• Sonuç bulunamadı

1.3. Siyasal ĠletiĢimin Öncülü Olarak Propaganda

1.3.1. Propagandanın Tanımı

Fiziki güce baĢvurmadan insanları konuĢma sayesinde ikna etmenin mümkün olması, insanları çok eskiden beri bu konuda çabaya sarf etmiĢtir. Yönlendirme, egemenliğin korunmasında ve birkaç kiĢiye haksız ayrıcalıklar sağlanmasında baĢlıca araç olabilmektedir. Ġnsanların kapsamlı bir diyaloga katılmalarına olanak sağlayan yöntemler, aynı zamanda onları yönlendirme yöntemleri de olabilmektedir. Denilebilir ki, propaganda aile ve toplum hayatının oluĢması ile baĢlamıĢ ve gittikçe geliĢerek bugün büyük bir güç haline gelmiĢtir. Bu yüzden de II. Dünya SavaĢı sırasındaki propaganda ve ondan türeyen bir etkinlik olan psikolojik savaĢ çok sayıda çalıĢmanın ve yayının konusu olmuĢtur.

Ortaçağda dinden temel desteğini alarak oluĢan ortak bilinç, sekülerleĢme ile yerini bir dereceye kadar hukuksal boyuta bırakmıĢ ve hukuk devletinin egemenliğini oluĢturmuĢ, bugün ise -"hukuk devletinin toplumsal kontrolünün yerini büyük ölçüde ortam kontrolü almıĢtır (Virilio, 2003:62). Propaganda olgusunu ve ortamını anlayabilmek için toplumsal biraradalığı sağlayan Ģeyin ne olduğu sorusunu cevaplamak, bu cevabı verebilmek için de, toplumsal denetim kavramına açıklık kazandırmak gerekmektedir (Özkök, 1985:24). Gözetim kameralarının kurulumu ve kamusal alanın güvenlik bahanesiyle kontrol edilmesi, tüm reflekslerinin egemen ideoloji tarafından belirlendiği bireylerin oluĢumu ve mekanın da son bulması; gerçekliğin bilgisayar ortamında yeniden kurulumunu anımsatmaktadır. Bir anlamda dünya artık bir bilgisayar oyununa dönüĢtürülmektedir. Bu dönüĢümde propaganda baĢrolü oynamaktadır. Propaganda ancak toplumsal denetim kavramı içerisinde bir anlam kazanacak ve soyutluktan arınacaktır (Ġnceoğlu, 1985:72). Propagandanın bu tarihsel geçmiĢi ve propaganda kelimesinin çağdaĢ kullanımdaki anlamı

düĢünüldüğünde, propaganda kavramının gerek içerik ve biçim gerekse de uygulama bakımından farklı biçimlerde tanımlanıp ve yorumlandığı görülebilir. Birbirinden bağımsız birçok faktörü propaganda alanı içinde düĢünme gerekliliğinden dolayı propagandanın tek ve kesin bir tanımını vermek güç olmaktadır.

Brown‟a göre (1992:10); birbiriyle çarpıĢan ideolojiler çağında yeni iletiĢim araçları, yeni teknikler ve demagogların yönlendirdiği kitle hareketlerinin cazibesi aracılığıyla tüm milletlerin toplu olarak ikna edilmeye muhatap oldukları bir zamanda insan zihninin nasıl direniĢ gösterdiğini ya da nasıl teslim olduğunu keĢfetmek kiĢi ya da grup düĢüncesinde gerçek değiĢimi meydana getirmenin ne kadar mümkün olduğunu görmek ve böyle bir değiĢim için kullanılan vasıtalara iliĢkin bazı izlenimler edinmek önemlidir.

Tarih boyunca propagandayı en sistemli kullanan devlet adamlarının baĢında gelen Hitler, propagandacının amacını; “Propagandanın görevi, örgüt için taraftar toplamaktadır. Ġkinci görevi yeni doktrini anlatmak ve benimsetmektedir” Ģeklinde ifade ederken; “Propagandacının amacı, tek tek ve bilimsel olarak kiĢileri bilgilendirmek değildir. Onun görevi, kitlelerin dikkatini belirli olaylar, ihtiyaçlar ve gerekler üzerine çekmektedir” der (Özsoy, 2002:56).

