili döneme geçiş sonrası varlığını her an hissettiren askeri darbeler, Türk Devlet yönetimindeki asker hegemonyasını en net şekilde göstermektedir. Ülkede siyasal gerginliğin artması, siyasal şiddet ve terörün tırmanması ve hükümetlerin başarısızlıkları sonucu siyasal sürecin tıkanması karşısında, düzeni tekrar sağlamak üzere iktidara el koyan ordu bu gerekçelere konu olan olayları ne şekilde elde etmiştir? Müdahale gerekçeleri hangi zaman diliminde, kimlerin çıkarına olacak şekilde gelişmiştir? Türkiye’ de darbeler neden tek partili

dönem olan 1923-1945 arasında hiç görülmemiştir de akabinde uygulamaya konulan çok partili hayatta her yirmi yılda bir kendisini göstermiştir? Bu sorulara bulunacak yanıtlar bize Türkiye üzerinde uygulanan psikolojik savaş araçlarına ve olaylarına götürecektir.

Türk dil kurumunun ifadesi ile darbe, bir ülkede baskı kurarak, zor kullanarak veya demokratik yollardan yararlanarak hükümeti istifa ettirme veya rejimi değiştirecek biçimde yönetimi devirme işidir (http://www.wardom.org, 20.03.2010).

Askeri darbeleri inceleyecek olursak, dünya genelinde yapılan askeri darbelerin güçlü devletler tarafından zayıf ve küçük devletler üzerindeki emellerini gerçekleştirmede etkili bir silah olarak kullanıldığını görebiliriz. Buna en yakın örnekleri verirsek Şili'de Salvador Allende hükümetinin devrilmesi ve Allende'nin öldürülmesiyle sonuçlanan darbedeki ABD ve CIA etkisi ile 2002'de Venezuela'da oy çokluğu ile seçilmiş olan Hugo Chavez'e karşı ABD destekli bir darbe yapılması söylenebilir. Askeri darbe ile işbaşına gelen liderler ve bu darbelerin yapıldığı ülkeleri inceleyecek olursak tamamının gelişmekte olan ülkeler olduğunu görürüz. Cemal Gürsel Türkiye 1960, Georgios Papadopulos Yunanistan 1967, Saddam Hüseyin Irak 1968, Muammer Kaddafi Libya 1969, Kâbus bin Seyd El Ebu Seyd Umman 1970, Augusto Pinochet Şili 1973, Ziya ül Hak Pakistan 1978, Teodoro Obiang Nguema Mbasogo Ekvator Ginesi 1979, Kenan Evren Türkiye 1980, Lansana Conté Gine 1984, Blaise Compaoré Burkina Faso 1987, Zine el Abidin bin Ali Tunus 1987, Than Shwe Myanmar 1988, Ömer Hasan Ahmet el Beşir Sudan 1989, Yahya Jammeh Gambia 1994, Hamad bin Khalifa Katar 1995, Pervez Müşerref Pakistan 1999, François Bozizé Orta Afrika Cumhuriyeti 2003, Josaia Voreqe Bainimarama Fiji 2006, Mohamed Ould Abdel Aziz Moritanya 2008, Andry Rajoelina Madagaskar 2009, Roberto Micheletti Honduras 2009 (http://tr.wikipedia.org, 23.04.2010). Bu askeri darbelerin yapıldığı ülkelerin içerisinde hiçbir gelişmiş ülkenin olmaması hatta darbeleri planlayanlar noktasında maddi ve istihbari desteklerinin olduğu yadsınamaz bir gerçektir.

Darbe, meşruiyet kazanacak bir yöntemle tesis edilmesi gerekmektedir. Dolayısı ile toplum desteğinin sağlanması, darbe için mutlaka olması gereken bir

unsurdur. Toplum, darbeye ihtiyaç olduğunu düşünmeli ve hissetmelidir. Đşte psikolojik savaş bu noktada devreye girerek ihtiyaç olan toplum desteğini hazırlamak için kullanılır. Toplum desteği alınmadan planlanan ve yapılan darbelerin, başarılı olsa bile halk gösterileri ve tepkisi dolayısıyla terse çevirebileceği ve halkın istedikleri liderleri geri getirip iktidara oturtabilecekleri 2002'de Venezuela'da Hugo Chavez'in geri gelmesinde ve yine aynı şekilde Rusya’da Yeltsin vakasında görülebilir (http://blog.milliyet.com.tr, 18.04.2010).

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de darbelerin hangi renk düşmana karşı yapılacağını ve kimlerin istekleri doğrultusunda yapıldıklarını, verdiği bor madeni örneği ile Mahir Kaynak şöyle ifade etmektedir;

“ Yarın bor madeni, eğer arabaların ya da bütün enerji kullanması gereken mobil araçların yakıtı olacaksa, sen bor madeninin sahibi görünebilirsin, yataklar da senindir. Fakat bu işte esas parayı kim kazanacak, ona bakmak lazım. Bilgiyi üreten kazanacak. Bu teknolojiyi ve endüstriyi, bilgiye yatırım yapan küresel sermaye yönlendirecek yine. Sen kıt kaynaklarından yatırım yaparak bor için teknoloji üretemeyeceğin için, belki de ayıracak kaynak bulsan bile işbirlikçiler marifetiyle küresel çete tarafından engelleneceğin için malının, zengin yer altı kaynaklarının fukara bekçisi olarak kalacaksın. Arada bir kendi varlığını kendi elinle işletmeye girişecek olsan veya küresel çete dışında farklı işletme ortağı arayacak olsan toplumda karışıklıklarla boğuşacaksın, darbeler yaşacaksın. Kırmızı, yeşil, sarı, turuncu darbeler…”(Kaynak/Mete,2006:178-179).

Darbelerin çözümlemesini yapabilmek için analiz etmemiz gereken konuları psikolojik harekât açısından tasnif ettiğimizde karşımıza şunlar çıkmaktadır:

1- Osmanlı’dan buyana, halkın ve hükümetlerin üzerindeki ordu vesayeti,

2- Darbelerin, ABD ve Đsrail ile işbirliği içerisinde NATO’ya bağlı bulunduğumuz dönemler içerisinde, bu ülkelerin de desteğini alabilecek şekilde düzenlenmiş olmaları,

4- Hükümetlerin ülkeyi yönetemeyecek veya sorunlarına çözüm bulamayacak bir hale düşürülmesi,

5- Faili meçhul cinayetlerin yaygınlaşması,

6- Toplumsal olayların çıkmasına sebep olacak provokasyonların tertiplenmesi,

7- Görsel ve yazılı basını propaganda amaçlı kullanılması,

Bu maddelerde adı geçen eylemlerin uygulamaya konulması sonucu ortalama bir darbe zemini hazırlanmış olmakla birlikte destekleyici mahiyette farklı etkenlerin kullanılması darbeyi kolaylaştırmaktadır. Darbeye zemin hazırlayan etkenleri ayrı ayrı dönemler içerisinde incelemeye çalışacağız. Bu anlamda Türkiye üzerindeki iç ve dış psikolojik savaşın değerlendirilebilmesi için dönemler arası bir ayrım yapmak ve vakayı geçmiş dönem ve yakın dönem olarak ayırmak sureti ile incelemek gerekmektedir.

Benzer Belgeler