• Sonuç bulunamadı

1.3. Sosyal Bilgiler Öğretiminde Kullanılan Öğretim Yöntemleri ve Yeni Öğrenme

1.3.11. Proje Tabanlı Öğrenme

1.3.11.3. Proje Tabanlı Öğrenme Yaklaşımı Neden Önemlidir?

Türkiye İktisat Kongresi (2004: 148-150) çalışma grubu raporlarında; “Eğitim ve öğretim, bireylerin erken yaşlardan itibaren karar verme, fikir ve proje geliştirme ve

uygulama, özgüven, risk alma, inisiyatif kullanma, kararlarını savunma, yanlıştan zamanında vazgeçebilme ve rekabetten çekinmeme eğilimlerini geliştirmelidir”, şeklinde betimlenmiş ve şu şekilde devam edilmiştir. “Öğrenme hem gerçek hayattan soyutlanmamalı, hem de dünyaya açık olmalıdır. Bunun için, ilköğretim kademelerinden yetişkin eğitimine kadar eğitim ve öğretimde iş hayatı, araştırma ve toplum arasındaki bağlar güçlendirilmelidir. Bu bir yandan eğitim ve öğretimin kalitesini artırırken, diğer yandan eğitimde ve öğretimde iyi yönetim ilkelerini de güçlendirecektir. Dünyaya açık olan bir eğitim ve öğretim sisteminde girişimcilik ruhunu geliştirmek de daha kolay olacaktır. Bireylerin erken yaşlardan itibaren inisiyatif ve risk alma tutumlarını geliştirmeleri ve rekabeti yaşamaları gelecekte daha becerikli ve kapasiteli girişimciler olabilmeleri için kendilerine güçlü bir alt yapı verecektir. Verilen bu açıklama incelendiğinde eğitim ve öğretimden beklenenlerin öğrencilerin öğrendiklerini gerçek hayatta uygulayabilecek, bunun devamı olarak yaşam boyu öğrenmeyi sağlayacak öğrenme yaklaşımlarının uygulanması ve gerekliliği olarak açıklanabilir. Öğrenci merkezli öğrenme yaklaşımlarından biri olan proje tabanlı öğrenme, günümüzün eğitim anlayışına olan yakınlığı ve özellikleri dolayısıyla bu düşünce ve görüşleri kapsayan önemli ve etkili bir öğrenme yaklaşımıdır.

Proje aktiviteleri, her akademik statüdeki öğrenciye öğrenmeyle ilgili bağlamlara anlam yükleyerek yardım eder. Projeler farklı zekalar, öğrenme tercihleri ve öğrenme stilleri ortaya koyar. Ayrıca, öğrencilere farklı seçenekler, vererek öğrencilerin kişisel ilgi ve becerilerini geliştirmede onları motive eder. Proje tabanlı yaklaşımlar kullanmanın başka zorunlu sebepleri de vardır. Bunlar öğrencilerin akıllarını, yaratıcı, bağımsız ve sorumlu bir şekilde kullandıklarında onlara mutluluk ve başarma duygusu verir. Projeler öğrencileri diğer öğrencilerle, öğretmenlerle ve toplum üyeleriyle çalışmaya teşvik eder. Öğrenciler konuşmayı kararlar almayı öğrenirler ve bunlar gelişen çalışma ortamlarının tipik örnekleridir. Öğrenciler ayrıca, plan, organizasyon, araştırma yapma ve zamanı iyi kullanma gibi akademik çalışma ortamlarında önemli olan diğer becerileri de öğrenirler (Fleming, 2000: 3-5).

Proje tabanlı öğrenme kısa sınıf etkinlikleri, öğretmen merkezli dersler yerine uzun vadede öğrenme aktiviteli, disiplinler arası, öğrenci merkezli, dersler ve gerçek dünya olayları üzerinde durur. Proje tabanlı öğrenme öğrencilerin kendi ilgilerini, sorularını, kendi kararlarını kendilerinin vermesini sağlar. Projeler öğrencilere kendi ilgi ve becerilerini kazandırır. Öğrencileri okul faaliyetlerine sokarak onları okul topluluklarına kazandırır. Proje tabanlı öğrenme sınıf dışındaki dünyayla bağlantı

kurarak, gerçek dünya konularıyla ilgilenerek ve gerçek dünya becerileri geliştirerek öğrenmeyi öğrenciler için daha yararlı hale getirir.