Propagandacı, ulaĢtığı kitlelerin hem tabiatlarında var olan hem de daha sonradan edindikleri tutumlardan kendi amaçlarına uygun düĢenleri uyandırır ve uyarır. Brown (1992:29) bu süreci Ģöyle özetler;

“Propagandacının ilk görevi dinleyicisinin dikkatini yakalamaktır ve küçük devrimci siyasi partilerin ya da dini toplulukların tanınmamıĢ bir doktrini yayma teĢebbüslerinde önemli bir zaman dilimi yeni fikirleri kabule hazır bir zihni yapının gerçekleĢtirilmesi için harcanacaktır. Örnek Ģunlar olabilir: Amerikan seçimlerine eĢlik eden heyecanlı/gürültülü kampanyalar, eski Nazi Partisi‟nin Nuremberg‟teki yenilmez bir güç etkisi meydana getiren yürüyüĢleri; ve ayrıca her günün örnekleri: güzel bir kız ya da, yakıĢıklı bir adamın sigara reklam posterlerinde ya da bira reklamı için efsanevi güçte iĢçi figürlü poster kullanması.Bunlar yalnızca dikkat yakalayan Ģeyler değildir.; güç sağlık, heyecan, güzellik ve

erkekliğe iĢaret ediĢleriyle bakan kiĢiyi kıĢkırtır ve onu zihnen kabule daha hazır bir duruma getirir”

Online Etimoloji Sözlüğü‟ne göre propaganda, sözcük anlamında, Latince tohum ekmek, dağıtmak, yaymak anlamlarına gelen propagare kökünden türetilmiĢtir. Ancak, kavram çağdaĢ kullanımında bu sınırları aĢarak yönlendirici, düĢünce üzerinde baskı kurucu ve ikna etmeye (kandırmaya) yönelik bir içerik taĢımaktadır. Özsoy‟a göre (2002: 62) propaganda; bireyler ve gruplar aracılığı ile diğer grupların kanılarını, görüĢlerini ve davranıĢlarını iletiĢim araçlarını kullanarak, propagandacının istekleri doğrultusunda etkileme, değiĢtirme veya kontrol altında tutmaya yönelik bilinçli bir davranıĢtır. Bu bağlamda bir eylemin propaganda sayılabilmesi için, kanı ve görüĢleri denetlemeye yönelik bilinçli bir davranıĢın söz konusu olması gerekir. Propaganda, anlamlı semboller, görsel ve iĢitsel malzemeler, öyküler, söylentiler, haberler, resimler ve toplumsal iletiĢiminin diğer biçimleri ile düĢüncelerin denetimini ifade eder.

Propaganda özünde bilgi verme ve ikna etme gibi iletiĢimsel eylemlerin karmasıdır. Aynı teknikleri paylaĢır, ancak iletiĢimin amacını aĢarak, karĢılıklı anlaĢma ve ihtiyaçların karĢılanması yerine kasıtlı ve sistematik olarak tek yanlı bir yanıt arama sürecine girer (Tekinalp-Uzun, 2006:80). Propaganda bu yönüyle geri bildirimli bir iletiĢim olmaktan çok, sonuçları ve amaçları önceden belirlenmiĢ tek yönlü bir iletiĢim olma özelliği taĢır. Temel olarak propagandanın iĢlevi, insan davranıĢlarını belirli bir fikir çerçevesinde güdüleme ve yönlendirmedir. Bu bakımdan en genel anlamıyla propaganda; “toplumun görüş ve davranışını, kişilerin belirli bir görüşü, belirli bir davranışı benimsemelerini sağlayacak biçimde etkileme girişimidir’ Ģeklinde de tanımlanabilir (Domenach, 2003:17). Yani fertler kabule zorunlu olmadıkları bir düĢünceyi, istekleriyle kabule, yapmaya zorlanamayacakları bir hareketi de istekleriyle yapmaya yöneltmektedir. Kullanım amacı vurgulandığında, propaganda kontrolle bütünleĢir, bir güç dengesini değiĢtirmek veya korumak için kullanılır. Gerçekte amaç belirli bir ideolojiyi ilgili amaçla izleyiciye aktarmaktır. Bu, savaĢ gücünü sağlamak için olabileceği gibi, askeri liderin düĢmanını korkutmak için ya da bir firmanın müĢterilerine imajını kanıtlamak için yaptığı, çok özenle seçilmiĢ sembollerden oluĢan bir manipülasyon biçiminde de