Proje tabanlı öğrenme yaklaşımının en önemli yanlarında biri okulu gerçek hayat gibi yapmasıdır. Bu sayede gerçek hayatta bizden daha çok bilen ve bize tam olarak ne yapacağımızı ve nasıl yapacağımızı söyleyen otoriteleri dinleyerek zamanımızı harcamayız. Öğrenciler neyin iyi çalışıp neyin çalışmadığını tecrübelerinden nasıl öğrendiklerini kavradıkça, kendi hayatlarının daha iyi bir yansıtıcısı durumuna gelirler. Öğrenciler kendi öğrenme süreçlerini kullandıkça ve bunları gösterdikçe, kendilerine güvenleri artar. Projelerden kaynaklanan ürünler ve performanslar öğretmenlere yapılan iş hakkında daha doğru değerlendirmeler yapma imkanı sağlar. Bu yolla ezberlenen bilgileri hatırlayarak yeteneklerini kolaylaştırmak yerine daha derin bir anlayış sergilerler.

Ayrıca öğrenciler proje çalışmalarından memnun kalmaktadırlar, çünkü öğrenciler bu çalışmalarda kendi seçimlerini yapabildiklerini, projelerin kendilerine ait olduğunu, yaşamlarıyla bağlantı kurabildiklerini belirtmişlerdir. Proje çalışmaları, öğrencilere özgürlük emanet ederek ve programlarını ortak olarak oluşturma fırsatı vererek onlara sahiplik ve bir sınıf topluluğuna ait olma duygusunu verir. Aynı zamanda öğrenciler, kendi buluşlarının çok fazla olması nedeniyle gerçek bir yatırıma sahiptirler (Wolk, 1994).

Bunlarla birlikte çoklu zeka teorisinin sahibi ve ünlü bir eğitimci olan Howard Gardner’ın proje çalışmaları ile ilgili düşünceleri de, proje tabanlı öğrenmenin gerekliliğini ve önemini ortaya koymaktadır.

Gardner Çoklu Zeka adlı kitabında tartıştığı üç önemli düşüncesi: Konuların birleştirilmesi, işbirliği ve ortaklıkla yapılan öğrenme, bu üç eğitsel amaçta proje yaklaşımında bulunmaktadır. Gardner ideal sınıfı tanımladığında proje yaklaşımının uygulandığı sınıfları tarif etmiştir. Ona göre hemen hemen bütün Matematik, Sosyal Bilimler, Okuma ve Yazma derslerindeki bütün çalışmalar proje çalışmasından yapılarını alır. Öğrenciler materyallerin özel yönlerini derinden, daha detaylı keşfederler ve problemleri disiplin içinde çözerler. Daha da fazlası proje çalışması aynı yolla bir çocuğun kendi özel ilgi ve yeteneğine göre konuyu çalışmasına imkan verir. (Gardner, 1993, Akt. Williams, 1998).

Gardner proje çalışmalarında olduğu gibi çocukların, gerçek yaşam konularını çalışmalarının, çevrelerini kavramalarına yardımcı olan güvenilir, gerçek deneyimler ve aktivitelerin önemi üzerinde durmuştur. Gardner Çoklu Zeka kitabının “Geleceğin

Okulu” adlı bölümünde çocuğun eğitimi sırasında toplumla iç içe olması gerektiğini savunmuş ve ideal okul fikri hakkında şunları yazmıştır:

“Okul günümüzün ikinci yarısı, birincinin doğal uzantısıdır. Bu süre boyunca öğrenciler ve öğretmenler daha içerikli keşif ve öğrenme için iletişime girerler. Daha küçük çocuklar ve onların öğretmenleri sık sık öğrenci müzelerini, oyun alanlarını, bölgesel tiyatrolardaki özel katılımcı gösterim alanlarını, senfoni ve sanat müzelerini birlikte gezerler. Bu geziler tipik küçük gezilerden farklıdır. Çünkü sınıflar bir yılın birçok zamanlarında bu tür etkinliklere devam edebilirler, (belki bölgesel bir sanat müzesinde bir heykel üzerinde çalışıyor veya akvaryumdaki yengeçlerin yaşam alanı üzerinde çalışmaya devam ediyor olabilirler) kendi favori aktivitelerinde deneyimlerini güçlendirebilirler (çocuk müzesinde kelebek numunelerini inceleyebilirler vs.). Öğretmenler bu tecrübelere sınıfla ilgili projeleri planlayarak ya da bunları tartışarak öğrencileri hazırlayabilirler. Benzer yollardan bunları kısaca özetleyebilirler. Müzede ya da bizim zenginleştirilmiş okul ortamlarımızda çocuklara özgürce ve desteklenmiş öğrenme ve soru sorma şansı sağlarlar” .