olabilir (Jowett ve O‟Donnell, 1992:02). Goebbels‟in propaganda ilkelerini araĢtıran Leonard W. Doob (1948:67), propagandanın iletiĢimsel eylemler karması oluĢunu Goebbels‟in sözleriyle Ģöyle aktarıyordu;

“Kamuoyu‟nun oluĢumunun denetlemek devletin mutlak hakkıdır. Propagandanın iĢlevi yoldan döndürmek değildir. Onun görevi, daha çok, takipçiler toplamak ve onları hizaya sokmaktır. Görevimiz, düĢünceleri basite indirgeyip ilkel kalıplara dökerek, siyasal ve ekonomik yaĢamın karmaĢık sürecini en yalın terimlerle sunup sokağa taĢıyarak ve bunları küçük adamın kafasına zorla sokarak bireyin çevresini değiĢtirmek amacıyla insanın faaliyet gösterdiği her alana girmektedir.”

Propagandanın yalnızca otoriter rejimlerle ilgili olduğu yargısının yaygın olması propagandanın değerlendirilmesinde bazı güçlüklerin doğmasına neden olmaktadır. Özellikle Batı demokrasilerinde propagandaya çoğu kez kötü damgasının yakıĢtırıldığı ve yalancılıkla eĢ tutulduğu görülmektedir.

Kamuoyunu etkilemek için gerçekler kadar dedikodular, yarım gerçekler ve yalanlardan faydalanılır. Doğru söylendiği izlenimini vermek bazen doğruyu söylemekten daha etkili olur. Propagandacı tarafından seçilen “gerçekler” propaganda mesajı içine yerleĢtirilir (Ġnceoğlu, 1985:70). Örneğin James Bryce, “Modern Democracies” (1921:62) adlı kitabında, savaĢ propagandacılarına karĢı giriĢilen eleĢtirileri kabullenerek, propagandayı “aldatmaca ve gerçek olmayan şeyleri basılı haberleşme araçlarında yayınlamak ve şiddete ortam hazırlamak” diye tanımlamıĢtır. Elbette her propaganda eylemi yalanlardan oluĢur denemez ama özellikle savaĢ dönemlerindeki propagandalarda, çevresel Ģartların getirdiği yüksek baskılardan dolayı propagandacıların doğrudan daha çok yalan söyledikleri ve yarattıkları sonucun toplamında bir “kandırmaca” ortaya çıkarttıkları söylenebilir. Genel olarak bakıldığında propagandacıların yaptıkları ilke olarak salt yalan ya da salt gerçek değildir. Asıl amaç “ikna edici” olmaktır. ÇağdaĢ propaganda kanaatlerle değil, eylemle ilgilenmektedir. Yani önemli olan kitlelerin aktif ya da pasif olarak eyleme katılmasının sağlanmasıdır. Propaganda sırasında yayılacak olan materyal ve bunun yayılıĢında izlenecek biçimin seçimi, propagandacının istediği sonuçları

oluĢturmada taĢıdıkları etkinliklere göre olur (Qualter, 1962:81). Bu açıdan bakıldığında, propagandanın tarafsız bilgi sağlama yerine, en temelde kendi kitlesini etkileyecek bilgiyi sunduğu söylenebilir. Mesaj doğru olsa da yönlü olabilir ve olayın tümünü dengeli bir Ģekilde sunmayabilir.

Kelimenin daha dar ve günümüzde sık kullanılan anlamıyla propaganda, politik bir amacı veya iktidarın çıkarlarını destekleyen, bilerek çarpıtılmıĢ veya saptırılmıĢ bilgiye denir ve propaganda için kullanılan aldatma, yalan, bozulma, manipülasyon, beyin yıkama gibi kelimeler de tesadüfi değildir (Kipöz, 1995:2). Bu bakımdan, propagandanın içindeki “ikna edici olma” ve/veya “beyin yıkama” kavramları; fiziki müdahaleleri, ticari reklamcılığı ya da hoĢa gidici resim ve müziği kapsıyorsa da, sözlü ya da yazılı kelimelerin meydana getirdiği ve değiĢtirdiği düĢünceler, asıl silahın sözel ve sembolik olduğunu ve psikolojik sonuçların hedeflenmiĢ olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Özellikle siyasal iletiĢim, bilgi akıĢı içermesinden ötürü çoğu kez propaganda ile karsılaĢtırılmaktadır. Bu karsılaĢtırmada iletiĢim araçlarının her ikisinde de belirleyici olarak kullanılması kuvvetlendirici unsur olmaktadır. Traverse-Healy (1998:13) bu durumu Ģu sözlerle özetler; “Pratikte herkes, propagandayı, savunulan görüşleri ve davranışları sorgusuz sualsiz benimseyen kişilerin görüşlerini ve davranışlarını etkilemek için gösterilen çabaların amaçlarına bakarak tanımlamak konusunda hemfikirdir. Eğitim, insanları kendi başlarına araştırmaya ve anlamaya yöneltir. Propaganda ise insanları sonsuza

kadar kendi düzeylerinde tutmak için yapılmaktadır.”

Modern halkla iliĢkilerin babası olarak kabul edilen Edward L. Bernays propagandanın amacı doğrultusunda yarattığı sözel ve sembolik unsurları, “Propaganda, halkın bir girişimle, bir düşünceyle ya da bir grupla ilişkilerini etkilemek amacıyla olaylar yaratmak ya da onları biçimlendirmek için gösterilen sürekli ve tutarlı çabadır” diyerek vurgular (Traverse-Healy, 1998:14-16). Jacques Ellul ise propagandanın psikolojik tabanını Ģöyle tanımlar: “Psikolojik araçlardan yararlanarak, psikolojik bakımdan birleştirilmiş ve belirli bir düzeni içerisinde örgütlemiş bir kitlenin aktif ya da pasif bir biçimde kendi eylemine katılmasını sağlamak amacıyla, örgütlenmiş bir grubun kullandığı yöntemlerin bütünüdür” (Gürgen, 1990:136).

Propagandayı anlayabilmek için propagandayı yalan söylemek ile eĢ tutma eğiliminden sıyrılıp gerçekte propagandanın sonuçlarının neler olduğunu araĢtırmak gerekmektedir. Brown‟a göre (1992:13); propagandanın özgün tanımını geniĢletmenin en açık sebebi de, propagandacının her zaman, belli bir doktrini ya da uygulamayı yaymak gibi açık seçik iĢler yapmıyor oluĢudur.

Bahsedilen propaganda tanımları arasında propagandayı yalandan ayıran en önemli ortak noktanın, propagandanın “bilinçli” bir eylem olarak tanımlanması olduğu söylenebilir. Bu tanımlardaki “bilinçli eylem” ya da “bilinçli giriĢim” terimleri propaganda olan ile propaganda olmayanı (propaganda gibi görüneni) birbirinden ayırmak için kullanılabilmektedir. Bu nedenle söylenebilir ki; bir Ģeyin propaganda sayılabilmesi için, o Ģeyin tutumlar üzerinde kontrol kurarak belirli eylemleri yaratmayı amaç edinmiĢ olması gerekmektedir. O‟Donnell ve Jowett propagandanın; “propagandacının istediği niyete destek olan tepkinin verilmesi için yaptığı kasıtlı ve sistemli ayrıca da amacı önceden belirlenmiş olan yönlendirici bir

iletişim girişimi” olduğunu kabul etmiĢlerdir (Healy, 1998:13). Bu bakımdan eğer

herhangi bir dönemdeki, herhangi bir zamandaki propaganda yoğunluğu ortaya konmak isteniyorsa, öncelikle propaganda eylemi olduğu düĢünülen Ģeylerin arkasında bir propagandacı olduğunun ortaya konması gerekmektedir. Çünkü herhangi bir eylem, bir grubun tutumları üzerinde kontrol kurmak için giriĢilmiĢ bilinçli bir faaliyetin unsuru olduğu ispat edilmedikçe propaganda çerçevesi içine alınamaz.