Gardner’ın proje çalışması için en büyük desteği onun çoklu zeka teorisinden gelir. Gardner insanoğlunun bir bütünsel zekaya değil de en az yedi farklı bağımsız zihinsel beceriye sahip olduğunu iddia etti bunlar; dilsel, mantıksal-matematiksel, uzaysal, müziksel, bedensel, kişiler arası ve içedönük kişisel zeka. Ne yazık ki okullar yalnızca dil bilimi ve mantıksal matematiksel zekalara yönelmişlerdir. Güçlü dil ve matematik deneyimlerine sahip öğrenciler bu sistemde oldukça başarılıdırlar. Daha çok sanat, müzik, spor, sosyal becerilere sahip veya içedönük öğrenciler bu sistemde çok başarılı değillerdir. Proje çalışması çocukların başarılı olmasına yardım eder. Çünkü onlar proje ile ilgilenirken bütün zekalarını kullanma şansı bulurlar. Çocukların çalışması, yazma, drama, çizim, yapı, araştırma vs. gibi formları içerir. Her çocuk aktivitelere katılma kendi ihtiyaçlarını, güçlendirecek zihinsel zekalarını geliştirecek deneyimlere katılma şansı bulurlar (Akt.Williams, 1998).

Ayrıca, Katz ve Chard gibi Gardner’ da proje çalışmalarının bugünkü bütün sınıf sisteminin hatalarına tamamıyla bir çözüm olmadığını da belirtmişlerdir. Sonuç

olarak Gardner projelerin iyi yapıldığı zaman diğer yollarla yapılamayan bir çok eğitsel amaca hizmet ettiğini vurgulamıştır (Williams, 1998).

Yine bir başka eğitim araştırmacısı olan Healy ise, bugünün sınıflarındaki çocukların dünün çocuklarından oldukça farklı olduğunu belirtmiştir. Farklılık televizyon, video oyunları vs. gibi zararlara maruz kalmış beyinleri farklı şeylerle dolu olan yeni neslin yaratılmasıyla bütün kültürel değerlerine zarar verilmiş ve eski nesilden farklı öğrenme ve öğretme stratejilerine ihtiyaçları olduğunu belirtmiştir. Healy bu farklı beyinler için etkili yaratıcı sınıflar tanımlamıştır. Proje çalışmaları bu zihinsel gelişimi arttırmak için tanımlanan yaratıcı sınıflara uyarlanmıştır. Healy zihinsel gelişmeyi destekleyen bir çevre yaratmak için işbirliği içinde öğrenmeyi, farklı aktiviteleri ve projelerle öğrenmenin önemini vurgulamıştır (Healy, 1990).

Ayrıca birçok dil eğitimcisi çocukları gerçek yaşamla ilgili yazılara ve okuma deneyimlerine dahil etmeye inanan gerçek dil deneyimlerini sınıflarda yaratma gerekliliğini savunurlar. Proje yaklaşımı dilin gerçek yaşam durumlarında kullanımına yardım eder. Çocuklar birçok gerçek okuma, yazma aktivitelerine katılarak kendi projelerini gerçekleştirebilirler. Mektup yazma, gazete, makale, kitap, broşür vb. okuma, röportaja katılma, telefon konuşması yapma, poster düzenleme, faks yollama, araştırmaya katılma, kartlara bilgi girme, diyagram, grafik okuma ve düzenleme okuma ve yazma becerileri için sadece birkaç örnektir (Williams, 1998). Görüldüğü gibi proje tabanlı öğrenme, gelecek nesilleri yetiştirmek, onlarda kalıcı ve hemen hemen her alanda etkili öğrenmenin gerçekleşmesini sağlayacak, çağın gereklerine uygun önemli ve disiplinler arası bir öğrenme yaklaşımı olduğu açıktır.