Bilinçli olarak gerçekleĢtirilen bir eylem olmanın yanında, ikinci olarak propaganda, tutumları değiĢtirmek ya da biçimlendirmek adına yapılan bir eylemdir. Buradaki temel mantık, kamuoyunu oluĢturan bireylerin belirli durumlar karĢısında nasıl tepkiler vereceklerini belirleyen tutumların çevresel etkilere açık olduğu ve bu etkilerin, en azından bir kısmının, kontrol edilebileceğidir. Dolayısıyla propagandacılar bu etkileri kontrol altına alma eğilimindedir. Bu eğilimler; yeni bir tutum yaratmak ya da var olan bir tutumu sürdürmek Ģeklinde olabilmektedir.

Üçüncü olarak; propaganda bireylerden çok grupları hedef alma hedefindedir. Propagandacılar, “ulusal gençlik”, “seçmen oyları” gibi gruplar ya da direkt olarak toplum ve sosyal sınıflar üzerinde kontrol sahibi olma isteğindedirler. Bu bakımdan

propaganda, esas olarak az sayıdaki bireylerin büyük gruplarla iletiĢim kurma çabası içindedir.

Dördüncü olarak, propagandacılar tutumları etkileyen çevresel Ģartları kontrol etmek ve hedefledikleri gruplar ile iletiĢim sürecini oluĢturmak için “kitle iletiĢim araçlarını” kullanmaktadırlar. Ġnceoğlu (1985:73), propaganda faaliyetlerinde, kitle iletiĢim araçlarının etkin bir Ģekilde kullanılması zorunluluğuna Ģöyle dikkat çeker; “Propaganda her şeyden önce bütünsel olmalıdır. Propagandacı tüm teknik araçları amacına ulaşmak için kullanmalıdır. Bunlardan yalnız birini kullanarak propaganda yapılamaz. Hepsinin özel olarak üstünlükleri ve sınırlılıkları vardır. Kendi başlarına bireyde tutum değişikliği yaratıp birey adına karar veremezler. Bir film, bir gazetenin uyandırdığı etkiyi uyandıramaz.” Kitle iletiĢim araçları, genel bir tanımla sözlü veya yazılı dil, resme dayanan temsil, müzik, oyunlar, sergiler ve gözle, kulakla algılanabilen her Ģey haberleĢme araçları kavramının kapsamı içindedir.

Qualter (1962:281), propagandanın Ģiddet kullanma veya rüĢvet ve menfaat sağlama yoluyla yürütülen ikna türlerinden ayırt edilebilmesi için haberleĢme araçlarından yararlanma Ģartına propaganda tanımında yer verilmesinin gerekli olduğunu vurgular. Çünkü propagandacı; dikkat çekebilir, vaatlerde bulunabilir, tehdit edebilir ancak Ģiddet kullanımına ortam hazırlayamaz. Propaganda ve dolayısıyla propagandacı, amacına ulaĢmak için gerekli koĢulları oluĢturmak ister. Bunlarla birlikte propaganda ancak iyi iĢleyen bir iletiĢim süreciyle varolabilir. Propagandanın kaynağı ve hedefi insandır. Jowett ve O‟Donnell‟a göre (1992:02); ĠletiĢim gerek doğrusal, gerekse iĢlemsel modelleri içeren mesajın göndericiden alıcıya belli bir kanal yoluyla ulaĢtığı bir süreçtir. Sembolik olarak gönderici (A)‟nın, alıcı (B)‟ye X hakkında bilgi vermesidir. Bu süreç yüz yüze olabileceği gibi A‟nın B‟ye C yoluyla X hakkında bilgi vermesi Ģeklinde dolaylı da olabilir. Propaganda iletiĢiminde yanıtlar ya da geri bildirim alıcıdan gelen tepkilerle ölçülebilir.

Benzer Belgeler